Bek Bİn BatÛ BEK BİN BATÛ Irak'ta yetişen evliyâdan İsmi, Bekâ bin Batû Irâkî'dir Sıddîkûn denilen evliyânın önde gelenlerindendir Doğum yeri ve târihi belli değildir Hayâtı hakkında kaynaklarda artı bir data yoktur NehrülMülk köylerinden Nânbûs'ta yaşadı 1158 (H553) senesi civârında, orada vefât etti Kabri bilinmekte ve ziyâret edilmektedir Bekâ bin Batû, şaşırtıcı kerâmetler ve üstünlükler sâhibi, derecesi fazla yüksek bir zât idi Evliyânın sultânı Seyyid Abdülkâdiri Geylânî bu zâtı fazla över ve kendisinden derin saygı ile bahsederdi Bekâ bin Batû hazretleri, bir gün deniz sâhilinde oturuyordu Bulunduğu yere yakın, sâhilden bir gemi geçiyordu İçinde askerler ve halktan bir grup, bir yere gidiyordu Gemide yer alan bâzı kimseler içki içip eğleniyorlar ve yolcuları rahatsız ediyorlardı Bekâ hazretleri karada idi Fakat, keşf hâli ile onların yaptıklarını anlayıp üzülüyor, rahatsız oluyordu Denizin kenarından geminin kaptanına seslendi Allah'tan kork!buyurdu ve bâzı nasîhatlerde bulundu O azgın kimseler, buna iltifât etmediler Buna daha çok üzülen Bekâ hazretleri, hemen suya emredip; Ey üzerindeki gemiyi taşıyan deniz!O günâhkârları içine al!buyurdu Anında denizin suları yükseldi Dalgalar çoğaldı Gemi batmaya başladı Gemidekiler feryâd ediyorlardı Bekâ hazretleri, Allahü teâlânın izni ile su üzerinde yürüye yürüye, batmakta olan geminin yanına geldi Gemidekiler, yaptıklarına pişman olduklarını, pişmanlık ettiklerini açıkladılar Bekâ hazretleri su üzerinde namaz kılıp, daha sonra Allahü teâlâya duâ etti Daha duâsını bitirmeden su sâkinleşti, dalgalar durdu ve gemidekiler kurtuldu Bu kimseler, bu hâdise ile Bekâ hazretlerinin büyüklüğünü anladılar Kendisini sık sık ziyâret edip, sohbetlerinde bulundular Zamânında yer alan fıkıh âlimlerinden üçü, bir akşam Bekâ bin Batû hazretlerini ziyârete geldiler Yatsı namazını onun arkasında kıldılar Namazdaki kırâatini, okumasını, arzu ettikleri gibi bulmadılar Sûi zânda bulunup, hakkında kötü şeyler düşündüler O gece, Bekâ bin Batû hazretlerinin talebelerinin yanında misâfir olarak kaldılar Üçü de o gece ihtilâm oldu Yakında yer alan nehirde gusletmek için, tekkenin kapısından çıktılar Nehre indiler Guslediyorlardı üstelik baktılar ancak, büyük bir arslan gelip bunların elbiselerinin üstüne yattı Soğuğun da çok şiddetli olduğu bir geceydi Donacaklarını tamamen anlamışlardı ama, tam o sırada Bekâ hazretleri tekkeden çıktı Arslan onu görünce anında yanında koştu Yüzünü ayaklarına sürmeye başladı O kimseler bu hâli görünce kabahatlerini anlayıp, pişmanlık ve istigfâr ettiler Bekâ hazretleri hakkında yanlış düşündüklerini anladılar Onun bu kerâmetini görür görmez, ona olan sûi zanları muhabbete dönüştü Bundan sonradan kendisini çok sevdiler Allahü teâlânın velî kullarından birisi hakkında sâdece kalpten yanlış düşünen kimseye, büyük bir arslan musallat olursa, evliyâya açıktan muhâlefet ve düşmanlık edenlerin hâllerinin ne değin tehlikeli olduğunu düşünmelidir dediler Seyyid Abdülkâdiri Geylânî hazretleri, Bekâ bin Batû'yu fazla sever, kendisini medheder ve; Diğer evliyâya bahşedilen derecelerin, yüksekliklerin tümü ölçü ile verildi Lakin Bekâ bin Batû bundan müstesnâ Ona verilenlerin tümü sayısız, ölçüsüz verildibuyururdu Bekâ bin Batû hazretleri buyururdu ama: Fakr hâli odur ama, kalbden Allahü teâlâdan diğer her şey ile olan tahvil koparılmalı, dünyâ sevgileri oraya girmemelidir Böyle bir sevgisi varsa, silmeli, çünkü bu sevgi, çoğu meşgûliyyetler çıkarır Evliyâlık yolunda bulunmaya mâni olan sebebler meydana çıkarsa ve herhangi bir kimsenin kalbi, o maddî ve geçici mülklere bağlanırsa, o kimse bu yolda bulunamaz Kalpten, mülk sevgilerinin bölünmüş olduğunun alâmeti, hiçbir hâlde kulda bir değişim olmamasıdır Yâni bir kalpte dünyâ muhabbetinin bulunup bulunmadığının alâmeti, bir şeyin olması ile olmaması aralarında fark bulunmamasıdır Bu şeylerin varlığı veya yokluğu onda değiştirme yapmamalıdır Mülklerin varlığı onu şımartmamalı, yokluğu ise onu harekete geçirmemelidir Hal böyle olunca, hiçbir tehlikeli hâl ona etki etmez Hattâ bunun hâli böylece olur ama, bir mülke sâhib ise, onun hâli, mülkü değil gibi olur Şâyet bir mülke sâhip yok ise, onun hâli, sanki dünyâya sâhipmiş gibi olur Görenler böyle hissederler Böyle bir kimse, dünyâ ve âhirette kendisi için bir makam görmez Hâline bakar ve kendini bir şey görmeyen, bir talepte bulunmayan kimseye benzetir Kulun, Allahü teâlâya kavuşmak yolunda bulunması, yukarıda bildirilen bu sıfatların hakîkatine vardıktan daha sonra başlar İşte bu hâllerin sâhipleri, yüksek derece ve makam sâhibidirlerKendisinden alt derecede olan birinin nasîhatini kabûllenmek, yüksek derecelerden birine sâhib olmaya işârettirBir kalp, insanları kötülükten çekmek ve onlara fayda sağlamak için çırpınmıyorsa, o kalp virânedirNefsine karşı Allahü teâlâdan destek istemeyen kimse, nefsine yenilip mağlûb olur Bir kimse, evliyâlık yolunun bidâyetinde (başlangıcında) bu yolda bulunanların edebleri ile edeblenmezse, onun bu yolda nihâyete varması nasıl düşünülebilirHEPSI PİŞMÂN OLDULAR İsmi Bekâ bin Batû, Irak'ta yetişmiştir, Bin yüz elli sekizde, orada vefât etmiştir Seyyid Abdülkâdiri Geylânî hazretleri, Bu zâtı çok sever ve medhederdi ekseri Bir gün de buyurdu ancak: Mânevî yükseklikler, Her velîye ölçülü, olmuştur her zaman müyesser Bekâ bin Batû ise, bunlardan müstesnâdır, Onun nîmetlerine, yoktur ölçü ve hudut Bu zât bir gün sâhile, inmiş dinleniyordu, O sırada uzak, bir gemi geçiyordu, Bâzısı içki içip ve nâralar atarak, Rahatsız ederlerdi, herkesi böyle nâhak Bekâ bin Batû ise, uzak firâsetle, Buna vâkıf oldu ve kederlendi gâyetle Denizin kıyısından, seslendi ki: Ey kaptan! Sustur şu insanları, korkmaz mısın Allah'tan?Bekâ hazretlerinin, sesini cenâbı Yargı, İşittirdi kaptana, olsa da hayli uzak Lâkin o edepsizler, yeniden devâm edince; Allah dostu bu velî, gadablandı bir nice Buyurdu ki: Ey deniz, izni ile Allah'ın, İçine al hepsini, şu âsi insanlarınYükselmeye başladı, o an deniz suları, Birden ölüm korkusu, sardı o insanları Dalgalardan o gemi, yüz tutunca batmaya, Başladı o insanlar, feryâdü figanlara Lâkin hazreti Bekâ, etti tekrar acıma, Onların bu hâline, acıdı tekrar gâyet Denizden yürüyerek, o geminin yanına, Gidince, o halk, hayretle baktı ona Hatâlarını bilip, tümü tövbe ettiler, Bekâ hazretlerinden, fazla özür dilediler O ise su üstünde, kılarak önce namaz, Kurtulmaları için, eyledi duâ, niyâz Dedi: Pişmân oldular, bu kullar yâ İlâhî, Onları boğulmaktan, halâs eyle sen zekaDuâ bitmemişti fakat, dalga durdu âniden, Gemideki millet, kurtuldular ölümden demin alkol içip, nâra atarken hepsi, Oldular bu velînin, hâlis bir talebesi Bir gün nasîhat edip, buyurdu: Ey ırk! Kalpten dünyâ sevgisi, oysa sohbetle çıkar, Yâni kim bu sevgiyi, etmişse kalpten ihraç, O zâtın sohbetidir, bu derde esas ilâç Onların bir sohbeti, kalp derdine devâdır, Onların sözlerinde, rabbânî etki vardır O zâtlardan birine, rastlarsa biri eğer, Kalbine girmek için, göstersin türlü hüner Çünkü o büyük zâtlar, dostudurlar Allah'ın, Onlar sevilmedikçe, kurtuluş zordur yârın Kimin fakat yeri vardır, o zâtların kalbinde, Kurtulur Cehennem'den, âhiret âlemindeBu büyük evliyânın, hürmetine İlâhî, Onların sevgisini, ihsân et bize zeka 1) Câmiu KerâmâtilEvliyâ; c1, s367 2) TabakâtülKübrâ; c1, s147 3) KalâidülCevâhir; s105 4) NesâyimülMehabbe; s349 5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c6, s141