Serbest ve “Muhakkak Hüküm Yargı İşleminin Resmedici Bir Unsuru Değildir yönetimle ilgili yargıda emin hüküm belirlenmiş hüküm nedir Hür ve “Muhakkak Hüküm Adalet İşleminin Betimsel Bir Unsuru Değildir Türk Tüzük Hukuku isimli kitabımızda hak fonksiyonunu şu şekilde tanımlamıştık: “Adalet işlemi, bağımsız mahkemelerin hukukî uyuşmazlıkları ve hukuka kuralsızlık iddialarını kesin olarak tahlil ve karara bağlama fonksiyonudur38 Bu tanımdan sonra, yargı fonksiyonunun özelilikleri olarak şu iki özelliğe muhabere etmiştik: “a) Serbest Bir Kere yargı fonksiyonunu yerine getiren organın, yani mahkemelerin özgürlük niteliklerinin altı çizilmelidir Anayasanın 138 ve devamı maddelerinin anladığı anlamda özgür niteliğine sahip olmayan bir organının hukukî uyuşmazlıkları ve hukuka aykırılık iddialarını çözme ve karara bağlama yolundaki faaliyetleri adalet fonksiyonu olarak kabul edilemez39 O hâlde bağımsız olmayan bir organın içerik olarak hak fonksiyonuna benzeyen, yani iddia, saptama ve müeyyide süreçlerini taşıyan işlemleri, mesela disiplin cezası kararları, adalet fonksiyonu olarak nitelendirilemez b) Kesin Hüküm Verme Yukarıdaki tanımda altı çizilmesi gereken diğer bir nitelik de, hak fonksiyonunun hukukî uyuşmazlıkları emin bir biçimde, yani bundan böyle aksinin hukuken bahis edilemeyeceği bir biçimde çözümleyen ve karara bağlayan bir devlet fonksiyonu olmasıdır40 Hukuk dilinde buna “belli hüküm (kaziyei muhkem, res judicata, chose jugée) denir Belirlenmiş hüküm verme yetkisine sahip olmayan bir makamın kararı, hak kararı olarak görülemez Yöneticilik organları farklı alanlara yönlendirilmiş usûllerle uyuşmazlıkları çözümleyebilirler Ancak yöneticilik organlarının bu yolda verdikleri kararlar belirli hüküm oluşturmazlar Yani ilgili kişi bu kararlardan hoşnut kalmazsa bunlar aleyhine idarî hak organlarında dava açabilir41 Zira, Anayasamızın 125’inci maddesine kadar, “idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı adalet yolu açıktır Bu anlamda, hukukî uyuşmazlıklar veya hukuka kuraldışılık iddiaları, özgür niteliğine sahip organlarca çözümlense bile bunların verdiği kararlar belirlenmiş hüküm oluşturmuyorlarsa, bunların faaliyetleri yargı fonksiyonu dahilinde değildir; bunların kararları hak kararı olarak nitelendirilemez Örneğin Rekabet Kurulu, Anapara Piyasası Kurulu, RTÜK gibi bağımsız idarî otoritelerin durumu böyledir Aslında de bu Kurulların üyeleri belirli ölçüde bağımsızlık niteliğine sahiptir Ayrıca bu Kurulların tarafsızlığını sağlayıcı usûller de vardır Dahası bu Kurullar maddî açıdan tamamıyla hak fonksiyonuna benzer bir fonksiyon ifa etmektedirler Bir hukuka kuralsızlık iddiasını dinlemekte, bu iddianın gerçekliğini araştırmakta ve sonradan da müeyyide uygulanıp uygulanmamasına karar vermektedirler Hatta bu Kurulların egzersiz usûlleri de büyük ölçüde mahkemelerin suçlama usûllerine benzemektedir Ne var oysa bütün bu özelliklere rağmen egemen idarî otoritelerin faaliyetleri bir hak fonksiyonu, kararları bir yargı kararı olarak nitelendirilemez Çünkü, bunların kararları belirlenmiş hüküm oluşturmaktan uzaktır Bunların kararları aleyhine ilgili kişiler yargı organlarında dava açabilirler42 Bugün böyle düşünmüyoruz Şöyle ancak: a) “Serbest Adalet Fonksiyonunun Belirtici Bir Özelliği Değildir Şüphesiz Ki Anayasamıza göre yargı organlarının bağımsız olması gerekir (m9, 138) Oysa bir mahkemenin bağımsız olmaması onun “mahkeme niteliğini ortadan kaldırmaz Mesela askerî adalet içinde yer alan disiplin mahkemelerinin bağımsızlığı çok şüphelidir43 Ancak buna rağmen disiplin mahkemeleri Türk hukuk sistemimizde tartışmasız olarak bir “mahkemedirler Dolayısıyla bir işlemin, yargı işlemi olup olmadığını araştırırken bakılacak şey, o işlemin bir yargı organından çıkıp çıkmadığıdır İşlemin çıktığı organın egemen olup olmadığı kayda değer değildir Kısacası disiplin mahkemelerinin kararları da bir adalet kararıdır Bir mahkemenin egemen olmaması onun kararının “hak kararı niteliğinde olmasını engellemeyeceği gibi, Anayasamıza göre hak organları arasında sayılmamış bir organın egemen olması da onu bir duruşma ve onun işlemlerini de “hak işlemi hâline getirmez Yani hukukî uyuşmazlıklar veya hukuka anormallik iddiaları, serbest niteliğine sahip organlarca çözümlense bile, bunların verdiği kararlar, “yargı kararı niteliğinde değildir Örneğin Rekabet Kurulu, Anapara Piyasası Kurulu, RTÜK gibi egemen idarî otoritelerin durumu böyledir Fiilen de bu Kurulların üyeleri belirlenmiş ölçüde özgürlük özelliğine sahiptir Ayrıca bu Kurulların tarafsızlığını sağlayıcı usûller de vardır Bu kurulların kararları hiçbir zaman bir “adalet kararı özelliğinde olamaz; bunun nedeni, daha önce düşündüğümüz gibi bunların kararlarının belirlenmiş hüküm özelliğinde olmaması yok, bunların bir “adalet organı yok, bir “idarî organ olmalarından kaynaklanır b) “Kesinkes Karara Bağlama Adalet Fonksiyonunun Belirtici Bir Özelliği Değildir “Muhakkak hüküm gücü (autorité de la chose jugée), hak işleminin bir varlık şartı değil, onun doğurduğu bir sonuçtur Yani biz bir işlemin adalet işlemi olup olmadığına bakarak, o işlemin belirli olup olmadığını söyleyebiliriz; lakin onun muhakkak olup olmadığına bakarak onun hak işlemi niteliğinde olup olmadığını söyleyemeyiz Diğer bir ifadeyle, bir yargı kararının belirlenmiş hüküm oluşturması, bu karara aleyhinde artık itiraz edilemeyeceği, bu karara karşısında tekrar dava açılamayacağı anlamına kazanç Ancak bir işleme karşı dava açılamaması, bir işlemin belirlenmiş olması, onun hak kararı olduğu anlamına gelmez Kısacası bir işlemin kesinliği, yani ona karşısında dava açılamaması, o işlemi “adalet işlemi hâline getirmez Bunun ispatı fazla basit: Bilindiği gibi, Cumhurbaşkanının kimsesiz oluşturacağı işlemler, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararları, Yüksek Askerî Şura kararları, sıkıyönetim komutanının işlemleri, uyarma ve ayıplama disiplin cezaları gibi idarî işlemler kesindir; bunlara aleyhinde dava açılamaz Oysa buna rağmen, bu işlemler birer yargı işlemi değil, birer “idarî işlemdir Zira, bu işlemlerin kendisinden çıktığı kişi ve organlar, Anayasamızın anladığı anlamda bir “mahkeme değil; düpedüz “idarî makamdırlar Dolayısıyla kendilerine karşısında dava açılamayan bu işlemler, yargısal nitelikte değil, idarî niteliktedir O hâlde bir idarî işlemin “belirlenmiş olması, kendisine karşı direkt dava açılamaması veya sürenin geçmesi sebebiyle emin hâle gelmesi, o idarî işlemi hak işlemi hâline getirmez44 İşte bu nedenlerden nedeniyle yargı işleminin tanımında “serbest ve “kesin hüküm özelliklerinin işe karıştırılmaması gerektiğini düşünüyoruz böylece yukarıda belirttiğimiz organik unsur (hak organından çıkma) ile maddî unsur (hukukî uyuşmazlıkları çözme) kullanılarak adalet işleminin tanımlanması gerektiğini savunuyoruz Bu iki unsur kullanılarak adalet işlemi şu şekilde tanımlanabilir: Adalet işlemi, hak organlarından meydana çıkan ve hukukî uyuşmazlıkları karara bağlayan bir işlemdir sonuç olarak bu tarif göz önüne alınırsa idarî organlardan meydana çıkan işlemlerin hiçbir vakit “hak işlemi olarak görülemeyeceğine, ama hak organlarından meydana çıkan ve hukukî uyuşmazlıkları karara bağlama işlemi özelliğinde olmayan bazı işlemlerin idarî operasyon olarak görülebileceğini söyleyebiliriz