Kadın-erkek ilişkilerini bozan yarım kalmış aşklar, yüreğimizin bir köşesinde hissettiğimiz yaşanmamışlıklar…Sevgisizlik mi yoksa başka bir şey mi? Neden karşımızdaki insana kalbimizin, ruhumuzun her yerini açmakta zorlanıyoruz? Ve neden bağlanma duygusu bir savunmasızlık hissi doğuruyor bize?
Genel anlamda bakıldığı zaman uzun süreli ilişkilerden kaçınma olarak kendisini gösteren bağlanma korkusu, günümüzde oldukça fazla gözlemlenen ve yakınılan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. İlişkilerde bağlanma, karşı tarafa güven duyma, yakınlık kurma, bireyin kendini güvende hissetmesi, ilişkinin devam edebilmesi açısından önemlidir. Bağlanma korkusu olan kişilerde bu gibi duygu ve davranışların eksik ve yapılandırılmamış olmasından dolayı ne yazık ki sağlıklı bir ilişki gerçekleştirilememektedir. Birçok kişi bu durumun farkına varamamakta ve ilişkiyi sürdüremeyeceklerine dair yoğun bir kaygı içine girmektedir.
Bağlanma korkusunun temelinde terk edilme (kaybetme korkusu) ve acı çekme korkusu yatmaktadır. Terk edilme korkusu yaşayan kişilerin çocuklukta özellikle anne ile olan ilişkilerinde bu tarz deneyimler yaşamış olma ihtimali çok yüksek olmaktadır. Çocukluk çağında anne-babanın aşırı kontrolcü veya aşırı ilgisiz olmasından kaynaklı olan sorunlar, bireyin ilerleyen yaşlarda problem yaşamasına neden olmaktadır. Çocuk anne-babanın bu tutumlarından dolayı kaçmayı öğrenmekte ve ilerleyen yaşlarında da bu öğrendikleriyle devam edip yaşadığı yoğun kaygıdan kurtulmaya çalışmaktadır.
Bağlanma korkusu olan bireyler genellikle ilişkilerinde karşı tarafın kendisini olduğu gibi kabul etmesini, ne yaparsa yapsın kendisiyle birlikte olmasından mutlu olabilecek bireyler aramaktadırlar. Kendilerini sürekli olarak ilişki yaşadıkları kişi tarafından baskı altında hissetmektedirler ve karşı tarafında sürekli ilgi istemesinden dolayı şikayet etmektedirler. En büyük eksiklikleri ise yeterli bir şekilde duygusal aktarımlarını karşı tarafa gösterememiş olmalarıdır. Çünkü karşı tarafa duyguları belli etmek teslimiyet demektir. Bu durum onları tekrardan kaybetme korkusuna götürecektir. İlişki yaşadıkları kişiye yönelik yaşamış oldukları yoğun kaybetme korkusuyla karşı karşıya kaldıklarından ve kaygıdan kaçmak için uzak kalmayı tercih edip, kendilerine duygusal anlamda ket vurmaktadırlar. İleriki dönemlerde de acı çekeceklerini düşünerek kaygılarını iyice desteklemektedirler. Yaşadıkları bu sıkıntılardan dolayı bu bireyler uzun süreli ilişkilerden kaçınarak daha çok yüzeysel ve kısa süreli ilişkiler yaşamaktadırlar. Bu tarz düşünce ve davranışlar karşı taraftaki kişiyi de bir süre sonra olumsuz etkilemeye başlamaktadır.
Bağlanma korkusu belirtileri; tek olarak yaşam sürme isteği, ilişkinin sonlanma korkusunun olması, mevcut halinden memnun olunması, geçmişte yaşanılan ilişkilere dair kötü hatıraların olması ve ilişkide olunan kişinin doğru kişi olduğuna dair şüphelerin olmasıdır.
Bağlanma korkusuna sahip olan kişiler, bu durumdan kurtulmayı başarabilmektedirler. Bu bireylerin yaşadığı durumun sadece nedenlerini fark etmeleri halinde, ilişkilerindeki durumu değiştirebilirler. Beklenti, ihtiyaç ve ilişkilerini daha farklı bir konuma taşıyabilirler. Bu korkunun yenilmesi için kişilerin öncelikle korkunun sebepleriyle yüzleşmeleri gerekmektedir.