iltasyazilim
FD Üye
Bir Askerin Mezarına
Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,
Beyaz taş var, onun altında bayraklar
Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken
Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt
İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir
Asker yatıyor
Onun hâbı istirahate çekildiği şu
Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler
Kadınlar dümü rizi mâtem oldular İhtiyarlar
Nâle eylediler, çocuklar ağladılar
Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin
Mezarın üstüne bir zırh başlık ile kılıç hak,
Olunmuştur İşte orası o kahramanı muhteremin
Câyi istirahatidir Ne mutlu oysa, hâki pâye vatan
Ona nâilini intizar olmuş!
Mustafa Kemal
Harbiye Talebesi İken Yazmıştır
Gerçeklik Nerede?
Gafil, hangi üç yüzyıl, hangi on yüzyıl
Tuna ezelden Türk diyarıdır
Aşina tarihler söylememiş bunu
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
Yalan tarihi gömüp, içten tarihe gidin
Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları
Doğudan çıkan biz
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey istif istif insan gafletleri
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
Realite nerede?
Mustafa Kemal
Beşike Hâdisesi İçin
Çıkıyor gönüllere istimdadı
Sâmiamda vatanın feryâdı
Çıkıyor gönüllere istimdadı
Zarar Görmüş bir ananın evlâdı
Etmesin mi anaya imdadı?
Rumeli can veriyor yok mu ilaç
Edelim sıhhatini istimzaç;
Etmeyelim kimseyi izaç?
Zırhlılar her yeri korkutma ediyor,
Makedonya bunu tes'it ediyor
İnkırazı bize onay ediyor
Yemenin purişi malumu cihan
Ne için eyledi ahali isyân?
Zulme ister mi bu yoldan burhan
Turuşkalar bile aldı meydan
Hani kânunu adaâlet nerede?
Malü millette himâye saadet nerede?
Dıştan malü himaye nerede?
Bizde evvelki şecaat nerede?
Gelse Ertuğrul şani pervas
Eder şüphesiz tahayyür ibraz
Vatanın feyzine kâdir olamaz
Her Yerde fethine verseydi cevâz
Yıldırım görse şu ahvâlimizi
Ateş kahrı yakar hâlimizi,
Af eder mi bizim efâlimizi,
Mahveder cumlei emsâlimizi,
Ey büyük Fâtih'i İstanbul'un
Bu revş olmadı mı makbulün
Sây ile toplanılan mahsulün
Berhava oldu lakin meçhulün
Eyvah oldu Vatana âh yazık
Her ağızdan çıkıyor: Eyvâh eyvah!
Acısın bizlere, âh yazık!
Mustafa Kemal
Sinop 25 Kânunu Evvel 321 (1905)
Yaşam Serenadı
Atatürk'ün Salih Bozok'a yazdığı mektuptan :
Bir Fransız şairi hayatı şöyle tanım ediyor :
Hayat kısadır,
Biraz düş,
Biraz aşk
Ve sonradan Allahaısmarladık
Diğeri de :
Yaşam boştur
Biraz kin,
Kasidei İstibdat Yoksa Kırmızı İzler
Bir köhne kadit parçası, bir çehrei menhus,
Zulmetler içinde mütereddit, mütelâşi,
Daim mütefekkir görünen, kendine kasıtlı olarak
Efkârı sakimane ile âleme aleyhinde
Ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit,
Âmali harisanesini eyledi tezyit
Gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur,
Tırnaklarını aileler kalbine saplar;
Mağdurlarının herkes bir kûşede ağlar,
Katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur
Birçoklarımız mahpesü menfada süründük
Ey gazii mecruhu vega dideye döndük
Ey kanlı eliyle vatan âmaline hail,
Ey enmilei sürbu cinayata delâil
Teşkil eden ey yıkık dökük kadit, katili efkâr,
Ey katili şübbanı vatan, katili ahrar,
Ey varlığı bir ırk için bâdii zillet
Ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet,
Zindanları, menfaları, mahpesleri doldur,
Ziniciri esaretle tüm hisleri dondur
Tesmimi nefes, nefyi ebet, sonra denizler
Her girdiğin evlerde durur kırmızı izler
Kâbusi hiyanetle vatan can çekişirken
Âtimizi dendanı harisin kemirirken
Bir gün Rumeli dağları envara boyandı;
Hürriyetin enfası ile cümbür cemaat uyandı
Mustafa Kemal
Şanlı Ordu Gazetesi : 24 Kasım 1908
Tuna
Tedbirsiz hangi üç asır, hangi on yüzyıl
Tuna ezelden Türk diyarıdır
Bilinen tarihler söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak
Dinleyin sesini doğan tarihin
Aydınlıkta karaltılı şafak
Yalan tarihi gömüp dürüst tarihe gidin!
Nehirlerdir Türkün şaşmaz yol mühendisleri
Her çay Türk'ü bilir her nehri
Tuna'nın da kıyısından gitti eski türk
Geçti eski Türk Tunayı da yararak
Kaç defa, hangi defa? Sormayınız beyhude
Bilmez tarih bile
Tarih çocuk güdük tarih güdük
Sökün büyük, pek büyük
Sayılmaz, sayılmaz bu sökün
o kadar fazla Tunadan geçtiği günler Türkün
Tunanın yalnız üstteki ve alt illeri değil,
Tunanın üstü de altı da yer
Dipdiri ve ölmez bir Türk vatanıdır
Tunanın üstünü yaptı vatan Türk
Bakarak, akarak, yararak geçti
Tunanın altını kabristan yaptı
Tunayla ruh oldu dipte yatan Türk
Tunanın sisden ve güneşten yorganı
Topraktan ve çakıldan yatağı ile
Akıyor Türk'e vatanımdiye
Derindir görünmez Tunanın dibi
Türk coşkun Tuna gibi, Tuna coşkun Türk gibi
Tuna yalnız vatan değil, yeni ufuklara
Türk'ü götüren eski bir Tuna
Adam da birincil adamdır
Adam ile becerikli
Yaradandediğimiz yaratan adamdı
Ahali tazelenir, mekanlar ihtiyarlar
Nesiller kaynaşıyor, coğrafya küçülüyor
Bırakılan yer göçtü
Bırakana göç düştü
Adamlar: Haydindedi
Alpler Hoş geldindedi
İnsan
Gelenler adamdı, buldukları insandı
İnsan yalnız Tanrının yarattığı mâhluk
İnsan mâhluktan, adam insandan çıktı
Tanrının insanı yer ve içer
İnsanın adamı düşünür ve yaratır
Oğuz Oğulları
Asyanın ortasında Oğuz oğulları
Avrupanın Alplerinde Oğuz torunları
Doğudan meydana çıkan biz, batıda yeniden biz
Nerede olsa, ne olsa kendimizi biliriz
Her Zaman irk kendilerini bilseler,
Bilinir o süre ki hep biziz
Türk yalnızca bir milletin adı değil,
Türk tüm adamların birliğidir
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın istif insan gafletleri
Yırtılmış gözlerdeki gafletten perde,
Dünya o vakit görecek gerçeklik nerede?
Gerçeklik nerede? *
Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,
Beyaz taş var, onun altında bayraklar
Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken
Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt
İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir
Asker yatıyor
Onun hâbı istirahate çekildiği şu
Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler
Kadınlar dümü rizi mâtem oldular İhtiyarlar
Nâle eylediler, çocuklar ağladılar
Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin
Mezarın üstüne bir zırh başlık ile kılıç hak,
Olunmuştur İşte orası o kahramanı muhteremin
Câyi istirahatidir Ne mutlu oysa, hâki pâye vatan
Ona nâilini intizar olmuş!
Mustafa Kemal
Harbiye Talebesi İken Yazmıştır
Gerçeklik Nerede?
Gafil, hangi üç yüzyıl, hangi on yüzyıl
Tuna ezelden Türk diyarıdır
Aşina tarihler söylememiş bunu
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
Yalan tarihi gömüp, içten tarihe gidin
Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları
Doğudan çıkan biz
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey istif istif insan gafletleri
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
Realite nerede?
Mustafa Kemal
Beşike Hâdisesi İçin
Çıkıyor gönüllere istimdadı
Sâmiamda vatanın feryâdı
Çıkıyor gönüllere istimdadı
Zarar Görmüş bir ananın evlâdı
Etmesin mi anaya imdadı?
Rumeli can veriyor yok mu ilaç
Edelim sıhhatini istimzaç;
Etmeyelim kimseyi izaç?
Zırhlılar her yeri korkutma ediyor,
Makedonya bunu tes'it ediyor
İnkırazı bize onay ediyor
Yemenin purişi malumu cihan
Ne için eyledi ahali isyân?
Zulme ister mi bu yoldan burhan
Turuşkalar bile aldı meydan
Hani kânunu adaâlet nerede?
Malü millette himâye saadet nerede?
Dıştan malü himaye nerede?
Bizde evvelki şecaat nerede?
Gelse Ertuğrul şani pervas
Eder şüphesiz tahayyür ibraz
Vatanın feyzine kâdir olamaz
Her Yerde fethine verseydi cevâz
Yıldırım görse şu ahvâlimizi
Ateş kahrı yakar hâlimizi,
Af eder mi bizim efâlimizi,
Mahveder cumlei emsâlimizi,
Ey büyük Fâtih'i İstanbul'un
Bu revş olmadı mı makbulün
Sây ile toplanılan mahsulün
Berhava oldu lakin meçhulün
Eyvah oldu Vatana âh yazık
Her ağızdan çıkıyor: Eyvâh eyvah!
Acısın bizlere, âh yazık!
Mustafa Kemal
Sinop 25 Kânunu Evvel 321 (1905)
Yaşam Serenadı
Atatürk'ün Salih Bozok'a yazdığı mektuptan :
Bir Fransız şairi hayatı şöyle tanım ediyor :
Hayat kısadır,
Biraz düş,
Biraz aşk
Ve sonradan Allahaısmarladık
Diğeri de :
Yaşam boştur
Biraz kin,
Kasidei İstibdat Yoksa Kırmızı İzler
Bir köhne kadit parçası, bir çehrei menhus,
Zulmetler içinde mütereddit, mütelâşi,
Daim mütefekkir görünen, kendine kasıtlı olarak
Efkârı sakimane ile âleme aleyhinde
Ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit,
Âmali harisanesini eyledi tezyit
Gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur,
Tırnaklarını aileler kalbine saplar;
Mağdurlarının herkes bir kûşede ağlar,
Katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur
Birçoklarımız mahpesü menfada süründük
Ey gazii mecruhu vega dideye döndük
Ey kanlı eliyle vatan âmaline hail,
Ey enmilei sürbu cinayata delâil
Teşkil eden ey yıkık dökük kadit, katili efkâr,
Ey katili şübbanı vatan, katili ahrar,
Ey varlığı bir ırk için bâdii zillet
Ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet,
Zindanları, menfaları, mahpesleri doldur,
Ziniciri esaretle tüm hisleri dondur
Tesmimi nefes, nefyi ebet, sonra denizler
Her girdiğin evlerde durur kırmızı izler
Kâbusi hiyanetle vatan can çekişirken
Âtimizi dendanı harisin kemirirken
Bir gün Rumeli dağları envara boyandı;
Hürriyetin enfası ile cümbür cemaat uyandı
Mustafa Kemal
Şanlı Ordu Gazetesi : 24 Kasım 1908
Tuna
Tedbirsiz hangi üç asır, hangi on yüzyıl
Tuna ezelden Türk diyarıdır
Bilinen tarihler söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak
Dinleyin sesini doğan tarihin
Aydınlıkta karaltılı şafak
Yalan tarihi gömüp dürüst tarihe gidin!
Nehirlerdir Türkün şaşmaz yol mühendisleri
Her çay Türk'ü bilir her nehri
Tuna'nın da kıyısından gitti eski türk
Geçti eski Türk Tunayı da yararak
Kaç defa, hangi defa? Sormayınız beyhude
Bilmez tarih bile
Tarih çocuk güdük tarih güdük
Sökün büyük, pek büyük
Sayılmaz, sayılmaz bu sökün
o kadar fazla Tunadan geçtiği günler Türkün
Tunanın yalnız üstteki ve alt illeri değil,
Tunanın üstü de altı da yer
Dipdiri ve ölmez bir Türk vatanıdır
Tunanın üstünü yaptı vatan Türk
Bakarak, akarak, yararak geçti
Tunanın altını kabristan yaptı
Tunayla ruh oldu dipte yatan Türk
Tunanın sisden ve güneşten yorganı
Topraktan ve çakıldan yatağı ile
Akıyor Türk'e vatanımdiye
Derindir görünmez Tunanın dibi
Türk coşkun Tuna gibi, Tuna coşkun Türk gibi
Tuna yalnız vatan değil, yeni ufuklara
Türk'ü götüren eski bir Tuna
Adam da birincil adamdır
Adam ile becerikli
Yaradandediğimiz yaratan adamdı
Ahali tazelenir, mekanlar ihtiyarlar
Nesiller kaynaşıyor, coğrafya küçülüyor
Bırakılan yer göçtü
Bırakana göç düştü
Adamlar: Haydindedi
Alpler Hoş geldindedi
İnsan
Gelenler adamdı, buldukları insandı
İnsan yalnız Tanrının yarattığı mâhluk
İnsan mâhluktan, adam insandan çıktı
Tanrının insanı yer ve içer
İnsanın adamı düşünür ve yaratır
Oğuz Oğulları
Asyanın ortasında Oğuz oğulları
Avrupanın Alplerinde Oğuz torunları
Doğudan meydana çıkan biz, batıda yeniden biz
Nerede olsa, ne olsa kendimizi biliriz
Her Zaman irk kendilerini bilseler,
Bilinir o süre ki hep biziz
Türk yalnızca bir milletin adı değil,
Türk tüm adamların birliğidir
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın istif insan gafletleri
Yırtılmış gözlerdeki gafletten perde,
Dünya o vakit görecek gerçeklik nerede?
Gerçeklik nerede? *