Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Ben Nicin Peygambere Inanayim?

Ben Nicin Peygambere Inanayim?

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Ben Niçin Peygambere İnanayım?
Ölmüş Hem de öleli 1400 yıl olmuş Yaşarken aklı başında olan insanlardan pek çok kişi ona inanmamıştı Karşı çıkmıştı Hatta savaşmışlardı bile onunla Şimdi ben tarihi bir şahsiyetin peygamberliğini tasdik edersem bu ne anlama gelecektir? Ebu Leheb, Ebu Cehil, Velid Bin Mugire gibi Mekke’nin hem kodaman hem bilgili, kültürlü hem de zeki insanlarından daha mı doğru düşünmüş olacağım bu konuda?

Peygambere iman bir zekâ, bilgi, kültür işi olsaydı bu devirde herkesin ona inanması gerekirdi Çünkü çağımızda insanlar gördükleri eğitim sayesinde hem zekâlarını geliştirmişler hem de çok bilgili ve kültürlüler Peygamberimiz (sas) zamanında ise pek az insan okuma yazma biliyordu Onlar da aldıkları özel bir eğitimle bunu elde ediyorlardı Peygamberimiz (sas) ve pek çok sahabe, ne okula gitmişler ne de okuma yazama biliyorlardı

Peygambere iman bir bilgi ve kültür, zekâ işi olsaydı bu dine önce Yahudiler girerdi Hâlbuki Medine’de pek az Yahudi bu dine girdi Ekseriyeti düşman kesildi Oysa Kuranı Kerim’in ifadesiyle onlar peygamberimizi (sas) kendi öz evlatlarından daha yakin bir şekilde tanıyorlardı (bk Bakara suresi, 146)

Peygambere iman bir zorunluluktur Evrenin yasaları, insanın ruhsal yapısı insanı buna zorlamaktadır Aslında ruhsal düzeyde her insan peygambere iman kabiliyetiyle donatılmıştır İnsanın peygamberlere inanmaması evrenin gerçekliğine ve kendi doğasına aykırı düşmektedir Asıl şaşılacak şey, insanların peygamberleri inkâr etmeleridir

Evrensel olgular, insanların peygamberlere inanmasını gerekli kılmaktadır Yeryüzünün en büyük fenomeni güneştir İnsanlık tarihi boyunca binlerce insan topluluğu, kabile, millet ona taptı Hâlbuki o bir ilah değildi Kuranı Kerim’in tabiriyle o bir ayetti Yüce Allah’ın pek çok güzel ismi onda tecelli etmektedir: ElAzim, ElAliyy, EnNur, ElKadir, ElKerim, ErRahman… Ay da Allah’ın (cc) güneşten sonra en büyük bir başka ayetidir Ay, ışığını güneşten alması dolayısıyla inanç dünyasında peygamberleri karşılar Peygamberler Allah’tan (cc) aldıkları nuru (vahyi) insanlara ulaştırırlar Cehalet karanlığında onlar insanları aydınlığa çıkarırlar Onların nuru kendilerinden değildir, Allah’tandır İnsanlar ister bu bilgilerin farkında olsun isterse olmasın ruhsal dünyalarında bu bilgi doğuştan itibaren vardır İnsanlar rüyalarında dünyadaki fenomenleri anlamlarına uygun olarak görürler Ama uyanınca bunları bilmezler Örneğin insan rüyasında inek görür, bunun ne anlama geldiğini uyanınca rüya tabirinden öğrenir Hâlbuki ruhsal dünyası rüya tabirinin bildirdiği bütün bilgilere daha önceden en üst düzeyde sahipti Bunun için rüyada ilgili anlamla onu görmüştü Ama bunun bilincinde değildi Bunun gibi ruhsal evrende inanç dünyasında Cenabı Allah’ı temsil eden güneş ile aynı şekilde peygamberleri temsil eden ay, gerçek birer fenomen olarak iman esaslarını adeta evrensel bir dille her bir insana haykırmaktadır

Hz Ebuzer (ra) peygamberimize (sas) ilk iman eden sahabelerdendir İslamiyet’ten önce de İslam’a yakın bir inanca sahipti Adeta İslam dininin arayışı içerisindeydi Hz Ebubekir’le (ra) arasındaki şu konuşma güneşin inanç dünyasında taşıdığı sembolik dile açıklık getirmesi açısından ilginçtir:

‘Bir gün Hz Ebubekir (ra) peygamberin (sas) huzurunda bulundukları sırada kendisine: ‘Ebuzer,’ dedi ‘Cahiliye döneminde herhangi bir şeyi tanrı olarak tanır mıydın?’ ‘Tabii,’ diye cevap verdi ‘Hatırladığım kadarı ile güneş ile birlikte kalkar ve harareti beni etkileyinceye kadar dua edip durur, etkileyence de kesilmiş ağaç gibi düşerdim’ Hz Ebubekir, ‘Peki ne tarafa yönelirdin?’ diye sorunca şöyle cevap verdi: ’Bilmem, sadece Allah’ın beni yönelttiği tarafa…’

İnançsız insanlar çok zeki, bilgili, kültürlü olabilirler Ama evreninin inanç dünyası açısından şiirsel (sanatsal) diline kulaklarını tıkadıkları için güneşle ayın neyi temsil ettiklerini bilemezler Oysa peygambere uyan ve insanların köle, ayak takımı diye küçümsediği Mekke’deki ilk Müslümanlar’ın büyük çoğunluğu, görünüşte bilgi, kültür ve zekâca inançsızlardan zayıftılar, ama onlar evrenin inanç dünyası açısından sunduğu bu tür mesajlarını dosdoğru algılayabiliyorlardı Bu sayede peygamberimize (sas) hemen iman etmişlerdi Bu inançlarında o kadar sebatkâr idiler ki, her türlü işkenceye rağmen de ondan asla taviz vermiyorlardı Çünkü iman, özellikle peygambere iman bir zekâ, kültür, bilgi işi değil, günahlardan uzak durma meselesidir Yani günahla kirlenen bir nefis evrenin inanç dünyası açısından sunduğu tebliği, mesajları algılayamaz Günahlar buna mani olur Onun zekâsının, bilgisinin, kültürünün önünde günahları adeta bir sis tabakası gibi hak dine girmesinde, hususiyle peygambere iman etmesinde engelleyici bir rol oynar Böyle birisi hemen inkâr yolunu tutar İman etmesi için günahlarına tövbe etmesi gerekir Günahlar, inançsız insanı inkârla kendisini savunmaya iter Bu, bir kişinin suç işleyip de bundan kurtulmak için işlediği suçu kabul etmemesine benzer Peygamberleri inkâr eden insanların zekâlarında, bilgi ve kültürlerinde bir problem yokken özel hayatlarında peygamberlere iman etmeyi engelleyen büyük bir günah veya günahlar, hatta zulümler söz konusu olabilir Nitekim onlarca Kuranı Kerim ayeti bu sözlerimizi doğrulamaktadır Ama zulme uğrayan, nispeten daha az günahı olan kişiler zekâ, bilgi, kültür açısından aşağı tabakadan da olsalar bile evrenin inanç dünyası açısından sunduğu mesajları eksiksiz, dosdoğru algılayabilmektedirler Bu sayede peygamberimizin (sas) tebliğine hemen olumlu cevap verebilmektedirler Ömründe bir kere bile yalan söylemeyen, yoksulları ve yetimleri koruyup gözeten, kavmi tarafından güvenilir kişi diye adlandırılan birisi (Muhammed’ülEmin), Allah (cc) hakkında nasıl yalan konuşabilir? Bana vahiy geliyor diye insanları nasıl kandırabilir? Böyleleri hemen onun gerçek bir peygamber olduğunu kavrarlar ve zerre kadar da onun peygamberliğinden şüphe duymazlar

Peygamberlerin hak olduğuna dair ikinci delil, insanın doğasından gelir Bu, rüyalardır Tabii konumuza giren rüyalar, hak olanlarıdır Bilindiği üzere rüyalar üç kısma ayrılır Bunlar: Şeytani rüya, nefsanî rüya, hak rüya olmak üzere Hak rüyaların özelliği, olduğu gibi çıkmasıdır Yani bu rüyalar gelecekten haber verirler Rüyayı gören kişi, bir zaman sonra bunların gerçekleştiğini görür Bu rüyalar tamamen gerçek olan sahnelerden olabileceği gibi sembollerden de meydana gelebilir Ama ayırıcı özelliği, geleceği haber vermesidir Gelecek, gayptır Gayp, bilinmeyen demektir Bilinmeyenden haber veren, yüce Allah’tır Peygamberlere indirilen vahiy de böyledir Vahiyde bilinmeyenden haberler yoğunluktadır Geleceğe dönük haberler, özellikle ölüm ötesi yaşam vahyin en temel bilgileridir Bu açıdan vahiy ile hak rüyalar doğaları gereği bazı noktalarda birbirine benzerler Hak rüyayı gören kişi, tıpkı bir peygamber gibi gayptan bilgi almaktadır Onun için peygamberimiz (sas) ‘Hak rüya, peygamberliğin 46’da bir parçasıdır’ diye buyurmuşlardır Çünkü hak rüyayı gören kişi bu delille vahyi hiç itirazsız kabul edebilir Bu noktada şöyle bir itiraz varit olabilir Ama hak rüyayı herkes göremiyor ki? Doğru, herkes göremiyor Ama ömründe bir kere de olsa gören pek çok kişi var Ayrıca belirtmek gerekir ki, ömründe bir defa da olsa pek çok kişi böyle bir rüyadan yoksun kalabiliyor Ama böyleleri de yakınlarından, tanıdıklarından, eş dostlarından pek çok kişinin böyle bir rüya gördüğüne dair görmüşçesine bir kanaate sahip olabiliyorlar Kısacası hak rüyalardan yoksun olsak bile pek çok kişinin şahadeti ile bunların gerçekliğine inanmaktayız Hak rüyaların varlığı, peygamberlik kurumunun en büyük kanıtlarından birisidir

Peygamberimizin (sas) hak oluşunu sadece bu iki delil, yani evrensel kanunlar ile insan doğası ispat etmiyor Peygamberimizin (sas) peygamberliğinin en büyük delili Kuranı Kerim’dir Kuranı Kerim her yönü ile bir mucizedir Peygamberimizin (sas) peygamberliğine sınırsız delillerle işaretlerde bulunur

Kuranı Kerim’in okumasını, anlamını bilmeyen insanlar, namaz kılan, bu kitabı okuyan, onun kelimeleri ile zikir yapan insanların yüzlerine şöyle bir baksın Göreceklerdir ki, bu insanların üzerlerinde bir ruhaniyet vardır Nur Allah’ın hediyesi olarak genellikle bu yüzlere sunulmuştur Elbette bu sözümüz Kuran’ı Kerim’den habersiz kişileredir Kuranı Kerim’in mucizesi en çok mesajlarında görünür O gerek insanları gerekse toplumları hem dünyada hem ahrette kurtuluşa çağırmaktadır Sözün özü peygamberimizin (sas) hak oluşunun en büyük kanıtı, kıyamete kadar sürecek delili, Kuranı Kerim’dir

Peygamberimizin (sas) hayat hikâyesi de onun peygamberliğinin hak oluşuna delil binlerce iz taşımaktadır Hele mucizeleri asla küçük görmemelidir Onları tabiat kanuna aykırı diye ret etmemelidir Çünkü bu mucizeler hak olmasaydı, peygambere karşı çıkan insanlar tarafından daha o zamanda yalanlanırdı Ayrıca binlerce sahabe hadislerde söz birliği etmişçesine değişik kanallarla bunları rivayet etmezlerdi

Allah (cc) her birimize peygamberimize (sas) gereği gibi iman etmeyi ve zor günlerde onun şefaatlerini nasip eylesin Âmin


Alintidir
 

Similar threads

Salâvat, Salâvatı Şerife, Salât u Selam, Peygambere Salâvatın Önemi, Faziletleri Bu dünyadaki bütün Müslümanlar doğal olarak peygamberimiz (sas) ile görüşmek, konuşmak isterler Hatta onun yaşadığı devirde de hayatlarını birlikte yaşamak gönüllerinden geçebilir İşte salâvat bu işlevi bir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
137
Kuranı Kerim’i Okuma ve Anlama Kuranı Kerim Allah’ın (cc) ezeli ve ebedi sözüdür Yaratılmamıştır Yani aslı, ruhu, özü mahlûk değildir Eğer insanlar onun mahlûk olduğuna inansalar yoldan saparlardı Çünkü sonuçta dünyadaki her şey yaratılmıştır Birer mahlûktur Mahlûk olan şeylerde imtihan gereği...
Cevaplar
0
Görüntüleme
77
Kuranı Kerim’i Okuma ve Anlama Kuranı Kerim Allah’ın (cc) ezeli ve ebedi sözüdür Yaratılmamıştır Yani aslı, ruhu, özü mahlûk değildir Eğer insanlar onun mahlûk olduğuna inansalar yoldan saparlardı Çünkü sonuçta dünyadaki her şey yaratılmıştır Birer mahlûktur Mahlûk olan şeylerde imtihan gereği...
Cevaplar
0
Görüntüleme
85
Kuranı Kerim Allah (cc) tarafından insanların dünyada ve ahirette saadete ermeleri için indirilmiştir Allah (cc) ve peygamber (sas) bir konuda hüküm vermişse Müslümanların buna itaat etme dışında başka bir seçenekleri yoktur Bu durumu Allah (cc) Kuranı Kerim’de açık olarak şöyle işlemiştir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
71
Bilindiği üzere Efendimiz (sas) Hazretleri’nin adı anıldığında duyan her Müslüman’ın salavat getirmesi ihmal edilmez bir görevi, unutulmaz bir vefa borcudur Nitekim Kuranı Kerim'de şöyle buyurulur: Allah ve melekleri Peygambere salât ederler Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir...
Cevaplar
0
Görüntüleme
78
858,462Konular
981,122Mesajlar
29,532Kullanıcılar
Üst Alt