-BİR EVLİLİK HİKÂYESİ-
Evlenmeden önce görmeden duramadığınız, her an konuşmak istediğiniz hayat arkadaşınıza artık tahammül edememeye mi başladınız? Söylediğiniz her cümle karşı tarafın savunmaya geçmesine ve kavgaya mı neden oluyor? Aynı evin içinde yaşayan iki yabancıya mı dönüştünüz? Aranızdaki tek diyalog çocukların eksikleri veya okullarıyla mı ilgili?
Eğer bu sorulara cevabınız evetse muhtemelen uzun süredir yolunda gitmeyen ve artık iki tarafında çabalamaktan yorulduğu ve oluruna bıraktığı bir evlilik birlikteliği içerisindesinizdir. Peki, evlenmeden önce iyi anlaştığınız, kavgaların olmadığı o ilişki yıllar içinde nasıl bu hale gelmiştir?
İnsanlar doğar, büyür ve belirli bir yaşa gelince evlenmeye karar verirler. Evlilik kimisi için yaşadığı aile ortamından bir kaçış, kimisi için vakti gelince tıpkı askere gitmek, işe girmek gibi bir sosyal görev veya kimisi için de hayatının bundan sonrasını geçirmek istediği kişiyle birlikte yaşama kararıdır. Hangi maksatla olursa olsun evlilik denilince iki kişinin kanunlar önünde aile kurmak amacıyla bir araya gelmesi aklımıza gelir. Evlilik kendi içerisinde düzlüklerin, rampaların, zorlukların ve kolaylıkların olduğu, her iki çiftin de emek vermesi gereken yaşayan bir düzendir aslında. Peki, çiftler nasıl hatalar yaparlar da o ilk başta iyi giden evlilikler zamanla içinden çıkılmaz, katlanılmaz bir hal alır?
Evlilik sorunlarında en çok karşımıza çıkan şey çiftlerin birbirini suçlaması ve hatalı olanın karşı taraf olduğunu belirtmesidir. Ancak evlilik her daim geliştirilmesi gereken bir birliktelikse iki taraf açısından da evlilikte haklı haksız, suçlu suçsuz aranmaksızın bu evlilik için neler yapılabilir sorusunu gündeme getirmek gerekir. Çiftlerin beraberliklerinde en sık yaşanan sorunların iletişim, problem çözme konusunda yetersizlik, duyguların ifade edilmemesi, suçlayıcı, küçümseyici ve savunucu şekilde iletişim kurmaya çalışma, köken ailelerin sık sık evlilik sürecine müdahale etmesi, çocukların bakımı ve sorumlulukları konusunda işbirliği olmaması ve maddi konuların olduğu görülmektedir.
Konuşma becerisi biz insanlara verilmiş en güzel yetenekken çoğu zaman evlilik içerisinde konuşmadan karşı tarafın pek çok şeyi anlamasını ve harekete geçmesini bekliyoruz. Düşünceleri okuma şeklinde bir süper gücümüzde olmadığından eşler ‘anlaması lazım’ şeklinde birbirine yaklaşarak günlerce küs kalabiliyor. Peki, neler yapmak lazım?
-
Öncelikle evlilik içerisinde çözülmeyecek sorunların oluşmasını istemiyorsanız birbirinizle iletişim kurun. Bunu yapmak için ‘zamanım yok, çok yorgunum’ ifadeleri geçerli sebepler değildir. Akşam eve geldiğinizde birbirinize ‘Günün nasıl geçti?’ diye sormak, birbirinizi konuşurken göz teması kurarak dinlemek, konuşmalara ‘ben sana demiştim’ ‘ neden şöyle yapmadın’ şeklinde yargılama cümleleri ile cevap vermemek iletişim adına atılacak güzel adımlardan biridir. -
İkinci olarak birbirinizle vakit geçirmeye çalışın. Bahsedilen şey tüm günü, geceyi birlikte geçirmek değil ancak gün içinde 15 dakikanızı bile birbirinize ayırmak, televizyon, telefon olmadan tüm dikkatinizi eşinize vererek konuşmak, sarılmak ilişkinize iyi gelecek en güzel şeylerden biridir. -
Üçüncü olarak siz eğer çocuğunuz varsa onlarında oluşturduğu bir ailesiniz. Evlenmeden önceki aileniz sizin köken ailenizdir. Köken ailelerin sık sık çekirdek ailenin içine karışması, yapılacaklar konusunda sorulmadan yol gösterilmesi eşler arasında büyük problemlere yol açabilir. Bu konuda eşlerin kendi köken aileleri ile konuşarak bu duruma bir sınır koymaları gerekmektedir. Bahsedilen şey köken aileniz ile küsmeniz ve konuşmamanız değildir. Ancak her ailenin ve çiftin kendi içinde kuralları, alışkanlıkları ve bir dengesi vardır. Çiftin arasındaki ilişkiye üçüncü bir kişi ne kadar iyi niyetle olursa olsun müdahale ettiğinde o denge bozulur ve evlilik ilişkisi zarar görmeye başlar. -
Dördüncü olarak, evliliklerde problemler mutlaka yaşanır ancak önemli olan bu problemlerin üstünü kapatmadan çözmeye çalışmaktır. Evlilikte var olan sorunları çözerken de çiftlerin bir araya gelerek Sorunumuz ne? Bu sorunun çözümü için neler yapabilir? Bize düşen görevler nedir? Şeklinde soruları sormaları yararlı olacaktır. -
Beşinci olarak, çoğu çift ilişkilerinin çocuklarının doğumuyla birlikte bozulmaya başladığını, giderek birbirlerinden uzaklaşmaya başladıklarını, artık aynı yatakta bile yatmadıklarını söylemektedir. Buradaki asıl sorun eşlerin çocuk doğumu ile birlikte karı- koca olduklarını unutup yalnızca anne- baba rollerine girmeleridir. Bir insan aynı anda, hem anne-baba hem eş, hem evlat, hem kadın-erkek olabilmektedir. Ancak bu rollerden birine kendimizi fazla kaptırmak diğerinin aksamasına neden olmaktadır. Çoğu zaman çevremizde çocuğun doğumuyla birlikte kendisini anne-baba rollerine çok fazla kaptırmış ancak eş rollerini ihmal eden bu nedenle de evlilik birlikteliğinde sorunlar yaşayan çiftler görüyoruz. Bu durumun önüne geçmek için yine çiftlerin birbirlerine vakit ayırmaları önemlidir. Çocuklar açısından da birbirlerine vakit ayıran bir anne babasının olduğunu bilmek ve görmek mutluluk verici olacaktır.
-BİR EVLİLİK HİKÂYESİ-
Evlenmeden önce görmeden duramadığınız, her an konuşmak istediğiniz hayat arkadaşınıza artık tahammül edememeye mi başladınız? Söylediğiniz her cümle karşı tarafın savunmaya geçmesine ve kavgaya mı neden oluyor? Aynı evin içinde yaşayan iki yabancıya mı dönüştünüz? Aranızdaki tek diyalog çocukların eksikleri veya okullarıyla mı ilgili?
Eğer bu sorulara cevabınız evetse muhtemelen uzun süredir yolunda gitmeyen ve artık iki tarafında çabalamaktan yorulduğu ve oluruna bıraktığı bir evlilik birlikteliği içerisindesinizdir. Peki, evlenmeden önce iyi anlaştığınız, kavgaların olmadığı o ilişki yıllar içinde nasıl bu hale gelmiştir?
İnsanlar doğar, büyür ve belirli bir yaşa gelince evlenmeye karar verirler. Evlilik kimisi için yaşadığı aile ortamından bir kaçış, kimisi için vakti gelince tıpkı askere gitmek, işe girmek gibi bir sosyal görev veya kimisi için de hayatının bundan sonrasını geçirmek istediği kişiyle birlikte yaşama kararıdır. Hangi maksatla olursa olsun evlilik denilince iki kişinin kanunlar önünde aile kurmak amacıyla bir araya gelmesi aklımıza gelir. Evlilik kendi içerisinde düzlüklerin, rampaların, zorlukların ve kolaylıkların olduğu, her iki çiftin de emek vermesi gereken yaşayan bir düzendir aslında. Peki, çiftler nasıl hatalar yaparlar da o ilk başta iyi giden evlilikler zamanla içinden çıkılmaz, katlanılmaz bir hal alır?
Evlilik sorunlarında en çok karşımıza çıkan şey çiftlerin birbirini suçlaması ve hatalı olanın karşı taraf olduğunu belirtmesidir. Ancak evlilik her daim geliştirilmesi gereken bir birliktelikse iki taraf açısından da evlilikte haklı haksız, suçlu suçsuz aranmaksızın bu evlilik için neler yapılabilir sorusunu gündeme getirmek gerekir. Çiftlerin beraberliklerinde en sık yaşanan sorunların iletişim, problem çözme konusunda yetersizlik, duyguların ifade edilmemesi, suçlayıcı, küçümseyici ve savunucu şekilde iletişim kurmaya çalışma, köken ailelerin sık sık evlilik sürecine müdahale etmesi, çocukların bakımı ve sorumlulukları konusunda işbirliği olmaması ve maddi konuların olduğu görülmektedir.
Konuşma becerisi biz insanlara verilmiş en güzel yetenekken çoğu zaman evlilik içerisinde konuşmadan karşı tarafın pek çok şeyi anlamasını ve harekete geçmesini bekliyoruz. Düşünceleri okuma şeklinde bir süper gücümüzde olmadığından eşler ‘anlaması lazım’ şeklinde birbirine yaklaşarak günlerce küs kalabiliyor. Peki, neler yapmak lazım?
-
Öncelikle evlilik içerisinde çözülmeyecek sorunların oluşmasını istemiyorsanız birbirinizle iletişim kurun. Bunu yapmak için ‘zamanım yok, çok yorgunum’ ifadeleri geçerli sebepler değildir. Akşam eve geldiğinizde birbirinize ‘Günün nasıl geçti?’ diye sormak, birbirinizi konuşurken göz teması kurarak dinlemek, konuşmalara ‘ben sana demiştim’ ‘ neden şöyle yapmadın’ şeklinde yargılama cümleleri ile cevap vermemek iletişim adına atılacak güzel adımlardan biridir. -
İkinci olarak birbirinizle vakit geçirmeye çalışın. Bahsedilen şey tüm günü, geceyi birlikte geçirmek değil ancak gün içinde 15 dakikanızı bile birbirinize ayırmak, televizyon, telefon olmadan tüm dikkatinizi eşinize vererek konuşmak, sarılmak ilişkinize iyi gelecek en güzel şeylerden biridir. -
Üçüncü olarak siz eğer çocuğunuz varsa onlarında oluşturduğu bir ailesiniz. Evlenmeden önceki aileniz sizin köken ailenizdir. Köken ailelerin sık sık çekirdek ailenin içine karışması, yapılacaklar konusunda sorulmadan yol gösterilmesi eşler arasında büyük problemlere yol açabilir. Bu konuda eşlerin kendi köken aileleri ile konuşarak bu duruma bir sınır koymaları gerekmektedir. Bahsedilen şey köken aileniz ile küsmeniz ve konuşmamanız değildir. Ancak her ailenin ve çiftin kendi içinde kuralları, alışkanlıkları ve bir dengesi vardır. Çiftin arasındaki ilişkiye üçüncü bir kişi ne kadar iyi niyetle olursa olsun müdahale ettiğinde o denge bozulur ve evlilik ilişkisi zarar görmeye başlar. -
Dördüncü olarak, evliliklerde problemler mutlaka yaşanır ancak önemli olan bu problemlerin üstünü kapatmadan çözmeye çalışmaktır. Evlilikte var olan sorunları çözerken de çiftlerin bir araya gelerek Sorunumuz ne? Bu sorunun çözümü için neler yapabilir? Bize düşen görevler nedir? Şeklinde soruları sormaları yararlı olacaktır. -
Beşinci olarak, çoğu çift ilişkilerinin çocuklarının doğumuyla birlikte bozulmaya başladığını, giderek birbirlerinden uzaklaşmaya başladıklarını, artık aynı yatakta bile yatmadıklarını söylemektedir. Buradaki asıl sorun eşlerin çocuk doğumu ile birlikte karı- koca olduklarını unutup yalnızca anne- baba rollerine girmeleridir. Bir insan aynı anda, hem anne-baba hem eş, hem evlat, hem kadın-erkek olabilmektedir. Ancak bu rollerden birine kendimizi fazla kaptırmak diğerinin aksamasına neden olmaktadır. Çoğu zaman çevremizde çocuğun doğumuyla birlikte kendisini anne-baba rollerine çok fazla kaptırmış ancak eş rollerini ihmal eden bu nedenle de evlilik birlikteliğinde sorunlar yaşayan çiftler görüyoruz. Bu durumun önüne geçmek için yine çiftlerin birbirlerine vakit ayırmaları önemlidir. Çocuklar açısından da birbirlerine vakit ayıran bir anne babasının olduğunu bilmek ve görmek mutluluk verici olacaktır.