Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Atatürk'ün Ölümü..

Atatürk'ün Ölümü..
0
110

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Atatürk'ün Ölümü


BIRINCIL TETKIK

Atatürk 1937 yılının birincil aylarından bu yanlamasına değişik rahatsızlıklar duymaya başlamıştı Burnu kanıyor, vücudu kaşınıyor ve kabarıyordu Yüzü solmuş, sinir dengesi bozulmuştu Kendini iştahsız ve halsiz hissediyordu

Hasta olan arkadaşlarına kızan, hekim muayenesini sevmeyen Atatürk, fırsat buldukça çok güvendiği Neşet Ömer Bey (İrdelp)'e kendini muayene ettirmeye ve sağlık durumu hakkında veri almaya başlamıştı Oysa ilk tetkik sonunda, kalbinde, karaciğerinde, böbreğinde bir şey bulunamamıştı Buna karşın Atatürk'ün renginde ve yüzündeki çizgilerde bariz değişiklikler başlamıştı


BIRINCIL TANI

Doktorlar Atatürk'e kaplıca nasihat etmişlerdi Atatürk kür tedavisi için ani bir kararla Yalova'ya gitmeye karar verdi

Prof Dr Nihat Reşat Belger anlatıyor;

1937 senesinde, Yalova kaplıcalarının hekimiydim O sıralarda, Atatürk de birkaç aydan beri Yalova'da istirahat buyuruyordu Bir gün beni çağırttı Bir müddetten beri kaşıntıdan davacı olduğunu söylediMüsaade ederseniz sizi önce bir muayene edeyimdedim ve ettim Muayenemde, bilhassa bacaklarında kaşıntıdan mütevellit çivi izleri müşahade ettim Palpasyonda (elle muayenede) karaciğerin, kosta (kaburga kemiği) kenarını üç parmak dek geçmiş olduğunu ve sertleştiğini tespit ettim Tetkik sırasında hiç konuşmadık Kendisine muayenenin bittiğini bildirdiğim süre, Atatürk kaşıntının sebebinin ne olduğunu sordu

Efendim, bu kaşıntı kanaatimce yemekle, daha doğrusu içmekle ilgilidirdedim

Atatürk önce güvenmek istemedi Beni sınav etmek istercesine, Buna kati olarak muhakkak misiniz?dedi

Evet efendim karaciğeriniz normale nazaran büyük ve sert Kaşıntının sebebi budurdedim

Prof Dr Nihat Reşat Belger'den daha sonra, Atatürk'ü İstanbul'dan gelen Prof Dr Neşet Ömer'de tetkik etti İki doktorun müşterek teşhisi aynı idi Atatürk, Yalova'da rejime alındı Tedaviden bir vakit sonradan iyileşme sezilmeye başlamıştı Lakin Atatürk Bursa'ya oradan Mudanya'ya geçti Mudanya'dan Ege Vapuru ile İstanbul'a hareket etti Atatürk Şubat ayı başında Dolmabahçe Saray'ında idi Park Oteldeki davetten geç saat saraya dönen Atatürk, ertesi gün şiddetli öksürük ve göğüs ağrısı ile uyandı Prof Dr Nihat Reşat Belger, Dolmabahçe sarayındaki muayenesinde Atatürk'e zatürre teşhisi koydu


DOKTORLARI

Atatürk kendisine tanıdık olmayan doktor getirilmesini ısrarlı ricalardan daha sonra kabul etmiş, bu vesileyle sağlığını devamlı denetleme aşağıda tutabilmek için ülkenin tanınmış hekimlerinden iki ekip oluşturulmuştu Kesintisiz ve danışman doktorlar

Prof Dr Neşet Ömer İRDELP
Prof Dr Nihat Reşat BELGER
Opr Dr Mim Kemal ÖKE
Prof Dr Mustafa Hayrullah DİKER
Prof Dr Akil Muhtar ÖZDEN
Prof Dr Süreyya Hidayet SERTER
Dr Asım ARAR
Prof Dr Abravaya MARMARALI
Dr Mehmet Kamil BERK


KUMANDAN BENİM

Atatürk, Celal Bayar'ın ısrarı üstüne Fransız hekim Fissenger'in getirilmesini kabul etmişti ve 28 Mart 1938 günü Fissenger Ankara'ya geldi
Fransız ProfDrFissenger, Atatürk'ü tetkik etti, ilk olarak Prof Neşet Ömer ve öteki doktorlardan bilgiler aldıktan daha sonra Atatürk'e;

Ben sizi iyi edeceğim Ama benden evvel siz kendi kendinizi iyi edeceksiniz; şüphesiz ki siz, büyük bir kumandansınız Büyük zaferlerin sahibisiniz Lakin bu işin kumandanı benim Bana yardım edeceksiniz

Üslubu ve mantık Atatürk'ün hoşuna gitmişti

Peki dedi, kabul

Atatürk'ün olumlu yaklaşımı üstüne Prof Fissenger, Atatürk'ün jurnal hayatını, bir tablo halinde çizdi Ağzına tek damla alkol almayacak, şezlonga uzanarak istirahat edecekti Yemesi içmesi, düzenlenmiş listeye göre olacaktı Prof Dr Fissenger Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine Atatürk'ün sağlığı ile ilgili bir rapor sundu Bu raporda Atatürk'ün ciddi bir rahatsızlığı olmadığı, bir buçuk aylık bir istirahata ihtiyacı olduğu belirtiliyordu


GÜNEY GEZİSİ

O günlerde Hatay Sorunu had safhadaydı Kendisini iyi hissettiğini söyleyen Atatürk, Hatay meselesini istediği şekilde sonuçlandırmak için önce Mersin'e oradan Adana'ya sınıra kadar uzanmaya karar verdi Doktorları önce bu isteğe şiddetle aleyhinde çıktıysalar da, muayeneden sonra gidebilirdediler
Atatürk, Hatay konusundaki kararlılığını, Mersin'e hareketinden iki gün önce Celal Bayar'a şöyle bildirmişti:

Benim, kırk asırlık Türk yurdu, Hatay esir kalamaz dediğimi unutmuş olanlar olabilir Fakat ben unutmadım, unutamam, sen de unutamazsın

20 Mayıs 1938'de Mersin'e doğru yola çıktı Mersin'den Tarsus'a oradan Adana'ya geçti Hatay konusunun en kritik döneminde, sağlığı üzerindeki negatif düşüncelerin neticeyi etkileyeceği düşüncesiyle, sınıra kadar otomobiliyle giderek askeri birlikleri denetledi, resmi geçitlerde sürekli ayakta bekledi Dinç olduğunu sezdirmek için her şeyi denedi

24 Mayıs 1938'de Adana'dan ayrıldı


SAVANORA

Atatürk yurt gezisinden geldikten sonradan fazla yorulmuştu karnındaki şişlikte artan bir şekilde artıyordu Florya'dan Dolmabahçe'ye dönerken küçük diğer taraftan kriz atlatmıştı
31 Mayıs 1938'de Atatürk'ün sabırsızlıkla beklediği Savarona Yatı gelmiş Dolmabahçe önünde demirlemişti 1 Haziran 1938'de Atatürk, Savarona'ya geçti

Özen ile giyinmiş olan Atatürk önce her yeri gezdi, ayrıntılarla meşgul oldu bu da onu yordu Deniz havasının kendisine iyi geleceğini hissediyor ve orda şifa bulacağını düşünüyordu

Fakat Savarona'daki tedaviden de müspet sonuç alınamamıştı Bedeni sürekli kuvvet kaybediyor, karnındaki şişkinlik gitgide artarak artıyordu Dr Fissenger yeniden davet edildi 25 Temmuz akşamı Atatürk fenalaşmıştı Atatürk yatı terkederek saraya çıkmayı düşündü Saraydaki odalarının daha serin olabileceğini ve orada daha gizli edebileceğini düşünüyordu


KARNINDAN SU ALINMASI

Profesör Fissenger 4 kez İstanbul'a gelmişti Fissenger saraya gelir gelmez Atatürk'ü yeniden aşağıya tekrar muayene etti Atatürk bundan böyle ıstıraba dayanamıyor; karnında toplanan suyun verdiği sıkıntıdan kurtulabilmek için bir lahza evvel alınmasını istiyordu Rahatsızlık bundan böyle tamamen ilerlemiş son ve en tehlikeli dönemine girmişti Birinci ponksiyon 7 Eylül 1938'de Profesör Fissenger ve Profesör Neşet Ömer İrdelp nezaretinde, Operatör Mim Kemal Öke tarafından yapıldı

Kılıç Ali Anlatıyor:

Ponksiyondan sonradan hemen odalarına girdim Gördüğüm manzara şuydu

Atatürk neredeyse birden zayıflamış, çok zayıflamıştı İki kolunu başının altına alarak arka üstü yatıyorlardı Karnını büyük bir sargı ile sarmışlardı Odadan içeriye girer girmez yanlarına koştum

Geçmiş olsun paşam!diyerek başının altına aldığı kollarının pazusunu öptüm Bana doktorların duyamayacağı dek yavaş bir sesle ;

Meydana Çıkan suyu gördün mü? Bu dek bir su kabı insanın karnının üzerine konsa nasıl sabır eder ? Bak ben ne haldeyim, nasıl tahammül etmişim ?

Geçmiş olsun Paşam, bunların hepsi geçecekdedim ve gözyaşlarımı kendilerine göstermeden ve teessürümü hissettirmemek için bir fırsat bularak doktorların arkasında sıyrılıp hemencecik odadan dışarı çıktım

Atatürk'ün bundan böyle tam bir istirahate ihtiyacı vardı Pozitif konuşmaması ve yanlarında konuşulup kendilerinin yorulmaması lazımdı Bu konuya doktorları büyük tartı veriyorlardı


BIRINCIL KOMA

Profesör Fissenger'in fikrinin alınmasından sonra, doktorlar ikinci ponksiyon'un gününü saptama için toplandılar Operatör Doktor Mim Kemal Öke, 21 Eylül günü Atatürk'ün karnında biriken suyu her tarafta aldı 2627 Eylül günü Atatürk öncelikle komaya girdi Komayı atlatan Atatürk Ankara'ya gitmek istiyordu Ama doktorlar Atatürk'ün Ankara'ya gitmesine müsade vermiyorlardı Atatürk isyan edercesine Ankara'ya gidelim Ne olacaksam orada olayım diyor, doktorların müsade vermemelerinin sebepleri açıklanınca hiddetleniyordu

Atatürk Beni bir lahza evvel Ankara'ya götürün yapılacak mühim işler var, demiş, ne eyvah ancak yapacakları, düşündükleri ne ise yapamamıştı

Yapılan tüm tedavilere rağmen Atatürk günden güne kötüleşiyor, karın bölgesinde su toplanmaya devam ediyordu Viyana'dan Eppinger, Almanya'dan Bergmann adında iki profesör gelmişti Bunların koydukları tani ve tedavi benzer idi siroz Atatürk 16 Ekim 1938'de ağır bir komaya daha girdi ve 20 Ekim gününe kadar komada kaldı


SON SAATLER

Bütün tedavilere rağmen günden güne eriyen Atatürk, 8 Kasım 1938 günü şiddetli bir hastalık daha geçirdi Saat altı buçuk gibi gelen bu rahatsızlıkta Atatürk'ün midesi bulanmış ve kusmaya çalışmıştı

Sürekli istifra etmeye çalışan Atatürk, bu sırada Hasan Rıza Beye (Soyak) bakarak Saat kaç?diye birkaç defa sormuş, Hasan Rıza Bey her soruşunda Saat 7 efendimizdiyerek yanıt vermişti

Bu sırada kendisine haber verilen Neşet Ömer Bey de gelmişti Abravaya ile Atatürk'e gereken tedavileri yapıyorlar ve bir takım önlemler alıyorlardı Neşet Ömer Bey bir ara Dilinizi göreyim efendimdiye seslendi Atatürk dilini yarıya kadar dışarı çıkardı Neşet Ömer Bey Birazcık daha uzatınız efendimdiye seslenince, Atatürk, Neşet Ömer Bey'e bakarak ;

Vealeykümüsselamdiyerek gözlerini kapattı Atatürk son defa komaya girmişti

910 Kasım gecesini rahatsız geçiren Atatürk bundan böyle derin bir uykuda gibi yatıyor ve ölümü bekliyordu 10 Kasım 1938 günü saat 8 gibi bir ara gırtlağından Hı Hı Hı sesleri çıkarmıştı

Saat dokuzu beş geçe gözlerini son kere açarak, etrafına baktı ve hemencecik kapattı

Büyük Önder Atatürk ölmüştü *
 
858,475Konular
981,234Mesajlar
29,550Kullanıcılar
rastgeleSon üye
Üst Alt