Depresyon genel olarak mutsuzluk, keyifsizlik, isteksizlik, halsizlik, umutsuzluk, zevk alamama, öz saygıda azalma, enerji kaybı, kilo kaybı, uyku bozukluğu ve benzeri belirtileri gösteren tedavi edilebilir bir rahatsızlık türüdür. Ancak hayatta birçok şeyin çeşitlilik göstermesi gibi depresyon da kendi içinde çeşitlilik gösterir. Bahar depresyonu da depresyon çeşitlerinden bir tanesidir.
Mevsim geçişleri sırasında birçok hava hareketinin meydana geldiğini görürüz. Özellikle bahar ayları yaz ve kış ayları arasındaki geçiş ayları olduğu için hava hareketlerinin dengesizleşmesi oldukça sık görünmektedir. İklimsel değişiklikler sırasında ise insan vücudu ve psikolojisi bu durumdan etkilenmektedir. Mevsimsel özelliklerin değişmesi ve gün sürelerinin değişmesi “biyolojik saat” adını verdiğimiz vücudun düzenini sağlayan mekanizmayı da etkilemiş olur. Biyolojik saatin; gün ışığı ve uyku düzenini temel alarak ayarlandığı düşüldüğünde ise mevsimsel özelliklerin duygu-durum üzerindeki etkisi dikkat çekmektedir. Bahar dönemlerinde biyolojik saatin şaşırması dolayısıyla beyinde bazı hormonların salgılanması dalgalanır ve bu durum depresif özelliklerin ve başka psikolojik durumların belirmesine davetiye çıkarır. Böylelikle eğer kişilerde depresyona düşme eğilimi ya da hikâyesi var ise bahar aylarında mevsimsel özelliklerin de değişmesiyle Bahar Depresyonu meydana gelebilir.
Belirtileri nelerdir?
Bahar depresyonunu diğer depresyonlardan ayırıcı nitelikte olan ilk durum ortada depresyona girmek için yeterince sebep yokken kişinin mevsim geçişleri evresinde depresif belirtiler göstermeye başlamasıdır. Bu dönemlerde mutsuzluk, halsizlik, çaresizlik, isteksizlik, sinirlilik, unutkanlık, yorgunluk, iştahsızlık, uykusuzluk, kaygı, korku, ağlama eğilimi, saldırgan tepkiler, konsantrasyon kaybı gibi durumların hepsinin ya da bir kaçının bir araya gelmesiyle bahar depresyonu gelişebilir. Depresyonun şiddeti arttıkça vücudun çeşitli yerlerinde ağrı hissi, mide-bağırsak problemleri de belirebilir.
Bahar yorgunluğundan farkı nedir?
Bahar yorgunluğu ve bahar depresyonu belirtiler ve süre farklılıkları dolayısıyla birbirinden ayrılır. Bahar aylarında denizlerin daha çok buharlaşması ve havadaki nem oranının fazla olması solunum yollarında fiziksel rahatsızlıklara yol açarak kandaki oksijen oranında düşmeye ve dolayısıyla yorgunluğa sebep olur. Nem ve solunum yolları ile ilgili sıkıntılar giderildiğinde ise düzelme hali beklenir.
Bahar depresyonu ise mevsim geçişi dolayısıyla başlar ancak bu durum tek başına bir sebep değildir, tetikleyicidir. Kişi bahar ile birlikte depresyona girmiş demektir ve mevsimsel koşulların iyileşmesi depresif belirtilerin ortadan kalkacağı anlamına gelmez. Eğer kişi bahar depresyonuna girdiyse uzmanlardan tedavi ve yardım alması yerinde olacaktır. Aksi takdirde depresyonun devam etmesi, şiddetini artırması ya da tekrarlaması riskleri ortaya çıkar.
Ne zaman bir uzmana başvurulmalı?
Depresyon tedavi edilebilir rahatsızlıklardan bir tanesidir. Kişi ömrü boyunca bir defa depresyona girebileceği gibi birden fazla defa da girebilir. Böyle durumlarda her bir depresyon süresince uygun tedavi yöntemlerine başvurmak kişinin hem ruh hem beden sağlığı bakımından önemlidir.
Bahar depresyonuna giren bir kişide belirtiler ortaya çıkmaya başladıktan sonra birkaç hafta içinde bir düzelme hali olmaz ise konuyla ilgili psikolojik destek almak yerinde olacaktır. Ayrıca kişide depresyon geçmişi, özellikle mevsimsel depresyon geçmişi varsa belirtilerin ilk çıkmaya başladığı tarihlerde yardım alması önemli nitelik kazanmaktadır. Birçok rahatsızlıkta olduğu gibi problem ne kadar çabuk tespit edilip tedavi süreci ne kadar çabuk başlar ise o kadar avantaj elde edilecektir.
Korunma yolları nelerdir?
Bahar depresyonunu tetikleyici faktör iklim koşullarındaki dalgalanma ve biyolojik saatin de bundan etkilenmesidir. Böyle bir durumda biyolojik saatimizin bozulmasını engelleyici nitelikte bazı durumlara dikkat edersek bu süreci depresyona girmeden ya da daha hafif bir etkiyle geçirmek mümkündür.
Dikkat edilmesi gereken ön önemli konu uykudur. Bir insan ortalama olarak günün 3’te 1’ini yani 8 saatini uykuda geçirmelidir. Bu süre yaş ve alışkanlıklara göre kısalabilir ancak sürenin uzamamasında fayda vardır. Uykuya dalış ne çok geç, ne çok erken olmalıdır. Sabahları da aynı şekilde makul bir saat aralığında uyku süresi en az 6, an fazla 8 saat olacak şekilde uyanmak gerekmektedir.
Bununla birlikte, beslenme oldukça önemlidir. Birçok kişi kilo kontrolü, vakit bulamama gibi sebeplerle öğün atlama eğilimindedir ancak atlanan öğün metabolizma dengesinin bozulmasına sebep olacaktır. Belirli bir metabolizma dengesi için tüm öğünleri yapmak ve her gün ortalama olarak aynı zaman diliminde beslenmek gerekmektedir.
Son olarak, egzersiz hayatımızın önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Spor yapacak vakti ya da imkânı olmayan kişilerin ise günde en az 40-45 dakika tempolu yürüyüş yapması vücudun ve zihnin düzene girmesinde faydalı olacaktır.