Ataturk'un Anıları
Ataturk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu Kalabalık bir halk kutlesi iskelede etrafını cevirmiş bulunmakta idi Bir kadının, elinde bir kağıtla Ataturk'e yaklaştığı goruldu Zayıf bir kadındı Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle:
Beni tanıdın mı oğul? dedi Ben sizin Selanik'te komşunuzdum Bir oğlum var: Devlet Demir Yolları'na girmek istiyor Siz onu alsınlar dediniz Fakat Mudur dinlemedi Oğlumu yine işe almamış Ne olur bir kere de siz soyleyiniz
Ataturk'un celik bakışlı gozleri samimiyetle parladı Elleriyle geniş jestler yaparak ve yuksek sesle:
Oğlunu almadılar mı? dedi Ben salık verdiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş Cok iyi yapmışlar İşte Cumhuriyet boyle anlaşılacak
Kadın kalabalığın icinde kaybolmuştu Ve Ataturk adeta kendinden gecercesine dolu bir sesle:
İşte Cumhuriyetten beklediğimiz sonuc diyordu
Hulusi KOYMEN
Kaynak: Uludağ Dergisi, 1941
GENELGEYLE DEVRİM OLMAZ
1924 yılının ilkbaharıydı Erzurum ve Pasinler'de depremde bircok koyun evleri yıkılmıştı Zarar goren halkla goruşmek icin Pasinler'e gelen Ataturk, halkın icinden ihtiyar bir koyluyu cağırdı:
Depremden cok zarar gordun mu, baba? diye sordu Ataturk ihtiyarın şuphesini gorunce, tekrar sordu:
Hukumet sana kac lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kurt şivesiyle:
Valle Padişah bilir! dedi
Ataturk gulumsedi Yumuşak bir sesle:
Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Soyle bakalım zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
Padişah bilir!
Bu cevap karşısında kaşları catılan Ataturk, Kaymakam'a dondu:
Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
Bu sırada gorevini başarmış insanlara ozgu bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi:
Koylere genelge yolladık Paşam, dedi Ataturk'un fırtınalı yuzu, daha cok karıştı:
Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!
Ahmet Hidayet Reel
KOYLU MİLLETİN EFENDİSİDİR
Bir gece beraber oturuyorduk Yanımızda Siirt milletvekili Mahmut Soydan, şimdiki Macaristan elcimiz Ruşen Eşref Onaydın, bir de Soysallı vardı Ataturk, ertesi gunu Buyuk Millet Meclisi'nde okuyacağı soylevi hazırlıyordu Mahmut'la Ruşen Eşref not tutuyorlardı Ataturk ara sıra bana da, Ne dersin?diye soruyordu Ben ne diyebilirim? Hic Sonra Ataturk bana dondu ve dedi ki:
Bu memleketin efendisi kimdir?
Duşundum Karşılığı o verdi:
Turk koylusudur, dedi Ve devam etti:
Turk koylusu Efendiyerine getirilmedikce memleket ve millet yukselmez!
Prof Mahmut Esat BOZKURT
Kaynak: Tan Gazetesi, 10111942
KAHRAMAN TURK KADINI
17Mart 1923 Tarsus:
Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir sure yaya olarak yurudu O'nu gormek icin sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi O sırada ansızın bir olayla karşılaştı
Milli Mucadele'deki cete giysili bir kadın, Ataturk'un yolunu keserek ayağına kapandı Gozyaşlarıyla şoyle haykırıyordu:
Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak icin eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde carpışmış olan (Adile Cavuş) olduğunu fısıldadılar
Gozlerinden iki damla yaş duşen Mustafa Kemal, bu guneşten yuzu yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şoyle seslendi:
Kahraman Turk kadını! Sen yerlerde surunmeye değil, omuzlar uzerinde yukselmeye layıksın
Taha TOROS
GOMULECEĞİ YER
Ataturk'un gomuleceği yer ve toprak:
O'nun kabri Ankara'da olacaktır Fakat bu şehrin neresinde? Cunku O' nun en son kuvvetli isteği bir an once Ankara'ya donebilmekti Biri Buyuk Millet Meclisi'nden İstasyon'a inen cadde uzerindeki yuvarlak yer, diğeri Cankaya'daki yeni koşkun mermer havuzu Bu yerler şu nedenle konuşulmuştur:
Bir akşam Ataturk'un etrafında toplananlar arasında, O'nun olumlu oluşu uzerinde durulmuş ve ozellikle kendisi 1926 suikast girişiminden sonra soylediği cumleyi tekrar etmişti Benim naciz vucudum bir gun elbette toprak olacaktır Fakat Turkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktırdedikten sonra Milletim beni istediği yerde yatırsın, yeter ki beni unutmasın,demişti Meclisin altındaki yuvarlak yeri ortaya atan kişiye ise, iyi ve kalabalık bir yer, fakat ben boyle bir arzumu milletime vasiyet edemem Ancak, gene o akşam ileri surulen bir fikrin kendisini cok duygulandırdığını, bugun bile hatırlıyorum
Memleketin butun sınır boylarından getirilecek toprak uzerinde yatmak Recep Peker, hararetle bu fikrin sembolik savunmasını yapmıştı
Ataturk, boyle bir fikrin uygulanmasından ancak, olumlu vucudu icin hoşlanacağını ve gurur duyacağını anlatırken bana bakarak: Bunu unutma!demişti
Prof Dr Afet İNAN
Kaynak: Ulus Gazetesi, 25061950
YENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM
Bir aralık konu İstiklal savaşı'na geldi Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, bir gun once olmuş gibi hatırlıyordu O savaş ki arac, gerec, personel kıtlığı bugun guc tasavvur edilirdi Tumenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi Boyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktorunun ağzından dinlemek mustesna bir mutluluktu O anılar Ata'yı coşturdukca coşturuyordu Anlatmalarında abartma yoktu Ama bu anlatış oylesine canlı, oylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana surukleniyorduk Anlatışlarını şoyle bağladı:
İşte buyuk zafer boyle ortak bir eserdir Şerefler de ortaktır
Bu alcakgonulluluk şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk Bu arada Ataturk bir duraklama yaptı Sonra icine donuk, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı
Bu belagat karşısında gozyaşımı tutamadım Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yukleyen sahte kahramanlarını hatırladım
Ord Prof Sadi IRMAK
Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof Ataturk'ten Anılar, 1978
TURK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM
Afyonkarahisar'ın hatlarının cozulmesi sonunda birkac Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in cadırına getirilmişti Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup buyumuş olduğu Selanik'ten gelmişti Yuz, kendisine yabancı gelmediğinden ve uniformasında da hicbir bellilik gormediğinden kim olduklarını ve rutbelerini sormaya başlamıştı
Binbaşı mısınız?
Hayır
Albay mı?
Hayır
Korgeneral mi?
Hayır
Peki nesiniz?
Ben Mareşal ve Turk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı acık kalan Yunanlı kekeledi:
Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!
General SHERRIL
Kaynak: General Sherril Ataturk Nezdinde Bir Yıl Elcilik, 1935
Ataturk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu Kalabalık bir halk kutlesi iskelede etrafını cevirmiş bulunmakta idi Bir kadının, elinde bir kağıtla Ataturk'e yaklaştığı goruldu Zayıf bir kadındı Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle:
Beni tanıdın mı oğul? dedi Ben sizin Selanik'te komşunuzdum Bir oğlum var: Devlet Demir Yolları'na girmek istiyor Siz onu alsınlar dediniz Fakat Mudur dinlemedi Oğlumu yine işe almamış Ne olur bir kere de siz soyleyiniz
Ataturk'un celik bakışlı gozleri samimiyetle parladı Elleriyle geniş jestler yaparak ve yuksek sesle:
Oğlunu almadılar mı? dedi Ben salık verdiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş Cok iyi yapmışlar İşte Cumhuriyet boyle anlaşılacak
Kadın kalabalığın icinde kaybolmuştu Ve Ataturk adeta kendinden gecercesine dolu bir sesle:
İşte Cumhuriyetten beklediğimiz sonuc diyordu
Hulusi KOYMEN
Kaynak: Uludağ Dergisi, 1941
GENELGEYLE DEVRİM OLMAZ
1924 yılının ilkbaharıydı Erzurum ve Pasinler'de depremde bircok koyun evleri yıkılmıştı Zarar goren halkla goruşmek icin Pasinler'e gelen Ataturk, halkın icinden ihtiyar bir koyluyu cağırdı:
Depremden cok zarar gordun mu, baba? diye sordu Ataturk ihtiyarın şuphesini gorunce, tekrar sordu:
Hukumet sana kac lira verse, zararını karşılayabilirsin? İhtiyar, Kurt şivesiyle:
Valle Padişah bilir! dedi
Ataturk gulumsedi Yumuşak bir sesle:
Baba, Padişah yok; onları siz kaldırmadınız mı? Soyle bakalım zararın ne?
İhtiyar tekrar etti:
Padişah bilir!
Bu cevap karşısında kaşları catılan Ataturk, Kaymakam'a dondu:
Siz daha devrimi yaymamışsınız! dedi
Bu sırada gorevini başarmış insanlara ozgu bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat katibi:
Koylere genelge yolladık Paşam, dedi Ataturk'un fırtınalı yuzu, daha cok karıştı:
Oğlum, dedi, genelgeyle devrim olamaz!
Ahmet Hidayet Reel
KOYLU MİLLETİN EFENDİSİDİR
Bir gece beraber oturuyorduk Yanımızda Siirt milletvekili Mahmut Soydan, şimdiki Macaristan elcimiz Ruşen Eşref Onaydın, bir de Soysallı vardı Ataturk, ertesi gunu Buyuk Millet Meclisi'nde okuyacağı soylevi hazırlıyordu Mahmut'la Ruşen Eşref not tutuyorlardı Ataturk ara sıra bana da, Ne dersin?diye soruyordu Ben ne diyebilirim? Hic Sonra Ataturk bana dondu ve dedi ki:
Bu memleketin efendisi kimdir?
Duşundum Karşılığı o verdi:
Turk koylusudur, dedi Ve devam etti:
Turk koylusu Efendiyerine getirilmedikce memleket ve millet yukselmez!
Prof Mahmut Esat BOZKURT
Kaynak: Tan Gazetesi, 10111942
KAHRAMAN TURK KADINI
17Mart 1923 Tarsus:
Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir sure yaya olarak yurudu O'nu gormek icin sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi O sırada ansızın bir olayla karşılaştı
Milli Mucadele'deki cete giysili bir kadın, Ataturk'un yolunu keserek ayağına kapandı Gozyaşlarıyla şoyle haykırıyordu:
Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!
Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak icin eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde carpışmış olan (Adile Cavuş) olduğunu fısıldadılar
Gozlerinden iki damla yaş duşen Mustafa Kemal, bu guneşten yuzu yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şoyle seslendi:
Kahraman Turk kadını! Sen yerlerde surunmeye değil, omuzlar uzerinde yukselmeye layıksın
Taha TOROS
GOMULECEĞİ YER
Ataturk'un gomuleceği yer ve toprak:
O'nun kabri Ankara'da olacaktır Fakat bu şehrin neresinde? Cunku O' nun en son kuvvetli isteği bir an once Ankara'ya donebilmekti Biri Buyuk Millet Meclisi'nden İstasyon'a inen cadde uzerindeki yuvarlak yer, diğeri Cankaya'daki yeni koşkun mermer havuzu Bu yerler şu nedenle konuşulmuştur:
Bir akşam Ataturk'un etrafında toplananlar arasında, O'nun olumlu oluşu uzerinde durulmuş ve ozellikle kendisi 1926 suikast girişiminden sonra soylediği cumleyi tekrar etmişti Benim naciz vucudum bir gun elbette toprak olacaktır Fakat Turkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktırdedikten sonra Milletim beni istediği yerde yatırsın, yeter ki beni unutmasın,demişti Meclisin altındaki yuvarlak yeri ortaya atan kişiye ise, iyi ve kalabalık bir yer, fakat ben boyle bir arzumu milletime vasiyet edemem Ancak, gene o akşam ileri surulen bir fikrin kendisini cok duygulandırdığını, bugun bile hatırlıyorum
Memleketin butun sınır boylarından getirilecek toprak uzerinde yatmak Recep Peker, hararetle bu fikrin sembolik savunmasını yapmıştı
Ataturk, boyle bir fikrin uygulanmasından ancak, olumlu vucudu icin hoşlanacağını ve gurur duyacağını anlatırken bana bakarak: Bunu unutma!demişti
Prof Dr Afet İNAN
Kaynak: Ulus Gazetesi, 25061950
YENİLSEYDİK SORUMLU BEN OLACAKTIM
Bir aralık konu İstiklal savaşı'na geldi Dikkat ettim, Binbaşılar dahil her komutanın hangi birliğe komuta ettiğini, nerede bulunduğunu, bir gun once olmuş gibi hatırlıyordu O savaş ki arac, gerec, personel kıtlığı bugun guc tasavvur edilirdi Tumenlere binbaşılar, Kolordulara yarbaylar komuta ediyordu! Fakat, bu kadro canını dişine takmış bir ekipti Var olmak ya da olmamak bu savaşın sonucuna bağlıydı 30 Ağustos bu ruh haletinin eseriydi Boyle bir dramı, hem yazarı, hem baş aktorunun ağzından dinlemek mustesna bir mutluluktu O anılar Ata'yı coşturdukca coşturuyordu Anlatmalarında abartma yoktu Ama bu anlatış oylesine canlı, oylesine plastikti ki, hepimiz heyecandan heyecana surukleniyorduk Anlatışlarını şoyle bağladı:
İşte buyuk zafer boyle ortak bir eserdir Şerefler de ortaktır
Bu alcakgonulluluk şaheseriyle konunun kapanacağını tahmin ediyorduk Bu arada Ataturk bir duraklama yaptı Sonra icine donuk, adeta kendisiyle konuşur gibi ilave etti:
Ama yenilseydik sorumluluk ortak olmayacak yalnız bana ait olacaktı
Bu belagat karşısında gozyaşımı tutamadım Tarihin, zaferleri kendine maleden, yenilgileri ise maiyetine yukleyen sahte kahramanlarını hatırladım
Ord Prof Sadi IRMAK
Kaynak: Sadi Irmak, Ord Prof Ataturk'ten Anılar, 1978
TURK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM
Afyonkarahisar'ın hatlarının cozulmesi sonunda birkac Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in cadırına getirilmişti Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup buyumuş olduğu Selanik'ten gelmişti Yuz, kendisine yabancı gelmediğinden ve uniformasında da hicbir bellilik gormediğinden kim olduklarını ve rutbelerini sormaya başlamıştı
Binbaşı mısınız?
Hayır
Albay mı?
Hayır
Korgeneral mi?
Hayır
Peki nesiniz?
Ben Mareşal ve Turk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı acık kalan Yunanlı kekeledi:
Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!
General SHERRIL
Kaynak: General Sherril Ataturk Nezdinde Bir Yıl Elcilik, 1935