Bedeli Çanakkale'de Ödendi Askerlik vazifesi yaparken vatan uğrunda şehadet mertebesine ermek ya da gazi elde etmek her Türk için natürel bir şeydir Fakat bu 45 şehit ve 150 gazinin durumu başkadır Zira bunların ayrıcalıksız hepsi (1909 ve 1914 Askeri Mükellefiyet Kanunu uyarınca) askerlik vazifesinden ya muaf ya da maksureli ( tecilli) tutulmuş gençlerdir Bu iki kanun sultani mektepleri talebe ve mezunları askerlik vazifesinden maksureli ettiği gibi, Balkan Harbi sırasında meri olan 1909 kanunu da diğer taraftan tüm İstanbul halkını askerlik vazifesinden azade kılmaktadır bu şehit ve gazilerin tümü 1722 yaşındayken ve bir kısmı henüz mektebin lise ve orta kısmında, bir kısmıysa mezun ve İstanbul Darülfünunu veya Avrupa üniversitelerinde tahsildeyken, birbirleriyle yarış edercesine askerlik şubelerine koşmuşlar ve gönüllü olarak askere yazılmışlardı Hatta içlerinden Irak Cephesi;nde şehit düşen 646 Celal İbrahim seferberliğin ilanıyla beraber geceden gidip askerlik şubesinin kapısında sabahlamış ve 1 Numaralı Gönüllü yazılmak şerefini elde emiştir Galatasaraylıların bu şüheda menkıbeleri aralarında dünyada eşi bulunamayan bir tanesini (Mehmet Muzafferin Destanını) Gazeteci Ziyad Ebuzziya şöyle dile getiriyor: **** Üç aylık bir talimden sonradan Mehmet Muzaffer zabit namzedi olarak Çanakkalede idi ( Mart 1916) müttefik İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Çanakkale de uğradıkları mağlubiyetlerden ve verdikleri yüzellibin zayiattan daha sonra Boğazı aşamayacaklarını anlamışlar, 1915in son haftasıyla 1916nın ilk haftasında bütün hatları tahliye edip çıkıp gitmişlerdi Galatasaray Lisesi öğrencisi iken gönüllü Çanakkale cephesine giden zabit (subay) adayı Mehmet Muzaffer Bey'in alayının otomobillerine lastik satın edinmek için bir gecede (1916 yılı baharı) yaptığı sahte 100 liranın ön yüzü Paranın aşağıda bedeli Çanakkale'de altın olarak ödenecektiryazılıdır Teğmenliğe yükselen bu vatanseverimiz, 1917 yılında Gazze'de şehit düşmüştür Muzaffer Çanakkaleye vardığında harp durmuştu ara sıra İmroz ve Bozcaadada üslenmiş düşman gemileri ve uçakları bombardımanda bulunuyorlarsa da 1915 Nisanın da Aralık ardına kadar sekiz ay süren kanlı boğuşmalarla kıyasla bu bombardımanlar hiç mesabesindeydi Çanakkalede fakat birliklerin büyük bir kısmı Kafkas, Irak, ve Filistin cephelerine sevk edeceklerdi Hazırlanma ve noksanlarına ikmal emri aldılar Muzaffer birliğinin alay karargahında görevliydi Alayın kamyon ve araba lastiği ile öteki bir takım malzemeye ihtiyacı vardı Bunlar ise ama İstanbuldan sağlanabilirdi O devirlerde bu gibi basit mubayaalar için arttırma gerçekleştirmek ilanlarda bulunmak ne adetti, ne de bunlar için kaybedilecek süre vardı Her şey emanet ile yürürdü Muzaffer açıkgözlü ve her işin altından kalkan İstanbul çocuğu olduğundan Karargah, zorunlu malzemenin temin ve mubayaasına onu memur etti İcab eden paranın kendisine itası içinde Erkanı Harbiye Riyasetine hitaben yazılmış bir tezkereyi eline verdiler O yıllarda İstanbulda araba ve kamyon nadir rastlanan vasıtalardı Bunların lastikleri de yok denecek kadar azdı ve karaborsaydı Muzaffer aradı, uğraştı, nihayet Karaköyde bir Yahudi de istediklerini buldu Fiyatlar o kadar fahişti, fakat yapacak diğer bir şey de yoktu Anlaşmaya vardı Gerekli gelen parayı edinmek üzere Erkanı Harbiye’ye gitti Elindeki tezkereyi tediye merciine havale ettiler Muzaffer eksik sonra ihtiyar bir kaymakam Yarbayın huzurundadır Kaymakam uzatılan tezkereyi okudu Karşı hazırol da duran ihtiyat zabitine baktı İsteyeceği paranın miktarını sormadan, Ne alınacak dedi Oto kamyon lastiği cevabını verilince bir lahza durdu Daha Sonra Muzaffere dik tepede olan baktı: bana bak oğlum! Ben askerin ayağına postal sırtına kaput alacak parayı bulamıyorum Sen araba lastiğinden bahsediyorsun Haydi yürü git, insanı günaha sokma para mara yok! Muzaffer selamı çaktı dışarı çıktı Harbiye Nezareti;nin (bugünkü hukuk fakültesi binası) bahçesinden açık havada yavaşça yürürken ne yapacağını düşünüyordu Malzemelere Alay’ın ihtiyacı vardı Elindeki (Almanların verdiği) iki MercedesBenz kamyon ve iki binek arabası lastiksizdi Öteki malzemeler de mutlaka lazımdı Kendisi bulur alır diye görevlendirilmişti Malzemeyi bulmuştu fakat para yoktu Eli manâsız dönemezdi, bir çaresini bulmak lazımdı Muzaffer bunları düşüne düşüne Beyazıt Meydanı’na vardı birden durdu Kendi kendine gülmüştü aradığı çareyi bulmuştu Doğru tüccar Yahudi nin yanına gitti: Paranın tediye muamelesi akşamüstü bitecek, ezandan sonradan gelip malları alamam gece kaldıracak yerim yok Yarın öğleden evvel vapur Çanakkale’ye kalkıyor, yetiştirmem gerekli Onun için sabahleyin ezanında geleceğim malları mutlaka hazırlanmış edin Tüccar peki dedi Muzaffer tam ayrılırken ek etti Altın para vermiyorlar kağıt para verecekler Yahudi yine peki dedi Ertesi sabah Muzaffer Merkez Kumandanlığından sağladığı araba ve neferlerle ezan vakti Yahudinin kapısındaydı Ortalık az önce ışıyordu Tüccar malları hazırlamıştı Hava gazı fenerinin yarım yamalık aydınlattığı loşlukta mallar arabaya yüklendi Muzaffer bir yüzlük kaime (yüz liralık kağıt para) verdi Araba dörtnal Sirkeciye yollandı Malzeme şata oradan dubada ast gemiye aktarıldı Az sonradan da gemi Çanakkale yolunu tutmuştu Üç gün daha sonra Yahudi elindeki yüzlük kaimeyi dönüşmek üzere Osmanlı Bankasına gitti Bozmadılar zira elindeki para sahte idi Muzaffer, dokümanı nakdiyelerin basımında kullanılan kağıtın aynını Karaköy kırtasiyecilerinden tedarik etmiş tüm gece oturmuş çini mürekkebi ve badana ile gerçeğinden bir bakışta ayırt edilemeyecek nefasette taklit bir para yapmıştı Tüccara verdiği ve yutturduğu para buydu O devrin gerçek paralarının üzerindeki yazılar arsında bundan başka şu ibare bulunuyordu: Bedeli Dersaadette altın olarak tesviye olunacaktır Muzaffer yaptığı taklit paradaki bu ibareyi değiştirerek şöyle yazmıştı: id Bedeli Çanakkalede altın olarak tesviye olunacaktır Onun burada altın dediği Çanakkalede Mehmetçiğin akıttığı, altından daha değerli kanı idi Sahte paraya gelince Yahudi tüccar bunu mesele yapmadı Gerçekleştirmek mı istemedi, yapmaktan mı çekindi bilinemez Fakat olay bütün İstanbulda yayıldı Dünyada emsali olmayan ve olmayacak olan bu hadise Şehzade Halim Efendinin kulağına dek gitti Şehzade hemen lalasını göndererek Yahudi tüccarı buldurdu Yüzlük taklit evrakı nakdiyeyi bedelini altın olarak ödeyip aldı Fazla zarif sedef kakmalı, içi kadifeli bir mücevher çekmecesine yerleştirip, İstanbul polis okulundaki güvenlik müzesine armağan etti Bu emsalsiz parça müzede haysiyet mevkiinde muhafaza olundu