iltasyazilim
FD Üye
Atatürk'ün Türk milletine kazandırdığı yargı ve hürriyetler neler
KAZANDIRDIĞI HAKLAR
Yapmış Olduğu İnkilaplar ’ı Misal Verebiliriz
ISiyasi alanda yapılan inkılaplar:
1 Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
2 Cumhuriyet ’in ilanı (29 Ekim 1923)
3 Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
IIToplumsal yaşayışın düzenlenmesi:
1 Şapka İktisası (giyilmesi) Hakkında Kanun (25 Kasım 1925)
2 Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine (kapatılmasına) ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun (30 Kasım 1925)
3 Beynelmilel Saat ve Takvim Hakkındaki Kanunların Kabulü (26 Aralık 1925) Kabul edilen bu kanunlarla Hicri ve Rumi Takvim uygulaması kaldırılarak yerine Miladi Yıllık, alaturka saat yerine de milletlerarası saat sistemi uygulaması benimsenmiştir
4 Ölçüler Kanunu (1 Nisan 1931) Bu kanunla ölçü birimi olarak uygar milletlerin kullandıkları metre, kilogram ve litre kabul edilmiştir
5 Lakap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun (26 Kasım 1934)
6 Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun (3 Aralık 1934) Bu kanunla din adamlarının, hangi dine mensup olurlarsa olsunlar, mabet ve ayinler dışında ruhani kisve (kıyafet) taşımaları yasaklanmıştır
7 Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934)
8 Kemal Öz Adlı Cumhurreisimize Atatürk Soyadı Verilmesi Hakkında Kanun (24 Kasım 1934)
9 Kadınların medeni ve siyasi haklara kavuşması:
a Uygar Kanun ’la sağlanan haklar
b Belediye seçimlerinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanunun kabulü (3 Nisan 1930)
c Tüzük ’da yapılan değişiklerle kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınması (5 Aralık 1934)
III Hukuk alanında yapılan inkılaplar:
1 Şeriye Mahkemelerinin kaldırılması ve Yeni Mahkemeler Teşkilatının Kurulması Kanunu (8 Nisan 1934)
2 Türk Uygar Kanunu (17 Şubat 1926)Dini hukuk sisteminden ayrılarak laik çağdaş hukuk sisteminin uygulanmasına başlanmıştır
Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllarında kurulan (23 Nisan 1920) Türkiye Büyük Halk Meclisi, halktan kopuk Osmanlı yönetiminin yanında, halkın içinden seçilen temsilcileriyle halk iradesinin gerçek temsilcisi olmuş, ayrıntılarıyla eskimiş ve yıpranmış kişisel saltanatsa, TBMM'yi, yani ulusun egemenliğini tanımamasının yanı sıra, Sevr Antlaşması'nı imzalamış, düşmanla işbirliği yapıp, çıkarttığı ayaklanmalarla Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı engellemeye çalışmıştı 23 Nisan 1920'den başlayarak ulusal egemenliğe dayalı devletin kurulmasıyla kişisel saltanata kalkmış gözüyle bakan Mustafa Kemal, İtilaf Devletleri'nin Lozan Uzlaştırma Konferansı'na Ankara Hükümetinin yanı sıra Osmanlı Hükümeti temsilcilerini de çağırmaları üzerine, 1 Kasım 1922'de TBMM'de yaptığı konuşmada ulusa, akla aykırı olduğunu belirterek, saltanatın kaldırılmasını istedi Milletvekillerinin ateşli konuşmalarla Atatürk'ü desteklemelerinden sonradan, saltanatın İstanbul'un işgal tarihinden (16 Mart 1920) başlayarak kalkmış olduğu oybirliğiyle kabul edildi Saltanatın kaldırılmasıyla Padişahlık Sıfatı kalkan Mehmet VI Vahdettin de, 17 Kasım günü İngiliz Komutanlığına başvurarak, bir İngiliz zırhlısıyla İstanbul'dan ayrıldı
Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
Saltanatın kaldırılmasının ve Lozan Barışma Anlaşması'nın peşinde TBMM'de en çok tartışılan konulardan biri, yeni devletin niteliği sorunuydu Kendisi bir hükümet olan TBMM'nin ayrı bir hükümeti ve bu hükümeti yönetecek bir başbakanı bulunmaması, meclis içinden bakanların seçiminde adayların zorunlu oyu sağlamakta zorluk çekmeleri, sürekli sorunlara yol açmaktaydı 27 Ekim 1923'te Ali Fethi (Okyar) Bey başkanlığındaki hükümetin istifası ve Cumhuriyet Irk Partisi grubunun yeni hükümet listesi üstünde anlaşmaya varmaması üstüne, Atatürk 28 Ekim gecesi arkadaşlarını toplayarak sorunun hakiki çözümüyle ilgili düşüncesini açıkladı ve İsmet İnönü'yle o gece, devletin niteliğinin cumhuriyet olduğunu saptayan bir yasa tasarısı hazırladı Ertesi gün TBMM, yapılan işin çoktan doğmuş olan çocuğun adını kurmakolduğunun milletvekillerine açıklanmasından sonra, saat 2030'da Anayasa değişikliğini kabul ederek cumhuriyeti ilan etti ve oybirliğiyle alınan bu karardan sonra cumhurbaşkanı seçimine geçerek, yine oybirliğiyle Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı seçti
Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)
Saltanatın kaldırılmasından ve Mehmet VI Vahdettin'in İstanbul'dan ayrılmasından daha sonra, TBMM'nin 18 Kasım 1922'de halife seçmiş olduğu Abdülmecit Efendi, eski rejim yanlılarının tek umudu haline gelmiş, bundan kuvvet alan Abdülmecit Efendi de, bitmiş törenler düzenlemeye, demeçler vermeye bazı İslâm ülkelerinin kendisine sadakât bildirmeleri üzerine, İslâm dünyasının önderi tavrı takınmaya başlamıştı Bu durumun yeni kurulmuş cumhuriyet yönetimi için tehlikeli olabileceğini kavrayan Atatürk, İzmir'deki ordu tatbikatları esnasında ordu komutanlarına hilafetin kaldırılması konusunda düşüncesini açıklayıp, yasanın meclis gündemine getirilmesini kararlaştırdı 1 Mart 1924'teki bütçe görüşmelerinde halifeye ve Osmanlı hanedanına verilecek tahsis konusunun gündeme getirilmesinden sonradan, 3 Mart 1924'te kabul edilen yasayla, halifelik kaldırılıp, ilerde saltanat ve halifelik iddiasında bulunmamaları için Osmanlı hanedanı üyelerinin de yurt dışına çıkarılmaları kabul edildi
Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin kaldırılması
(3 Mart 1924)
Şeriat hükümlerine dayalı Osmanlı hukuk düzeninin yeni Türk toplumuna uyarlanamayacağının anlaşılması sonucunda, TBMM'nin hilafetin kaldırıldığı gün Şeriye ve Evkaf Vekâletini'ni de kaldırmasıyla (3 Mart 1924), Türk hukuk sisteminde yeni düzenlemeler yapılması gereği de açıkça ortaya konmuş oldu 20 Nisan 1924 tarihli ikinci Anayasa'yla birlikte, hukuka ilişkin bir dizi yasa yürürlüğe girdi
Medeni Kanun'un kabulü (17 Şubat 1926)
Osmanlı İmparatorluğu döneminde hukuk işleri din kurallarına göre yönetilmekte olduğundan, modern toplumlar düzeyine erişmek isteyen Türk toplumunun temel gereksinmelerinin, laf konusu hukuk yapısıyla karşılanamayacağı anlaşılmıştı Tanzimat Dönemi'nde hazırlanan Mecelle, bazı yenilikler getirmekle birlikte, kişilerin adalet ve borçları, aile kurumu, işleyişi ve sona ermesi, mülkiyet ilişkileri, servet sorunları, kiralama, satın alma, ödünç verme vb ilişkiler açısından, hakiki bir Medeni Kanun sayılamazdı böylece İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak hazırlanan Uygar Kanun, 17 Şubat 1926'da TBMM'de kabul edilerek, yürürlüğe kondu Bunu, öbür esas yasalar ile, cinayet hukuku alanındaki boşlukları gideren Suç Oluşturan Kanunu'nun kabul edilip (1 Mart 1926) yürürlüğe konması izledi
Tarikatların kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
Ilk Olarak yalnızca din konularıyla ilgilenen, ayrı hafıza sistemleri geliştirerek taraftarlarını çoğaltmaya çalışan tarikatlar, süre içinde siyasal olaylarda etkili rol oynamaya, çıkarılan risk ye düştükçe halkı ayaklandırmaya koyulmuşlardı Bu etkinliklerini cumhuriyetin ilanından sonra da sürdürmeye kalkışmaları ve Menemen Olayı, Şeyh Sait Ayaklanması gibi şeriattan yana ayaklanmalara yol açmaları üzerine Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz Türkiye Cumhuriyeti her alanda içten yolu gösterecek, uyaracak güçtedir Biz uygarlığın bilim ve fenninden güç alıyoruz ve ona kadar yürüyoruz Diğer bir şey tanımayızdiyen Atatürk'ün sözleri ışığında harekete geçilerek, 30 Kasım 1925'te çıkarılan yasayla tekkeler ve zaviyeler kapatıldı
Laikliğin kabulü (19281937)
Saltanatın kaldırılması, hilafetin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin kaldırılarak sadece din işleriyle uğraşacak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulması, tarikat ve zaviyelerin kapatılması aşamalarından geçen laikliğin tam anlamıyla hukuki tabana oturtulması için, 1924 Anayasası'nda yeralan Türkiye devletinin dini İslâm'dırdeyimini tartışmaya koyulan TBMM, 10 Nisan 1928'de Anayasa'nın ikinci maddesini değiştirip, 16 ve 38 maddeler gereğince milletvekilleri ile cumhurbaşkanının yemin içerken bildirmek zorunda oldukları vallahisözcüğünü maddelerden çıkardı Ayrıca, 26 maddedeki ahkâmı şeriyenin tenfizi(şeriat hükümlerinin yürütülmesi) sözcükleri de Anayasa'dan çıkarıldı İnananların ibadetlerini kendi dilleriyle yapmalarını doğal bir yargı olarak görebilen Mustafa Kemal'in, açık fikirli din adamlarıyla yaptığı görüşmelerden sonradan, 3 Şubat 1928'de hutbelerin Türkçe okunmasının kabul edilmesini, dualar ve ezanın Türkçeye çevrilmesi alışmaları izledi 5 Şubat 1937'de Tüzük'nın ikinci maddesinde laiklik ilkesine yer verilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olduğunun yazılmasıyla, laiklik devrimi bitmiş oldu
Bayan haklarının tanınması (19301933 ve 1934)
Osmanlı toplumunda derhal hiçbir toplumsal ve siyasal hakkı bulunmaya kadınlara Uygar Kanun'la bir takım haklar meşhur olmakla birlikte, siyasal haklar açısından bir değişiklik yapılmamıştı Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişim yapılarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'te çıkarılan Köy Kanunu'yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934'te Tüzük'da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme haklarının tanınmasıyla, Türk kadını o yıllarda Avrupa devletlerinin çoğundaki kadınlardan daha ileri haklar elde etti ve fazla geçmeden toplumda erkeklerin çalıştığı her alanda yerini aldı
Şapka ve giysi devrimi (25 Kasım 1925)
Ülke halkını her alanda çağdaş ve medeni düzeye çıkarabilmek için şansın dönmesi tasarlarken, dış görünüşüyle de bunu vurgulaması gerektiğine inanan Mustafa Kemal'in, 25 Ağustos 1925'te Kastamonu'ya yaptığı bir gezide başına şapka giyip, Buna şapka derlerdiye halkı şapka giymeye özendirmesinden daha sonra, 25 Kasım 1925'te Şapka Giyilmesi Hakkındaki Kanun çıkarılıp, dinsel giysilerle sokakta gezilmesi yasaklandı *
KAZANDIRDIĞI HAKLAR
Yapmış Olduğu İnkilaplar ’ı Misal Verebiliriz
ISiyasi alanda yapılan inkılaplar:
1 Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
2 Cumhuriyet ’in ilanı (29 Ekim 1923)
3 Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
IIToplumsal yaşayışın düzenlenmesi:
1 Şapka İktisası (giyilmesi) Hakkında Kanun (25 Kasım 1925)
2 Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine (kapatılmasına) ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun (30 Kasım 1925)
3 Beynelmilel Saat ve Takvim Hakkındaki Kanunların Kabulü (26 Aralık 1925) Kabul edilen bu kanunlarla Hicri ve Rumi Takvim uygulaması kaldırılarak yerine Miladi Yıllık, alaturka saat yerine de milletlerarası saat sistemi uygulaması benimsenmiştir
4 Ölçüler Kanunu (1 Nisan 1931) Bu kanunla ölçü birimi olarak uygar milletlerin kullandıkları metre, kilogram ve litre kabul edilmiştir
5 Lakap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun (26 Kasım 1934)
6 Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun (3 Aralık 1934) Bu kanunla din adamlarının, hangi dine mensup olurlarsa olsunlar, mabet ve ayinler dışında ruhani kisve (kıyafet) taşımaları yasaklanmıştır
7 Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934)
8 Kemal Öz Adlı Cumhurreisimize Atatürk Soyadı Verilmesi Hakkında Kanun (24 Kasım 1934)
9 Kadınların medeni ve siyasi haklara kavuşması:
a Uygar Kanun ’la sağlanan haklar
b Belediye seçimlerinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanunun kabulü (3 Nisan 1930)
c Tüzük ’da yapılan değişiklerle kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınması (5 Aralık 1934)
III Hukuk alanında yapılan inkılaplar:
1 Şeriye Mahkemelerinin kaldırılması ve Yeni Mahkemeler Teşkilatının Kurulması Kanunu (8 Nisan 1934)
2 Türk Uygar Kanunu (17 Şubat 1926)Dini hukuk sisteminden ayrılarak laik çağdaş hukuk sisteminin uygulanmasına başlanmıştır
Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllarında kurulan (23 Nisan 1920) Türkiye Büyük Halk Meclisi, halktan kopuk Osmanlı yönetiminin yanında, halkın içinden seçilen temsilcileriyle halk iradesinin gerçek temsilcisi olmuş, ayrıntılarıyla eskimiş ve yıpranmış kişisel saltanatsa, TBMM'yi, yani ulusun egemenliğini tanımamasının yanı sıra, Sevr Antlaşması'nı imzalamış, düşmanla işbirliği yapıp, çıkarttığı ayaklanmalarla Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı engellemeye çalışmıştı 23 Nisan 1920'den başlayarak ulusal egemenliğe dayalı devletin kurulmasıyla kişisel saltanata kalkmış gözüyle bakan Mustafa Kemal, İtilaf Devletleri'nin Lozan Uzlaştırma Konferansı'na Ankara Hükümetinin yanı sıra Osmanlı Hükümeti temsilcilerini de çağırmaları üzerine, 1 Kasım 1922'de TBMM'de yaptığı konuşmada ulusa, akla aykırı olduğunu belirterek, saltanatın kaldırılmasını istedi Milletvekillerinin ateşli konuşmalarla Atatürk'ü desteklemelerinden sonradan, saltanatın İstanbul'un işgal tarihinden (16 Mart 1920) başlayarak kalkmış olduğu oybirliğiyle kabul edildi Saltanatın kaldırılmasıyla Padişahlık Sıfatı kalkan Mehmet VI Vahdettin de, 17 Kasım günü İngiliz Komutanlığına başvurarak, bir İngiliz zırhlısıyla İstanbul'dan ayrıldı
Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
Saltanatın kaldırılmasının ve Lozan Barışma Anlaşması'nın peşinde TBMM'de en çok tartışılan konulardan biri, yeni devletin niteliği sorunuydu Kendisi bir hükümet olan TBMM'nin ayrı bir hükümeti ve bu hükümeti yönetecek bir başbakanı bulunmaması, meclis içinden bakanların seçiminde adayların zorunlu oyu sağlamakta zorluk çekmeleri, sürekli sorunlara yol açmaktaydı 27 Ekim 1923'te Ali Fethi (Okyar) Bey başkanlığındaki hükümetin istifası ve Cumhuriyet Irk Partisi grubunun yeni hükümet listesi üstünde anlaşmaya varmaması üstüne, Atatürk 28 Ekim gecesi arkadaşlarını toplayarak sorunun hakiki çözümüyle ilgili düşüncesini açıkladı ve İsmet İnönü'yle o gece, devletin niteliğinin cumhuriyet olduğunu saptayan bir yasa tasarısı hazırladı Ertesi gün TBMM, yapılan işin çoktan doğmuş olan çocuğun adını kurmakolduğunun milletvekillerine açıklanmasından sonra, saat 2030'da Anayasa değişikliğini kabul ederek cumhuriyeti ilan etti ve oybirliğiyle alınan bu karardan sonra cumhurbaşkanı seçimine geçerek, yine oybirliğiyle Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı seçti
Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924)
Saltanatın kaldırılmasından ve Mehmet VI Vahdettin'in İstanbul'dan ayrılmasından daha sonra, TBMM'nin 18 Kasım 1922'de halife seçmiş olduğu Abdülmecit Efendi, eski rejim yanlılarının tek umudu haline gelmiş, bundan kuvvet alan Abdülmecit Efendi de, bitmiş törenler düzenlemeye, demeçler vermeye bazı İslâm ülkelerinin kendisine sadakât bildirmeleri üzerine, İslâm dünyasının önderi tavrı takınmaya başlamıştı Bu durumun yeni kurulmuş cumhuriyet yönetimi için tehlikeli olabileceğini kavrayan Atatürk, İzmir'deki ordu tatbikatları esnasında ordu komutanlarına hilafetin kaldırılması konusunda düşüncesini açıklayıp, yasanın meclis gündemine getirilmesini kararlaştırdı 1 Mart 1924'teki bütçe görüşmelerinde halifeye ve Osmanlı hanedanına verilecek tahsis konusunun gündeme getirilmesinden sonradan, 3 Mart 1924'te kabul edilen yasayla, halifelik kaldırılıp, ilerde saltanat ve halifelik iddiasında bulunmamaları için Osmanlı hanedanı üyelerinin de yurt dışına çıkarılmaları kabul edildi
Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin kaldırılması
(3 Mart 1924)
Şeriat hükümlerine dayalı Osmanlı hukuk düzeninin yeni Türk toplumuna uyarlanamayacağının anlaşılması sonucunda, TBMM'nin hilafetin kaldırıldığı gün Şeriye ve Evkaf Vekâletini'ni de kaldırmasıyla (3 Mart 1924), Türk hukuk sisteminde yeni düzenlemeler yapılması gereği de açıkça ortaya konmuş oldu 20 Nisan 1924 tarihli ikinci Anayasa'yla birlikte, hukuka ilişkin bir dizi yasa yürürlüğe girdi
Medeni Kanun'un kabulü (17 Şubat 1926)
Osmanlı İmparatorluğu döneminde hukuk işleri din kurallarına göre yönetilmekte olduğundan, modern toplumlar düzeyine erişmek isteyen Türk toplumunun temel gereksinmelerinin, laf konusu hukuk yapısıyla karşılanamayacağı anlaşılmıştı Tanzimat Dönemi'nde hazırlanan Mecelle, bazı yenilikler getirmekle birlikte, kişilerin adalet ve borçları, aile kurumu, işleyişi ve sona ermesi, mülkiyet ilişkileri, servet sorunları, kiralama, satın alma, ödünç verme vb ilişkiler açısından, hakiki bir Medeni Kanun sayılamazdı böylece İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak hazırlanan Uygar Kanun, 17 Şubat 1926'da TBMM'de kabul edilerek, yürürlüğe kondu Bunu, öbür esas yasalar ile, cinayet hukuku alanındaki boşlukları gideren Suç Oluşturan Kanunu'nun kabul edilip (1 Mart 1926) yürürlüğe konması izledi
Tarikatların kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
Ilk Olarak yalnızca din konularıyla ilgilenen, ayrı hafıza sistemleri geliştirerek taraftarlarını çoğaltmaya çalışan tarikatlar, süre içinde siyasal olaylarda etkili rol oynamaya, çıkarılan risk ye düştükçe halkı ayaklandırmaya koyulmuşlardı Bu etkinliklerini cumhuriyetin ilanından sonra da sürdürmeye kalkışmaları ve Menemen Olayı, Şeyh Sait Ayaklanması gibi şeriattan yana ayaklanmalara yol açmaları üzerine Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz Türkiye Cumhuriyeti her alanda içten yolu gösterecek, uyaracak güçtedir Biz uygarlığın bilim ve fenninden güç alıyoruz ve ona kadar yürüyoruz Diğer bir şey tanımayızdiyen Atatürk'ün sözleri ışığında harekete geçilerek, 30 Kasım 1925'te çıkarılan yasayla tekkeler ve zaviyeler kapatıldı
Laikliğin kabulü (19281937)
Saltanatın kaldırılması, hilafetin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin kaldırılarak sadece din işleriyle uğraşacak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulması, tarikat ve zaviyelerin kapatılması aşamalarından geçen laikliğin tam anlamıyla hukuki tabana oturtulması için, 1924 Anayasası'nda yeralan Türkiye devletinin dini İslâm'dırdeyimini tartışmaya koyulan TBMM, 10 Nisan 1928'de Anayasa'nın ikinci maddesini değiştirip, 16 ve 38 maddeler gereğince milletvekilleri ile cumhurbaşkanının yemin içerken bildirmek zorunda oldukları vallahisözcüğünü maddelerden çıkardı Ayrıca, 26 maddedeki ahkâmı şeriyenin tenfizi(şeriat hükümlerinin yürütülmesi) sözcükleri de Anayasa'dan çıkarıldı İnananların ibadetlerini kendi dilleriyle yapmalarını doğal bir yargı olarak görebilen Mustafa Kemal'in, açık fikirli din adamlarıyla yaptığı görüşmelerden sonradan, 3 Şubat 1928'de hutbelerin Türkçe okunmasının kabul edilmesini, dualar ve ezanın Türkçeye çevrilmesi alışmaları izledi 5 Şubat 1937'de Tüzük'nın ikinci maddesinde laiklik ilkesine yer verilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olduğunun yazılmasıyla, laiklik devrimi bitmiş oldu
Bayan haklarının tanınması (19301933 ve 1934)
Osmanlı toplumunda derhal hiçbir toplumsal ve siyasal hakkı bulunmaya kadınlara Uygar Kanun'la bir takım haklar meşhur olmakla birlikte, siyasal haklar açısından bir değişiklik yapılmamıştı Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişim yapılarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'te çıkarılan Köy Kanunu'yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934'te Tüzük'da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme haklarının tanınmasıyla, Türk kadını o yıllarda Avrupa devletlerinin çoğundaki kadınlardan daha ileri haklar elde etti ve fazla geçmeden toplumda erkeklerin çalıştığı her alanda yerini aldı
Şapka ve giysi devrimi (25 Kasım 1925)
Ülke halkını her alanda çağdaş ve medeni düzeye çıkarabilmek için şansın dönmesi tasarlarken, dış görünüşüyle de bunu vurgulaması gerektiğine inanan Mustafa Kemal'in, 25 Ağustos 1925'te Kastamonu'ya yaptığı bir gezide başına şapka giyip, Buna şapka derlerdiye halkı şapka giymeye özendirmesinden daha sonra, 25 Kasım 1925'te Şapka Giyilmesi Hakkındaki Kanun çıkarılıp, dinsel giysilerle sokakta gezilmesi yasaklandı *