Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Bey ve Şira (İslamiyyette Alış-Veriş Bilgileri)

Bey ve Şira (İslamiyyette Alış-Veriş Bilgileri)
0
161

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
(Bey’), satmak demekdir (Şirâ), satın almak demekdir Islâmiyyetde bey ve sirâ, iki kisinin mallarını, râzı olarak, birbirlerine (Temlîk) etmeleri, yanî seve seve degisdirmelerine denir ki, türkçesi (Satıs)dır Bir kimse, Zeyde ve Amre, su malımı size bin kurusa satdım dese, yalnız Zeyd kabûl etse, bey sahîh olmaz Gazetelerde, radyolarda yapılan satıs ilânları, bey olmaz Tâlib olanlar gelip, satın alınca, sahîh bey olur Bey ve sirâ ve bütün muâmelât bilgilerini Hanefî mezhebine göre bildirecegim Bir kimseye zarûrî lâzım olan malı ona satmak vâcibdir Bey’in sahîh olması için (Îcâb) ve (Kabûl) denilen tüccarlar arasında âdet olan sözlerin söylenmesi veyâ malların karsılıklı verilmesi lâzımdır Alıcı ve satıcıdan, râzı oldugunu hangisi önce söylerse, buna (Îcâb) denir Ikincisinin sözüne, (Kabûl) denir
(Mal), insanın arzûladıgı, ihtiyâc, yanî lâzım olunca, kullanmak için saklanabilen ayn, yanî madde, cism demekdir Bugday dânesi mal degildir Çünki, kimse saklamaz Hür insan ve hür insanın her parçası, balık ve çekirgeden baska kendiliginden ölmüs hayvân lesi ve kan ve yerinde bulunan toprak ve su mal degildir Sülük ve yerinden alınıp götürülen toprak, su maldır
(Mülk), insanın mâlik oldugu, yanî baskasının rızâsını, iznini almadan kullanmaga hakkı olan seye denir Bu sey, maldır veyâ malın kendi degil, yalnız menfeatidir Bir kimsenin her malı meselâ atı, onun mülküdür Fekat her mülkü, meselâ kirâcının evi, veyâ bir makinayı kullanma hakkı malı degildir
(Mütekavvim mal) yanî (Kıymetli mal), kullanması mubâh ve mümkin olan maldır Müslimânlar için, serâb, domuz ve Besmelesiz kesilen veyâ kesmeden öldürülen hayvân, denizdeki balık (Kıymetli mal) degildirler Bir bugday dânesi kıymetli ise de, mal degildir
Beyin sahîh olması için, iki malın da mütekavvim olması lâzımdır Bir yere götürülmesi mümkin olan mala (menkûl) denir Vakf veyâ mîrî yer üzerindeki agaçlar ve binâlar menkûl kabûl edilir
(Nakd), külçe veyâ meskûk, yanî basılmıs para hâlindeki altın ve gümüslere (Nakd), (Nakdeyn) ve (Nukûd) denir Altını, gümüsü yarıdan fazla olan nukûddan; altını, gümüsü en çok olanına (Ceyyid), dahâ az olanlarına (Züyûf) denir Altın ve gümüs esyâ nakd degildir
Mal, ölçü birimine göre bese ayrılır: Agırlık ile, hacm ile, yüzey birimi ile, uzunluk birimi ile ve sayı ile ölçülenler
(Mekîl), kile ile, ölçek ile, yanî hacm ile ölçülen mal demekdir Bugday, arpa, hurma ve tuz dâimâ mekîldir Dartı ile kullanılmaları, mekîl olmalarını degisdirmez Müsâvî olmaları lâzım oldugu zemân, hacmlarının müsâvî olması lâzım olur
(Mevzûn) veyâ (Veznî), vezn ile, yanî agırlıkla ölçülen mal demekdir Altın ile gümüs, dâimâ veznîdir Bildirdigimiz altı maldan baska seylerin mekîl veyâ mevzûn olmaları, âdete baglıdır Çarsıda, pazarda nasıl ölçülüyorsa, öyle oldugu kabûl edilir
(Kadr), bir satısda kadr bulunması demek, karsılıklı degisdirilen iki malın ikisinin de mekîl veyâ ikisinin de mevzûn olmaları demekdir
(Cins), kullanıldıkları yerler arasında çok fark bulunmıyan seylere ortak olarak verilmis olan ismdir Deve, hayvan sınıfının bir cinsidir Tüylü deve, bu cinsden bir nev’dir Aslı, kaynagı baska olan veyâ kullanıldıgı yer çok farklı olan yâhud baska ism alacak kadar degisdirilmis olan bir mal baska cinsden olur Sıgır eti koyun eti ile, keçi kılı koyun yünü ile ve ekmek un ile baska cinsdendir Keçi eti veyâ sütü ise, koyun eti veyâ sütü ile bir cinsdendir
Mal, (Mislî) ve (Kıyemî) olur Mislî malı telef eden, benzerini öder Kıyemî malı telef eden, kıymetini öder (Mislî), çarsıda aynı evsâfda benzeri bulunan mal olup, fiyâtları baska olmaz Agırlıkla, hacm ile ve uzunlukla ölçülenlerden fabrikada, tezgâhda yapılan seyler ve sayı ile ölçülenlerden aynı büyüklükde olanlar böyledir Yumurta, aynı büyüklükde karpuz, gibi
Altın ve gümüsden baska paralara (Fülûs) denir Bunlar, meselâ baska metalden paralar ve kâgıd liralar, geçer akça iseler, nakd gibi mislîdirler Geçmez iseler veyâ geçer oldukları hâlde, niyyet edilmekle urûz gibi kıyemî olurlar Her iki hâlde de, âdete uyarak, agırlık ile veyâ aded ile, yanî sayarak ölçülürler
(Kıyemî), yanî mislî olmıyan mal, çarsıda benzeri bulunmıyan, bulunsa da fiyâtları farklı olan maldır Uzunlukla ölçülenlerden tarla, elde dokunan kumas, halı ve elbise, ev, dükkân, yazma kitâb, irili ufaklı olan karpuz kıyemîdirler Hayvândan baska, menkûl olan kıyemî mallara, (Urûz) denir Bakır tencere ve baska cins ile karısık mislî mal urûzdur
Mal, (Ayn) ve (Deyn) olarak ikiye ayrılır: Ayn, lügatda madde, cism demekdir Fekat, bey ve sirâ ilminde ayn, belli bir mal demekdir Bey ve sirâda, bir ev, bir at, bir sandalye gibi kıyemî malların belli birer dânesine ve hâzır olup da gösterilenin hepsine veyâ ayrılmıs parçasına, mislî olan mallardan da, hâzır olup gösterilen hepsine veyâ ayrı olarak gösterilen yâhud ayrılmamıs belli mikdâr bir parçasına yâhud hâzır olmayıp, benzerlerinden ayrı ve yalnız olarak bulundugu yeri ve cinsi bildirilen mala, (Ayn) denir Ayrı olarak bulundugu yer, çuval, sandık, oda, ev veyâ sehrdir Buralarda bulunan malı müsterî biliyorsa veyâ ilk üç yerde bulunanı bilmiyor ise de, hep (Ayn) olur Görülen bir yıgın bugday, görülen bir mikdâr para ayndır Bu para semen olunca deyn olur
(Deyn): Satıs ve ödünc verme veyâ baska sebeblerle ödenmesi lâzım olan borcdur Alıs verisde ise, hâzır olmayıp ayrı olarak bulundugu yeri bildirilmiyen her dürlü mala ve hâzır ise de, ayrı olarak gösterilmiyen kıyemî mal parçasına, (Deyn) denir Ödünc alınan karz, deyndir Fekat her deyn, ödünc alınan borc demek degildir
Bir malı (Tayîn etmek) demek, söz kesilirken bu malın ayn olması demekdir (Teayyün etmek) demek, söz kesilirken tayîn edilince, ayn olarak kalmak, deyn hâline dönmemek demekdir Teayyün eden malın kendisini vermek lâzımdır Benzerini, hattâ dahâ iyisini alması için müsterîyi zorlayamaz Rızâsı ile alırsa, yeniden mukâyada satısı yapmıs olurlar Teslîmden önce helâk olursa, bey fâsid olur
Teayyün etmeyen mal helâk olursa, bey fâsid olmaz Çünki, bunun yerine, cinsi, mikdârı ve vasfı aynı olan, benzeri verilebilir
(Ribâ) veyâ (Fâiz), bir satısda kadr varsa veyâ iki mal aynı cins ise, bu satısda fâiz vardır denir Yalnız, altın ve gümüsün, baska veznî bir mal ile degisdirilmesi bundan müstesnâdır Bunun için, herhangi bir malın para karsılıgı satısında fâiz olmaz Fâizin iki sartı veyâ birisi bulunan satısın pesin olması lâzımdır Iki maldan biri veresiye olursa harâm olur Altın ve gümüsün pesin olması, söz kesilince ayrılmadan önce kabz edilmeleri ile olur Baska mallar, teayyün etmekle pesin olurlar Iki maldan yalnız biri ayn olursa da, bey câiz olur Fekat, deyn olanın semen yapılması ve bunun ayrılmadan önce kabz olunması lâzım olur Fâizin iki sartı birlikde bulunursa, pesin olmakla birlikde, iki malın mikdârlarının da müsâvî olması lâzımdır
(Mebî) satılan maldır Mebî tayîn edilir ve tayîn edilince, teayyün eder
(Semen): Mebîe karsılık verilmesi lâzım olan mala, Semen bedel denir Altın ile gümüs semen olarak yaratılmısdır Her ne hâlde olurlarsa olsunlar, dâimâ semendirler Külçe ve para hâlindeki altın ve gümüs ve maden ve kâgıd paralar, tayîn edilince, teayyün etmezler Islenmis esyâ hâlindeki altın ve gümüs ve piyasada geçmiyen maden ve kâgıd paralar ve semen yapılan baska mallar, tayîn edilince teayyün ederler
(Hadîka)nın sonunda diyor ki, (Semen, para tayîn edilince, sahîh olan sözlesmelerde te’ayyün etmez Yanî söz kesilirken tayîn edileni vermek lâzım degildir Misli, benzeri verilebilir Fâsid olan akdlerde ve sarf satısında teayyün eder
Şehrde ve nezrde ve vekîl yapmakda teayyün etmez Emânet, hibe ve sadaka vermekde, sirketde, mudârebe sirketinde ve gasbda te’ayyün eder Mebî her zemân teayyün eder
Bir satısda, söz kesilirken, semenin cinsi söylenmeyip, sonradan, harâm semen verilirse veyâ halâl olan semen söylenip yâhud harâm semen söylenip fekat gösterilmez ve harâm semen verilirse, hepsinde mebî halâl olur Söz kesilirken harâm semen gösterilir ve bu verilirse, satın alınan sey harâm olur, mülki habîs olur Gasb edilen veyâ vedîa olan mal satılınca, tayîn edilmesi lâzım oldugu ve teayyün etdigi için, alınan semen harâm olur Gasb edilen veyâ emânet olan paraya isâret olunup baska halâl para verilirse veyâ halâl semene isâret olunup yâhud isâret olunmayıp, emânet veyâ gasb olunan para verilirse, mebî halâl olur)
Her satısda, söz kesilirken, iki maldan herbiri yâ ayn veyâ deyn olur Bir satısda, mebî’in ve semenin ikisi de deyn olurlarsa, ayrılmadan önce kabz edilseler dahî, bey sahîh olmaz Akd, ya’nî sözlesme bâtıl olur Sarf satısı bundan müstesnâdır
Mebîin ve semenin ayn veyâ deyn olmaları ve kabz edilmeleri bakımından dört dürlü bey vardır:
1 —Mutlak bey: Ayn olan malı, deyn karsılıgı satmakdır Yanî mebîi tayîn etmek lâzımdır Kabz etmek lâzım degildir Semen tayîn edilmez Semen pesin de, veresiye de olabilir Bu satıs meshûr oldugu için, kısaca (Bey) denilmekdedir Bey kelimesi yalnız olarak görüldügü zemân, mutlak bey anlasılmalıdır
2 —Sarf satısı: Nakd hâlindeki veyâ islenmis altını ve gümüsü, birbirleri karsılıgında satmakdır Yanî malın ikisi de semendir Söz kesilirken ikisi de ayn veyâ deyn olabilirler Ayrılmadan önce, ikisinin de kabz edilmeleri lâzımdır
3 —Selem satısı: Semen pesin olup, mebî veresiyedir Semenin, söz kesilirken tayîn ve ayrılmadan önce kabz edilmesi lâzımdır Mebî, tayîn edilmez ve kabz edilmez Mevcûd olmıyan, mülkünde bulunmıyan mebî, selem yolu ile satılır
4 —Mukâyada satısı: Altın ve gümüsden baska, ayn olan bir malı, yine ayn olan mal karsılıgında satmakdır Su iki kile bugdayı, bu yüz yumurta karsılıgında satdım demek böyledir Malları, söz kesilirken tayîn etmek sart olup, kabz etmek sart degildir
Mebîin piyasadaki fiyâtına, degeri (kıymeti) denir Yanî kıymet, o maldan anlayan müsterîlerin verdikleri deger demekdir Kıymete, (Semeni misl) de denir
(Bâyi) ile (Müsterî) arasında uyusulan degerine, (Pazarlık semeni) veyâ (Alıs Semeni) veyâ (Fiyâtı) denir Alıs fiyâtına, tasıma, isçilik ücretleri, vergi gibi masraflar eklenince, (Mâliyyet), ya’nî (Mal olus) fiyâtı denir
Altın ile gümüsden baska esyâdan, mislî olmıyanlar, meselâ elbise, ev, hayvan, tarla, arsa, mutlak beyde dâimâ mebîdirler
Mislî olanlar, altın veyâ gümüs ile veyâ kâgıd para ile degisdirilirken tayîn edilirse, mebî olurlar Meselâ, filân yerdeki su kadar kile bugdayımı, bu kadar altına sana satdım demek gibi Eger tayîn edilmez iseler, yine mebî olurlar Fekat, satıs (Selem) olur Meselâ, su kadar kile bugdayı, bu kadar liraya satın aldım deyince, selem olur
Mislî olanlar, mislî olmıyan, yanî kıyemî mal ile degisdirilirken, tayîn edilirler ise, bunlar da mebî olur ve (Mukâyada satısı) olur Meselâ su atı, bu yıgın bugdaya veyâ bu yıgın bugdayı, su ata satdım demek gibi Mislî mal tayîn edilmezse, iki dürlü olabilir: Mislî mal söylenirken, ismleri sonunda (ya, ile) gibi sözler söyleniyorsa,semen olur Su kuzuyu, on kile bugda(ya) satın aldım gibi Eger söylenmiyorsa, mebî olur ve satıs selem olur Bu kuzu (ile) on kile bugday satın aldım demek gibi
Mislî olan iki mal birbirleri ile degisdirildikleri zemân, ikisi de ayn ise, her ikisi de mebî olur Satıs (Mukâyada) olur Biri tayîn edilirse, satıs (Selem) olur
Yukarıda yazılı dört çesid beyden herbiri altı dürlü olabilir:
(1) — Sahîh bey: Her çesid bey’in sahîh olması için, alıcı ve satıcının aynı kimse olmaması, ya’nî bir kimsenin hem satıcıya, hem alıcıya vekîl olarak kendi kendine satıs yapmaması, akllı olmaları, (Akd) yapılması, yanî birinin (Îcâb), yanî teklîf edip, karsısındakinin, onu, ayrılmadan önce (Kabûl) etmesi, yanî söz kesilmesi, mebîin ve semenin mal olmaları ve mütekavvim olmaları lâzımdır Mebîin, bir felsin itibârî kıymetinden asagı olmaması da lâzım oldugu, (Bahrürrâ’ık)da ve (Dürrülmuhtâr)da (Sarf)dan önce yazılıdır Mutlak beyin sahîh olması için, bu sartlardan baska, mebîin dâimâ, semenin ise fâiz oldugu hâllerde tayîn edilmesi, pazarlık ederken hâzır olmayıp gösterilmiyen mebîin ve semenin mikdârlarının söylenmesi, mebîin mevcûd ve satanın mülkü ve müsterîye teslîmi mümkin olması ve semenin cinsinin belli olması lâzımdır
Her çesid satısda, alıcı ve satıcının bâlig ve hür olmaları ve müslimân olmaları sart degildir Semenin mevcûd olması ve mebîin söz kesilen yerde hâzır olması sart degildir Mebîin ayn olması ve semenin ayn olmaması lâzımdır Tarlanın sınırlarını bildirmek, mikdârı, ölçüsü demekdir Bunlardan biri noksân olunca, bey sahîh olmaz ve harâm olur
Bey sahîh olunca, akd yapıldıgı vakt, semen bâyıin mülkü olur Mebî de müsterînin mülkü olur Mebî sözlesme zemânında bâyıin mülkünde degilse, sonra satın alarak teslîm etse de, bey sahîh olmaz Mülkünde bulunmayıp da, sonra teslîm edecegi mebîi satmak için, (Selem) satısı yapmalı, yâhud sözlesme yapmayıp, semeni emânet almalı, satacagı mal eline geçince, pazarlık ve sözlesme yapmalıdır
(Berâât satısı) ve imâm ve hoca efendilerin evkâfdan alacakları malın satısı ve (Câmekiyye) satısı câiz degildir (Berâât), zekât toplıyan âmillerin köylüden alacakları zekât ve usr cinsini ve mikdârını gösteren senedlerdir Bunlarda yazılı mal, mevcûd degildir Imâm ve hoca efendiler, evkâfda mevcûd haklarını teslîm almadıkca, mâlik olmazlar Ganîmet, Dâri islâma nakl edildikden sonra askerin hakkı olursa da, taksîm edilmeden önce mülk olmaz ve askerin bu hakkını, mülk olmadan önce satması câiz olmaz Câmekiyye, hizmet karsılıgı alacagı ücretin, maâsın çeki, bonosudur Bunları teslîm almadan önce satmak, câiz degildir Ücret, hak edilmis ise de, kabz edilmemis, mülk olmamısdır Hem mülk degildir Hem de deyndir Deyni pesin olarak, borcludan baskasına satmak câiz degildir Veresiye olarak, borcluya da satılamaz
Ibni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh, (Görülmiyen mebîde muhayyerlik)de diyor ki: (Söz kesilirken veyâ dahâ önce görülmiyen mebîin satılması sahîh olur Görülmiyen mebî bir cins ise ve hepsi bir yerde bulunuyorsa, bunu tayîn etmekle, yanî yerini bildirmekle bey câiz olur Böylece mebî’in çok özellikleri tanınmıs olur Anlasılamıyan ufak tefek yerleri de, (Muhayyer olmak)la düzeltilmekdedir)
(Kesfü rümûzi Gurer) de diyor ki: (Beyin câiz olması için, mebîin tayîn edilmesi, yanî kendisine veyâ bulundugu yere isâret edilmesi lâzımdır Mebîin kendisine veyâ bulundugu yere isâret edilmezse, bey sözbirligi ile câiz olmaz O yerde, aynı ismde baska bir malın mebî ile birlikde bulunmaması lâzımdır)
(Cevhere)de diyor ki: (Mutlak beyde söz kesilirken, semenin cins ve mikdârının bildirilmesi ve mebîin tayîn edilmesi lâzımdır Bu ikisi yapılmazsa, yalnız îcâb ve kabûl ile bey sahîh olmaz) Sernblâlî “rahmetullahi teâlâ aleyh (Dürer) hâsiyesinde, muhayyerligi anlatırken diyor ki: (Hâzır ise de, kapalı oldugu için veyâ hâzır olmadıgı için görülmiyen mebîler, isâret edilerek tanıtılmazsa, sözbirligi ile bey câiz olmaz)
Altından ve gümüsden baska ma’denlerden basılmıs paralara, (Fülûs) denir Eskiden, yalnız bakırdan, çesidli agırlıklarda fülûsler kullanılırdı Fülûs, felsler demekdir Bir felse, türkçede mangır, fârisîde (pul) denir Bugünkü pul baskadır Bir felsin agırlıgının bir santigramdan az olduguSemen olarak kullanılan fülûsların itibârî kıymetleri, yanî râyic degerleri, simdi kullanılan kâgıd paralarda oldugu gibi, kendi degerlerinden katkat fazladır ve hep degismekdedir Evvelce yüz felsin, ortalama, bir dirhem gümüs kıymetinde oldugu, Ibni Âbidînin “rahmetullahi teâlâ aleyh fâiz kısmında, (Bezzâziyye) den alarak yazılıdır Ahkâmı islâmiyyede yirmi miskal altın veyâ ikiyüz dirhem gümüs, fakîrlik ile zenginligi ayıran mal mikdârını gösterdigi için, bir miskal agırlıgındaki altın kıymetinin on dirhem agırlıgındaki gümüs kıymetine müsâvî oldugu ve bir altın liranın, bir buçuk miskal agırlıgında oldugu
On dirhemin agırlıgı, yedi miskalin agırlıgı kadar oldugu için, bir miskal altının kıymeti, ahkâmı islâmiyyede yedi miskal gümüsün kıymeti kadardır Bir felsin itibârî kıymeti, simdi bir altın liranın kıymeti olan kâgıd lira adedinin onbesde biri kadar kurus olmakdadır Meselâ, en ucuz altın liranın kıymeti 30000 kâgıd lira ise, bu fülûsün itibârî kıymeti 2000 kurus olur Buna göre 20 liradan asagı olan bir malın satılması câiz olmamakdadır Bu kadar ucuz malın, bir fels degerinde olacak fazla mikdârı için veyâ baska cins mallar ile birlikde tek bir sözlesme yaparak topdan satmak câiz olur
Beyin sahîh olması için, alıcı ve satıcının yalnız akllı olması sartdır dedik Bâlig olan akllı insanın beyi her zemân sahîhdir Bâlig olmıyan akllı çocugun beyi, velîsinin izn vermesi ile sahîh olur Hamza efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh,(Bey ve sirâ risâlesi serhi) 34 sahîfede diyor ki: (23sü budur ki, akllı olmus bir çocuk, seker, meyve gibi kendine yarar sey isterse, ona satmak câiz degildir Çünki, velîsi izn vermemis demekdir Eger tuz, pirinç gibi sey isterse, satmak sahîh olur Çünki, velîsinin izn verdigi anlasılır Bunun izn ile alıs veris etmesi câizdir Çocuk akllı olmamıs ise, velîsinin izni olsa da, alıs veris etmesi sahîh olmaz Velî, babasıdır Baba olmaz ise, babanın vasî etdigidir Bu da olmaz ise, babanın babasıdır Bu da yok ise bunun vasî etdigidir Bu da olmaz ise, kâdîdir veyâ kâdînin yanî hâkimin vasî tayîn etdigi kimsedir Ana ve kardes ve amca velî olmaz Ancak, kâdî veyâ velîlerden biri bunları vasî yaparsa olabilirler Çocuk, yedi yasında akllı olur Oniki yasında olan oglan ve dokuz yasında olan kız, bâlig oldugunu söyleyince kabûl edilir Onbes yasını doldurunca hayz ve menî olmasa da, bâlig sayılırlar Yedi ile onbes arasında iken, akllı çocuk denir)
Mebî, yanî satılık mal yedi dürlü olur:
1 — Hâzır ve ayn olur Satması sahîhdir
2 — Hâzır degildir Fekat ayndır Yanî tayîn edilmisdir ve teslîmi mümkindir Hudûdü bildirilen arsa gibi Satması sahîhdir
3 — Mülkdür Fekat teslîmi mümkin olmaz Firârî hayvânı, gayb olan esyâyı satmak bâtıldır
4 — Teslîmi mümkin, fekat ayn degildir Müsterî tanımaz Fâsiddir Bir sürüden bir koyun satmak gibi Teslîmi mümkin, fekat zararlı olursa yine fâsiddir Evin bir diregini satmak gibi
5 — Bir kimseye ödünc verilmisdir Yalnız ona ve pesin satmak câiz olup, baskasına satmak fâsiddir
6 — Bir kimseye emânet, âriyet, yâhud kirâ veyâ rehn, yâhud sermâye olarak verilmisdir O kimseye satmak câiz ise de, alıp, tekrâr teslîm etmek lâzımdır
7 — Mebî, gasb veyâ sirkat yâhut hıyânet sûreti ile müsterîde bulunur Bu müsterîye satılabilir Ikinci teslîme ihtiyâc yokdur
Semen olan para veyâ mal sekiz dürlüdür:
1 — Külçe hâlinde veyâ islenmis esyâ hâlinde veyâ para olarak kesilmis altın veyâ altın yerine kullanılan ma’den ve kâgıd paralar Bunlar dâimâ semendirler Bunlarla, herhangi bir mal satın alınırken, hiçbir zemân, fâiz olmaz Bey fâsid olabilirO hâlde, para ile yapılan alıs verisde, harâmdan sakınmak için beyin fâsid olmamasına dikkat etmelidir
2 — Külçe hâlinde veyâ islenmis esyâ hâlinde veyâ para olarak kesilmis gümüs veyâ gümüs yerine kullanılan ma’den ve kâgıd paralar, dâimâ semendirler
3 — Ölçek ile hacmi ölçülen seyler Cinsi, mikdârı ve sıfâtı bildirilmek sartı ile bunlarla pesin ve veresiye mal satın almak câizdir
4 — Dartılarak vezni ölçülen seyler Hacmi ölçülenler gibidir
5 — Uzunlugu ölçülen seyler Bunlardan tarla, arsa ve mislî olmıyan kumas ile yalnız pesin olarak mal satın alınır Mislî olan kumas ile veresiye de alınır
6 — Sayılabilen seylerin birbirine benziyenleri mislî mal, hacmi ölçülenler gibidir
7 — Hayvândır Hayvân ile yalnız pesin almak câizdir Hayvân, binâ, tarla, köle gibi kıyemî mallar hiç deyn olamaz Semen ayn olunca, bey, Mukâyada satısı olur Meselâ muayyen bir atı, muayyen bir at ile veyâ muayyen bir halı ile degisdirmek gibi Her iki mal, mebî olur Satıs, (Mukâyada) olur Hayvânın selemde de semen olacagı, Alî Haydar begin Mecelle serhi, 155maddesinde yazılıdır
8 — Binâdır Binâ ile yalnız pesin olarak satın alınabilir Satıs,(Mukâyada) olur Bey, îcâb yanî teklîf ve teklîf olunan yerden ayrılmadan önce yapılan kabûl ile yanî sözlesme ile temâm olur Sözlesme temâm olunca, mebî müsterînin mülkü olur Semenin hepsi veyâ bir kısmı veresiye oldugu zemân, ileride verilecek taksîdleri de, söz kesildigi anda bâyı’in mülkü olur Bunlar, müsterînin bâyıa borcu olur Bunların hepsi, bâyıin zekâtının nisâbına katılır (Îcâb), karsısındakinin anlıyacagı bir lisân ile, satdım, verdim, hediyye etdim gibi, (Kabûl)de, aldım, aynen kabûl etdim, râzı oldum gibi, mâdî, yanî geçmis zemânı bildirecek seklde söylenmelidir Îcâb ve kabûlün ikisi de, o yerde âdet olan kelimelerle ve mâdî seklinde olunca, niyyet etmeleri lâzım degildir Biri mâdî, ikincisi hâl seklinde söylenirse, mâdî seklinde söylenende yine niyyete lüzûm olmaz ve bey sahîh olur Hâl seklinde söyliyenin niyyet etmesi lâzım olur Teklîf eden, kabûlden önce vaz geçebilir veyâ teklîfi degisdirebilir Bâyı al dese, müsterî, aynen aldım veyâ kabûl etdim dese, câiz olur Kabûl edilen seyin, îcâb, yanî teklîf olunanın aynı olması ve mebîin ve semenin temâmının kabûl edilmesi lâzımdır Kabûl îcâba benzemezse, yeni bir îcâb olur Digeri bunu kabûl ederse, ikinci bir sözlesme yapılmıs olur Yalnız bir tarafdan veyâ her iki tarafdan (Teâtî) yanî teslîm etmek ile de akd yapılmıs olur Bâyı, bu malı bin liraya sana satdım dese, müsterî dahî birsey söylemiyerek alsa, câiz olur Yanî bey temâm olur Bâyı malı verse, müsterî parasını verse, hiçbirsey söylemeden câiz olur
Bir kimse, bakkala, otuz liradan üç kilo patates dart dese, bakkal da, bir sey söylemiyerek dartsa, akd yapılmıs olur Yanî bey temâm olur Müsterî bâyıa bes lira verip, bu bugdayı kaça satıyorsun diyip, o da kilesi bir liraya dese, yâhud önce fiyâtını ögrenip, bes lirayı sonra verse, bundan sonra, bana bes kile ver dese, bâyı yarın veririm dese, bey akd edilmis olur Ertesi gün, fiyâtı degisse, bes lira için yine bes kile vermesi lâzım olur Bu koyunun surasından, bana su kadar liralık dart dese veyâ hepsini dart dese, kassâb da dartsa, akd yapılmıs olur Parasını vermesi lâzım olur Fekat, bu koyundan, su kadar kilo dart dese, o da dartsa, müsterî kabz etmedikçe veyâ uzatdıgı kaba koydurmadıkca, akd yapılmıs olmaz Çünki etin her yeri aynı degildir Müsterî muhayyer olur Bu hayvan üzerindeki odun yükü kaçadır dese, on liradır dedikde, evime sür dese, odun eve bosaltılıp semen verilmedikce, bey akd edilmis olmaz Çünki, îcâb ve kabûl sözlesmesi olmadıgı gibi, teâtî, yanî teslîm de yokdur
Bir kimse, yanında bulunmıyan birine malımı satdım dese, isitenlerden biri gidip ona söylese, câiz olmaz Fekat satan ona birini gönderip, o da kabûl etse, bey sahîh olur Gönderilen adama (Resûl) veyâ (Haberci) denir Beyde ciddî söylemek sartdır Saka ile söylenirse câiz olmaz Süâl seklinde teklîf câiz olmaz Su malı bana su kadar liraya satar mısın diyene, bâyı satdım dese, bey, sahîh olmaz Müsterî kabûl etdim dese, sahîh olur Alırım, alıyorum ve satarım, satıyorum gibi mudâri ve hâl seklinde ve emr seklinde söylemekle de, bey sahîh olursa da, söylerken, simdi diye niyyet etmeleri lâzımdır
Îcâb ile kabûl, söz ile oldugu gibi, bir tarafdan veyâ iki tarafdan mektûblasma ile de veyâ adam göndermekle de olur Meselâ, bir kimse, muayyen bir malını, su kadar liraya satdıgını birisine mektûbla bildirse, o da, mektûbu okuyunca, kabûl etdim dese veyâ kabûl etdigini mektûbla bildirse bey sahîh olur Beyde, kirâda, hediyye vermekde ve nikâhda mektûb, söz gibidir Bir kimse, muayyen malı, su kadar liraya satın aldıgını, birisine yazsa, o da okuyunca satdım dese veyâ mektûbla bildirse sahîh olur Mektûb gitmeden veyâ gidip de kabûl edilmeden önce, birinci yazan vaz geçerse, bey bozulur
Bir kimse birisine, falan malını bana su kadar liraya sat diye yazıp, o da, o malı satdım diye cevâb yazsa, bey olmaz Birincisinin kabûl etdim diye tekrâr yazması lâzımdır Bâyı teklîf edince, müsterî, bir kısmını kabûl etse, sahîh olmaz Bâyıin tekrâr, o kısmı verdim demesi veyâ önceden, o kısmın semenini, yanî bedelini ayrıca söylemis olması lâzımdır Ekmek, gazete gibi kıymeti malûm birseyi, bâyı verse, müsteri alsa, birsey söylemeseler, bey sahîh olur
Dellâl yanî komisyoncu, mal sâhibinin izni ile malı kendi satdıgı zemân, komisyon ücretini bâyıdan alır Müsterîden birsey istiyemez Çünki, hakîkatde malı satan kendisidir Burada, tüccârlar arasındaki âdete bakılmaz Eger komisyoncu, bâyı ile müsterî arasında aracılık yapıp, malı bâyı satarsa, komisyon ücretini, âdete göre bâyı veyâ müsterî yâhud her ikisi ortaklasa verirler Satısı teklîf eden, öteki kabûl etmeden önce vaz geçerse veyâ cevâb verilmeden, ikisinden biri kalkıp giderse veyâ bâyı’ vefât etse, îcâb bâtıl olur Bir adam, hem bâyıe, hem de müsterîye vekîl olup da, kendi kendine bey yapamaz Bey ve sirâ, her lisân ile söylenebilir Müsterî, (Filân malını su fiyâta, bana satdın mı?) dese, bâyı de, (Evet) dese, bey sahîh olur ise de, evet yerine, isâret etse, meselâ basını ileri egse, müsterî de aldım dese câiz olmaz Alırım, satarım gibi mudâri fiil söylenince hâl, yanî simdi manâsı düsünülürse câiz olup, istikbâl manâsı düsünülür veyâ manâ düsünülmezse câiz olmaz Alacagım, satacagım gibi söz ile, bey olmaz
Müteaddid malların fiyâtlarını ayrı ayrı bildirip veyâ bildirmeksizin fiyâtların toplamı söylenerek, hepsini satdım demek sahîh ve müsterînin hepsini alması lâzım olur
Bey akd edilince, bâyı ve müsterîden biri, satısdan vaz geçemez Fekat, ikisi birlikde fesh edebilirler Söz kesildikden sonra, orada veyâ dahâ sonra, baska bir söz kesseler, ikincisi kabûl edilir
Sahîh beyde müsterînin mebîe mâlik olması için, teslîm alması sart degildir Bir kimse, baska sehrde bulunan malûm esyâsını, malûm semen ile birisine satdıkdan sonra pismân olsa, müsterîye teslîm etmedigi için beyi bozamaz
Mutlak bey pesin ve mebî hâzır ve müsterî muhayyer degil olsalar bile, mebîi ve tecîli câiz olan semeni, söz keserken, kabz sart degildir Akdden sonra, önce müsterî, pesin olan semeni bâyıa teslîm etmege, sonra bâyı mebîi müsterîye teslîm etmege, öteki de teslîm almaga mecbûr olur Çünki, söz kesildigi zemân, mebî müsterînin mülkü olur Müsterînin izni olmadıkca, baska kimseye teslîm edemez Müsterî pesin parayı temâm teslîm edinciye kadar, bâyı malı vermiyebilir
Pesin satısda, önce, mebîin teslîm edilmesi sart edilirse, bey fâsid olur Mebî hâzır degilse bâyı mebîi hâzırlayıncaya kadar, müsterî semeni vermiyebilir Hattâ, baska sehrdeki bir evi satın alan müsterî, semeni hemen vermege mecbûr olmaz Bâyı veyâ vekîli oraya gidip, evin teslîme hâzır oldugunu müsterîye veyâ müsterînin vekîline gösterir Semeni sonra alabilir
Bâyı üç seyi yapınca, mebîi müsterîye teslîm etmis olur:
1 — Bâyıin veyâ vekîlinin, söz kesildikden sonra (Teslîm etdim) veyâ (Teslîm al) demesi
2 — Mebî müsterînin önünde olup, kolay tesellümüne mâni bulunmamak
3 — Baska maldan ayrı ve baskasının hakkı ile mesgûl edilmemis olmak Bu sartlar bulundukdan sonra, müsterî mebî’i teslîm almaga mecbûr olur Almazsa telef olursa, bâyı ödemez Çabuk bozulan seyleri söz kesilirken teslîm etmek lâzımdır Hemen teslîm edilmezse, bey fâsid olur Müsterî semeni vermeden önce gayb olursa, bâyı iki sâhidle isbât edince, hâkim menkûl olan mebîi satarak, bâyıa semeni verir Müsterînin yeri malûm ise, veyâ mebîi teslîm almıs ise yâhud mebî’ menkûl degil ise, mebî satılamaz Mebî durmakla bozulacak sey ise, bunu bâyı da baskasına satabilir Pesin satısda, müsterî semeni vermeden, bâyıdan iznsiz mebîi alırsa, bâyı geri alabilir Izn ile almıs ise veyâ vedîa, âriyet olarak müsterîde bulunuyorsa, bâyı semeni alıncıya kadar saklamak üzere, mebîi müsterîden alamaz Semeni hemen ister Mebî telef olunca, müsterî teslîm almadan önce telef oldu, bâyı ise, teslîmden sonra telef oldu derlerse, müsterînin sözü kabûl edilir Ikisi de sâhid gösterirse, bâyıın sâhidleri kabûl edilir
(Sevmı sirâ), bâyıın ve müsterînin, mebîa fiyât koymaları demekdir Fiyâtda uyusup, götür, begenirsen al deyip, müsteri de, begenirsem alırım diyerek, götürürken, mebî telef ve zâyı olsa, kıymetini veyâ mislini öder Müsterî birsey söylemeden veyâ bu hayvanı begenirsem, bin liraya alırım deyip, bâyıın cevâb vermeden hayvanı teslîm etmesi ile de olur Teslîm ederken, müsteri tazmîn etmiyecekdir denilse bile, tazmîn eder Müsterî vekîl ise, sâhibi kabûl etmeyip geri götürürken telef olsa, vekîl tazmîn eder Sâhibinin emri ile oldu ise, sonra sâhibinden ister Çünki, sirâ için olan emr, sevmı sirâ için emr olmaz Mebî telef olmayıp, müsterî helâk etmis ise, semenini verir Semende uyusmamıslar ise, bâyıın dedigi semeni öder Semen hiç söylenmemis veyâ yalnız bâyı söyleyip müsterî, satın almak için degil de, incelemek veyâ baskasına göstermek için bâyıin izni ile götürmüs ise, mebî müsterîde emânet olur
Veresiye oldugu söylenilen satısda, önce mebî teslîm edilir Satısda söz kesilirken, mebîin teslîm yerini söylemek sart degildir ve söylemedi ise, söz kesilirken mebî nerede ise orada teslîm edilir Semen tasınacak birsey ise semenin teslîm yerini bildirmek sart olur Mebîin bulundugu yer söylenince, müsterî sonradan, baska sehrde oldugunu duyunca, satısdan vaz geçebilir Mebîi teslîm yerinden kaldırmak müsterîye âiddir
Bey, pesin semen ile câiz oldugu gibi, semenin tecîli, yanî veresiye olması ile de câizdir Tecîl, ancak semen ile mebî aynı cinsden olmadıkları ve ikisi hacm ile veyâ dartarak ölçülmedikleri ve semen ayn olmayıp, deyn oldugu zemân ve muayyen bir vakte kadar olmak sartı ile, câiz olur Ayn olan semen tecîl edilirse, bey fâsid olur Mebî dâimâ ayn oldugu için, mebîin tecîli olamaz Taksîtle beyin sahîh olması için, taksît adedinin ve her taksît ödeme târîhlerinin ve her taksîtde ödenecek semen mikdârlarının belli olmaları lâzımdır
(Dürerülhükkâm) Semen ile mebî’in ikisi de hacm ile ölçüldükleri zemân veyâ ikisi de dartı ile ölçüldükleri zemân yâhud ikisi de aynı cins mal oldukları zemân, satısda fâiz bulunurFâiz bulunan satıslar veresiye olamaz, yanî semen de tecîl edilemez Sözlesmede semenin de pesin olması lâzım olur Deyn olan semenin pesin olması, kabz edilmesi ile olur Ayn olan semen ise, zâten pesin demekdir Aynın kabz edilmesi lâzım olmaz Çünki, aynın tecîli olmaz Mebî tayîn edilmezse, yanî deyn olursa, bey fâsid olur Yalnız selem satısı müstesnâdır Selemde mebî deyn oldugu hâlde, selem câizdir Fekat, selem sartlarına uymak lâzımdır Semenin ve mebîin agırlıkla ölçüldükleri zemân, semenin tecîli câiz olmaz ise de, altın veyâ gümüsün semen olması müstesnâ edilmisdir Bunun için, para ile yapılan mal satıslarında fâiz olmaz Pesin satıs yapıp, semeni sonra te’cîl etmesi de câizdir Falan zemâna tecîl etdim demesi lâzımdır Falan zemânda ver seklinde emr etmekle tecîl olmaz Satısdaki tecîl müddetini, bâyı ve müsterînin bilmesi sartdır Ödeme müddeti, mebîi teslîm târîhinden baslar Hâcılar geldigi, yagmur yagdıgı, gibi iyi belli olmıyan zemânlara tecîl câiz degildir, fâsiddir Meselâ, semenin yarısını pesin,yarısını da, yolcusu geldigi zemân vermek sartı ile satın almak fâsid olur Yolcunun gelecegi günü bildirirse sahîh olur Pesin satısdan sonra yapılan borcun tecîli zemânının iyi belli olması sart degildir Veresiye satısda bâyı vakt gelmeden parayı istiyemez Bunun için müsterînin bir sened veyâ bono yazıp bâyıa vermesi iyi olur Semen belli günlerde taksîdle olup, taksîdlerin biri vaktinde ödenmezse, sonrakilerin hepsi pesin olması sartı ile bey câizdir
Kirâ karsılıgı ve mal telef etmek karsılıgı olan borclar da, iyi belli zemâna tecîl olunabilir ise de, ödünc verme ile olan borc veyâ sarf satısı bedeli ve ölünün borcu tecîl olunamaz Çünki borcun tecîli, aynı cins malın, belli zemânda, veresiye beyi olup, fâiz olur Müsterî vefât ederse, tecîl zemânı beklenmeden mîrâsından borcu hemen ödenir Bâyı ölünce, vârisleri tecîl zemânını beklemege mecbûrdur Veresiye pazarlık edip, zemân bildirilmez ise, tecîl bir ay sayılır Nitekim selemde ve yemînde de bir ay kabûl olunur Veresiye veyâ pesin olmasında, sonradan uyusulmazsa, bâyıin sözü kabûl edilir Yanî pesin oldugu kabûl edilir Tecîl zemânında uyusulmazsa, müsterînin sözü kabûl olunur Istanbulda mal satın alıp, parasını Bursaya gidince gönderirim dese, ödeme günü belli olmadıgı için câiz olmaz
Semenin cinsi söylenmedi ise, söz kesilirken orada kullanılan semen anlasılır Burada, piyasadaki paraların mâliyyeti, yanî hakîkî kıymeti ve revâcı, yanî geçer kıymeti müsâvî ise, bey sahîh olur Müsterî hangi parayı isterse verebilir Geçer kıymetleri farklı ise, en yüksegini verir Geçer kıymetleri aynı olup, mâliyyetleri farklı ise, cinsi, sıfatı söylenemezse, bey fâsid olur
Söz kesilirken, su kadar lira denildi ise, piyasada kullanılan yüzlük veyâ elliliklerden diledigini verir Fekat semenin cinsi söylendi ise, cinsi degisdirilemez Meselâ Hamîd, Resâd, Ingiliz, Cumhûriyyet altını veyâ kâgıd lira denildi ise, o cinsi vermek lâzım olur Degeri degisince, adedini degisdiremez Ödünc ödemek de ve kirâ bedeli de böyle olup aynı cinsden ödemek lâzımdır Ya’nî semenin kendi tayîn edilince, teayyün etmez ise de, cinsi, mikdârı ve vasfı tayîn edilince, bunlar teayyün ederler Maden ve kâgıd paralar (Kesâd) olursa, yanî kıymetden düserse, yanî geçmez olursa, imâmı Ebû Yûsüfe göre pazarlıkdaki, imâmı Muhammede göre, revâcdan kalkdıgı zemândaki kıymeti verilir Imâmı Ebû Yûsüf kavli ile hareket olunur Bâyı, geçer akçadan o kadar parayı almaga mecbûrdur
(Hadîka) sonunda diyor ki, (Bey ve sirâda ve icârede ve ödünc vermekde ve nikâhda altın ve gümüs mikdârını agırlık olarak bildirmek lâzımdır Semen sözlesme zemânında hâzır ise, göstermek yetisir Mikdârını bildirmege lüzûm kalmaz Altının, gümüsün mikdârları agırlık olarak bildirilmezse, sözlesmeleri sahîh olmaz Fâsid olur Tarafeyne göre, yanî Imâmı azama ve imâmı Muhammede göre nass olan yerde urf muteber degildir Lâkin hükûmetler tarafından basılmıs olan altınların ve gümüslerin agırlıkları bellidir Söz kesilirken sayıları söylenince, belli olan agırlıkları kasd olunmakdadır
Eshâbı kirâm ve Tâbiîn, sözlesmelerinde yalnız sayı söylerlerdi Sayı söylemek, agırlık söylemek yerine geçerdi Bunun için, bugün de, söz kesilirken gösterilmiyen altın ve gümüs paralar sayı ile söylenince, agırlıkları düsünülmelidir Böyle düsünülerek yapılan sözlesmeler sahîh olur Bir altının, bir gümüsün kaç gram oldugunu bilmek ve agırlıgın mikdârını düsünmek sart degildir Yeryüzünde, altın ve gümüsden ilk para basan Âdem aleyhisselâmdır Islâmiyyetde ilk para basan hazreti Ömerdir Hicretin onsekizinci senesinde, acem paralarının seklini ve yazısını aynen basdırdı Hazreti Muâviyenin basdırdıgı altınlar üzerinde, elinde kılınç bulunan resm vardı Ilk olarak yuvarlak gümüs parayı, Mekkede Abdüllah bin Zübeyr basdırdı Ondan evvelki paralar, kısa ve kalın parçalar hâlinde idi İslâmiyyetden evvel Mekkede, altın ve gümüs para vardı Agırlıkları, müslimân parasının iki misli idi Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem ve hazreti Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh, bu paraları da kullandılar)
(On dirhemin agırlıgı, yedi miskalin agırlıgı kadar olmakdadır Bir miskal, yirmi kırât agırlıgındadır Dirhemler, önceleri çekirdek seklinde idi Bildigimiz yuvarlak seklde ilk baskı yapan, hazreti Ömerdir sözü meshûrdur (Fetâvâi Zahîriyye)de de böyle yazılıdır)
(Mir’âtülharemeyn)in Mekke kısmında diyor ki, (Belli agırlıkda basılmıs olan altın ve gümüs paralara, (Meskûkât) denir Altın paralara (Dînâr), gümüs paralara (Dirhem) denir Târîhcilerin buldugu en eski meskûkât, eski yûnânlılar zemânında basılandır Eshâbı kirâm zemânında, eski arab meskûkâtı kullanıldıgı gibi, basılmamıs altın ve gümüs parçaları da, dartarak kullanılırdı O zemân, agırlıkları baska üç dürlü dirhem vardı Hazreti Ömer “radıyallahü anh, ortalama agırlıkda baska tek bir dirhem kabûl etdi Kırâtın agırlıgını da degisdirip, dirhemin agırlıgının ondörtde birine bir kırât dedi Yirmi kırâta bir miskâl dedi Hazreti Osmân, hicretin 28senesinde Taberistânda (Hertek) sehrinde, bu hesâb üzere altın ve gümüs basdı Islâm devletlerinin çogu, kendi zemânlarında çesidli paralar basdılar Osmânlılarda ilk zemânlarda Selçuklu sultânlarının paraları kullanıldı Sultân Orhân hân 1329 senesinde ilk Osmânlı parasını basdırmısdır Dahâ sonra çesidli paralar basılmıs ve bu isi düzene koyan çesidli kanûnlar yapılmısdır) Miskâl ve dirhem agırlıkları, Hanefî ve Sâfi’î mezheblerinde baska baskadır Islâm devletleri madenî para kullanmagı tercîh etmislerdir Bunun bir sebebi de tesarruf idi 29 Mart 1986 târîhli Türkiye gazetesinde diyor ki, (Türkiyede tedâvülde bin ton kâgıd lira vardır Bunlar, büyük masraf ile yapılmakdadır Bunları, kullanırken harâb oldukları için, her sene dörtyüz ton tekrâr basılmakdadır Bu büyük masrafdan kurtulabilmek için, hiç olmazsa bir kısmı yerine madenî liralıklar basılması için çalısılmakdadır)
Semen, para olmayıp mal ise, hattâ altın veyâ gümüsden islenmis esyâ ise, pazarlıkda tayîn edilince, mebî gibi teayyün eder Satıs da, (Mukâyada) olur Yanî, onu aynen vermek îcâb eder Meselâ msterî, bir gümüs kasıgı gösterip, su kasık ile, bu horozu satın aldım dese, kasıgı vermesi lâzım olup, aynı agırlıkda ve seklde ve aynı kıymetde baska gümüs kasık veremez Nakd ve râyic olan diger paralar da, emânetde ve sirketde ve vekâletde ve kirâ bedelinde ve hibede, yanî hediyye vermekde ve zekât, sadaka ve satın almak için vekîl olmakda ve gasbda tayîn edilince, teayyün ederler Yanî, emânetci, emânet bırakılan parayı aynen geri verir Telef oldu ise, benzerini veremez, kıymetini öder Satın alma vekîli, sâhibinin verdigi parayı kendi için kullanamaz Kullanırsa, vekîlligi bozulur Bir altın lira gasb eden, bunu, aynen öder Bu yok ise, benzerini veremez Kıymetini öder
Pazarlıkda pesin veyâ veresiye denilmezse, pesin demekdir Fekat bu semen, âdete göre, gelecek hafta veyâ ay basında da verilebilir Bâyıin, sözlesme yerindeki malı veyâ adamı göstererek, bunu rehn veyâ kefîl isterim demesi câizdir Müsterî kabûl etmezse, bey sahîh olmaz Semenin teslîmi ve satıs senedleri masrafları, müsterîye âiddir Topdan olmıyan satıslarda, mebîin ölçülmesi ve teslîmi masrafları bâyıa âid ise de, topdan satısda mebîin teslîm masrafları da müsterîye âiddir Meselâ, bir mavna bugday veyâ odun satıldıkda, bunları mavnadan bosaltmak ve tasımak müsterîye âiddir
Mebîin mikdârının bilinmesi bakımından, dört nev satıs vardır:
1 — Hacm ile, vezn ile, metre ile ve sayarak ölçülen mislî malın ölçü biriminin fiyâtı ile mebîin mikdârı bildirilir Âdet olan satıslar hep böyledir
2 — Mebî ile semen aynı cinsden degilseler, ölçmeden (Götürü) olarak, (Topdan) gösterilip verilebilir Paket, kutu içinde, ölçmeden alınan seyler, mikdârı yazılı olsa bile, söylenmedikce topdan satıs demekdir Hacm ve vezn, belli olmıyan herhangi bir ölçek veyâ tasla ölçülebilir Selemde semeni böyle ölçmek câiz olmaz
3 — Bir teneke zeytinyagının bir litresinin fiyâtı söylenip, kaç litre oldugu söylenmezse, Imâmı azama göre, yalnız bir litresi satılmıs olur Sözlesme yerinde söylemekle veyâ ölçmekle mikdârı anlasılırsa, hepsi satılmıs olur Imameyne göre, hiç ölçmeden sahîh olur Fetvâ da böyledir Koyun sürüsünde ise, sürü de ve bir koyun da satılmıs olmaz Çünki koyunlar birbirine benzemez Kumasda da olmaz Karpuz gibi sayı ile satılan ve birbirinden farklı kıyemî seyler de böyledir
(Imâmeyn) yanî imâmı Ebû Yûsüf ile imâmı Muhammedin ikisi, bunlar da zeytinyagı gibidir buyurdular Fetvâ da böyledir Bag, arsa, tarla satısları da böyledir
4 — Ölçü birimi kadar mikdârının fiyâtı bildirilmeyip temâmının mikdârı ve fiyâtı bildirilince, temâmı satılmıs olur Ölçülmesi lâzım olmaz Birinci ve dördüncü nev satıslarda müsterî, mebîi teslîm alınca ölçüp, noksân bulursa, dilerse fesh eder Dilerse semenin farkını geri alır Mebîin farkını istiyemez Çok fazla çıkarsa, farkını bâyıa geri verir Çünki, dâimâ söz kesilirken söylenen mikdâr muteber olur Fark, binde bes dirhem gümüs veyâ bir habbe altın kıymetinden az ise, geri vermez Dördüncü nev satısda vezn ile satılan mamûl esyânın, meselâ bakır tencerenin ve uzunluk ile ölçülen seylerin, meselâ kumasın, arsanın farkı ayrılamıyacagı için, noksân çıkınca, müsterî muhayyer olup, dilerse fesh eder Dilerse söz kesilen fiyât ile kabûl eder Fazla çıkarsa bey lâzım olup, fazlası müsterînin olur Birinci nev satısda, fazla çıkınca da müsterî muhayyer olur Kıyemî mal dördüncü nev üzere satısında fazla veya noksan çıkarsa bey fâsid olur Bu satıs birinci nev üzere olsaydı, noksan olunca, müsterî muhayyer olup, dilerse beyi fesh eder Dilerse, noksanın kıymetini, bâyı’den geri alır Fazla çıkarsa, bey fâsid olur Yüz kile bugday yüz liraya satılsa câizdir Fekat, müsterî ölçünce noksân çıksa, isterse noksân fiyâtı ile alır Isterse hepsinden vaz geçebilir Fazla çıkarsa, fazlası satanın olur Vezn ile ve sayı ile ölçülen misilli seyler ve ucuz kumaslar da böyledir Kıymetli kumasda noksân çıkarsa, isterse fiyâtdan düsmeden alır Isterse vaz geçer Fazla çıkarsa müsterînin olur ve bâyı vaz geçemez Kumasın her metresinin degeri de söylendi ise, müsterî, noksân çıkarsa da, fazla çıkarsa da isterse fiyât farkı ile alır Isterse vaz geçer Tarla da böyledir Yüz hisseli bir arsanın meselâ on hissesi satılabilir Müsterî istedigi tarafdan alır Yüz dönüm arsanın, meselâ on dönümünü satmak câiz degildir Imâmeyn ise, câiz olur buyurdu Mislî olmayan seyin adedi söylenerek topdan satılsa, meselâ, bir denk elbise, on elbise olarak hepsi bin liraya satılsa, noksân veyâ fazla çıksa, bey fâsid olur Çünki mislî olmıyan seyler birbirine benzemedigi için, satılan seyin herbiri baska degerde olur Bir arsa satılınca, içindeki binâlar, anahtarlar da satılmıs olur Bir bagçe satılınca, içindeki agaçlar da satılmıs olur Tarla satılınca, içindeki ekini, agaç satılınca meyvesi, ev satılınca esyâsı satılmıs olmaz Bâyı ekini ve meyveyi, esyâyı toplayıp tahliye etmege mecbûr olur Ekini ile, meyvesi ile derse, böylece satılmıs olur Bir agacın tâm belirmis meyvesini yiyecek hâlde olmasa bile satmak câizdir
Müsterî hemen toplar Agaçda kalmasını isterse, bey fâsid olur Müsterî istemez, fekat bâyı izn verirse, iyi olur Meyveyi satın aldıkdan sonra, toplamayıp agacı kirâlasa, kirâlamak bâtıl olup, meyvenin büyümesi halâl olur Satın aldıgı ekini biçmemek için tarlayı kirâlamak da fâsid olur Bu ekinin büyümesi, müsterîye iyi olmaz Meyvesi satılan agaç meyve toplamadan, yeniden meyve verse, bey fâsid olur Eger topladıkdan sonra verirse, yeni meyvede, bâyı ile müsterî ortak olur
Yalnız basına satılması câiz olan birseyi, mebîden ayırıp satmamak veyâ bu seyi kendine bırakıp, geri kalanı satmak câizdir Yalnız basına satılamıyan sey, mebîden ayrılamaz Agaçda olan veyâ toplanmıs olan meyvenin belli bir mikdârını bâyıa bırakıp, geri kalanı topdan satmak câizdir Bugdayı basagında iken, baska birsey karsılıgı satmak câizdir Bakla, pirinc ve susamı da, böylece, yanî baska sey karsılıgı satmak câizdir Bâdemi, fıstıgı, cevizi, iç kabugu ile satmak da böyledir Kovandaki arıyı, ipek böcegini ve tohmunu, sülügü, av köpegini, avcı kediyi, kusu, fili ve fâidesi olan her hayvânı satmak sahîhdir(Hissei sâyıa) ortagından izn amadan satılabilir
Mikdârı ile bir ölçüsünün fiyâtı bildirilerek satın alınan, kile ile veyâ vezn ederek veyâ sayarak ölçülen birseyi satın alırken veyâ sonra ölçmeden yimek veyâ satmak câiz degildir Pazarlıkdan sonra, satıcının, müsterî önünde ölçmesi kâfîdir Çocukla veyâ telefonla haber göndererek, bakkaldan bazı seyler ve kassâbdan et istenip, çırak eve getirdigi zemân bunları evde dartmak güç olursa, her paketin üstünde fiyâtı yazılmıs olmalı, her paketin agırlıgı düsünülmeyip, her biri götürü satın alınmalıdır Böylece, ikinci bir akd, yanî sözlesme yapılmıs, birinci akd fesh edilmis olur Evde dartmadan yimesi câiz olur Agırlıkla ölçülen seyleri, dara ile dartınca, daranın agırlıgını düsmek lâzımdır Bunun için, darayı doldurmadan önce veyâ bosalınca dartmalıdır Kesekâgıdı ve benzerleri ile dartılan seyden, kâgıdın darasını anlayıp düsmek güç oldugundan, harâm yimemek için, dartmadan önce sözlesme, yanî îcâb ve kabûl yapmamalıdır Dartdıkdan sonra, (Buna ne verecegim?) veyâ (Bu, kaç liradır?) deyip, o parayı verip topdan yanî götürü olarak satın almalıdır Yâhud, fiyâtını sormadan, meselâ, (Su kadar liralık peynir ver) demeli Dartınca parasını verip almalıdır
Metre ile ölçülen seyler böyle degildir Müsterî bunları ölçmeden kullanabilir ve satabilir Pesin veyâ veresiye satılan herhangi bir malı teslîm etdikden sonra, semeni almadan önce, bu malı bu müsterîden, dahâ ucuz veyâ dahâ uzun müddetle veresiye olarak, aynı cins semenle satın almak fâsiddir Bu müsterî bu malı baskasına satmıs veyâ hediyye etmis ise, ondan satın almak câiz olur Bâyı semenin hepsini aldıkdan sonra veyâ satdıgı fiyâta veyâ baska cins semenle farklı fiyâtla satın alması da câizdir
Nakl edilebilen birsey satın alındıgı zemân, müsterînin veyâ vekîlinin bunu teslîm almadan önce, hiç kimseye, yanî ne bâyıa, ne de baskasına satması câiz degildir Fekat hediyye, sadaka veyâ ödünc vermesi câizdir Bununla borc ödenmez
Pesin olan semeni ödenen binâyı teslîm almadan önce, ancak baskasına hediyye etmesi, satması câizdir Fekat kirâya veremez Her dürlü alacak, teslîm almadan, kimseye, veresiye satılamaz Yanî deyn, deyn karsılıgı satılamaz
Bâyı, mislî olan her çesid semeni, teslîm almadan ve ölçmeden evvel, semen ayn ise, diledigine pesin satabilir, hediyye, vasıyyet edebilir Kirâya verebilir Deyn ise, yalnız müsterîye veyâ vekîline pesin olarak satabilir Yanî müsterîden semen yerine baska mal pesin alabilir Ona hediyye ve sadaka verebilir veyâ evini kirâlıyabilir Yâhud semeni bir mikdâr azaltabilir ve müsterî kabûl ederse artdırabilir Bâyıın semenden bir mikdârını müsterîye hibe etmesi sartı ile bey fâsiddir Semen deyn ise, bâyı diledigi alacaklısını müsterîye havâle ve müsterîdeki alacagını vasıyyet edebilir Satın alınan mebîden ve sarf ve selemden baska, herhangi bir alacak, ayn ise, borcluya veyâ baskasına pesin olarak satılabilir Deyn ise, teslîm almadan önce, pesin olarak, yalnız borcluya satabilir Veyâ bununla borclusundan birsey satın alabilir Baskasına satılamaz ve semen olarak verilemez Deyni veresiye, yanî deyn karsılıgı olarak borcluya da satmak bâtıldır Yanî, alacagı yerine baska birseyi ileride alması bâtıldır Senedler, bonolar, alınacak deyni gösterdikleri için, para gibi kullanılmaz Bunlarla, senedi verenden baska kimseden pesin dahî birsey satın alınamaz Bu bonoyu bankaya kırdırmak da, deyni baskasına satmakdır Yalnız havâle edilebilirler
Alıs verisde sâhid bulunması veyâ sened yazılması lâzım degildir Fekat her ikisi de câizdir ve iyi olur Sened ücreti müsterîye âiddir
Birisi, bir kimseye, bu malını bana bin liraya sat deyip, o da binyediyüz liradan asagıya satmam dese, bir baskası da o kimseye, bin liraya ona sat, semeninden yediyüz lirasını ben veririm dese, satarsa, yediyüz lirayı, o baskasından alır
Allahü teâlâ, her insanın ve her hayvânın rızkını ezelde takdîr etmis, ayırmısdır Insanların ve hayvânların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belli oldugu gibi, her insanın bedeninin ve rûhunun rızkları da bellidir Rızk hiç degismez Azalmaz ve çogalmaz Kimse kimsenin rızkını yiyemez Kimse kendi rızkını yimeden, bitirmeden ölmez Bir kimse, Allahü teâlâ emr etdigi için çalısır, rızkını halâl yoldan ararsa, ezelde belli olan rızkına kavusur Bu rızk, ona bereketli olur Bu çalısmaları için de sevâb kazanır Eger, rızkını Allahü teâlânın yasak etdigi yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmıs olan o belli rızka kavusur Fekat, bu rızk ona hayrsız, bereketsiz olur Rızkına kavusmak için kazandıgı günâhlar da, onu felâketlere sürükler
Simdi, zemâna, modaya uymadan olmuyor diyerek, çocuklarını ve hele kızlarını, para kazanmak için harâm yerlere gönderenler çogalmakdadır Aç kalmalarından korkarak, onlara dinlerini ögretmiyor, Kur’ânı kerîm okutmuyor, yavrularını câhillerin ellerine bırakıyorlar Çocukları dinsiz, îmânsız yetisiyor Istikbâllerini kazansınlar diyerek, nâmûsları, hayâları yok edilmesine hangi vicdan râzı olur? Sıkıntılar çekerek, ezelde ayrılmıs olan rızklarına kavusuyorlar (Nemâz karın doyurmuyor, kızların ev islerini ögrenmesi, ekmek parası getirmiyor Zemâna uymazsak, dîne baglı kalırsak sürünürüz) gibi çılgınca konusanlar da oluyor Hâlbuki, ogullarına, küçük iken dinleri, îmânları ögretilir Kur’ânı kerîm okutulur Bundan sonra da, Allahü teâlânın emrlerine uygun olarak para kazanmaga çalısdırılırsa, yine aynı rızka, hem de kolayca, râhatca kavusurlar Anaları, babaları ve çocuklar hem sevâb kazanır, hem de kazanclarının hayrını görürler Dünyâda ve âhıretde mes’ûd olurlar Aklımızı basımıza toplıyalım! Rızklarımızı halâl yoldan arıyalım!
Kaynak : Tam İlmihal Seadeti Ebediyye
 

Similar threads

(Dürrülmuhtâr) kitâbından ve bunun açıklaması olan (Reddülmuhtâr)dan ezân bâbı terceme edilerek ve kısaltılarak asagıda yazıldı: Ezân, herkese bildirmek demekdir Belli olan arabca kelimeleri sırası ile okumakdır Tercemesini okumak, ezân olmaz Manâsı anlasılsa da, fârisî ve baska dillerle okunmaz...
Cevaplar
0
Görüntüleme
114
Aşağıdaki Yazı İmamı Rabbani Hazretlerinin 2Cild 67 Mektubunun bir kısmı olup bir miktar kısaltılarak aşağıya kopyalanmıştır: Islâmın birinci sartı, Allahü teâlâya ve Peygamberine “sallallahü aleyhi ve sellem îmândır Yanî onları sevmek ve sözlerini begenip, kabûl etmekdir Itikâdı düzeltdikden...
Cevaplar
0
Görüntüleme
118
Aşağıdaki Yazı İmamı Rabbanî Hazretleri'nin Mektubat Kitabının 2 Cild 67Mektubundan alınmıştır Mektubun sadece Ehli Sünnet İtikadı ile ilgili bölümü alınmış olup, mektubun tamamı değildir Mümkün olduğu kadar kısalttım IKINCI CILD, 67 ci MEKTÛB Bu mektûb, Hânı Hânânı cihâna yazılmıs olup, Ehli...
Cevaplar
0
Görüntüleme
131
KÜFR BAHSI Kötülüklerin en kötüsü,Allahü teâlâya inanmamak, ateist olmakdır Inanılması lâzım olan seye inanmamak küfr olur Muhammed aleyhisselâma inanmamak küfr olur Muhammed aleyhisselâmın, Allahü teâlâ katından getirip bildirdigi seylerin hepsine kalb ile inanıp, dil ile de ikrâr etmege...
Cevaplar
0
Görüntüleme
96
1 Hazır olmayıp, ayrı olarak bulunduğu yeri bildirilmeyen her türlü mal ile hazır ise de ayrı olarak gösterilmeyen kıyemî (çarşıda benzeri bulunmayan, bulunsa da fiyatları farklı olan) mal Her satışta söz kesilirken iki maldan her biri ya ayn (hazır, mevcût, belli) veya deyn olur Bir satışta...
Cevaplar
0
Görüntüleme
115
858,465Konular
981,144Mesajlar
29,533Kullanıcılar
TUNCAMMSon üye
Üst Alt