Bildin mi Şehidim? 1548931334 1548931334 bildinmisehidim5c52d10d17138bildinmisehidim5c52d10d17138 http:wwwdersimizcomimagescicekgif Bildin mi Şehidim? 1548931334 1548931334 bildinmisehidim5c52d10d17138bildinmisehidim5c52d10d17138 http:wwwdersimizcomimagescicekgif Bırakıp ta sevdiğin her şeyi ardında, gittin aniden bire gökten ateşin, yerden ölümün yağdığı sırtlara Ne el sallamaya fırsatın oldu geride bıraktıklarına ne de selamlama bildirmek için zaman bulabildin anana Sevgisiyle kalbini dolduranlara veda bile etmedin; sen gittin, bir defa dönüp de bakmadın ardına Yaşın demin 18 idi; aklın çoğu şeye ermezdi Senin yüzün hasret, yüreğin acı nedir bilmezdi Daha hiç tanışmamıştın ızdırabın sancısı ile Gelecek namına umutların vardı pembe mi pembe Komşu kızını sevmiştin, senin ile aynı tende Sen hissetmiştin başına bir şeyler geleceğini aylar önce; başına bir kurşun isabet edeceğini ve ağlamıştın sessizce Yüreğin olacakları ruhuna fısıldarken sen, kendini bu dünyadan ayrılığa hazırlamıştın gizli gizli Düşmanlarımız her koldan saldırıya geçtiği, arkadaş bildiklerimizin bizi içimizden vurduğu o şiddet günlerde, vatan için, namus için, Allah için ölmeyi, bir siperden diğerine sürünerek cennete gitmeyi planlamıştın Sen zayıf bünyeliydin şehidim! Ama ruhun güçlüydü, imanın güçlüydü, yüreğin güçlüydü bu nedenle senin önünde kimse duramazdı; bu ruh ayağa kalktığı vakit elinden kimse kurtulamazdı Daha önce hiç tabanca tutmamıştı nasırlı ellerin, güneş yanığından fazlasını görmemişti bedenin Önce silahların soğukluğuna alıştı ellerin sonra imansız mevzilerin üzerinize kustuğu cehennem sıcağına Daha önce ürperirdin, ölümü hatırladığında Artık seni görebilen düşmanların ve hatta vefat bile ürperiyordu karşında O sabahleyin hep birlikte kıldınız namazı On binler saf tuttu; yüz binlerce melekle Vatanı düşmana çiğnetmemek için edildi yeminler Sen de katıldın namaza, yüreğin iştirak etti o kutlu ‘yemin’a Gerçekte kendi cenaze namazını kılıyordunuz; sen bunun farkındaydın, arkadaşların da Koydunuz başlarınızı secdeye son defa Ak alnınızı öptü meleklerden önce, kara topraklar; hazırlandı süngüler, yürekler ve sancaklar Size vefat etmek emredilmişti; şahadete ulaşmak Dönüp bir defa bile bakmadın ardına: “Kimse geliyor mu düşman üzerine yanımda? Hiçbir yürek alçalmamıştı o zaman, ihanet etmemişti vatana Bütün tekmil tüm yiğitler katılmıştı savaşa Korkuyu unuttun; geride bıraktıklarını da Karşındaki düşmandan ve yanındaki meleklerden diğer, artık, bir şey görünmüyordu sana Dilinde dualar vardı, elinde süngü Yürüdün düşmanın üzerine; ezdin düşmanın bütün umutlarını, bağrında söndürdün aldığın yaraların acılarını Düştün kızıla boyanmış kara toprak üstüne, sonbaharda toprağa düşen yapraklar gibi Bedenini bırakıp toprak üstünde, ruhunu sürdün düşman üstüne Bedeninin ağırlığından kurtulmak o kadar hoşuna gitmişti ama bir kere bir defa daha vefat etmek istedin; şahadet şerbetini tekrar tekrar götürmek istedin dudaklarına Son nefesini vermemiştin daha; annenin yüzü geldi aklına; kardeşlerinin sözleri ve seninle aynı tende komşu kızın gözleri Kapattın gözlerini gülümseyerek tüm dünyaya; ördün hiçbir düşmanın geçemeyeceği bir kaleyi ruhunla Başın düştü bir yandan ve ellerin her iki yandan Naşın günler daha sonra geldi yurduna; soğuk bedenini verdiler *n koynuna Sarıldı sana, bir daha bir daha Gözlerinden tek damla yaş akmadı *n; kardeşlerin, komşu kızı ve gökler ağladı sana Ve daha sonra sizin kıldığınız cenaze namazını tekrarladık, ağladık kana kana Bildin mi şehidim, tabutuna kimin baş koyduğunu, kimin tabutunu gözyaşlarıyla ıslattığını? Annen miydi yahut sevdiğin mi? Fark edebildin mi akıcı gözyaşlarının kime ait olduğunu sıcaklığından? Gözyaşlarının sel olduğunu; sellerin yüreklerimizi seninle birlikte cennete sürüklediğini izledin mi cennetle müjdelenmiş ruhunun penceresinden? Cenazene katılanların hepsini tanıyabildin mi şehidim? Gördün mü hazin yüzlerini, işitebildin mi mahzun sözlerini? Şaşırdın mı senin için duaya çözülmüş ellerin çokluğuna ve onlar içinde samimiyetsiz tek bir kalbin yokluğuna? Yaşıtların yoktu; onlar da bir süre sonradan omuzlarda taşınmak üzere cephelere taşınmıştı Cenazeni kaldırmak ihtiyarların ve çocukların güçsüz omuzlarına kalmıştı Gördün mü şehidim, nasıl da yükseklere, omuzlara kaldırdı senin bedenini melekler ve nasıl da taşındı ruhun yükseklere, cennetin yamaçlarına; fırsat bırakılmadan ihtiyarlara? Olmadığından değil, gerek olmadığından sarmadık seni kefene Bedenin, üzerine attığımız topraklar altında kalırken ellerimiz göklere açıldı, duaya açılan dillerimizle birlikte Bir resim bırakmamıştın geride; yüzünün güzelliğini biz zaten kazımıştık zihinlere Acın sinmişti bütün gönüllere; ruhun değiyordu duaya gevşemiş ellere Gördün mü şehidim şimdi, sana vaad edilen cennetin yamaçlarını Fark edebildin mi Sırat’tan ne değin hızda geçtiğini? Ve bildin mi şehidim; seni ne değin fazla sevdiğimizi, özlediğimizi? Sezai Neşeli