iltasyazilim
FD Üye
Atatürkün düşünce hayatı
atatürkün anıları
Eğitim ve öğretime çok ağırlık veren Atatürk Milletleri kurtaranlar yalnız ve fakat öğretmenlerdirdemiştir
Hayatta en gerçek mürşit ilimdirdediği zaman, ilmin yol gösterebileceğini, hayatı aydınlatacağını mürşit (doğru yol gösterici) kelimesiyle açıklayan M Kemal acaba niçin bununla yetinmeyerek en reelsıfatlarını eklemek lüzumunu hissetmiştir? insan bu cümleyi okurken ve üzerinde düşünürken mutlaka en hakikikelimeleri üzerinde duraklamadan geçemeyecektir
M Kemal kendi yetiştiği devrin müspet ilimlerini mesleki ihtisası bakımından öğrendiği vakit, berrak ve müspet bir görüşe sahip olabildiğini ve herhangi bir mesleği riyazî (matematiksel) bir katiyetle halletmeyi hedef tuttuğunu söylerdi
M Kemal'in yetişme tarzı, öğrenim hayatı ve sosyal çevresinin tesirleri O'nu okumaya fazla özendirme etmiştir Hayatının her devresinde kitap O'nun için en değerli bir varlıktır
Milletimizin siyasi, içtimai hayatında, milletimizin fikri terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktırdediği zaman hep benzer prensiplerin telkini üstünde durmuştur
Nutukları ve sözlerinin tekrar tekrar için bir us hareketine yol açması, zamanının neşriyatından faydalandığı ve daima bir entelektüel muhitin tartışmalarını sevdiği içindir
Atatürk'ün okuduğu kitaplar üzerindeki işaretleri tahlil etmek böylece göz alıcı sonuçlar verir
Kitabımın bu bölümünde vereceğim örnekler Atatürk'ün belirtilen konular üzerindeki çalışmalarıdır
Bu vesile ile Atatürk'ün çevresinde konuşulan konular ve çeşitli meseleler üzerindeki düşünceleri de saptamak istiyorum
Atatürk'ün etrafındaki toplantılardan tekrar tekrar bahsedilmektedir Burada bulunanlar hatıralarını kendi görüşlerine tarafından yazmışlardır Tarihçi ve ediplerimiz ise bu toplantıları işittikleri ya da okuduklarından çıkardıkları neticeye tarafından yazmak istemektedirler
Benim şahit olduğuma göre Atatürk'ün etrafında toplanmalar çok çeşitlidir Gündüzleri başlıca hususi kütüphanesinde defalarca birkaç kişi ile ya çalışır ya da belirtilmiş bir konu üstünde konuşmalar yapardı Bunlar otomobil veya motor gezintilerinde devam eder ve genelde Ankara'da çiftlik evlerinde ya davetliler veyahut oraya toplanmış olan ırk ile doğrudan doğruya belirtilen meseleleri konuşur ve fikirlerini sorardı
Bu hal memleket içi seyahatlerinde daha kesif (yoğun) olarak uygulanır, trende, vapurda ve uğradığı bitmiş her zaman yeni konular ve yurt sorunları üzerinde yapılan tetkikler açıklanarak münakaşalar yaptırmasını severdi
Atatürk'ün günlük entelektüel yaşantısı tekrar tekrar her millette tatbikat sahası bulur ve karşısında imtihana çekilenler eksik olmazdı
Bir misal devretmek için şu olayı anlatmalıyım Bir gün dişlerini çare etmek için gelen hekime, o sırada benim elimde okuduğum sosyoloji kitabından, sorular sormaya başladı Tabii buna hemen cevap verecek durumda olmayan diş doktoru mahcup olmuştur Ben buna müdahale ederek anında kitabı getirdim ve bunun o kadar yeni neşriyat olduğunu söyledim Atatürk bir taraftan da işi şakaya getirerek diş hekimine şöyle dedi: Biliyorum siz kendi mesleğinizde en büyük başarıyı gösteriyorsunuz, lakin bunun yanıbaşında diğer meselelerle de ilgilenerek okumanızı cesaretlendirmek istedim ve bu değin tutarsız bir konuyu bilhassa seçtimdedi dişçi ertesi gelişinde bu konuya ait çoğu kitap arz ederek (sağlayarak), okumuş ve bu sefer o, Atatürk'e bunlardan bir takım sorular sormuştu Buna aynı daha böylece çok verilecek örnekler vardır
Yeniden örneğin Atatürk'ün motor ile mutad Boğaz gezintilerinde mutlaka bir kitap ya da bir mesele tavır konusu olur ve o gezintinin sonunda herkes bir şeyler öğrenirdi
diğer taraftan bunlara eklenen Atatürk'ün akşam toplantıları vardır Buraya eğlence edilenler, bulunulan çevreye tarafından değişir Ankara'da bulunduğu vakit âdet şöyle idi: Atatürk'e her gün, genel sekreter gelen belge üzerinde veri verir ve emirlerini alır Duruma kadar memleket meseleleri ve dış olaylar için kendisi talimat verir, bazen de meseleleri içeriye doğru soruşturur, data alırdı bu vesileyle Başbakan ve bakanlardan bazıları ihtiyaç gördükleri süre yeniden hükümet meselelerini görüşmeye gelirlerdi
Akşam üzeri başyaver yanına kazanç ve sofraya kimlerin misafir etme edilmesini emrettiklerini sorardı Atatürk bu listenin, o günkü çalıştığı ve okuduğu kitaplarla ilgili olmasını ister ve ona göre yazdırırdı hemencecik burada şuna da işaret etmeliyim ancak, Atatürk devrinin, mesleklerinde ad yapmış şahısları tekrar tekrar onun etrafında toplanmıştır Onun için memleketin aydınlatılmış kişilerini o muhitte tanımak ve konuşmak defalarca olası olmuştur Bu sadece Ankara ve İstanbul'da değil, memleketin çeşitli yerlerine gidildiği zaman de böyle olur, o çevrenin meşhur aydın kişileri bu toplantılara çağırılırdı Ancak her akşam başyaverin yazdığı listedeki kimseler; bazen mazeretleri olur gelemezler ya da orada bulunamazlar, onun için listelerde yazılı olanlar defalarca bir araya gelemezler veyahut toplandıktan sonradan da çağırılanlar olurdu Devlet adamları özellikle Başbakan, İç ve Dışişleri Bakanları ise istedikleri zaman gelebilirlerdi
Acilen, bu kitabımda bazı el yazısı ile olan belgeleri yayın vesilesiyle, şahidi olduğum olaylar hakkında aydınlatmak istiyorum Fakat kendi mesleki hayatımdan bahsetmemin mazur görülmesini rica ederim
19291930 yılında Ankara Musiki Muallim Mektebi'nde öğretmenlik görevime, yurt bilgisi ve tarih derslerini saptamak üzere başlamıştım Yurt bilgisi için okutacağım ders kitabını Atatürk gördüğü süre bunu tatmin edici bulmamıştı Kitabın konuları ise kendisini de ilgilendirdiği için evvela benim Fransız lisesinde okuduğum Instruction Civiquekitabından bazı tercümeler yapmamı istedi aynı zamanda bu konulara ait çeşitli kitapları, genel sekreteri Tevfik Bıyıkoğlu'na araştırtarak Almancadan tercümeler yaptırmıştı Kendisi Fransızcadan ve Türkçeden okuduklarına bu tercümelerden de istifade ederek, bazı konuları şahsen yazmış ya da bizlere yani bana ve genel sekretere emir ettirmiştir Benim o zamanki çalışmalarım bu konulara ait kitapları çağırmak, okumak ve icap ederse tercüme ederek notlar edinmek idi Bu suretle yurt bilgisi derslerimi program gereğince, bu yeni incelemelere kadar veriyordum Okulda kız ve erkek öğrenciler beraber okuyorlardı; o tarihte yürürlükte olan kanunlarımızda kadınlara seçim hakkı ünlü değildi
Bir ders tatbikatı olarak, tüm ders verdiğim sınıflarda Belediye Kanunu'na tarafından seçim denemesi yaptırdım Öğrenciler heyecanla bu işte çalıştılar, rey kutuları hazırladılar O zaman yürürlükte olan Belediye Kanunu bütün manasıyla kullanım edildi ve belediye başkanı olarak da bir kız arkadaşlarını seçtiler Bunun üzerine bir erkek öğrencinin itirazı ile karşılaştım Diyordu ama: Mevcut kanunun bize öğrettiğine göre kadınların rey verme hakları olmadığı gibi; seçilemezler de Öğrenci itirazında haklı idi, ama ben hoca olarak şu telkinde bulunmayı uygun buldum Bu öğrendikleriniz ilerisi için sizlere lüzumlu olacaktır Kadınlarımız da yakında rey hakkı kazanacaktırdedim Ama bu sözlerimin erkek öğrenci karşısında öğretmenlik otoritesinin ötesine geçmeyeceği muhakkaktı
İşte böylece öğrencilerimden birinin bu itirazı ve soruları beni kadın hakları üstünde çalışmaya teşvik etti
Aynı gün Gazi Orman Çiftliği'ndeki Marmara Köşkü'nde Atatürk ile İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya bu olayı ve Türk kadını olarak rey hakkına malik olmadığımızdan duyduğum üzüntüyü anlattım
Atatürk bana bu konuda çalışmamı ve başka memleketlerde meselelerin nasıl halledilmiş olduğunu muayene etmemi öğüt etti İtiraf edeyim fakat o sıralarda ben bu hususta anında hiç bilgi sahibi değildim Lakin kız ve erkek öğrencilerimin karşısına, bu haklardan mahrum olan bir hoca olarak da çıkmak istemiyordum Fazla severek başladığım öğretmenlik hayatından ve vazifesinden ayrılmak da bana ağır gelecekti bununla beraber Atatürk'e şunu söylemekten de kendimi alamadım: ''Hiç olmazsa erkek öğrencim değin bir hak sahibi olmadan o sınıfa ders veremeyeceğim'' dedim Bu sırada İçişleri Bakanı Şükrü Kaya; BM Meclisi'nde bir yıldan beri görüşme edilmekte olan Belediye Kanunu'nda bu işin ele alınabileceğini ifade etti Atatürk düşünüyordu Pat Diye ''Başvekille konuşuruz, lakin bu meselede hazırlıklı olmak ve tartışmak lazımdır'' dedi Kendisi o akşam Çankaya Köşkü'ne devlet adamlarından, Hukuk Mektebi (o vakit hemen şimdi fakülte değildi) hocalarından ve daha diğer bu meseleleri konuşabilecek kimseleri ağırlama ettirdi Konu açıldığı vakit, kadınların rey hakkına taraftar olanlar bulunduğu gibi buna karşı olanların fikirleri de tartışılmaya başlandı Ben heyecanlı idim fakat, bütün inandırıcı deliller bulamıyordum Ama o günden sonradan çoğu kitap okumaya başladım Öteki memleketlerdeki koşul hakkında bilgi sahibi epeyce bu münakaşalar benim için daha istifadeli oluyordu Hemen BM Meclisi zabıtlarında bu meseleyi tetkik edecek olursak durumu şöyle saptama edebiliriz: 20 Mart 1929 tarihinde Başvekil İsmet (İnönü) imzasıyla hükümet teklifi olarak BM Meclisi'ne bahşedilen tezkerede şunlar yazılıdır: ''Dahiliye Vekâleti'nce hazırlanan ve İcra Vekilleri Heyeti'nin 631929 tarihli içtimaında yüksek Meclis'e arzı kararlaştırılan Belediye Kanun layihası (tasarısı) esbabı mucibesiyle (gerekçesiyle) birlikte ibraz olunmuştur''
Bu kanun tasarısının uzun bahane kısmında kadınların rey verme meselesi teklif edilmemiştir
Lakin tam bir sene daha sonra 20 Mart 1930'da kanunun müzakeresi için BM Meclisi'nde müstaceliyet (ivedilik) kararı alınıyor 22 Mart 1930 Cumartesi, 24 Pazartesi, 27 Perşembe, 29 Cumartesi ve 31 Mart Pazartesi bu kanun üzerine çeşitli yönlerden didişme ve müzakereler oluyor Nihayet 3 Nisan 1930 Perşembe günü 164 maddeli Belediye Kanunu kadınlara da rey verme ve seçme hakkı vererek kabul edilmiş oluyor Aynı gün Türkocağı salonunda Atatürk'ün de hazırlanmış bulunduğu bir toplantıda ilk konferansımı Bayan Hakları üzerine vermiştim
Yurt Bilgisi'nin programına kadar diğer konular da bu yukarıda açıkladığım tarzda hazırlanırdı Ben bunları ders planıma uygun olarak düzen ederdim (düzenlerdim) Bir kısmını ise broşür olarak bastırır, öğrencilerime dağıtırdım Lakin bu konuların esas ilgi çekici yönü, Atatürk'ün toplantılarında bulunanların aralarında tartışmaların yapılması idi Devlet adamları, askeri erkân, hukukçular, edipler ve günün diğer kültürlü kişileri aralarında konu ortaya atılır, cümbür cemaat fikrini ve bilgisini açıklama yapmak fırsatını bulurdu
Kara tahta yemek odasının başlıca mobilyalarından biri idi Bunun üstüne konuşanlar, icap ederse (icabında) yazarak ya da çizgilerle fikirlerini anlatma yolunu tutarlardı Konuşmalar, düzgün ve usulüne tarafından, ya Atatürk göre idare edilir veyahut bu idareyi diğer bir arkadaşına verirdi Bu konuşmalar çok yardımcı ve bilhassa benim için fazla öğretici idi Elimde defalarca kâğıt kalem bulunduğu için de hemencecik her şeyi anekdot ederdim Hem bir tanımlama ya da bir mesele üzerinde daha etraflı konuşulmasını tedarik için sorular yazdırılır ve davetlilerin ertesi akşama tedbirli gelmeleri temin edilirdi Devlet adamlarımızın Atatürk'ün özel kütüphanesinden okumaları için birer kitapla çıktıkları fazla olurdu Bu vesile ile devlet teşkilatımız ve kanunlar üzerinde konuşulur ve günün ihtiyaçları göz önünde tutulduğu gibi uygar icapların sosyal bünyemizdeki yardımsever olabilecek prensipleri görüşülürdü Tabii bu arada günün siyasi olayları, memleket meseleleri, tarihi konular da hitabe konusu olurdu Şu Anda bu açıklamalardan sonradan ''Medeni Bilgiler'' adını verdiğimiz Yurt Bilgisi'ne ait belgelerin elimde olanlarını şöyle sıralayabilirim:
1 Tercümeler ve çeşitli notlar
2 El yazılarıyla birincil müsveddeler (Bunlar Atatürk'ün, Tevfik Bıyıkoğlu ve benim) üstünde düzeltmeler, ilaveler ve çıkarmalar vardır
3 Tape edildikten sonra her tarafta ek düzeltmeler olan kısımlar
4 Bütün devlet ve hükümet teşkilatından toplanmış olan bilgileri içine bölge dosyalar (Bunlar sonra Recep Peker'e verilmiş ve onun hazırlamasıyla Uygar Bilgiler'in II cildi basılmıştır
İşte bütün bu yazılardan daha sonra yayımlanan broşür ve kitaplar ise şöyle sıralanabilir
1 Kitapçık ve risale şeklinde ''Türk Çocuklarına Yurt Bilgisi Notları'' Ankara 1929
2 Her konu için öbür kitap olarak: İntihap 72 sayfa, Askerlik Vazifesi 77 sayfa, Şirketler ve Bankalar 172 sayfa, Vergi Bilgisi 98 safya Bu dört kitap 1930 yılından İstanbul'da basılmıştır (3)
3 Bütün bu konuların toplu olarak bir arada basılmış kitabı (141 sayfa) ''Vatandaş için Uygar Bilgiler'' adını taşır İstanbul 1930
4 ''Vatandaş İçin Uygar Bilgiler'' adı altında orta okullara okutulmak üzere basılmış olanlar ise şu tarihlerdedir: Mariif Vekâleti Ulusal Talim ve Nezaket Dairesi'nin 7IX1931 tarih ve 2297 sayılı emriyle 7VI1932 ve 1908 (191 sayfa)
27VI1933 tarih ve 3113 sayılı emriyle (302 sayfa) Bu kitaplar böylece fazla adette basılmıştır Ancak her basılışta tekrar üzerinde düzeltmeler, ilaveler yapılmış veyahut bir takım kelimeler çıkarılmıştır Örneğin 1930'da meydana çıkan kitapta ''Mutedil Devletçilik'' (s 79) konmuş iken daha sonra ''mutedil'' kelimesi silinmiştir Bu kitabın ilk sayfasında ''Vatandaş için medeni bilgiler niçin bahseder?'' başlığı aşağıda Atatürk'ün el yazısı ile ilaveler vardır ''İşte vatandaşlara lüzum devlet ve hükümetle ve gerek aralarındaki münasebete nazaran mevcut vazifeleri ve hakları ve umumiyetle devlet teşkilatını öğreten bilgiler, uygar Bilgiler namı aşağı toplanmıştır'' S 11 İstanbul 1930
Yukarıda da izah ettiğim gibi bütün bu konular üzerindeki çalışmalar ve Atatürk'ün muhitinde olan münakaşalar her zaman fazla alımlı olmuştur Ama, bu kitabın didaktik yani öğretim usulüne yerinde bir düzen içinde olması ve üslubunun sadeleştirilmesi lazımdı Bu bakımdan okullarda okutulmasına devam için bazı çalışmalarım oldu ise de, zamanımı en ince ayrıntısına kadar tarihi konulara ve Cenevre'de üniversite tahsiline verdiğim için bu iş neticelenmemiştir *
atatürkün anıları
Eğitim ve öğretime çok ağırlık veren Atatürk Milletleri kurtaranlar yalnız ve fakat öğretmenlerdirdemiştir
Hayatta en gerçek mürşit ilimdirdediği zaman, ilmin yol gösterebileceğini, hayatı aydınlatacağını mürşit (doğru yol gösterici) kelimesiyle açıklayan M Kemal acaba niçin bununla yetinmeyerek en reelsıfatlarını eklemek lüzumunu hissetmiştir? insan bu cümleyi okurken ve üzerinde düşünürken mutlaka en hakikikelimeleri üzerinde duraklamadan geçemeyecektir
M Kemal kendi yetiştiği devrin müspet ilimlerini mesleki ihtisası bakımından öğrendiği vakit, berrak ve müspet bir görüşe sahip olabildiğini ve herhangi bir mesleği riyazî (matematiksel) bir katiyetle halletmeyi hedef tuttuğunu söylerdi
M Kemal'in yetişme tarzı, öğrenim hayatı ve sosyal çevresinin tesirleri O'nu okumaya fazla özendirme etmiştir Hayatının her devresinde kitap O'nun için en değerli bir varlıktır
Milletimizin siyasi, içtimai hayatında, milletimizin fikri terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktırdediği zaman hep benzer prensiplerin telkini üstünde durmuştur
Nutukları ve sözlerinin tekrar tekrar için bir us hareketine yol açması, zamanının neşriyatından faydalandığı ve daima bir entelektüel muhitin tartışmalarını sevdiği içindir
Atatürk'ün okuduğu kitaplar üzerindeki işaretleri tahlil etmek böylece göz alıcı sonuçlar verir
Kitabımın bu bölümünde vereceğim örnekler Atatürk'ün belirtilen konular üzerindeki çalışmalarıdır
Bu vesile ile Atatürk'ün çevresinde konuşulan konular ve çeşitli meseleler üzerindeki düşünceleri de saptamak istiyorum
Atatürk'ün etrafındaki toplantılardan tekrar tekrar bahsedilmektedir Burada bulunanlar hatıralarını kendi görüşlerine tarafından yazmışlardır Tarihçi ve ediplerimiz ise bu toplantıları işittikleri ya da okuduklarından çıkardıkları neticeye tarafından yazmak istemektedirler
Benim şahit olduğuma göre Atatürk'ün etrafında toplanmalar çok çeşitlidir Gündüzleri başlıca hususi kütüphanesinde defalarca birkaç kişi ile ya çalışır ya da belirtilmiş bir konu üstünde konuşmalar yapardı Bunlar otomobil veya motor gezintilerinde devam eder ve genelde Ankara'da çiftlik evlerinde ya davetliler veyahut oraya toplanmış olan ırk ile doğrudan doğruya belirtilen meseleleri konuşur ve fikirlerini sorardı
Bu hal memleket içi seyahatlerinde daha kesif (yoğun) olarak uygulanır, trende, vapurda ve uğradığı bitmiş her zaman yeni konular ve yurt sorunları üzerinde yapılan tetkikler açıklanarak münakaşalar yaptırmasını severdi
Atatürk'ün günlük entelektüel yaşantısı tekrar tekrar her millette tatbikat sahası bulur ve karşısında imtihana çekilenler eksik olmazdı
Bir misal devretmek için şu olayı anlatmalıyım Bir gün dişlerini çare etmek için gelen hekime, o sırada benim elimde okuduğum sosyoloji kitabından, sorular sormaya başladı Tabii buna hemen cevap verecek durumda olmayan diş doktoru mahcup olmuştur Ben buna müdahale ederek anında kitabı getirdim ve bunun o kadar yeni neşriyat olduğunu söyledim Atatürk bir taraftan da işi şakaya getirerek diş hekimine şöyle dedi: Biliyorum siz kendi mesleğinizde en büyük başarıyı gösteriyorsunuz, lakin bunun yanıbaşında diğer meselelerle de ilgilenerek okumanızı cesaretlendirmek istedim ve bu değin tutarsız bir konuyu bilhassa seçtimdedi dişçi ertesi gelişinde bu konuya ait çoğu kitap arz ederek (sağlayarak), okumuş ve bu sefer o, Atatürk'e bunlardan bir takım sorular sormuştu Buna aynı daha böylece çok verilecek örnekler vardır
Yeniden örneğin Atatürk'ün motor ile mutad Boğaz gezintilerinde mutlaka bir kitap ya da bir mesele tavır konusu olur ve o gezintinin sonunda herkes bir şeyler öğrenirdi
diğer taraftan bunlara eklenen Atatürk'ün akşam toplantıları vardır Buraya eğlence edilenler, bulunulan çevreye tarafından değişir Ankara'da bulunduğu vakit âdet şöyle idi: Atatürk'e her gün, genel sekreter gelen belge üzerinde veri verir ve emirlerini alır Duruma kadar memleket meseleleri ve dış olaylar için kendisi talimat verir, bazen de meseleleri içeriye doğru soruşturur, data alırdı bu vesileyle Başbakan ve bakanlardan bazıları ihtiyaç gördükleri süre yeniden hükümet meselelerini görüşmeye gelirlerdi
Akşam üzeri başyaver yanına kazanç ve sofraya kimlerin misafir etme edilmesini emrettiklerini sorardı Atatürk bu listenin, o günkü çalıştığı ve okuduğu kitaplarla ilgili olmasını ister ve ona göre yazdırırdı hemencecik burada şuna da işaret etmeliyim ancak, Atatürk devrinin, mesleklerinde ad yapmış şahısları tekrar tekrar onun etrafında toplanmıştır Onun için memleketin aydınlatılmış kişilerini o muhitte tanımak ve konuşmak defalarca olası olmuştur Bu sadece Ankara ve İstanbul'da değil, memleketin çeşitli yerlerine gidildiği zaman de böyle olur, o çevrenin meşhur aydın kişileri bu toplantılara çağırılırdı Ancak her akşam başyaverin yazdığı listedeki kimseler; bazen mazeretleri olur gelemezler ya da orada bulunamazlar, onun için listelerde yazılı olanlar defalarca bir araya gelemezler veyahut toplandıktan sonradan da çağırılanlar olurdu Devlet adamları özellikle Başbakan, İç ve Dışişleri Bakanları ise istedikleri zaman gelebilirlerdi
Acilen, bu kitabımda bazı el yazısı ile olan belgeleri yayın vesilesiyle, şahidi olduğum olaylar hakkında aydınlatmak istiyorum Fakat kendi mesleki hayatımdan bahsetmemin mazur görülmesini rica ederim
19291930 yılında Ankara Musiki Muallim Mektebi'nde öğretmenlik görevime, yurt bilgisi ve tarih derslerini saptamak üzere başlamıştım Yurt bilgisi için okutacağım ders kitabını Atatürk gördüğü süre bunu tatmin edici bulmamıştı Kitabın konuları ise kendisini de ilgilendirdiği için evvela benim Fransız lisesinde okuduğum Instruction Civiquekitabından bazı tercümeler yapmamı istedi aynı zamanda bu konulara ait çeşitli kitapları, genel sekreteri Tevfik Bıyıkoğlu'na araştırtarak Almancadan tercümeler yaptırmıştı Kendisi Fransızcadan ve Türkçeden okuduklarına bu tercümelerden de istifade ederek, bazı konuları şahsen yazmış ya da bizlere yani bana ve genel sekretere emir ettirmiştir Benim o zamanki çalışmalarım bu konulara ait kitapları çağırmak, okumak ve icap ederse tercüme ederek notlar edinmek idi Bu suretle yurt bilgisi derslerimi program gereğince, bu yeni incelemelere kadar veriyordum Okulda kız ve erkek öğrenciler beraber okuyorlardı; o tarihte yürürlükte olan kanunlarımızda kadınlara seçim hakkı ünlü değildi
Bir ders tatbikatı olarak, tüm ders verdiğim sınıflarda Belediye Kanunu'na tarafından seçim denemesi yaptırdım Öğrenciler heyecanla bu işte çalıştılar, rey kutuları hazırladılar O zaman yürürlükte olan Belediye Kanunu bütün manasıyla kullanım edildi ve belediye başkanı olarak da bir kız arkadaşlarını seçtiler Bunun üzerine bir erkek öğrencinin itirazı ile karşılaştım Diyordu ama: Mevcut kanunun bize öğrettiğine göre kadınların rey verme hakları olmadığı gibi; seçilemezler de Öğrenci itirazında haklı idi, ama ben hoca olarak şu telkinde bulunmayı uygun buldum Bu öğrendikleriniz ilerisi için sizlere lüzumlu olacaktır Kadınlarımız da yakında rey hakkı kazanacaktırdedim Ama bu sözlerimin erkek öğrenci karşısında öğretmenlik otoritesinin ötesine geçmeyeceği muhakkaktı
İşte böylece öğrencilerimden birinin bu itirazı ve soruları beni kadın hakları üstünde çalışmaya teşvik etti
Aynı gün Gazi Orman Çiftliği'ndeki Marmara Köşkü'nde Atatürk ile İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya bu olayı ve Türk kadını olarak rey hakkına malik olmadığımızdan duyduğum üzüntüyü anlattım
Atatürk bana bu konuda çalışmamı ve başka memleketlerde meselelerin nasıl halledilmiş olduğunu muayene etmemi öğüt etti İtiraf edeyim fakat o sıralarda ben bu hususta anında hiç bilgi sahibi değildim Lakin kız ve erkek öğrencilerimin karşısına, bu haklardan mahrum olan bir hoca olarak da çıkmak istemiyordum Fazla severek başladığım öğretmenlik hayatından ve vazifesinden ayrılmak da bana ağır gelecekti bununla beraber Atatürk'e şunu söylemekten de kendimi alamadım: ''Hiç olmazsa erkek öğrencim değin bir hak sahibi olmadan o sınıfa ders veremeyeceğim'' dedim Bu sırada İçişleri Bakanı Şükrü Kaya; BM Meclisi'nde bir yıldan beri görüşme edilmekte olan Belediye Kanunu'nda bu işin ele alınabileceğini ifade etti Atatürk düşünüyordu Pat Diye ''Başvekille konuşuruz, lakin bu meselede hazırlıklı olmak ve tartışmak lazımdır'' dedi Kendisi o akşam Çankaya Köşkü'ne devlet adamlarından, Hukuk Mektebi (o vakit hemen şimdi fakülte değildi) hocalarından ve daha diğer bu meseleleri konuşabilecek kimseleri ağırlama ettirdi Konu açıldığı vakit, kadınların rey hakkına taraftar olanlar bulunduğu gibi buna karşı olanların fikirleri de tartışılmaya başlandı Ben heyecanlı idim fakat, bütün inandırıcı deliller bulamıyordum Ama o günden sonradan çoğu kitap okumaya başladım Öteki memleketlerdeki koşul hakkında bilgi sahibi epeyce bu münakaşalar benim için daha istifadeli oluyordu Hemen BM Meclisi zabıtlarında bu meseleyi tetkik edecek olursak durumu şöyle saptama edebiliriz: 20 Mart 1929 tarihinde Başvekil İsmet (İnönü) imzasıyla hükümet teklifi olarak BM Meclisi'ne bahşedilen tezkerede şunlar yazılıdır: ''Dahiliye Vekâleti'nce hazırlanan ve İcra Vekilleri Heyeti'nin 631929 tarihli içtimaında yüksek Meclis'e arzı kararlaştırılan Belediye Kanun layihası (tasarısı) esbabı mucibesiyle (gerekçesiyle) birlikte ibraz olunmuştur''
Bu kanun tasarısının uzun bahane kısmında kadınların rey verme meselesi teklif edilmemiştir
Lakin tam bir sene daha sonra 20 Mart 1930'da kanunun müzakeresi için BM Meclisi'nde müstaceliyet (ivedilik) kararı alınıyor 22 Mart 1930 Cumartesi, 24 Pazartesi, 27 Perşembe, 29 Cumartesi ve 31 Mart Pazartesi bu kanun üzerine çeşitli yönlerden didişme ve müzakereler oluyor Nihayet 3 Nisan 1930 Perşembe günü 164 maddeli Belediye Kanunu kadınlara da rey verme ve seçme hakkı vererek kabul edilmiş oluyor Aynı gün Türkocağı salonunda Atatürk'ün de hazırlanmış bulunduğu bir toplantıda ilk konferansımı Bayan Hakları üzerine vermiştim
Yurt Bilgisi'nin programına kadar diğer konular da bu yukarıda açıkladığım tarzda hazırlanırdı Ben bunları ders planıma uygun olarak düzen ederdim (düzenlerdim) Bir kısmını ise broşür olarak bastırır, öğrencilerime dağıtırdım Lakin bu konuların esas ilgi çekici yönü, Atatürk'ün toplantılarında bulunanların aralarında tartışmaların yapılması idi Devlet adamları, askeri erkân, hukukçular, edipler ve günün diğer kültürlü kişileri aralarında konu ortaya atılır, cümbür cemaat fikrini ve bilgisini açıklama yapmak fırsatını bulurdu
Kara tahta yemek odasının başlıca mobilyalarından biri idi Bunun üstüne konuşanlar, icap ederse (icabında) yazarak ya da çizgilerle fikirlerini anlatma yolunu tutarlardı Konuşmalar, düzgün ve usulüne tarafından, ya Atatürk göre idare edilir veyahut bu idareyi diğer bir arkadaşına verirdi Bu konuşmalar çok yardımcı ve bilhassa benim için fazla öğretici idi Elimde defalarca kâğıt kalem bulunduğu için de hemencecik her şeyi anekdot ederdim Hem bir tanımlama ya da bir mesele üzerinde daha etraflı konuşulmasını tedarik için sorular yazdırılır ve davetlilerin ertesi akşama tedbirli gelmeleri temin edilirdi Devlet adamlarımızın Atatürk'ün özel kütüphanesinden okumaları için birer kitapla çıktıkları fazla olurdu Bu vesile ile devlet teşkilatımız ve kanunlar üzerinde konuşulur ve günün ihtiyaçları göz önünde tutulduğu gibi uygar icapların sosyal bünyemizdeki yardımsever olabilecek prensipleri görüşülürdü Tabii bu arada günün siyasi olayları, memleket meseleleri, tarihi konular da hitabe konusu olurdu Şu Anda bu açıklamalardan sonradan ''Medeni Bilgiler'' adını verdiğimiz Yurt Bilgisi'ne ait belgelerin elimde olanlarını şöyle sıralayabilirim:
1 Tercümeler ve çeşitli notlar
2 El yazılarıyla birincil müsveddeler (Bunlar Atatürk'ün, Tevfik Bıyıkoğlu ve benim) üstünde düzeltmeler, ilaveler ve çıkarmalar vardır
3 Tape edildikten sonra her tarafta ek düzeltmeler olan kısımlar
4 Bütün devlet ve hükümet teşkilatından toplanmış olan bilgileri içine bölge dosyalar (Bunlar sonra Recep Peker'e verilmiş ve onun hazırlamasıyla Uygar Bilgiler'in II cildi basılmıştır
İşte bütün bu yazılardan daha sonra yayımlanan broşür ve kitaplar ise şöyle sıralanabilir
1 Kitapçık ve risale şeklinde ''Türk Çocuklarına Yurt Bilgisi Notları'' Ankara 1929
2 Her konu için öbür kitap olarak: İntihap 72 sayfa, Askerlik Vazifesi 77 sayfa, Şirketler ve Bankalar 172 sayfa, Vergi Bilgisi 98 safya Bu dört kitap 1930 yılından İstanbul'da basılmıştır (3)
3 Bütün bu konuların toplu olarak bir arada basılmış kitabı (141 sayfa) ''Vatandaş için Uygar Bilgiler'' adını taşır İstanbul 1930
4 ''Vatandaş İçin Uygar Bilgiler'' adı altında orta okullara okutulmak üzere basılmış olanlar ise şu tarihlerdedir: Mariif Vekâleti Ulusal Talim ve Nezaket Dairesi'nin 7IX1931 tarih ve 2297 sayılı emriyle 7VI1932 ve 1908 (191 sayfa)
27VI1933 tarih ve 3113 sayılı emriyle (302 sayfa) Bu kitaplar böylece fazla adette basılmıştır Ancak her basılışta tekrar üzerinde düzeltmeler, ilaveler yapılmış veyahut bir takım kelimeler çıkarılmıştır Örneğin 1930'da meydana çıkan kitapta ''Mutedil Devletçilik'' (s 79) konmuş iken daha sonra ''mutedil'' kelimesi silinmiştir Bu kitabın ilk sayfasında ''Vatandaş için medeni bilgiler niçin bahseder?'' başlığı aşağıda Atatürk'ün el yazısı ile ilaveler vardır ''İşte vatandaşlara lüzum devlet ve hükümetle ve gerek aralarındaki münasebete nazaran mevcut vazifeleri ve hakları ve umumiyetle devlet teşkilatını öğreten bilgiler, uygar Bilgiler namı aşağı toplanmıştır'' S 11 İstanbul 1930
Yukarıda da izah ettiğim gibi bütün bu konular üzerindeki çalışmalar ve Atatürk'ün muhitinde olan münakaşalar her zaman fazla alımlı olmuştur Ama, bu kitabın didaktik yani öğretim usulüne yerinde bir düzen içinde olması ve üslubunun sadeleştirilmesi lazımdı Bu bakımdan okullarda okutulmasına devam için bazı çalışmalarım oldu ise de, zamanımı en ince ayrıntısına kadar tarihi konulara ve Cenevre'de üniversite tahsiline verdiğim için bu iş neticelenmemiştir *