Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri

Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri
0
125

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Atatürk'ün Düşünce ve Düşünceleri



Atatürk, Türk milletine, çağdaş medenilik düzeyine erişmeyi, hatta bu düzeyi aşmayı gaye olarak göstermiştir Çünkü o, Türk toplumunda çağdaşlaşmayı, her şeyden önce bir yaşam davası, bir var olma mücadelesikabul ediyordu Atatürk, Büyük davamız en medeni ve en refaha kavuşmuş ahali olarak varlığımızı yükseltmektirdiyor ve bu hususu Türk milletinin enerjik idealiolarak gösteriyordu Onun içindir fakat Büyük Önder'in, anında tüm konuşmalarında medenilik ve çağdaşlaşma üzerinde önemle ve ısrarla durduğu görülür

Çağdaşlaşma bir genel tarif gerçekleştirmek gerekirse her bakımdan içinde bulunduğumuz zamanın gereklerini benimseme, o gereklere adaptasyon, o gerekleri yerine getirme demektir Bir diğer ifade ile lüzum düşünüş biçimi gerekse kurumlar açısından, çağın gerektirdiği hayat şekline geçme, geçebilme demektir İleri ülkeler, gösterdikleri siyasal, sosyal, kültürel ve hesaplı gelişmelerle içinde bulundukları çağın uygarlığını temsil etmek üzere belirli bir seviye çizerler İşte bu düzey çağdaş medenilik düzeyidir Bir ülkenin, bir milletin modern olup olmadığı, yaşadığı zamanın medenilik düzeyine yakınlığı, bu uygarlık alanına dahil oluşu ile ölçülür Atatürk'ün Memleketler çeşitlidir; fakat medenilik birdir ve bir milletin ilerlemesi için de bu tek uygarlığa katılması gerekir32 sözü, bu anlamda kullanılmıştır

Atatürk, uygarlığı bir milletin devlet yaşamında, akıl yaşamında ve idareli yaşamda gösterdiği ilerlemelerin bileşkesi olarak tanımlıyordu Bu anlamda bir uygarlık anlayışının, kültürle eşdeğer olduğunu, ondan ayrılamayacağını söylüyordu33 Millî kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkaracağız34 sözünde millî kültür geniş anlamda kullanılıyor, Türk milletinin devlet yaşamında, hafıza yaşamında ve idareli yaşamda gösterdiği düzey, yani Türk milletinin uygarlığı amaçlanıyordu

Atatürk'e kadar, Dünya'da her milletin varlığı, değeri, hür ve serbest hakkı, ama gösterdiği ve göstereceği uygar eserlerle orantılıdır Medeni eser meydana getirmek yeteneğinden mahrum milletler, hür ve bağımsızlıklarından soyunmaya mahkûmdur35 O halde Uygarlık yolunda ilerlemek ve galibiyet galip gelmek, yaşamın şartıdır36

İşte bu gerçekçi düşüncelerin ışığında Kurtuluş Savaşı'ndan daha sonra Türkiye'yi yeniden inşa etmek, Türk milletini hakkı olan uygar düzeye ulaştırmak, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin var olma savaşında en manâlı konuyu oluşturuyordu diğer taraftan büyük askerî zaferleri takiben Lozan'da bağımsızlığını onaylatan yeni Türk Devleti'ni tüm dünya, çağdaş nitelikleriyle bakmak, modern nitelikleriyle benimsemek istiyordu Kendi içine kapanmış, çağın yeniliklerinden, uygarlığın gereklerinden uzaklaşmış bir Türkiye, hiç kuşkusuz çağdaş dünya ölçüleri içinde hürmet göremez, önem kazanamazdı Büyük Önder bu gerçeği gördüğü içindir ancak: Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz Tüm çabamız Türkiye'de modern, batılı bir hükümet kurmaktır Uygarlığa girmek özlem edip de batıya yönelmemiş ahali hangisidir?37 sözleriyle, çağdaşlaşma özlemini dile getiriyordu

O halde ne yapılacaktı? Yapılacak meslek şu idi: Çağdaş milletler çağdaşlık niteliğini, her türlü dogmatik unsurdan sıyrılarak fakat bilim ve teknoloji kurallarını kendilerine rehber edinerek kazanmışlardı O halde, Türk milletine de her alanda yol gösterecek, onu modern uygarlık düzeyine ulaştıracak tek kılavuz, bilim ve teknik idi Bilim ve teknik kılavuz alınmadıkça, onun kuralları ve yöntemleri benimsenmedikçe hiçbir alanda ilerlemekten söz edilemezdi Bu bakımdan Atatürk'e tarafından, İlim ve tekniğin dıştan kılavuz seslenmek, dalgınlıktı, bilgisizlikti, dürüst yoldan ayrılmaktı38 İşte Atatürk'ün çağdaşlaşma modeli temelde bu esasa dayanır

Büyük Önder bu konuda düşüncelerini şöyle özetlemektedir: Gözlerimizi kapayıp yalnız yaşadığımızı farz edemeyiz Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile dikkatsiz yaşayamayız Tam aksine ileri, medeni bir ahali olarak medenilik alanının üstünde yaşayacağız Bu yaşam, ama bilim ve teknikle olur Bilim ve teknik nerede ise oradan alacağız ve her halk bireyinin kafasına koyacağız Bilim ve teknik için hudut ve durum yoktur39 İşte Atatürk'ün bize, çağdaşlaşmanın yolunu ve yöntemini bildiren ölmez sözleri

Kurtuluş Savaşı'ndan sonradan, toplumumuzu ve sosyal durumumuzu göz önünde canlandıran bir tablo çizmek gerekirse, bunun o kadar de iç açıcı olmadığı görülür Fakat bütün bu güçlüklere rağmen, modern bir toplum yaratmakta Atatürk'ün nasıl çalıştığı, nasıl doğaüstü bir çaba harcadığı hepimizin malûmudur

Atatürk çağdaşlaşma hareketini başlattığı, büyük devrimlerine giriştiği vakit, Türk toplumu yüzyılların ihmali olarak batıdan fazla gerideydi 1925'lerde yaptığı bir konuşmada bunu, kendisi de söyler: Birbirimizi aldatmayalım! Medeni dünya çok ilerdedir Buna tutmak ve o medenilik alanına girmek zorundayız40 der Fiilen, o yıllarda batı uygarlığı ile aramızdaki uzaklık büyüktü Memleket, yenidensona kadar bakımsız ve enkaz idi Ulaşım imkânları, yol ve araç son derece kısıtlı idi Bilhassa idareli yaşamımız, çağdaş ölçülerden çok uzaktı Ölüm kalım savaşından çıkmış, malî kapitülâsyonları yeni üzerinden atmış bir memlekette ekonomi millî bir atılıma gerek gösteriyordu

Hukuk düzenimiz şeriat esaslarına, Mecelle'ye dayanıyordu Oysaki günün gereklerine yerinde lâik bir hukuk düzeni getirmek, bu amaçla yeni yasalar yerine getirmek ve uygulamak gerekiyordu Tekrar bu yıllarda eğitimimiz, kültür yaşamımız esaslı bir devrime gerek gösteriyordu Geniş kitle okuldan, eğitimden nasibini almıştı Okuma yazma bilenlerimiz yok denecek değin azdı Genç kuşakları yüzyılın gereklerine göre yetiştirebilmek için bilimin ve teknolojinin ışığında, lâik ve millî bir eğitim sistemine gerek vardı
Çağdaş Türk biliminin temellerini atacak olan üniversitemiz o zamanki ismiyle Darülfünun batılı anlamda esaslı bir düzenlemeye gerek gösteriyordu Darülfünunu doğulu renginden kurtararak modernize etmek, ona millî ve çağdaş üniversite niteliğini kazandırmak, Türk Devrimi yönünden büyük siklet taşıyordu

Bir diğer sosyal sorun, Türk kadını yüzyıllar süren bir ihmalin sonucu olarak toplum yaşamının dıştan bırakılmıştı Kadın, siyasal hakları şöyle dursun, sosyal ve hukuksal haklarından da mahrumdu Oysaki medenilik yolunda büyüme adımlarının, bayan ve erkek, her iki cins göre beraber atılması; beraber yol alınması gerekiyordu

İşte tüm bu eksiklere, bütün bu güçlüklere rağmen Atatürk görmüş ve sezmiştir ama medenilik savaşında her şeyden önce esas ve önemli olan, çağdaşlaşmayı önleyici düzeni ortadan uyandırmak, yerine, insanca yaşamanın yollarını açan lâik ve demokratik bir toplum düzeni kurmaktır Bu ise düşünüş biçiminde değişikliği gerektirir Bu bakımdan Atatürk döneminde Türk toplumunun dağıtılmış kurum ve kuruluşlarında yapılan her köklü değişiklik, temelde, düşüncelerde yapılan devrime dayanmaktadır Atatürk Devrimi, fiilen bir akıl devrimidir Diğer bir açıklama ile her türlü hurafeden sıyrılarak çağdaş düşünceyi kabul etme, akılcı, bilimci ve gerçekçi yoldan yürüme devrimidir *
 
858,500Konular
982,380Mesajlar
32,975Kullanıcılar
yazaraliSon üye
Üst Alt