Alageyik Efsanesini çoğu kişi Cüneyt ARKIN sayesinde iyi bilir ama gelin biz hikayeye CINCIK bakış açısıyla bir göz atalım.Genç kızlar yakışıklı, yaşlılar yiğit, midesine düşkünler ise yaman avcı diye seslenirler Halil’e . Köyün delisine göre ise o sıradan bir katil. Toros dağlarında keklik/ geyik artık ne varsa gözüne ilişeni avlar. Ama avlar içinde öyle bir av var ki Halil onu avlama aşkıyla yanar tutuşur, güzeller güzeli bir alageyik. Epey uğraşır ama avlayamaz, günler böylece geçer gider. Halil artık Zeynep’ine kavuşmak ister. Düğün dernek kurulur, eğlence biter herkes evine döner. O esnada olacak ya alageyiğin sesini işitir Halil, Zeynep’ten izin alıp elinde tüfek fırlar dışarı. Dik bir yamaca gelinceye kadar takip eder geyiği ama avcı bir anda av olmuş geyiğin çiftesiyle uçurumdan aşağı düşüp ölmüştür Zeynep’te bu acıya dayanamaz kıyar canına.
Şimdi sıra bende, bir gıdım romantizim bırakırsam bende Savaş değilim. Bizim bu Halil’imiz aslında bağlanma bozukluğu olan sıradan bir vatandaş. Bağlanma bozukluğu genellikle bebeklik döneminde oluşur, anne çocuğu ihmal eder veya bir ilgilenir bir ilgilenmezse ( tabi bu uzun süre böyle devam etmeli ) çocuk artık anneye/insanlara güvenemeyeceğini öğrenir. Böylece birine güvenebilmek, sevmek ve insanlarla uzun süreli ilişki kurmak bu bebekler için pek mümkün değil. Kimseye bağlanmak istemezler. Bu bebekler yetişkin yaşlara geldiğinde aşk hayatları üç tipte karşımıza çıkar:
-
Avcı -
Duvar Ustası -
Kaçak/ Firar
DİKKAT avcı tipi genellikle:
-
Sizi beklerken gözü dışardadır, başka kızları/avları boş geçmez -
Genellikle annesi ile arası pekiyi değildir -
Aşkı yoğun ve heyecan vericidir -
Israrcıdır uzun süre bekleyebilir.