iltasyazilim
FD Üye
Balıkların Akciğeri Varmı
Akciğerli balıklar (Dipnoi), Sarcopterygii sınıfından solungaç solunumu yapmakla beraber gereksinim duyulduğunda hava solunumu da yapabilen tatlı sularda yaşamış alımlı balıklar altsınıfı
Vücutları uzunca yapılı ve yuvarlakçadır Sırt ve anal yüzgeçleri bulunmaz Göğüs ve karın yüzgeçleri zeminde sürünmeye yarayacak biçimdedir Bazılarının vücudu büyük yuvarlak pullarla örtülüdür Pulsuz gözükenlerinde de deri aşağı ufak dairesel pullar mevcuttur İskeletleri yeşil renkli olup, kısmen kıkırdak, kısmen kemiklidir İki metre boyunda ve 15 kilogramdan ağır olanları vardır
Akciğerli balıkların burun delikleri ağız boşluğuna açılır Solungaçlarından diğer, kısa bir tüple yemek yemek borusunun daha alçak bölgesine bağlı bir veya iki adet akciğerleri vardır Bunlar gerçek akciğer değildir Etrafları oldukça çok kılcal damarlarla örülmüş hava keseleridir İstenildiği zaman akciğer görevi yaparlar Yaşadıkları çevrenin suyu kuruduğu vakit balçığa gömülerek akciğer solunumu doğru kurak mevsimi atlatırlar Keza solungaç, keza de akciğer solunumu yaptıklarından çift solunumlu anlamına gelen Dipnoi ismiyle de anılırlar
Çoğunun nesli tükenmiş olmasına karşın; bugün Avustralya, Güney Amerika ile Güney ve Batı Afrika'nın tatlı sularında yaşayan akciğerli balıklar vardır Gündüzleri genelde su diplerinde göğüs ve karın yüzgeçlerine dayanarak dinlenir veya yavaşça sürünerek yer değiştirirler Balık, kurbağa ve sümüklü böcek gibi su hayvanlarını avlayarak beslenirler ara sıra su yüzeyine çıkarak hava solumak suretiyle oksijen ikmali yaparlar Akciğerlerini hava ile doldururken, geceleri çok uzaktan duyulan horultulu sesler çıkarırlar Kendilerine yaklaşılınca yılan gibi tıslar ve ısırırlar
Verimsiz mevsimlerde sular çekilmeye başlayınca, akciğerli balıkların herbiri kendine çamur içinde bir tünel kazarak içine yerleşir Tünelin üzerinde havanın girişine yarayan gözenekli bir kapak bulunur Balık, çamurdan koza içinde mukuslu bir akışkan ifraz eder Bunun doğruca derisinin kuruması önlenmiş olur Balık, kozasında derin bir uykuya dalar Beden fonksiyonlarını da yavaşlatır Akciğerli balıklar gerekli oksijeni yuvanın üstündeki delikten almaya devam ederler Yaz uykusu süresince zorunlu enerji için kendi kas dokularının bir kısmını eriterek harcarlar Bu suretle yağmurların her tarafta başlayıp, akarsuların canlanmasına kadar hayatlarını sürdürürler Adale dokusunun besin olarak harcanması sonucu bir mevsim içinde 3 santimlik bir zirve kaybı olur Bazen uzun süren kuraklık dönemlerinde vücutlarının yarısını eritirler Afrika akciğer balıklarının, balçık kozalarında dört yıldan pozitif yaşadığı tesbit edilmiştir
Dişiler yumurtlamak için su dibinde bazen bir metreden daha derin delikler açarlar Yumurtalarını buraya bırakırlar Erkekleri yumurtalara bekçilik yapar ve onları yüzgeçleriyle yelpazeleyerek su akımı oluşturmak suretiyle havalandırırlar Yumurtalar 10 gün içinde açılarak yavrular çıkar
Akciğerli balıkların eti lezzetlidir Yerliler avlayıp yerler Bilhassa yaz uykusunda iken kozalarını bularak onları rahatça yakalarlar Bazen da toprağı kenarlardan oyarak kozayı toprak tabakayla beraber uzaklara naklederler Koza içinde uyuyan balık bunun farkına varmaz
Abiyogenez (Kendiliğinden oluş) fikrinin savunucularından olan Aristo, Knidos yakınlarındaki bir gölde yer alan balıkların suların kurumasıyla kaybolduklarını (öldüklerini), aylar daha sonra yağmur sularıyla dolan gölde, tatlı su kefallerine aynı balıkların yüzdüğünü fark etti Bu balıklar yumurtalardan çıkmadığına göre, çamur ve kumlardan meydana gelmiştir dedi Cansız maddelerde canlıyı meydana getiren aktif bir özün var olduğunu söyledi Aristo ve taraftarlarının Abiyogenez fikirleri daha sonra gelen fen adamları kadar deneylerle çürütüldü Pasteur, bu deneylerinden nedeniyle ödül kazandı
Aristo'nun kuraklıktan sonra gölde gördüğü balıklar yukarıda bahsedilen çift solunumlu balıklardandı Suların kurumasıyla balçığa gömülmüş ve akciğer solunumu yapmışlardı Gölün yağmur sularıyla dolmasıyla balçıktan çıkarak solungaç solunumuna tekrar dönmüşlerdi *
Akciğerli balıklar (Dipnoi), Sarcopterygii sınıfından solungaç solunumu yapmakla beraber gereksinim duyulduğunda hava solunumu da yapabilen tatlı sularda yaşamış alımlı balıklar altsınıfı
Vücutları uzunca yapılı ve yuvarlakçadır Sırt ve anal yüzgeçleri bulunmaz Göğüs ve karın yüzgeçleri zeminde sürünmeye yarayacak biçimdedir Bazılarının vücudu büyük yuvarlak pullarla örtülüdür Pulsuz gözükenlerinde de deri aşağı ufak dairesel pullar mevcuttur İskeletleri yeşil renkli olup, kısmen kıkırdak, kısmen kemiklidir İki metre boyunda ve 15 kilogramdan ağır olanları vardır
Akciğerli balıkların burun delikleri ağız boşluğuna açılır Solungaçlarından diğer, kısa bir tüple yemek yemek borusunun daha alçak bölgesine bağlı bir veya iki adet akciğerleri vardır Bunlar gerçek akciğer değildir Etrafları oldukça çok kılcal damarlarla örülmüş hava keseleridir İstenildiği zaman akciğer görevi yaparlar Yaşadıkları çevrenin suyu kuruduğu vakit balçığa gömülerek akciğer solunumu doğru kurak mevsimi atlatırlar Keza solungaç, keza de akciğer solunumu yaptıklarından çift solunumlu anlamına gelen Dipnoi ismiyle de anılırlar
Çoğunun nesli tükenmiş olmasına karşın; bugün Avustralya, Güney Amerika ile Güney ve Batı Afrika'nın tatlı sularında yaşayan akciğerli balıklar vardır Gündüzleri genelde su diplerinde göğüs ve karın yüzgeçlerine dayanarak dinlenir veya yavaşça sürünerek yer değiştirirler Balık, kurbağa ve sümüklü böcek gibi su hayvanlarını avlayarak beslenirler ara sıra su yüzeyine çıkarak hava solumak suretiyle oksijen ikmali yaparlar Akciğerlerini hava ile doldururken, geceleri çok uzaktan duyulan horultulu sesler çıkarırlar Kendilerine yaklaşılınca yılan gibi tıslar ve ısırırlar
Verimsiz mevsimlerde sular çekilmeye başlayınca, akciğerli balıkların herbiri kendine çamur içinde bir tünel kazarak içine yerleşir Tünelin üzerinde havanın girişine yarayan gözenekli bir kapak bulunur Balık, çamurdan koza içinde mukuslu bir akışkan ifraz eder Bunun doğruca derisinin kuruması önlenmiş olur Balık, kozasında derin bir uykuya dalar Beden fonksiyonlarını da yavaşlatır Akciğerli balıklar gerekli oksijeni yuvanın üstündeki delikten almaya devam ederler Yaz uykusu süresince zorunlu enerji için kendi kas dokularının bir kısmını eriterek harcarlar Bu suretle yağmurların her tarafta başlayıp, akarsuların canlanmasına kadar hayatlarını sürdürürler Adale dokusunun besin olarak harcanması sonucu bir mevsim içinde 3 santimlik bir zirve kaybı olur Bazen uzun süren kuraklık dönemlerinde vücutlarının yarısını eritirler Afrika akciğer balıklarının, balçık kozalarında dört yıldan pozitif yaşadığı tesbit edilmiştir
Dişiler yumurtlamak için su dibinde bazen bir metreden daha derin delikler açarlar Yumurtalarını buraya bırakırlar Erkekleri yumurtalara bekçilik yapar ve onları yüzgeçleriyle yelpazeleyerek su akımı oluşturmak suretiyle havalandırırlar Yumurtalar 10 gün içinde açılarak yavrular çıkar
Akciğerli balıkların eti lezzetlidir Yerliler avlayıp yerler Bilhassa yaz uykusunda iken kozalarını bularak onları rahatça yakalarlar Bazen da toprağı kenarlardan oyarak kozayı toprak tabakayla beraber uzaklara naklederler Koza içinde uyuyan balık bunun farkına varmaz
Abiyogenez (Kendiliğinden oluş) fikrinin savunucularından olan Aristo, Knidos yakınlarındaki bir gölde yer alan balıkların suların kurumasıyla kaybolduklarını (öldüklerini), aylar daha sonra yağmur sularıyla dolan gölde, tatlı su kefallerine aynı balıkların yüzdüğünü fark etti Bu balıklar yumurtalardan çıkmadığına göre, çamur ve kumlardan meydana gelmiştir dedi Cansız maddelerde canlıyı meydana getiren aktif bir özün var olduğunu söyledi Aristo ve taraftarlarının Abiyogenez fikirleri daha sonra gelen fen adamları kadar deneylerle çürütüldü Pasteur, bu deneylerinden nedeniyle ödül kazandı
Aristo'nun kuraklıktan sonra gölde gördüğü balıklar yukarıda bahsedilen çift solunumlu balıklardandı Suların kurumasıyla balçığa gömülmüş ve akciğer solunumu yapmışlardı Gölün yağmur sularıyla dolmasıyla balçıktan çıkarak solungaç solunumuna tekrar dönmüşlerdi *