iltasyazilim
FD Üye
atatürk'ün vefat nedeni nedir ?
Atatürk düşmanları, Atatürk'ün ölümünü alkole bağlarlar, alkol içtiği için siroz hastalığına tutulduğunu ve içkiden öldüğünü işlerler Amaçları; İslam dinine tarafından içilmemesi gereken alkollü içkiyi Atatürk'ün içtiğini, dolayısıyla iyi insan olmadığına ve sonucunda da bunun karşılığını ölümle bulunduğuna inandırmak, böylece Atatürk düşmanlığı yaratabilmektir
Dinden geçinenler Atatürk düşmanlığı yaratmak için, O'nun ölümünü bu şekilde işlerlerken, öteki yurttaşlar da data eksikliğinden ve bu konunun yeterince işlenmemesinden dolayı, çoğunlukla bu şekilde; Atatürk alkolden ölmüştür biçiminde; bilirler bu nedenle, konunun detaylı ele alınması ihtiyacı vardır
Atatürk'ün ölüm sebebi, otopsi yapılmasına lüzum olmadığına yönelik düzenlenen raporda şöyle belirtilir:
Atatürk'ün vefatına sebep olan müzmin karaciğer hastalığı 'cirrhose ascitogene' tabii seyrinde devam ederek karaciğer büyük kifayetsizliğine tabi derin koma ile husule geldiği ittifakla tesbit edilmiş(tir)(karın içinde değişken, asit toplanması)
Ölüm raporunda ise hastalığın teşhisi şöyledir:
hastalığın bir 'hepatite sclerocongestive ethylique' olduğu tesbit edilmiştir(alkolle ilişkili kara sarılık)
Birinci raporda ölümün cirrhose ascitogene(karın içinde akıcı, asit toplanması)'ndan meydana geldiği; ikinci raporda da hastalığın hepatite sclerocongestive ethylique(alkolle ilişkili kara sarılık) olduğu belirtilmektedir İkinci raporda siroz hastalığı alkolle ilişkilendirilmektedir Ölüm raporunda böyle denilince, ölümün alkolle ilişkilendirilmesi yaygın kanı haline gelmiştir Ama bugün, tıbbın ulaştığı seviye içinde, konunun uzmanları, biobsi yapılmadan, bazı tıbbi tahliller yapılmadan böyle bir kanıya varılamayacağı görüşündedirler Hem siroz, alkolden de olmuş olabilir, sirozu meydana getiren diğer nedenlerle de olmuş olabilir; bugün bu konuda kesin bir yargıya gelmek mümkün değildir; bir karar spekülasyon olur; kanısındadırlar
Atatürk'e biopsi yapılmamış, otopsi de yapılmamıştır Sirozun nedenini atamak için bugün zorunlu görülen tahliller o günlerde bilinmemektedir
O halde sirozu alkole bağlama, adamakıllı, siroz konusundaki genel bilgiden ve Atatürk'ün içki almasından yola çıkılarak yapılan varsayımdan kaynaklanmaktadır Yani tıbbi bir netice değildir, sadece zorunlu tıbbi tahliller yapılmadan varılan bir sanıdır
Bunun bir sanı olduğunu, karar olmadığını, bu konuda ölümünden önce de öbür görüşlerin ortaya çıkmış olduğunu, 3 Ağustos 1938 tarihli bir konsültasyon raporunda görüyoruz Raporun konuyla ilgili maddeleri:
1 Atatürk'te bir siroz vardır Asit yapmış, biraz sübikter (gözde sarılık) meydana getirmiştir
2 Bunun esaslı nedeni alkoldür
3 Önceden Atatürk'ün çektiği malaryanın (sıtma, oysa Atatürk 2 defa sıtma geçirir) bir tesiri olmadığını katiyetle (şüphesiz) söylemek olası değildir
6 Eppinger'in (tanıdık olmayan doktor), kara sarılık sirozu cayı sualdir (tartışmaya değerdir)
Görüldüğü gibi yalnızca bir raporda sirozun nedeni üzerine 3 farklı görünüm var Birinci görüntü alkolden, ikinci bakış sıtmadan, üçüncü manzara hepatit virüslerinden
Atatürk'ün hastalığını konu alan kaynakların incelenmesinden, Türk doktorlarının sirozu alkole bağladıkları, tanıdık olmayan doktorların ise konuya ayrı yaklaştıkları görülmektedir Yabancı doktorların iki farklı yaklaşımını 3 Ağustos 1938 tarihli konsültasyon raporunda gördük Şu Anda bir başkasını verelim
Atatürk'ün tetkik ve tedavisi için dört kez getirilen Fransız Prof Dr Fissenger ise şöyle diyor:
Bu hastalığın sırf içkiden geldiği yolundaki zihin dürüst değildir Benim, Fas, Tunus ve Cezayir'den gelen birçok müslüman hastalarım var oysa, ömürlerinde ağızlarına herhangi ispirtolu bir içki koymamışlardır Dolayısıyla hastalığın daha diğer ve kayda değer sebepleri olduğunu benimsemek lazımdır Bence bunlar aralarında özellikle dengesiz gıda tarzı ve sürekli kabızlık gibi sebepler başlı başına yer tutmaktadırlar
Bu açıklamadan sonradan daha önce üç olan siroz nedeni benzer hasta için 4'e çıkıyor; alkol, sıtma, kara sarılık virüslerinin yanında diğer taraftan dengesiz beslenme ekleniyor
Rahatsızlık nedeni bunlardan hangisi veya hangileridir? Bu konuda vaktinde bir tıbbi inceleme yapılmadığı için bugün söylenecek her şey havada kalacaktır Tıbbi bir dayanağı olmayacaktır bu nedenle vefat raporunda,sirozun alkolle ilişkilendirilmesini bir tahmin olarak görmüştük
Klinik tanı alanındaki bu belirsizlikler nedeniyle Atatürk gibi bir kişiye, ölümünden sonradan otopsi yapılarak kesin bir tanı konmaması, bugün bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır
Günümüzdeki tıp, karaciğer sirozunun böylece fazla nedeninin yanına esas sebebinin dengesiz gıda olduğunu ve alkollü içkilerin, o da bir takım hastalarda, yalnızca hastalığı hızlandırdığını ortaya koymuştur
Bu bilgiler doğrultusunda konuyu irdeleyelim Atatürk'ün siroz hastalığına sebep olarak gösterilen dört ayrı nedenin dördü de Atatürk'te vardır
Sıtma: İki kere sıtmaya tutulur Biri çocukluğunda, biri Mayıs 1919'da Samsun'da
Hepatit virüsleri: Daha fazla diş tedavisi esnasında kapıldığı bilinir Atatürk; çoğu diş tedavisi yaptırmış, diş çektirmiş, üç altın diş taktırmış ve sonunda üst damak protezi yaptırmış, bir kişidir Bunların birisinde karaciğer iltihabı virüsü kapma olasılığı, o günkü koşulları düşündüğümüzde çok yüksektir
Dengesiz besin: Atatürk, askeri yaşamında özellikle 12 takvim savaş ortamındaki yaşamında bulduğunu yemiş ve buldukça yemiştir Cumhurbaşkanlığı döneminde de disiplinli yemek yemek düzeni yoktur Sabah kahvaltısı yapmaz, yalnız bir kahve ile sigara içer Öğleyin sık sık yemek yerine sadece bir dilim ekmekle ayran ya da limonata içer Akşam yemeğini ahenkli yer Ancak dengelenmiş beslenmiş olduğunu bildirmek zordur
Alkollü içki: Içki içer Gündüz içmez, akşam sofralarında minik rakının (35 cl) yarısını içer, kesintisiz içici değildir, önemli konuların görüşüleceği sofralarda ve önemli devlet işlerinin yürütüldüğü günlerde içmez
Bu durumda siroz nedeni bunlardan hangisidir? Sıtma mı, kara sarılık virüsleri mi, dengesiz gıda mi, içki mü? Yoksa dördü de ansızın mi? Bugün için sirozun hakiki nedenine ulaşmak böylece mümkün görülmüyor
Dolayısıyla Atatürk'ün ölümü alkolden olmuştur çağırmak dürüst değildir, realist değildir Atatürk'ün ölümü sirozdandır fakat siroz nedeni alkol değildir Nedenini bir tıp adamının görüşü ile açıklamayalım
Prof Dr Utkan Kocatürk'ün Görüşü:
Prof Dr Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü'nün son baskısında, konumuzla ilgili bilinmeyen bir raporu ortaya çıkarır ve orijinalini de verir Rapor 08 Eylül 1938 tarihli; Dr Nihat Reşat Belger, Prof Dr Neşet Ömer İrdelp ve Prof Dr Fiessinger göre düzenlenmiştir
Prof Dr Kocatürk, raporda iki cümleye uyarı çeker ve bir tıp adamı olarak bunların yorumunu yapar
Raporda ön plana çıkarılan cümleler:
Bu vakada 'Laennec' tipinde bir skleröz kara sarılık laf konusu olamaz Fakat söz konusu olan 'Hanot ve Gilbert' tipinde bir hipertrofi şeklidir
Prof Dr Fiessinger laf konusu rapora keza şu notu koymuştur:
'Teşhis, Mart ayında formüle edilen teşhistir: Hepatite Sclereuse hypertrophique, type Hanot et Gilbert'
Prof Dr Kocatürk'ün yorumu:
Bugüne dek meçhul bu rapor, Atatürk'e 07 Eylül 1938'de yapılan karın ponksiyonundan (su alınması) bir gün sonraki muayene bulgularına dayanılarak düzenlenmişti Karaciğerin küçülmeyip, yeniden Mart ayındaki muayenede belirlenen büyüklüğü koruması ve üzerinin pürtüksüz oluşu, Prof Dr Neşet Ömer (İrdelp) ile Dr Nihat Reşat Belger'i de alkole ast atrofik siroz tanısından bir ölçüde uzaklaştırıp Prof Dr Fiessinger'in ileri sürdüğü hipertrofik siroz tanısını kabule yönelttiği anlaşılıyor Tıp dilinde 'Laennec tipi skleröz hepatit' alkole alt siroz demektir; 'Hanot ve Gilbert tipi skleröz hipertrofik kara sarılık' ise safra yollarındaki kronik tıkanıklık sonucu büyüyen siroz (biliyer siroz) anlamını taşır
Prof Dr Fiessinger, söz konusu rapora özel olarak kaydettiği notta 'Teşhis, Mart ayında formüle edilen teşhistir: Hanot ve Gilbert tipi skleröz hipertrofik kara sarılık' ifadesine yer verdiğine kadar, Mart ayındaki birincil teşhisinde de Atatürk'teki siroz şeklinin alkole tabi olmadığını düşündüğünü göstermektedir
Prof Dr Fiessinger'in lüzum Mart ayındaki muayenesinde, gerekse 08 Eylül 1938 tarihli raporda bulunan bu tanısına rağmen, aralıksız ve danışman hekimler tarafından 10 Kasım 1938 tarihinde düzenlenen 'Atatürk'ün Ölüm Raporu'nda, mevcut sirozun alkole yan bulunduğunu ve Prof Dr Fiessinger'in de bu görüşte olduğunu(!) açıkça belirtmek üzere ' Mart başlarında Paris'ten çağrılan Prof Dr Fiessinger ile Prof Dr Neşet Ömer İrdelp aralarında Ankara'da bir tıbbi danışma daha yapılarak büyük bir karaciğer ve büyükçe bir dalak bir kere daha müşahade edilmiş ve benzer teşhis konularak, hastalığın bir 'hepatite sclerocongestive ethylique' olduğu cümlesine yer verilmiştir
Prof Dr Kocatürk bu yorumunda, Türk hekimlerince düzenlenen 10 Kasım 1938 tarihli Ölüm Raporunda, sirozun alkole ast olduğu tanısına Prof Dr Fiessinger'in de müşterek edilmesini nazik şekilde haklı olarak eleştiriyor Ortaya koyduğu rapor ve yaptığı açıklama ile sirozun alkole dayalı olmadığını açıklığa kavuşturuyor
Kendileri ile yaptığım görüşmede edindiğim bir bilgi ile konuyu sonuçlandıralım Alkole tabi sirozda karaciğer küçülür, öteki nedenlere emrindeki sirozda karaciğer büyür ve büyüklüğünü korurAtatürk'ün ilk tetkik raporlarında ciğerin büyüdüğü, son raporlarda, 08 Eylül tarihli raporda olduğu gibi, ciğerin büyüklüğünü sürdürdüğü, küçülmediği belirtilmektedir
Dolayısıyla Atatürk'ün sirozu, alkole bağlı bir siroz değildir Çünkü karaciğeri büyümüştür Ölümü sirozdandır fakat sirozu alkolden değildir Ölümü alkolden olmamıştır *
Atatürk düşmanları, Atatürk'ün ölümünü alkole bağlarlar, alkol içtiği için siroz hastalığına tutulduğunu ve içkiden öldüğünü işlerler Amaçları; İslam dinine tarafından içilmemesi gereken alkollü içkiyi Atatürk'ün içtiğini, dolayısıyla iyi insan olmadığına ve sonucunda da bunun karşılığını ölümle bulunduğuna inandırmak, böylece Atatürk düşmanlığı yaratabilmektir
Dinden geçinenler Atatürk düşmanlığı yaratmak için, O'nun ölümünü bu şekilde işlerlerken, öteki yurttaşlar da data eksikliğinden ve bu konunun yeterince işlenmemesinden dolayı, çoğunlukla bu şekilde; Atatürk alkolden ölmüştür biçiminde; bilirler bu nedenle, konunun detaylı ele alınması ihtiyacı vardır
Atatürk'ün ölüm sebebi, otopsi yapılmasına lüzum olmadığına yönelik düzenlenen raporda şöyle belirtilir:
Atatürk'ün vefatına sebep olan müzmin karaciğer hastalığı 'cirrhose ascitogene' tabii seyrinde devam ederek karaciğer büyük kifayetsizliğine tabi derin koma ile husule geldiği ittifakla tesbit edilmiş(tir)(karın içinde değişken, asit toplanması)
Ölüm raporunda ise hastalığın teşhisi şöyledir:
hastalığın bir 'hepatite sclerocongestive ethylique' olduğu tesbit edilmiştir(alkolle ilişkili kara sarılık)
Birinci raporda ölümün cirrhose ascitogene(karın içinde akıcı, asit toplanması)'ndan meydana geldiği; ikinci raporda da hastalığın hepatite sclerocongestive ethylique(alkolle ilişkili kara sarılık) olduğu belirtilmektedir İkinci raporda siroz hastalığı alkolle ilişkilendirilmektedir Ölüm raporunda böyle denilince, ölümün alkolle ilişkilendirilmesi yaygın kanı haline gelmiştir Ama bugün, tıbbın ulaştığı seviye içinde, konunun uzmanları, biobsi yapılmadan, bazı tıbbi tahliller yapılmadan böyle bir kanıya varılamayacağı görüşündedirler Hem siroz, alkolden de olmuş olabilir, sirozu meydana getiren diğer nedenlerle de olmuş olabilir; bugün bu konuda kesin bir yargıya gelmek mümkün değildir; bir karar spekülasyon olur; kanısındadırlar
Atatürk'e biopsi yapılmamış, otopsi de yapılmamıştır Sirozun nedenini atamak için bugün zorunlu görülen tahliller o günlerde bilinmemektedir
O halde sirozu alkole bağlama, adamakıllı, siroz konusundaki genel bilgiden ve Atatürk'ün içki almasından yola çıkılarak yapılan varsayımdan kaynaklanmaktadır Yani tıbbi bir netice değildir, sadece zorunlu tıbbi tahliller yapılmadan varılan bir sanıdır
Bunun bir sanı olduğunu, karar olmadığını, bu konuda ölümünden önce de öbür görüşlerin ortaya çıkmış olduğunu, 3 Ağustos 1938 tarihli bir konsültasyon raporunda görüyoruz Raporun konuyla ilgili maddeleri:
1 Atatürk'te bir siroz vardır Asit yapmış, biraz sübikter (gözde sarılık) meydana getirmiştir
2 Bunun esaslı nedeni alkoldür
3 Önceden Atatürk'ün çektiği malaryanın (sıtma, oysa Atatürk 2 defa sıtma geçirir) bir tesiri olmadığını katiyetle (şüphesiz) söylemek olası değildir
6 Eppinger'in (tanıdık olmayan doktor), kara sarılık sirozu cayı sualdir (tartışmaya değerdir)
Görüldüğü gibi yalnızca bir raporda sirozun nedeni üzerine 3 farklı görünüm var Birinci görüntü alkolden, ikinci bakış sıtmadan, üçüncü manzara hepatit virüslerinden
Atatürk'ün hastalığını konu alan kaynakların incelenmesinden, Türk doktorlarının sirozu alkole bağladıkları, tanıdık olmayan doktorların ise konuya ayrı yaklaştıkları görülmektedir Yabancı doktorların iki farklı yaklaşımını 3 Ağustos 1938 tarihli konsültasyon raporunda gördük Şu Anda bir başkasını verelim
Atatürk'ün tetkik ve tedavisi için dört kez getirilen Fransız Prof Dr Fissenger ise şöyle diyor:
Bu hastalığın sırf içkiden geldiği yolundaki zihin dürüst değildir Benim, Fas, Tunus ve Cezayir'den gelen birçok müslüman hastalarım var oysa, ömürlerinde ağızlarına herhangi ispirtolu bir içki koymamışlardır Dolayısıyla hastalığın daha diğer ve kayda değer sebepleri olduğunu benimsemek lazımdır Bence bunlar aralarında özellikle dengesiz gıda tarzı ve sürekli kabızlık gibi sebepler başlı başına yer tutmaktadırlar
Bu açıklamadan sonradan daha önce üç olan siroz nedeni benzer hasta için 4'e çıkıyor; alkol, sıtma, kara sarılık virüslerinin yanında diğer taraftan dengesiz beslenme ekleniyor
Rahatsızlık nedeni bunlardan hangisi veya hangileridir? Bu konuda vaktinde bir tıbbi inceleme yapılmadığı için bugün söylenecek her şey havada kalacaktır Tıbbi bir dayanağı olmayacaktır bu nedenle vefat raporunda,sirozun alkolle ilişkilendirilmesini bir tahmin olarak görmüştük
Klinik tanı alanındaki bu belirsizlikler nedeniyle Atatürk gibi bir kişiye, ölümünden sonradan otopsi yapılarak kesin bir tanı konmaması, bugün bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır
Günümüzdeki tıp, karaciğer sirozunun böylece fazla nedeninin yanına esas sebebinin dengesiz gıda olduğunu ve alkollü içkilerin, o da bir takım hastalarda, yalnızca hastalığı hızlandırdığını ortaya koymuştur
Bu bilgiler doğrultusunda konuyu irdeleyelim Atatürk'ün siroz hastalığına sebep olarak gösterilen dört ayrı nedenin dördü de Atatürk'te vardır
Sıtma: İki kere sıtmaya tutulur Biri çocukluğunda, biri Mayıs 1919'da Samsun'da
Hepatit virüsleri: Daha fazla diş tedavisi esnasında kapıldığı bilinir Atatürk; çoğu diş tedavisi yaptırmış, diş çektirmiş, üç altın diş taktırmış ve sonunda üst damak protezi yaptırmış, bir kişidir Bunların birisinde karaciğer iltihabı virüsü kapma olasılığı, o günkü koşulları düşündüğümüzde çok yüksektir
Dengesiz besin: Atatürk, askeri yaşamında özellikle 12 takvim savaş ortamındaki yaşamında bulduğunu yemiş ve buldukça yemiştir Cumhurbaşkanlığı döneminde de disiplinli yemek yemek düzeni yoktur Sabah kahvaltısı yapmaz, yalnız bir kahve ile sigara içer Öğleyin sık sık yemek yerine sadece bir dilim ekmekle ayran ya da limonata içer Akşam yemeğini ahenkli yer Ancak dengelenmiş beslenmiş olduğunu bildirmek zordur
Alkollü içki: Içki içer Gündüz içmez, akşam sofralarında minik rakının (35 cl) yarısını içer, kesintisiz içici değildir, önemli konuların görüşüleceği sofralarda ve önemli devlet işlerinin yürütüldüğü günlerde içmez
Bu durumda siroz nedeni bunlardan hangisidir? Sıtma mı, kara sarılık virüsleri mi, dengesiz gıda mi, içki mü? Yoksa dördü de ansızın mi? Bugün için sirozun hakiki nedenine ulaşmak böylece mümkün görülmüyor
Dolayısıyla Atatürk'ün ölümü alkolden olmuştur çağırmak dürüst değildir, realist değildir Atatürk'ün ölümü sirozdandır fakat siroz nedeni alkol değildir Nedenini bir tıp adamının görüşü ile açıklamayalım
Prof Dr Utkan Kocatürk'ün Görüşü:
Prof Dr Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü'nün son baskısında, konumuzla ilgili bilinmeyen bir raporu ortaya çıkarır ve orijinalini de verir Rapor 08 Eylül 1938 tarihli; Dr Nihat Reşat Belger, Prof Dr Neşet Ömer İrdelp ve Prof Dr Fiessinger göre düzenlenmiştir
Prof Dr Kocatürk, raporda iki cümleye uyarı çeker ve bir tıp adamı olarak bunların yorumunu yapar
Raporda ön plana çıkarılan cümleler:
Bu vakada 'Laennec' tipinde bir skleröz kara sarılık laf konusu olamaz Fakat söz konusu olan 'Hanot ve Gilbert' tipinde bir hipertrofi şeklidir
Prof Dr Fiessinger laf konusu rapora keza şu notu koymuştur:
'Teşhis, Mart ayında formüle edilen teşhistir: Hepatite Sclereuse hypertrophique, type Hanot et Gilbert'
Prof Dr Kocatürk'ün yorumu:
Bugüne dek meçhul bu rapor, Atatürk'e 07 Eylül 1938'de yapılan karın ponksiyonundan (su alınması) bir gün sonraki muayene bulgularına dayanılarak düzenlenmişti Karaciğerin küçülmeyip, yeniden Mart ayındaki muayenede belirlenen büyüklüğü koruması ve üzerinin pürtüksüz oluşu, Prof Dr Neşet Ömer (İrdelp) ile Dr Nihat Reşat Belger'i de alkole ast atrofik siroz tanısından bir ölçüde uzaklaştırıp Prof Dr Fiessinger'in ileri sürdüğü hipertrofik siroz tanısını kabule yönelttiği anlaşılıyor Tıp dilinde 'Laennec tipi skleröz hepatit' alkole alt siroz demektir; 'Hanot ve Gilbert tipi skleröz hipertrofik kara sarılık' ise safra yollarındaki kronik tıkanıklık sonucu büyüyen siroz (biliyer siroz) anlamını taşır
Prof Dr Fiessinger, söz konusu rapora özel olarak kaydettiği notta 'Teşhis, Mart ayında formüle edilen teşhistir: Hanot ve Gilbert tipi skleröz hipertrofik kara sarılık' ifadesine yer verdiğine kadar, Mart ayındaki birincil teşhisinde de Atatürk'teki siroz şeklinin alkole tabi olmadığını düşündüğünü göstermektedir
Prof Dr Fiessinger'in lüzum Mart ayındaki muayenesinde, gerekse 08 Eylül 1938 tarihli raporda bulunan bu tanısına rağmen, aralıksız ve danışman hekimler tarafından 10 Kasım 1938 tarihinde düzenlenen 'Atatürk'ün Ölüm Raporu'nda, mevcut sirozun alkole yan bulunduğunu ve Prof Dr Fiessinger'in de bu görüşte olduğunu(!) açıkça belirtmek üzere ' Mart başlarında Paris'ten çağrılan Prof Dr Fiessinger ile Prof Dr Neşet Ömer İrdelp aralarında Ankara'da bir tıbbi danışma daha yapılarak büyük bir karaciğer ve büyükçe bir dalak bir kere daha müşahade edilmiş ve benzer teşhis konularak, hastalığın bir 'hepatite sclerocongestive ethylique' olduğu cümlesine yer verilmiştir
Prof Dr Kocatürk bu yorumunda, Türk hekimlerince düzenlenen 10 Kasım 1938 tarihli Ölüm Raporunda, sirozun alkole ast olduğu tanısına Prof Dr Fiessinger'in de müşterek edilmesini nazik şekilde haklı olarak eleştiriyor Ortaya koyduğu rapor ve yaptığı açıklama ile sirozun alkole dayalı olmadığını açıklığa kavuşturuyor
Kendileri ile yaptığım görüşmede edindiğim bir bilgi ile konuyu sonuçlandıralım Alkole tabi sirozda karaciğer küçülür, öteki nedenlere emrindeki sirozda karaciğer büyür ve büyüklüğünü korurAtatürk'ün ilk tetkik raporlarında ciğerin büyüdüğü, son raporlarda, 08 Eylül tarihli raporda olduğu gibi, ciğerin büyüklüğünü sürdürdüğü, küçülmediği belirtilmektedir
Dolayısıyla Atatürk'ün sirozu, alkole bağlı bir siroz değildir Çünkü karaciğeri büyümüştür Ölümü sirozdandır fakat sirozu alkolden değildir Ölümü alkolden olmamıştır *