iltasyazilim
FD Üye
ATİLLA İLHAN
(doğumu 1925) Şair, romancı, eleştirmen, senaryo yazarı ve gazeteci olarak Attilâ İlhan edebiyatımızın çok yönü olan sanatçılarından biridir Şiire fazla erken yaşlarda, ilkokul döneminde başlayan Attilâ İlhan Menemen'de doğdu Edebiyat sevgisini şiire meraklı babasından ve edebiyat tutkunu annesinden ufak yaşlarda aldı İlköğrenimini İzmir'de, lise eğitimini İstanbul'da Işık Lisesi'nde tamamladı, ilişe yıllarında siyasal düşüncelerinden dolayı yargılandı, okuldan uzaklaştırıldıysa da Danıştay kararıyla her yerde okula dönüp ortaöğrenimini tamamladı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde bir zaman okudu ama öğrenimini yarıda bırakıp Paris'e gitti 194962! aralarında üç kez gittiği ve toplam altı sene kaldığı Paris'te şiir, us akımları, siyaset, sanat konularında bilgisini derinleştirdi
İstanbul'da çeşitli dergi ve gazetelerde eleştiri ve sinema yazıları yazar Attilâ İlhan, giderken Ali Kaptanoğluimzasıyla film senaryoları da kaleme alıyordu 197379 yılları aralarında Ankara'da bir yayınevinin danışmanlığını da üstlenen Attilâ İlhan şiirleriyle, romanlarıyla, gazete ve dergilerde tartışmalara yol açan yazılarıyla, çıkardığı dergilerle okurun ilgisini çekmeyi başardı
Birincil şiirini 1941'de takma adla yayımlayan Attilâ İlhan, esas ününü 1946'da Cumhuriyet Ahali Partisi Şiir Yarışması'nda aldığı ikincilik ödülüyle kazandı Ödül şampiyon şiiri Cebbaroğlu Mehemmedadını taşıyor ve şair, epope dilinden yararlanarak dinç bir şiir yaratıyordu Attilâ İlhan 1948'de birincil şiir kitabı Duvari yayımladığında bundan böyle şiir anlayışı iyice belirginleşmişti Duvafda bulunan şiirler, bireyin ve toplumun sorunlarını özgürlük ve sevinç arayışıyla, geleceğe duyduğu güvenle işleyen şiirlerdi
Attilâ İlhan toplumcu gerçekçi anlayışı benimseyen bir şair olarak tanındı Irk ve Divan şiirinin özelliklerinden de yararlandı, fakat bunları modern şiir anlayışı içinde ustaca kullandı Attilâ İlhan'ın en fazla sevilen şiirleri, maceraperest bir bireyin yalnızlık, haylazlık, seyahat, ayrılık, aşk ve vefat konusundaki duygularını hevesli bir dille işlediği şiirleridir Sisler Bulvarı (1954), Yağmur Kaçağı (1955), Ben Sana Mecburum (1960), Bela Çiçeği (1962) adlı kitaplarında önem bu nesil şiirlerindedir Dili açık, yalın ve çarpıcıdır İmge gücünün zengin çağrışımlarını oldukça abartılı bir biçimde; ama akan bir dille işler Şiirleri bir coşku havası ve güçlü bir gerilim taşır Şair, sonradan da bireyin duygularını, cinsel sorunlarını, toplumsal kurallarla çatışmalarını konu edinen şiirler yazmayı sürdürdü Yasaklanmış Sevişmek (1968), Tutuklunun Günlüğü (1973), Böyle Bir Hoşlanmak (1977) ve Elde Var Keder (1982) bu nesil şiirlerinin yer aldığı yapıtlardandır Attilâ İlhan'ın kitaplarının bir özelliği de sonunda Meraklısı İçin Notlarbölümünün bulunmasıdır Şair, bu notlarda şiiri veya yazıyı hangi durumda, nasıl bir tesir altında yazdığını anlatır; okuruna ürünüyle ilgili ipuçları verir
Attilâ İlhan şairliğinin yanı sıra romancılığı ile de tanınır Ilk romanı 1953'te yayımlanan Sokaktaki Adamd Bu romanda anlayışlı, duyarlı lakin ne istediğini bilmeyen bir genci anlatır Zenciler Birbirine Benzemez (1957) adlı ikinci romanı Paris yaşantısının izlerini taşır Daha sonraki romanlarında ise Türkiye' nin yakın tarihindeki toplumsal olayları konu eder Aynanın İçindekiler genel başlığı aşağı yayımlanan; Bıçağın Ucu (1973), Sırtlan Payı (1974), Yaraya Tuz Baskın Yapmak (1978) adlı romanlarında toplumsal olaylar içinde değişik derslik ve kesimlerden insanların yaşama biçimleri ile davranışları sergilenir Dersaadette Sabahtan Ezanları (1981), O Karanlıkta Biz (1987) adlı romanlarında ise Türkiye'nin siyasal olayları içindeki sol hareketlere katılanların yaşamlarını işler Attilâ İlhan'ın cinsel sapkınlıkları konu aldığı romanları ise Fena Halde Leman (1980), Haco Hanım Vay (1984) adlarıyla yayımlandı
Attilâ İlhan, eleştiri ve deneme yazılarında sorgulayan, tartışan, kalıplaşmış düşünceyi eleştiren bir yazar kimliğini defalarca sürdürdü Bu nesil yazıları Hangi Sol (1970), Hangi Batı (1977), Hangi Seks (1976), Hangi Sağ (1980), Gerçekçilik Savaşı (1980) gibi yapıtlarında topladı
Yağmur Kaçağı
Elimden tut yahut düşeceğim
yoksa tek tek yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni
geceleri bir çarpıntı duyarsan
telaş acele yağmurdan kaçıyorum
sarayburnu'ndan geçiyorum
akşamsa eylülse ıslanmışsam
beni görsen ola ki anlayamazsın
içlenir gizlice ağlarsın
eğer ben yalnızsam yanılmışsam
elimden tut yahut düşeceğim
yağmur beni götürecek yahut beni
MAHUR BESTE
Karnaval dağıldı bir acı rüzgâr kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski coşku ne hız
Yalnız karamsar yalnızlığımızda seri halinde sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra sonradan
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar oysa onlara
Simsiyah bir avuntu olur ola ki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara
Böyle bir hoşuna gitmek
Ne Kadınlar Sevdim Zaten Yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam benzeri çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
Hayır sanmayın ancak beni unuttular
hala aras ıra mektupları gelir
hakiki değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir hoşuna gitmek görülmemiştir
Yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzakta fısıltıları içimi ürpertir
güya gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir hoşuna gitmek görülmemiştir
SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİN
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ama nesin
Lüzumundan pozitif beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz
Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız edinmek
Dudaklarınla cama çizdiğin
maksimum sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye ürkek
Kulağı şipşak telefon zillerinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem fakat nesin
Ne çok çığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun aralarında çağırdığım
Çocukluk sesimle gözyaşları içinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu büyük kasaba o eski İstanbul ’mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Cadde lambaları ansızın yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen mahrum
Hoşlanmak kimi vakit rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü pat diye yorulur
Esir ustura ağzında yaşamaktan
Kimi vakit ellerini kırar tutkusu
Birkaç yaşam çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi süre
Peşinde yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih ’te fakir bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun
Olur Ya Haziran ’da mavi benekli çocuksun
Ahh seni bilmiyor, kimseler bilmiyor
Bir şileb sızıyor ıssız gözlerinde
Ola Ki Yeşilköy ’de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın, tüylerin ürperiyor
Şayet körsün, kırılmışsın acele içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne zaman bir yaşamak düşünsem bu kurtlar sofrasında
Belki zorlama, ayıpsız, ama ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor sıcacık denizlerim
Hayır diğer türlü olmayacak *
(doğumu 1925) Şair, romancı, eleştirmen, senaryo yazarı ve gazeteci olarak Attilâ İlhan edebiyatımızın çok yönü olan sanatçılarından biridir Şiire fazla erken yaşlarda, ilkokul döneminde başlayan Attilâ İlhan Menemen'de doğdu Edebiyat sevgisini şiire meraklı babasından ve edebiyat tutkunu annesinden ufak yaşlarda aldı İlköğrenimini İzmir'de, lise eğitimini İstanbul'da Işık Lisesi'nde tamamladı, ilişe yıllarında siyasal düşüncelerinden dolayı yargılandı, okuldan uzaklaştırıldıysa da Danıştay kararıyla her yerde okula dönüp ortaöğrenimini tamamladı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde bir zaman okudu ama öğrenimini yarıda bırakıp Paris'e gitti 194962! aralarında üç kez gittiği ve toplam altı sene kaldığı Paris'te şiir, us akımları, siyaset, sanat konularında bilgisini derinleştirdi
İstanbul'da çeşitli dergi ve gazetelerde eleştiri ve sinema yazıları yazar Attilâ İlhan, giderken Ali Kaptanoğluimzasıyla film senaryoları da kaleme alıyordu 197379 yılları aralarında Ankara'da bir yayınevinin danışmanlığını da üstlenen Attilâ İlhan şiirleriyle, romanlarıyla, gazete ve dergilerde tartışmalara yol açan yazılarıyla, çıkardığı dergilerle okurun ilgisini çekmeyi başardı
Birincil şiirini 1941'de takma adla yayımlayan Attilâ İlhan, esas ününü 1946'da Cumhuriyet Ahali Partisi Şiir Yarışması'nda aldığı ikincilik ödülüyle kazandı Ödül şampiyon şiiri Cebbaroğlu Mehemmedadını taşıyor ve şair, epope dilinden yararlanarak dinç bir şiir yaratıyordu Attilâ İlhan 1948'de birincil şiir kitabı Duvari yayımladığında bundan böyle şiir anlayışı iyice belirginleşmişti Duvafda bulunan şiirler, bireyin ve toplumun sorunlarını özgürlük ve sevinç arayışıyla, geleceğe duyduğu güvenle işleyen şiirlerdi
Attilâ İlhan toplumcu gerçekçi anlayışı benimseyen bir şair olarak tanındı Irk ve Divan şiirinin özelliklerinden de yararlandı, fakat bunları modern şiir anlayışı içinde ustaca kullandı Attilâ İlhan'ın en fazla sevilen şiirleri, maceraperest bir bireyin yalnızlık, haylazlık, seyahat, ayrılık, aşk ve vefat konusundaki duygularını hevesli bir dille işlediği şiirleridir Sisler Bulvarı (1954), Yağmur Kaçağı (1955), Ben Sana Mecburum (1960), Bela Çiçeği (1962) adlı kitaplarında önem bu nesil şiirlerindedir Dili açık, yalın ve çarpıcıdır İmge gücünün zengin çağrışımlarını oldukça abartılı bir biçimde; ama akan bir dille işler Şiirleri bir coşku havası ve güçlü bir gerilim taşır Şair, sonradan da bireyin duygularını, cinsel sorunlarını, toplumsal kurallarla çatışmalarını konu edinen şiirler yazmayı sürdürdü Yasaklanmış Sevişmek (1968), Tutuklunun Günlüğü (1973), Böyle Bir Hoşlanmak (1977) ve Elde Var Keder (1982) bu nesil şiirlerinin yer aldığı yapıtlardandır Attilâ İlhan'ın kitaplarının bir özelliği de sonunda Meraklısı İçin Notlarbölümünün bulunmasıdır Şair, bu notlarda şiiri veya yazıyı hangi durumda, nasıl bir tesir altında yazdığını anlatır; okuruna ürünüyle ilgili ipuçları verir
Attilâ İlhan şairliğinin yanı sıra romancılığı ile de tanınır Ilk romanı 1953'te yayımlanan Sokaktaki Adamd Bu romanda anlayışlı, duyarlı lakin ne istediğini bilmeyen bir genci anlatır Zenciler Birbirine Benzemez (1957) adlı ikinci romanı Paris yaşantısının izlerini taşır Daha sonraki romanlarında ise Türkiye' nin yakın tarihindeki toplumsal olayları konu eder Aynanın İçindekiler genel başlığı aşağı yayımlanan; Bıçağın Ucu (1973), Sırtlan Payı (1974), Yaraya Tuz Baskın Yapmak (1978) adlı romanlarında toplumsal olaylar içinde değişik derslik ve kesimlerden insanların yaşama biçimleri ile davranışları sergilenir Dersaadette Sabahtan Ezanları (1981), O Karanlıkta Biz (1987) adlı romanlarında ise Türkiye'nin siyasal olayları içindeki sol hareketlere katılanların yaşamlarını işler Attilâ İlhan'ın cinsel sapkınlıkları konu aldığı romanları ise Fena Halde Leman (1980), Haco Hanım Vay (1984) adlarıyla yayımlandı
Attilâ İlhan, eleştiri ve deneme yazılarında sorgulayan, tartışan, kalıplaşmış düşünceyi eleştiren bir yazar kimliğini defalarca sürdürdü Bu nesil yazıları Hangi Sol (1970), Hangi Batı (1977), Hangi Seks (1976), Hangi Sağ (1980), Gerçekçilik Savaşı (1980) gibi yapıtlarında topladı
Yağmur Kaçağı
Elimden tut yahut düşeceğim
yoksa tek tek yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni
geceleri bir çarpıntı duyarsan
telaş acele yağmurdan kaçıyorum
sarayburnu'ndan geçiyorum
akşamsa eylülse ıslanmışsam
beni görsen ola ki anlayamazsın
içlenir gizlice ağlarsın
eğer ben yalnızsam yanılmışsam
elimden tut yahut düşeceğim
yağmur beni götürecek yahut beni
MAHUR BESTE
Karnaval dağıldı bir acı rüzgâr kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski coşku ne hız
Yalnız karamsar yalnızlığımızda seri halinde sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra sonradan
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar oysa onlara
Simsiyah bir avuntu olur ola ki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara
Böyle bir hoşuna gitmek
Ne Kadınlar Sevdim Zaten Yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam benzeri çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
Hayır sanmayın ancak beni unuttular
hala aras ıra mektupları gelir
hakiki değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir hoşuna gitmek görülmemiştir
Yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzakta fısıltıları içimi ürpertir
güya gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir hoşuna gitmek görülmemiştir
SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİN
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ama nesin
Lüzumundan pozitif beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz
Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız edinmek
Dudaklarınla cama çizdiğin
maksimum sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye ürkek
Kulağı şipşak telefon zillerinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem fakat nesin
Ne çok çığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun aralarında çağırdığım
Çocukluk sesimle gözyaşları içinde
Sen benim hiçbir şeyimsin
BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu büyük kasaba o eski İstanbul ’mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Cadde lambaları ansızın yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen mahrum
Hoşlanmak kimi vakit rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü pat diye yorulur
Esir ustura ağzında yaşamaktan
Kimi vakit ellerini kırar tutkusu
Birkaç yaşam çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi süre
Peşinde yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih ’te fakir bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun
Olur Ya Haziran ’da mavi benekli çocuksun
Ahh seni bilmiyor, kimseler bilmiyor
Bir şileb sızıyor ıssız gözlerinde
Ola Ki Yeşilköy ’de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın, tüylerin ürperiyor
Şayet körsün, kırılmışsın acele içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne zaman bir yaşamak düşünsem bu kurtlar sofrasında
Belki zorlama, ayıpsız, ama ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor sıcacık denizlerim
Hayır diğer türlü olmayacak *