Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Beden Ülkesinin Sultanı: Kalp

Beden Ülkesinin Sultanı: Kalp
0
115

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Kalp akıl, marifet, ilim, niyet, iman, hikmet ve yakınlık gibi hayatî hususların kalesi durumundadır Kalp diri ve selim ise bu duygular da öyle sayılır O manevi diriliğini yitirmişse, bütün bu hasletlerin varlığından bahsetmek zordur

Kalp iman ve küfrün, sevgi ve nefretin, itaat ve isyanın, kısacası tüm duyguların üretildiği yerdir Kelime anlamında olduğu gibi kalbin değişken, renkten renge giren bir özelliği vardır Bu da duygu, düşünce ve inançların değişmesini beraberinde geti*rir Değişen, dönüşen, halden hale giren manasında kalp ismini de bu yüzden almıştır

Aynı şekilde irade, idrak, şuur, duygu ve bilgi gibi her an değişebilen manevi edimleri harekete geçirmesi sebebiyle de bu ismi aldığı söylenebilir

Daima değişip duran

Allah Rasulü sav de bu hususa işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Kalbe kalp denmesinin sebebi, çok değişken olduğundandır Kalbin misali çöldeki bir ağacın üzerinde asılı kalan kuş tüyünün misali gibidir Rüzgâr onu bir o yana bir bu yana savurur (Ahmed b Hanbel)

Bu yüzden Allah Rasulü sav şöyle dua etmiştir:

“Ey kalple*ri değiştiren, evirip çeviren Allahım! Kalbi*mi dinin ve taatin üzerine sabit kıl (Müslim, Tirmizî, Ahmed b Hanbel)

Efendimiz sav’in bir başka duası da şöyledir:

“Ey kalple*ri sabit kılan Allahım! Kalplerimizi dinin ve taatin üzerine sa*bit kıl (İbn Mâce)

Bu duaların sebebini ise şu hadisi şerifte anlayabiliriz:

“Bütün kalpler, Rahman olan Allah’ın iki kudret parmağı arasındadır Dilerse onu (hak üzerinde) sabit kılar, dilerse saptı*rır (Müslim, Tirmizî)

Manevi cevher

Kalp, dinî ve tasavvufî bağlamda bilgi ve düşünce*nin kaynağı veya aracıdır Bu durumun bildiğimiz cismanî kalple yani yürekle ilişkisi ol*makla birlikte ondan ayrı bir şeydir Bu anlam*daki kalbe “rabbanî latife veya “ilahî cev*her de denir O latife insanoğlunun hakikatidir İdrak eden, bilen ve kavrayan odur Muhatap olan, cezalandırılan, kınanan ve sorumlu tutulan da o

Rabbanî kalp, aynı isimle anılsa da yürekten ayrı bir şeydir Yürek insanlar gibi hayvanlarda da mevcuttur Görevi vücuttaki kanı temizlemek ve dağıtmaktır Çam kozalağını andırır ve sol memenin alt hizasına denk gelir

Meşhur alimlerimizden Hucvîrî rha bu durumu şöyle açıklar:

“Halk, et parçası olan yüreğe kalp adını verir Oysa bu et parçası, delilerde, çocuklarda ve meczuplarda bile vardır Ama bunlar yine de kalpsizdirler

Kalp akıl, marifet, ilim, niyet, iman, hikmet ve yakınlık gibi hayatî hususların kalesi durumundadır Kalp diri ve selim ise bu duygular da öyle sayılır O manevi diriliğini yitirmişse, bütün bu hasletlerin varlığından bahsetmek oldukça zordur

Bu yüzden kalp, Hak ve hakikat üzere olduğu müddetçe, bedenin en karanlık noktaları bile nur içinde olur; Hak yol üzere olmadığında da şeytanın zehirli oklarının hedefi haline gelir

Nitekim Allah Rasulü sav buyurmuştur:

“Bakınız! İnsanın bedeninde bir et parçası vardır ki, o iyi ve sağlam olursa bütün beden iyi ve sağlam olur O bozuk olursa bütün beden de bozuk olur Dikkat edin! İşte o et parçası kalptir (Buharî, Müslim, İbn Mace)

İslâm alimleri, Efendimiz’in “et parçası olarak buyurduğu kalbi, zahirî ve bâtınî olmak üzere ikiye ayırmışlar ve yukarıda da izah ettiğimiz gibi açıklamışlardır

Beden ülkesi onun emrinde

İnsan bir bütün olarak sınırları, bekçileri ve orduları olan, saldırılara uğrayan, hükümdarın bir anlık gafleti ile işgal edilebilen ve ancak “cihadı ekber: büyük cihat denilen savaşla ayakta durabilen muhteşem bir ülkeye benzer Kalp bu ülkenin hükümdarı gibidir, görülen ve görülmeyen askerleri vardır Görülebilen askerleri el, ayak, göz, kulak gibi organlardır Bu organların tamamı kalbin emrinde ve hizmetindedirler Kalp bu organları istediği şekilde yönlendirir Zaten bütün bu azalar, özellikleri gereği kalbe itaat etmeye mecburdurlar, asla muhalefet ve isyan etmezler

İnsanın mümin, inkârcı veya münafık olması önce kalple başlar Sonra organlarda fikir ve eylem olarak ortaya çıkar Mesela kalp, göze bakmasını, ayağa adım atmasını, dile konuşmasını emrettiği zaman, bu azalar asla ona karşı gelemezler Vücutta bulunan diğer bütün azalar böyledir

Tabiîn’in büyüklerinden Kâ’bu’lAhbar rha şöyle anlatmıştır:

“Hz Aişe ranha’nın ziyaretine gittim Ona dedim ki:

– Göz insana yol gösterir Kulak tehlikeleri duyurur Dil, tercümanlık eder Eller kanat vazifesini görür Ayaklar da posta hizmetini yerine getirirler Kalp ise hükümdardır Şayet hükümdar olan kalp huzurlu olursa emrinde bulunan askerleri de huzur içinde olur Şayet huzurlu değilse emrindekiler de huzursuz olur

Beni dinleyen Hz Aişe ranha buyurdu ki:

– Evet, Hz Peygamber sav’in de böyle söylediğini işittim (Ebu Nuaym, Hilyetü’lEvliya)

Hayır da şer de orada

Kalp hayır ve şerrin kaynağı ve merkezidir Melekût alemini temaşa edecek, ilahî feyz ve ilhama muhatap olacak kadar imanlı ve bilgili, diğer taraftan şer güçlerin kandırmalarına, şeytanın vesvesesine kapılarını açacak kadar da gafil ve cahil bir sultandır Yücelik de düşüklük de onun yaradılışında vardır Yani melekî tasarruflar kadar şeytanî müdahalelere de açıktır Dolayısıyla bir ömür boyu bu ulvî tecelli ve şeytanî temayüllerle çalkalanır durur Her hükümdar gibi o da hem azimli ve kararlı hem de değişken ve kararsızdır

Her sultan gibi, kalbin görevi beden ülkesini huzur ve refaha kavuşturmaktır Kalp, nefse karşı mücadele ederek manevi varlığı mâsivâdan, yani Allah’ın dışındaki şeylerden korur Çünkü kalp nazargâhi ilâhîdir Kalp haremine O’ndan başka sokulmaması gerekir

İşte bu yönüyle kalp bir hazinedir Şeytan bu hazineye girmek isteyen bir hırsızdır Bu değerli hazineyi hırsızdan korumak, kapılarını sağlamlaştırmak ve gediklerini kapatmakla mümkündür

Şeytanın kalbe girmesi, kalbin Allah’tan gafil ve zikirden uzak olmasındandır

Kalp, zikre döndüğü zaman, şeytan geri çekilir Unutmamak gerekir ki “Kalpler ancak Allah’ın zikriyle itminan bulur (Ra’d, 28)

Rahmetten Mahrum Olmamak İçin

İmam Gazalî rha hazretleri meşhur “İhyâu Ulumi’dDin adlı eserinde kalp konusunu geniş bir şekilde ele almakta ve kalbin önemine şöyle dikkat çekmektedir:

“İnsanoğlu ancak kalbiyle Allah’ı bilmeye hazırlanabilir Kalbin dışında herhangi bir azasıyla değil O halde Allah’ı bilen, Allah’a yaklaştıran, Allah için çalışan ve Allah için gayrette bulunan, Allah nezdindeki sırları keşfeden kalptir

Diğer azalar ise kalbin yardımcıları, kalbin çalıştırdığı aletlerdir Efendinin kölesini çalıştırdığı, idarecinin halkını yönettiği ve zenaatkârın aletini çalıştırdığı gibi, kalp de diğer azaları çalıştırmaktadır Allah’tan gayrıdan (mâsivâdan) kurtulmuş bir kalp, Allah nezdinde makbul olandır Allah’ın dışındaki şeylerle dolan kalp ise, Allah’tan perdelenmiş olur

İnsanoğlu kalbini temizlediği zaman kurtuluşa erişir Kalbini kirlettiği ve gaflete boğduğu zaman isyana sapar ve ilahî rahmetten mahrum olur

KAYNAK: SEMERKAND DERGİSİ Şubat 2011 146SAYI

 
858,498Konular
982,028Mesajlar
30,009Kullanıcılar
hshahzjxhstzSon üye
Üst Alt