‘Becerebilirsen zapt et hadi…’

Gülşen’in dün akşam halkı kin ve düşmanlığa tahrik kabahatinden tutuklanması, o saatlerde UEFA Avrupa Ligi’nde Austria Wien’le maça çıkmış olan Fenerbahçe’nin tribünlerinde yankılandı. Fenerbahçeliler Gülşen’in ‘Yurtta aşk, cihanda aşk’ müziğini söyleyerek, tutuklamayı protesto etti.

Bilmeyenler için müziğin kelamları şöyle:

“Elimi de kolumu da bağla hadi

Bir odaya bir ömür hapset hadi

Becerebilirsen zapt et hadi

Yangınım çok büyük of…”

Bir aşk müziği, zorbalığı lakin bu kadar anlatabilirdi. Gülşen tribünde sahiplenildiğinden habersiz Bakırköy Cezaevi’ne götürüldü.

Gülşen, bu kelamı neden söyledi?

Gülşen, sahne kıyafetleri, gösterileri ve konserinde LGBT bayrağı açmasından dolayı ‘Mızraklı İlmihal’ciler ve ak-trollerin haftalardır radarındaydı.

Dünkü değil.

Önceki günkü değil.

Dört ay evvelki manzara arşivden çıkarıldı.

Gülşen’in 30 Nisan’da Ataşehir’deki konserinde orkestra üyesi Miraç Çelenk’le şakalaştığı bir andı bu. Gülşen, orkestra üyelerine “Beni seyircilerimin ortasına omuzlarınızda taşıyın” diyor. İçlerinden biri, klavye sanatkarı olan ‘İmam’ lakaplı Çelenk’i kastederek, “İmam taşısın” diye karşılık veriyor. Gülşen de “İmam hatipte okumuş daha önceci kendisi. Sapıklığı oradan geliyor” diyerek, Çelenk’e takılıyor.

Şakanın öyküsü bu.

Adalet Bakanı’nın talimat tweeti

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bile tweet atarak, Gülşen’i kınadıktan sonra dört yıllık savcı olan, geçen yıl gazeteci Sedef Kabaş’ı gözaltına aldıran Türkşad Kunthan Uçuk dakika bekler mi?

Beklemedi.

Emir telakki etti.

Geceden soruşturma açtı.

Sabahı güç etmiş olmalıydı ki “Gülşen isimli müzikçinin mevcutlu olarak hazır edilmesini” istedi. Dün Gülşen’in meskenine gönderilen iki polis, sanatçıyı gözaltına aldı.

Çok paylaşılmış diye!

Gülşen, Güvenlik Şube Müdürlüğü’nde alınan tabirinde, “Bu, konsere katılanlara yaptığım konuşma değildir. Aramızdaki esprilerin yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Ben imam hatiplileri kötülemek emeliyle bu konuşmayı yapmadım” dedi. Toplumsal medyadan özür dilemesi de yarar etmedi.

Derhal savcılığa çıkarıldı.

Gülşen, “Çalışma arkadaşlarımla şakalaştık” diye yineledi.

Artık anlaşılmış olmalıydı değil mi?

Öyle olmadı.

İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliğine gönderildi.

Kürsüde 12 gün evvel mahkemeye atanan hakim vardı.

Gülşen, “Bana gereksinimi olan bir çocuğum var. Gereksinim olunan her an gelebilirim” diye konuştu.

Ne var ki, birinci ak-trolün “Gülşen Tutuklansın” diye tweet attığı andan itibaren adım adım geldiği üzere Gülşen, tutuklandı.

Kararda, “Konuşmasına ait kaydın birçok hesap ve küme tarafından olumsuz yorumlar ile bir çok sefer paylaşıldığı” belirtiliyor.

‘Bağımsız’ yargıya bak hele!

Parayla tutulan ak-trollerin tweetleri, hem hata ihbarı, hem de tutuklamaya delil sayılıyor. Bir tek, “Tutuklanmıştır” tabirinin sonuna gülücük işareti koymamışlar!

Meslek Lisesi’ne ‘Sapık’ dese tutuklanır mı?

Gülşen’in kelamları incitici mi?

Evet, bence de o denli.

Soruyorum:

Gülşen, “Endüstri Meslek Lisesi’nde okumuş. Sapıklığı oradan geliyor” deseydi tekrar gözaltına alınır mıydı? Ya da imam-hatipleri değil, mezunu olduğum Anadolu Lisesi’ini kastetseydi halkı kin ve düşmanlığa tahrikten tutuklanır mıydı?

Kulağa ne kadar saçma geliyor değil mi?

İmam-hatiplerin, bilmediğimiz bir kerameti mi var?

Gökten zembille mi indiler?

Türkiye’nin en zeki çocukları mı?

Sınavla mı giriliyor?

Aksine, muvaffakiyet ortalaması bakımından en tabanda yer alıyor.

Boğaziçilere “Terörist” demek niyet hürriyeti!

Galatasaraylıları dış irtibatlı diye suçlamak fikir adamlığı!

Laik eğitime ahlaksızlık yaftası vurmak, hak!

İmam-hatiplere “Sapkın!” demek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik cürüm o denli mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere AK Partililerin bu okuldan mezun olmasından öbür bir ‘hukuki’ açıklama bulamıyorum. AK Partililer, siyasal bağlantı kurdukları imam-hatiplere yönelik kınanacak bir ifadeyi, yargı üzerinde baskı oluşturarak, siyasal kabahat kapsamına sokuyor. 28 Şubat’ta dezavantaj kabul edilen imam-hatipli olmayı, bugün imtiyaza çevirmek istiyorlar.

İmam-hatip’liler tecavüze uğrarken…

Gülşen, imam-hatiplilere “sapık” dedi diye sahiden incinmiş olsalardı Karaman’da Ensar Vakfı’nın kaçak yurdunda 10 imam-hatipli tecavüze uğrarken lisanları lal olmazdı.

Dönemin Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu, Ensar’ı arkalamak için “Bir seferden bir şey olmaz” dediğinde isyan ederlerdi.

Erzurum’da Hacı Bahattin Evgi Yatılı Erkek Kuran Kursu’nda iki imam-hatipli tecavüze maruz kaldığında susmaz, ayağa kalkarlardı.

Oruç tutmaya sopa, namaz kılmayana ölüm

Varsa halkı kin ve düşmanlığa tahrik, Seyahat Parkı hareketçilerine “Sürtük” demektir.

Yalan olduğunu bile bile ve kan çıkarma kıymetine Dolmabahçe Camisi’nde içki içildiğini sav etmektir.

Trol imam Halil Konakçı üzere, örtünmeyen bayanları ete benzetmektir.

Oruç tutmayana sopa…

Namazını kılmayanlara vefat fetvası vermektir.

İç savaştan medet ummak

Linç kampanyasının yakın ve uzak amaçlı iki gayesinin olduğu anlaşılıyor.

Yakın gaye, 2023 seçimini kazanmak.

Dün Psikolog Üstün Dökmen’in başörtülüler, bugün Gülşen’in imam-hatiplilerle ilgili kelamlarını muhalefet aleyhine kampanyaya çevirdiler. Dikkatleri hayat pahalılığından, fakirleşmeden, Beşli Çete’den kaçırmak için muhalefetin İslam düşmanı olduğuna, iktidara gelince 28 Şubat’ı dirilteceklerine dair kaygı yayarak, AK Parti’den uzaklaşanları kazanmak için, iç savaştan medet umacak kadar gözlerinin döndüğü belirli oluyor.

Bu tuzak seçime kadar sürecek.

Başta Halk TV olmak üzere muhalif kanallarda bir gazetecinin patavatsızlık yapması, toplumsal medyada bir fenomenin saçmalaması, muhalif olmasına gerek yok, seküler dünyadan bir sanatkarın rastgele bir aşırılığı bekleniyor.

İktidar tetikte ve pusuda.

Bu, yakın amaç.

Ağır çekim İranlaşmak

Uzak maksat ise ağır çekim İranlaşmak.

Anayasa’daki laiklik kararına dokunmadan, Türkiye’yi fiilen din devletine dönüştürme uğraşıdır, bu. Dini buyruk ve yasakların kanun yerine geçtiği, tarikatların kamuoyu sayıldığı bir Türkiye arzulanıyor.

Gülşen, ne birinci ne de son örnek.

Sezen Aksu, Adem peygamberle ilgili bir müzik kelamından dolayı Erdoğan tarafından başı koparılmakla tehdit edildi.

Komedyen Şahan Gökbakar, bir esprisi yüzünden Melih Gökçek tarafından “Ağzını yüzünü dağıtırlar” diye uyarıldı!

Çeşitli İslami kuruluşların yaygaraları üzerine 14 şenlik iptal edildi. Müzik şenlikleri yasaklandı. Plajların bayan ve erkekler diye ayrılmasına ne kaldı? Bırakalım da kumsallarda tarikatlar zafer zikirleri çeksin!

Geçen yıl Afganistan’a Taliban’ın karanlığı çöktüğünde bu türlü gelişmişti her şey.

Müzisyenler çalgılarıyla, dansçılar kostümleriyle kaçtılar.

İslamcılar, Türkiye bir Sunni din devletine çevrildiğinde memnun olacaklarını sanıyorlarsa çok yanılıyorlar. O denli olsa, İran, Afganistan ve Pakistanlı Müslümanlar katar katar Türkiye’ye gelmezdi. Ülkemize akmalarının sebebi, halkın müslüman olması değil, devletin laik bir demokrasi olmasıdır.

Fakat Türkiye’den de beyaz yakalılar gidiyor.

Üniversiteliler bir bir uzaklaşıyor.

O kadar ki ABD ve Avrupa Türkiye’den göçü durdurmak için vize vermeyi geciktiriyor.

Sıra, korkarım muhafazakarlara da gelecek.

Biz mi?

Biz kalacağız.

Buradayız, ülkemizdeyiz.

Mücadele edeceğiz.

Dilimizde Gülşen’in müziği olacak:

“Becerebilirsen zapt et hadi…”