Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Bediüzzaman said nursi kimdir?

Bediüzzaman said nursi kimdir?
0
242

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,764
Etkileşim
87
Puan
48
F-D Coin
0
Bediüzzaman Said Nursi Kimdir?

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

Risale-i Nur’un müellifi Bediüzzaman Said Nursi hayatını üç devreye ayırır: Doğumundan Risale-i Nur’u telif etmeye başlama tarihi olan 1926 yılına kadarki hayatını Eski Said, bu tarihten 1950’ye kadar olan kısmını Yeni Said, 1950’den sonraki hayatını da Üçüncü Said diye adlandırır. Ancak bu ayırım fikri bir değişiklikten ziyade bir metod ve tarz değişikliğidir. Her üç dönemde de dine ve imana hizmet yönünde zamanın ve zeminin durumuna göre değişik metodlar uygular.

Bediüzzaman Said Nursi, 1878 yılında Bitlis’in Hizan Kazasına bağlı İsparit Nahiyesinin Nurs Köyünde dünyaya geldi.

Öğrenim hayatına dokuz yaşında Tağ Köyündeki medresede başladı. Eğitim hayatı çok hareketli geçti. Kendine uygun medrese arayışıyla yaşadığı bölgede bir çok medreselerde kısa sürelerle bulundu. Bu arayış yaklaşık üç yıl sürdü. Bu dönem içerisinde, Kur’an-ı Kerimi hatmedip, medrese usulünün başlangıç kitaplarını okudu. Fakat öğrenim hayatının en önemli kısmı Doğubeyazıt’ta geçirdiği üç aylık dönemdir ki, bu dönemde, Şeyh Mehmet Celali’den ders aldı ve medrese eğitiminin temel kitaplarından olan seksenden fazla kitabı tahkik etti ve icazet alarak Doğubeyazıt’tan ayrıldı.

Daha sonra Bitlis’e giden Said Nursi, o dönem medrese alimleri arasında gelenek olan ilmi tartışmalara katıldı. Bu ilmi münazaralardaki üstün başarıları, zekası ve hafızasıyla herkesin takdirini kazandı. Bu tartışmalar sonunda on üç yaşındayken aldığı icazetini kabul ettirip, ilmi rüştünü ispat etti ve ‘Bediüzzaman’ diye anılmaya başlandı.

Genç alimin ününü duyan Van Valisi Hasan Paşa onu Van’a davet etti. Van’da uzun süre kaldı ve araştırmalarına devam etti. Hasan Paşa’nın yerine tayin olan Tahir Paşa’nın geniş kütüphanesinde fen ilimlerine dair kitapları inceleme imkanı bularak fizik, kimya, coğrafya, astronomi ve felsefe ile ilgilendi.

Van’da bulunduğu yıllar Said Nursi’nin düşünce dünyasında önemli oluşumların meydana geldiği dönemdir. Bir gazetede okuduğu İngiliz Sömürgeler Bakanı Gladstone’un Kur’an’ın yok edilmesi veya Müslümanların Kur’an’dan soğutulması gerektiğine dair sözü Bediüzzaman’ı derinden etkiledi ve daha sonraki hayatını Kur’an’ın anlaşılmasına adadı.

Doğunun en önemli problemlerinden olan öğrenim ihtiyacının giderilmesi için Doğu’da fen ilimleriyle medrese ilimlerinin birlikte okutulacağı bir üniversite kurulması gerektiğini düşünen Üstad Said Nursi, bu fikrini hükümete iletmek ve böyle bir projeyi gerçekleştirmek için gerekli teşebbüslerde bulunmak amacıyla 1907’de İstanbul’a gitti. Malta’da (Fatih/İstanbul) Şekerci Handa kalırken, İstanbul’un ileri gelen alimleriyle görüşmeler yapan Üstad Said Nursi, kapısına “Burada her soruya cevap verilir ancak soru sorulmaz” diye yazarak sarayın, ilim çevrelerinin ve halkın dikkatini üzerine çekti.

Doğuda kurulmasını istediği üniversiteyle ilgi fikirlerini bir dilekçeyle saraya iletti. Fakat dönemin hükümeti bu ihtiyacın önemini kavrayamadı ve projenin gerçekleşmesi için herhangi bir teşebbüste bulunmadı. Aksine, gerek daha önceki hayatında baskı kabul etmeyen davranışları, gerekse İstanbul’a gelişiyle sergilediği tavırlar sonucunda halkın etrafında toplanmaya başlaması sebebiyle zaten en ufak bir hareketten bile şüphelenen Saray’ın kuşkulanmasına sebep oldu. Saray, onu tımarhaneye gönderdi. Ancak doktorlar “Eğer bu adamda zerre kadar cünun varsa dünyada akıllı adam yoktur.” diye rapor verdi.

O yıllarda İstanbul’un gündemini hürriyet ve meşrutiyet tartışmaları oluşturuyordu. Üstad Said Nursi de bu tartışmalara katıldı ve gazetelerde yayınladığı makaleleriyle hürriyet ve meşrutiyetin İslama aykırı olmadığını bilakis istibdat ve mutlakiyetçi yönetimlerin İslam'a aykırı olduğunu savundu.

Ayrıca, Meşrutiyet’in ilanının üçüncü gününde İstanbul’da meşrutiyete sahip çıkan bir nutuk okudu. Aynı nutku Selanik Hürriyet Meydanında geniş bir halk kitlesi karşısında tekrarladı. Meşrutiyetin getirdiği serbestlik ortamında filizlenen bir çok siyasi oluşuma katıldı ve pek çok siyasi olayın içinde yer aldı.

1909 yılındaki 31 Mart olaylarında karışıklığı önlemek amacıyla konuşmalar yapmasına ve yatıştırıcı rol oynamasına rağmen, tutuklanarak ‘Divan-ı Harp’te idam talebiyle yargılandı ve beraat etti. Bu mahkemedeki müdafaasını daha sonra İki Mektebi Musibetin Şehadetnamesi adıyla yayınladı.

1910 yılında İstanbul’dan ayrılarak Van’a döndü ve yöredeki aşiretleri ziyaret ederek başta meşrutiyet, hürriyet, anayasa, parlamento gibi konular olmak üzere bir çok konuda yöre halkını aydınlatıcı bilgiler verdi. Aynı yıl, bu görüşmeleri özetleyen Münazarat adlı eserini yazdı.

Aynı yılın kışında Şam’da bulunduğu sırada yöredeki alimlerin daveti üzerine Şam Emevi Camii'nde alimlere hitaben İslam dünyasının problemleri hakkında hitapta bulundu. Bu konuşması 1911 yılında Hutbe-i Şamiye adıyla yayınlandı. Şam’dan ayrılarak İstanbul’a gitti ve aynı yıl içerisinde Sultan Reşad’ın, Üsküp’te bir üniversitenin temel atma törenini de içeren Rumeli seyahatine doğu illerini temsilen katıldı.

Balkan savaşları sebebiyle yarım kalan bu projenin Doğuda gerçekleştirilmesi için Padişahı ikna eden Üstad Said Nursi, 1912 yılında İstanbul’dan ayrılarak tekrar Van’a döndü. 1913 yılında ‘Medresetü’z-Zehra’ adını verdiği üniversitenin temelini Van Valisiyle birlikte attı. Ancak Birinci Dünya Savaşı çıkınca öğrencileriyle birlikte cepheye gitti ve uğruna çok çaba sarf ettiği üniversite projesi de savaş sebebiyle yarım kaldı.

Savaş sırasında İşaratü’l-İ’caz isimli tefsir kitabını yazmaya başladı. Bu savaşta pek çok talebesi şehit oldu ve kendisi de 1916’da Ruslara esir düştü. Yaklaşık iki buçuk senelik esaret hayatı Rus ihtilalinin getirdiği karışıklık sırasında firar etmesiyle son buldu. Sibirya, Berlin, Varşova ve Sofya üzerinden 1918’de İstanbul’a geldi.

İstanbul’da kendisine hem ilim çevrelerince, hem de saray çevresince büyük ilgi gösterilmiş ve Darü’l-Hikmeti’l-İslamiye üyeliğine tayin edilmiştir. İstanbul’da bulunduğu yıllarda Nokta, Sünuhat, Lemeat, Katre, Habbe, Zerre, Şemme adlı risalelerini yazdı ve bunlarla birlikte yirmi iki eserini matbaada bastırdı. Baskısı yapılan bu eserler arasında, daha önce yazdığı mantık ilmine ait Kızıl İcaz ve İşaratü’l-İ’caz adlı tefsiri de yer almaktadır.

Takvimler 1920 yılını gösterdiğinde İstanbul İngilizler tarafından işgal ediliyordu. Üstad Said Nursi işgale karşı tepkisini yayınladığı Hutuvat-ı Sitte risalesiyle halkı işgale karşı uyandırmaya çalıştı ve Anadolu hareketini ‘isyan’ olarak niteleyen Şeyhülislam fetvasına karşı bir fetva yayınlayarak Kuva-yı Milliye hareketini destekledi.

İstanbul’daki faaliyetleri sebebiyle hakkında İngilizlerin idam kararı aldığı Said Nursi, Anadoluda ki Büyük Millet Meclisi tarafından ısrarla Ankara’ya davet ediliyordu. Bu davetler sonucunda 19 Kasım 1922’de Ankara’ya geldi ve Mecliste resmi bir törenle karşılandı.

Ancak, vekillerin dine karşı umursamaz tavırları karşısında uyarı için bir beyanname yayınladı. Fakat onun bu çalışmaları, Mustafa Kemal ile tartışmalarına sebep oldu. Vekiller Yunan ordusu karşısında alınan galibiyetin coşkusuyla avunurken o Zeylü-z-Zeyl adlı tabiatçılık ve determinizmi eleştiren Arapça risalesini yayınladı. Bu eserin dışında Hubab ve Zeylü’l-Hubab adlı eserlerini yazdı. Ankara Hükümetince kendisine, milletvekilliği ve Şark umumi vaizliği ve diyanet üyeliği gibi makamlar teklif edildi. Ancak o, bütün bunları kabul etmeyerek, 1923 Mayıs'ında Ankara’dan ayrılarak Van’a gitti.

Van’da Erek Dağı'nda inzivaya çekildi ve ibadetle meşgul oldu. Siyasetin merkezinden kendisine önerilen makamları reddederek bir dağın başına çekilip, siyasetten uzak durup ibadetle meşgul olması Üstad Said Nursi’de yeni bir dönemin işaretlerini veriyordu. Esaret hayatından itibaren başlayan sorgulama sonucunda, Kur’an’ı 20. yüzyıl insanının anlayışına uygun bir tarzda açıklayan Risale-i Nur’un yazıldığı ve kendisinin “Yeni Said Dönemi” diye adlandırdığı yeni bir dönemi ortaya çıktı.

Bu Yeni Said döneminde onu hiç rahat bırakmadılar. 1924 yılında başlayan Şeyh Said isyanı bahane edilerek Ankara Hükümetinin emriyle Erek Dağından alınıp Burdur’a mecburi ikamete gönderildi. Burdur’la başlayan dönemde yalnızlığa mahkum edildi.

Burdur’da Nur’un İlk Kapısı adlı eserini yazdı. Buradan 1926 yılında Isparta’ya gönderilen Üstad Said Nursi, Isparta’da kısa bir süre kaldıktan sonra Eğirdir İlçesi’nin Barla Köyüne mecburi ikamete gönderildi. Barla’daki yaklaşık sekiz yıllık mecburi ikamet hayatı boyunca Sözler, Lem'alar ve Mektubat adlı eserlerin büyük bölümünü yazdı.

Barla döneminde zehirlenme, özel hayatın ihlali ve dostlarıyla görüşmelerin keyfi engellenmesi gibi çeşitli baskı ve zulümlerle rahatsız ettikleri Üstad Said Nursi’yi daha yakından gözleyip, kontrol altında tutmak için Ankara’nın emriyle tekrar Isparta merkezine getirdiler. Said Nursi adından korkanlar onu göz hapsinde tutmakla engellemenin mümkün olamayacağını anlayınca, bu defa onu hapse göndermenin yollarını aramaya başladılar ve 1935 yılında Tesettür Risalesi adlı eserini bahane ederek; gizli örgüt kurmak, rejim aleyhtarlığı yapmak, rejimin temellerini sarsmak ithamlarla Üstad Said Nursi ve talebelerini Eskişehir hapsine gönderdiler.

19 Ağustos 1935 tarihinde verilen kararla bir sene hapis ve Kastamonu’da bir yıllık gözetim altında zorunlu ikamete mahkum edildi. Eskişehir’deki bir yıllık hapis hayatının ardından Kastamonu’ya gönderildi.

Yedi yıl süren Kastamonu hayatında Ayet-ül Kübra, Birinci Şua, İkinci Şua, Yedinci Şua ve Sekizinci Şua adlı eserlerini yazdı. Bu defa da Ayetü’l-Kübra risalesi hakkında açılan davadan dolayı Denizli mahkemesinde yargılandı ve beraat etti. Ancak Ankara hükümetinin talimatıyla Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde zorunlu ikamete tabi tutuldu.

1948 yılında Afyon Ağır Ceza Mahkemesi tarafında hakkında yeniden dava açılan Üstad Said Nursi, 1949 yılında beraat etti. Ancak eserleri müsadere edildi. Müsadere kararının temyiz edilmesi üzerine Afyon Ağır Ceza Mahkemesi 1956 yılında Risale-i Nur’un serbestçe basılması ve dağıtılması yönünde karar verdi. Afyon mahkemesinin beraat kararının ardından yeniden Emirdağ’a döndü.

Üçüncü Said olarak adlandırdığı dönem ise Risale-i Nur’u neşir, yani çoğaltma ve yayma dönemidir. Bu dönem Bediüzzamanın Risale-i Nur’un yayılmasına ve anlaşılmasına yönelik hizmetlere ağırlık verdiği, hizmetin geleceği açısından sosyal hayatla meşgul olduğu bir dönemdir. Bu yıllar bir nebze de olsa rahatlamanın ve hürriyet havasının estiği yıllardır. Muhtelif halk tabakalarına Risale-i Nur hakikatleri duyurulmuş ve özellikle üniversite ortamlarında Risale-i Nur okunmaya başlamıştır.

1952’de Gençlik Rehberi adlı eseri hakkında açılan davaya katılmak üzere İstanbul’a gitti ve bu mahkeme de beraat kararıyla sonuçlandırıldı.

İstanbul’dan Emirdağ’a gitti. Ancak Samsun’da açılan yeni bir dava sebebiyle Samsun’a gitmek için İstanbul’a geldi. Çok yorgun ve hasta olduğu için hastane raporu alarak istinabe yoluyla İstanbul mahkemelerinde ifade verdi. İstinabe Mahkemesinin Samsun’a gönderdiği ifadesi sonunda beraat etti.

İstanbul’dan tekrar Emirdağ’a dönen Said Nursi, oradan Isparta’ya gitti ve ömrünün son dönemlerini, Emirdağ ve İstanbul’a kısa ziyaretlerde bulundu.

1960 yılı Ocak ayında başladığı seyahatinde İstanbul, Ankara, Konya ve Emirdağ’a uğrayarak tekrar Isparta’ya döndü.

20 Mart 1960 yılında hasta olmasına rağmen, kendilerinin ısrarlı isteği sonucunda talebeleri tarafından Urfa’ya götürüldü. Burada hastalığı iyice ağırlaşan Üstad Bediüzzaman, 23 Mart 1960 tarihinde kaldığı otelin mütevazi odasında hakkın rahmetine kavuştu.
 

Similar threads

Bediüzzaman Said Nursi Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünde dünyaya geldi. Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye Reisliği’ne sunduğu özgeçmişine göre doğum tarihi 1878 yılının Ocak-Mart aylarına tekabül eden hicrî 1295’tir (Külliyât, s. 835). Babası yörede sûfî olarak tanınan Mirza, annesi...
Cevaplar
0
Görüntüleme
240
Bediüzzaman Said Nursinin mezarı nerede Bediüzzaman Said Nursi nereye defnedildi Bediüzzaman Said Nursi ’nin 84 takvim hayatı sıkıntılarla geçti Duruşma duruşma, şehir büyük kasaba dolaştırılıp durdu Çoğu işkenceye maruz kaldı Kadir Gecesi ’ne denk gelen 23 Mart 1960 tarihinde Ipekli Palas...
Cevaplar
0
Görüntüleme
111
Bediuzzaman Said Nursi Olum tarifi Bediuzzaman Said Nursi nerede oldu Bediuzzaman Said Nursi nasıl oldu Bediuzzaman Said Nursi nin vefatı Ocak 1960′ta Ankara’ya girmesi polis tarafından engellenen Bediuzzaman buradan Isparta’ya gitmiştir Bu donemde ağır hasta olan 83 yaşındaki Said...
Cevaplar
0
Görüntüleme
91
Said Nursi kimdir? Said Nursi (1873 1960) Said Nursî,23 (Bediüzzaman Said Nursî,4 nüfus kaydında Sait Okur) (d 5 Ocak 12 Mart 18765, Hizan, Bitlis ö 23 Mart 1960, Şanlıurfa) İslam âlimi ve filozofu, Risalei Nur Külliyatı'nın yazarı ve Nur Cemaatinin üstadı Yaşadığı dönemin İslam uleması...
Cevaplar
0
Görüntüleme
86
Said Nursinin Eserleri Said Nursinin Eserleri Nelerdir Kur'an'a hizmeti hayatının gayesi olarak kabul eden alimlerden biri de Bediuzzaman Said Nursi' dir O donemdeki ingiliz parlementosu' nda; '' Kur'an, muslumanların elinde olduğu surece onlara galip gelemeyiz Kur'an'ı mutlaka...
Cevaplar
0
Görüntüleme
75
858,498Konular
982,048Mesajlar
30,026Kullanıcılar
ichramalllSon üye
Üst Alt