iltasyazilim
FD Üye
Atatürkün Milletten beklentileri, Atatürkün Türk milletinden beklentileri nelerdir
Türk Milleti, ebedî lideri Mustafa Kemal Atatürk ’ün önderliğinde, yok olmanın eşiğinde iken hür savaşı vermiş ve bunda da başarılı olmuştur Batının modern değerler ve ilkelerini kabul ederek, inkılâbı bir çağdaşlaşma ideolojisine dönüştürmüştür1 Bu inkılâp, Türk Milleti ’ni modern uygarlıklar seviyesine götürecek bir toplumsal hareket olduğu dek, evrensel olan yönleriyle de, pek fazla toplum için seçkin bir misal ve umut kaynağı olmuştur “Türk İnkılâbı ’nın Evrenselliği denildiğinde, konunun iki yönü olan olarak yük taşıdığı görülmektedir Bunlardan birincisi, “Atatürkçü Düşünce Sistemi dediğimiz Atatürkçülük İdeolojisi ’nin bilimi kılavuz olarak alması, diğer taraftan de modern olan batılı değerleri benimsemesi; hatta, ilkeleriyle sistcmleştirmesidir2 İkincisi ise, Türk Milleti ’nin yeni ve çağdaş değerleri benimsemesinin yanında, batılılaşmak ve çağdaşlaşmak için gerekli reformları yaparken, öyle çok yönden ezilmiş ve sömürge topluluğu haline getirilmiş olan mazlum milletlere ışık tutması ve misal oluşturmasıdır3
Türk İnkılâbı ’nda, evrensel niteliği olan pek fazla çağdaş kavram, Türk Milletinin varlığının sebebi olacak nitelikler kazanmıştır Halk Müziği egemenliği anlayışı, hukukun üstünlüğü, tüzük, lâik devlet yapısı, siyasal partiler vb o kadar fazla kavram, bu nitelikteki kavramlardan bazılarıdır Bu kavramların herbiri, yeni Türkiye Devleti ’nin Osmanlı Devleti ile her yönden karşılaştırılması sonucunda, reel anlamım kazanmakta; eski Osmanlı İmparatorluğu ile yeni Türkiye arasındaki fark ortaya çıkmaktadır Bu kavramlar, batı dünyasının yüzyıllar boyu işleyerek, siyasal içeriğini zenginleştirdiği kavramlardır Doğu dünyası ile batı dünyasının karşılaştırılmasında, batının geliştirip siyasal içeriğini güçlendirdiği kavramların, modern ve evrensel değerler olarak ortaya çıktığı görülmektedir4 Dolayısıyla, Atatürkçülük ’teki çağdaşlaşmak hedefi, batılılaşmakla paralel olarak kendisini göstermiştir Nitekim Atatürk, daha 1923 yılında, Fransız gazetecilerinden Maurice Pernot ’a şunları söylemiştir: “Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz Bütün çabamız Türkiye ’de çağdaş, dolayısıyla batılı bir hükümet meydana getirmektir Medeniyete girmek isteyip de, batıya yönelmemiş halk hangisidir?s
Bu sözleriyle Atatürk, modern dünya uygarlığına katılarak onun onurlu bir üyesi edinmek ve sosyal, siyasal ve kültürel yaşamda tutum ve davranışları uygar ölçülere tarafından ayarlayıp ileri, çağdaş milletler arasında Türk Milleti ’ne hakkı olan saygın yerini kazandırmak düşüncesindedir Büyük amacını, bu yöne çevirmiştir O, yine 1923 yılında kendi milletine verdiği demeçte, amacını şu cümlelerle açıklamıştı : “Memleket muhakkak çağdaş ve yenilikçi olacaktır Bizim için bu bir hayat davasıdır Tüm fedakârlıklarımızın netice vermesi buna bağlıdır‘‘
Görülüyor ki Atatürk, Türk İnküâbı ’nı, Türk Milletini batılı bir toplum haline getirme amacı güden siyasal, sosyal, kültürel bir hareket olarak kabul etmektedir O halde, Türk İnkilâbı nedir? Bu sorunun cevabını Atatürk, 5 Kasım 1925 ’te, Ankara Hukuk Mektebi ’nin açılışında, şu cümlelerle açıklamıştır: “Türk İnkılâbı nedir? Bu inkılâp, kelimenin ilk anda akla getirdiği ihtilâl anlamından başka, ondan daha geniş bir değişimi ifade etmektedir Bugünkü devletimizin şekli, asırlardan beri gelen şekilleri ortadan kaldıran en gelişkin biçim olmuştur Milletin varlığını devam ettirebilmek için bireyleri arasında düşündüğü karşılıklı bağ, asırlardan beri gelen biçim ve içeriğini değiştirmiş; yani halk müziği, dinî ve mezhebi bono yerine Türk milliyeti bağıyla bireylerini toplamıştır Halk Müziği, uluslararası genel mücadele sahasında yaşama ve zor nedeni olacak iklim ve aracının ama çağdaş medeniyette bulunabileceğini, bir reel olarak, prensip saymıştır7
Değinilen bu hususlar, doğulu bir toplumun tarihsel birikiminin veya bir diğer deyişle tarihsel evriminin sonucu olacak konular değillerdir Doğu toplumları, batının çağdaş değerlerine ve bu değerlere dayalı olarak teknolojik gelişmelere kapalı kaldıklarından ümmetçilik esasını aşamamışlar, bütün bağımsızlıklarım koruyamamalar, millî duyguların uyanması ve özgür iradelerini ellerine alma yönünden de geri kalmışlardır Batı dünyasını çağdaş yapan, onun zihin yapısı, akla yatkın hafıza biçimi olmuştur8 Rönesans ve Reform hareketleri ile Avrupa ’nın her konuda aydınlanma dönemini yaşadığı, bireyciliğin güçlendiği, toplumsal dayanışma ve toplumsal birlik duygularının geliştiği de bilinmektedir Millî sınırlara kavuşma, bütün bağımsızlık anlayışına yönelme, millî egemenliğe değer verme, kuvvetler ayrılığı ilkeleri ile demokratik nizamı benimseme, tarihin akışı içinde sabırla elde edilen çağdaş değerler olmuşlardır Doğu toplumlarının bunları yaşamadığı ve bunları elde edecek toplumsal veri ve hüner düzeyine ulaşamadıktan da görülmüştür Sonuçta, batının doğuya üstünlüğü ile, doğulu toplumların sömürge toplumları haline geldiklerine tanık olunmuştur Osmanlı Devleti ’nin de benzer akıbete doğru sürüklendiğine tarihi olaylar tanıklık etmektedir I Dünya Savaşı ’nın bitiminin anında ardındaki, Mustafa Kemal Atatürk ’ün önderliğindeki Türk Milleti, ayrıca batılı sömürgeci güçlere karşısında savaşmış, ayrıca de bu milletin, insanlığın karşılıklı malı olmuş çağdaş değerleri edinmek gibi fazla yönlü mücadelesine tanık olunmuştur9
Burada üzerinde durulması gereken nokta, Türk İnkılâbı ’nın batının emperyalist değerlerini yok, insanlığın malı olmuş modern değerlerini benimsemiş olmasıdır Krallığı ve onun destekçisi öyle çok köhnemiş kurumu yıkıp Cumhuriyet rejimini getiren ve sosyal ve siyasal yaşamda Aydınlanma Dönemi ’nin geliştirdiği çağdaş kavramları benimseyen ve devlet yapısında onlara işlerlik kazandıran Fransa İhtilâli ’nin, Türk İnkılâbı ’nı etkilemesi yönünden, bambaşka bir önemi vardır Nitekim, ebedî önder Atatürk, yeni Türkiye Cumhuriyeti ’nin birincil cumhurbaşkanı olarak, Le Matin gazetesinin bir muhabirine verdiği ve 8 Mart 1928 tarihli Hakimiyeti Milliye gazetesinde yayınlanan demecinde, Fransız İhtilâli ’nin önemini vurgulamış ve bu inkılâbın, Türk İnkılâbı ile ilişkisini şu cümlelerle açıklamıştır: “Fransız İhtilâli bütün dünyaya serbest düşüncesini yaymıştır Fakat o tarihten bu yana insanlık ilerlemiştir Türk demokrasisi, Fransa İhtilâli ’nin açtığı yolu izlemiş, fakat kendine özgü belirgin nitelikte gelişmiştir Çünkü her halk devrimini, toplumsal ortamın baskılıma ve ihtiyaçlarına ast olan koşul ve konumuna ve bu ihtilâl ile devrimin olduğu zamana göre yapar *
Türk Milleti, ebedî lideri Mustafa Kemal Atatürk ’ün önderliğinde, yok olmanın eşiğinde iken hür savaşı vermiş ve bunda da başarılı olmuştur Batının modern değerler ve ilkelerini kabul ederek, inkılâbı bir çağdaşlaşma ideolojisine dönüştürmüştür1 Bu inkılâp, Türk Milleti ’ni modern uygarlıklar seviyesine götürecek bir toplumsal hareket olduğu dek, evrensel olan yönleriyle de, pek fazla toplum için seçkin bir misal ve umut kaynağı olmuştur “Türk İnkılâbı ’nın Evrenselliği denildiğinde, konunun iki yönü olan olarak yük taşıdığı görülmektedir Bunlardan birincisi, “Atatürkçü Düşünce Sistemi dediğimiz Atatürkçülük İdeolojisi ’nin bilimi kılavuz olarak alması, diğer taraftan de modern olan batılı değerleri benimsemesi; hatta, ilkeleriyle sistcmleştirmesidir2 İkincisi ise, Türk Milleti ’nin yeni ve çağdaş değerleri benimsemesinin yanında, batılılaşmak ve çağdaşlaşmak için gerekli reformları yaparken, öyle çok yönden ezilmiş ve sömürge topluluğu haline getirilmiş olan mazlum milletlere ışık tutması ve misal oluşturmasıdır3
Türk İnkılâbı ’nda, evrensel niteliği olan pek fazla çağdaş kavram, Türk Milletinin varlığının sebebi olacak nitelikler kazanmıştır Halk Müziği egemenliği anlayışı, hukukun üstünlüğü, tüzük, lâik devlet yapısı, siyasal partiler vb o kadar fazla kavram, bu nitelikteki kavramlardan bazılarıdır Bu kavramların herbiri, yeni Türkiye Devleti ’nin Osmanlı Devleti ile her yönden karşılaştırılması sonucunda, reel anlamım kazanmakta; eski Osmanlı İmparatorluğu ile yeni Türkiye arasındaki fark ortaya çıkmaktadır Bu kavramlar, batı dünyasının yüzyıllar boyu işleyerek, siyasal içeriğini zenginleştirdiği kavramlardır Doğu dünyası ile batı dünyasının karşılaştırılmasında, batının geliştirip siyasal içeriğini güçlendirdiği kavramların, modern ve evrensel değerler olarak ortaya çıktığı görülmektedir4 Dolayısıyla, Atatürkçülük ’teki çağdaşlaşmak hedefi, batılılaşmakla paralel olarak kendisini göstermiştir Nitekim Atatürk, daha 1923 yılında, Fransız gazetecilerinden Maurice Pernot ’a şunları söylemiştir: “Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz Bütün çabamız Türkiye ’de çağdaş, dolayısıyla batılı bir hükümet meydana getirmektir Medeniyete girmek isteyip de, batıya yönelmemiş halk hangisidir?s
Bu sözleriyle Atatürk, modern dünya uygarlığına katılarak onun onurlu bir üyesi edinmek ve sosyal, siyasal ve kültürel yaşamda tutum ve davranışları uygar ölçülere tarafından ayarlayıp ileri, çağdaş milletler arasında Türk Milleti ’ne hakkı olan saygın yerini kazandırmak düşüncesindedir Büyük amacını, bu yöne çevirmiştir O, yine 1923 yılında kendi milletine verdiği demeçte, amacını şu cümlelerle açıklamıştı : “Memleket muhakkak çağdaş ve yenilikçi olacaktır Bizim için bu bir hayat davasıdır Tüm fedakârlıklarımızın netice vermesi buna bağlıdır‘‘
Görülüyor ki Atatürk, Türk İnküâbı ’nı, Türk Milletini batılı bir toplum haline getirme amacı güden siyasal, sosyal, kültürel bir hareket olarak kabul etmektedir O halde, Türk İnkilâbı nedir? Bu sorunun cevabını Atatürk, 5 Kasım 1925 ’te, Ankara Hukuk Mektebi ’nin açılışında, şu cümlelerle açıklamıştır: “Türk İnkılâbı nedir? Bu inkılâp, kelimenin ilk anda akla getirdiği ihtilâl anlamından başka, ondan daha geniş bir değişimi ifade etmektedir Bugünkü devletimizin şekli, asırlardan beri gelen şekilleri ortadan kaldıran en gelişkin biçim olmuştur Milletin varlığını devam ettirebilmek için bireyleri arasında düşündüğü karşılıklı bağ, asırlardan beri gelen biçim ve içeriğini değiştirmiş; yani halk müziği, dinî ve mezhebi bono yerine Türk milliyeti bağıyla bireylerini toplamıştır Halk Müziği, uluslararası genel mücadele sahasında yaşama ve zor nedeni olacak iklim ve aracının ama çağdaş medeniyette bulunabileceğini, bir reel olarak, prensip saymıştır7
Değinilen bu hususlar, doğulu bir toplumun tarihsel birikiminin veya bir diğer deyişle tarihsel evriminin sonucu olacak konular değillerdir Doğu toplumları, batının çağdaş değerlerine ve bu değerlere dayalı olarak teknolojik gelişmelere kapalı kaldıklarından ümmetçilik esasını aşamamışlar, bütün bağımsızlıklarım koruyamamalar, millî duyguların uyanması ve özgür iradelerini ellerine alma yönünden de geri kalmışlardır Batı dünyasını çağdaş yapan, onun zihin yapısı, akla yatkın hafıza biçimi olmuştur8 Rönesans ve Reform hareketleri ile Avrupa ’nın her konuda aydınlanma dönemini yaşadığı, bireyciliğin güçlendiği, toplumsal dayanışma ve toplumsal birlik duygularının geliştiği de bilinmektedir Millî sınırlara kavuşma, bütün bağımsızlık anlayışına yönelme, millî egemenliğe değer verme, kuvvetler ayrılığı ilkeleri ile demokratik nizamı benimseme, tarihin akışı içinde sabırla elde edilen çağdaş değerler olmuşlardır Doğu toplumlarının bunları yaşamadığı ve bunları elde edecek toplumsal veri ve hüner düzeyine ulaşamadıktan da görülmüştür Sonuçta, batının doğuya üstünlüğü ile, doğulu toplumların sömürge toplumları haline geldiklerine tanık olunmuştur Osmanlı Devleti ’nin de benzer akıbete doğru sürüklendiğine tarihi olaylar tanıklık etmektedir I Dünya Savaşı ’nın bitiminin anında ardındaki, Mustafa Kemal Atatürk ’ün önderliğindeki Türk Milleti, ayrıca batılı sömürgeci güçlere karşısında savaşmış, ayrıca de bu milletin, insanlığın karşılıklı malı olmuş çağdaş değerleri edinmek gibi fazla yönlü mücadelesine tanık olunmuştur9
Burada üzerinde durulması gereken nokta, Türk İnkılâbı ’nın batının emperyalist değerlerini yok, insanlığın malı olmuş modern değerlerini benimsemiş olmasıdır Krallığı ve onun destekçisi öyle çok köhnemiş kurumu yıkıp Cumhuriyet rejimini getiren ve sosyal ve siyasal yaşamda Aydınlanma Dönemi ’nin geliştirdiği çağdaş kavramları benimseyen ve devlet yapısında onlara işlerlik kazandıran Fransa İhtilâli ’nin, Türk İnkılâbı ’nı etkilemesi yönünden, bambaşka bir önemi vardır Nitekim, ebedî önder Atatürk, yeni Türkiye Cumhuriyeti ’nin birincil cumhurbaşkanı olarak, Le Matin gazetesinin bir muhabirine verdiği ve 8 Mart 1928 tarihli Hakimiyeti Milliye gazetesinde yayınlanan demecinde, Fransız İhtilâli ’nin önemini vurgulamış ve bu inkılâbın, Türk İnkılâbı ile ilişkisini şu cümlelerle açıklamıştır: “Fransız İhtilâli bütün dünyaya serbest düşüncesini yaymıştır Fakat o tarihten bu yana insanlık ilerlemiştir Türk demokrasisi, Fransa İhtilâli ’nin açtığı yolu izlemiş, fakat kendine özgü belirgin nitelikte gelişmiştir Çünkü her halk devrimini, toplumsal ortamın baskılıma ve ihtiyaçlarına ast olan koşul ve konumuna ve bu ihtilâl ile devrimin olduğu zamana göre yapar *
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.