kundura teki Bir bilge bir gün tam trene biniyordu oysa, ayakkabılarından birisi ayağından çıktı ve yere düştü Aşağıya inip alması imkansızdı; Çünkü tren şimdiden harekete geçmişti Yanındaki arkadaşları ne yapacağını merak ediyorlardı O gayet sakin bir biçimde, diğer ayağındaki ayakkabıyı çıkardı ve az önce düşürdüğü ayakkabıya yakın bir yere fırlattı Talebelerinden birisi dayanamayıp sordu: Neden böyle yaptınız?gülen bilgenin cevabı gayet basit fakat realite yüklüydü: “Demiryolunun üstünde ayakkabının tekini fakir birisi bulursa diğer tekini de bulup giyebilsin diye*** Bencilliğin normal, diğergâmlığın ilginç karşılandığı bir zamanda yaşıyoruz Önce ben! Ne olursa olsun ben!zihniyeti kol geziyor İnsanın küçücük bir çıkarı için başkalarını zahmetsizce gözden çıkarabileceği kabul ediliyor, hatta teşvik ediliyor günümüzde En yakınlarını, sevdiklerini bile kabarık benliği uğruna feda eden bir insan tipi revaçta Bu insan tipinin çokluğundan, yaygınlığından ve egemenliğinden etkilenen zihinlerimiz öyküdeki bilgenin hareketine gıpta ediyor ve Ah keşke! Ah keşke, biz de böyle yapabilsek!diyoruz Ya Da savaş sonrasında ölesiye susamış askerin dudağının yanıbaşına değin gelen suyun, yanında yatan arkadaşına verilmesini istemesini basit basit anlayamıyoruz Diğer askerin de başka susuz arkadaşını seçim etmesini ve hepsinin de suyu içemeden şehit oluşu içimizi burkuyor Oysa seçim elimizde Egoistlik zorunlu bir alın yazısı değil Benliğimizin, bencilliğimizin hem yüreğimizi ayrıca de zihnimizi karartmamasını sağlayabiliriz Yeter oysa isteyelim Diğergâmlık, yani arkadaşlarının, kardeşlerinin, sevdiklerinin faydasını kendi çıkarlarına tercih etmeyi ahlâkî bir ilke olarak düşünebiliriz belki Yani, olması gereken, yapmamız gereken de zaten budur, diyebiliriz Ama olması gerekenden çok uzaktaysak nefsimize çok da etki etmez böylesi bir prensip Bencillik prensibi egemen olmuştur dünyamıza çünkü bir kez dahası, kârhasar hesabı yapabiliriz Sorabiliriz: Bencillikle elimize geçen ne? Ruhumuz ben!diyerek ne kazanır, ne kaybeder? Diğergâmlık mı daha kârlı, egoistlik mi? Aslında de, insan sadece edinmek için değil, atamak için de yaratılmış bir varlık Hatta, Veren el bölge elden üstündürtavsiyesiyle vermeye teşvik ediliyoruz Dahası, saptamak bozulmamış fıtratları almaktan daha fazla mutlu ediyor Yalnızca edinmek, kendine saklamak, kendini düşünmek geçici, menhus ve gayrımeşru bir lezzeti barındırsa da, atamak ruhu hafifletiyor, genişletiyor Bir veriyoruz şayet, ama binler kazanıyoruz Kendimize sakladığımız şey zahiren elimizde kalsa da, onu verdiğimizde o şey sözde bir bilet olup bize çok daha büyük hediyeler kazandırıyor Dünyada bir çeşitlilik cennete buyur ediyor verme duygumuz Bir çiçek gibi açıp öteki insanların hayranlıkla ve zevkle seyrettiği bir sanat eserine dönüşüyor