iltasyazilim
FD Üye
Bilen ve düşünen akıl sahiplerinin götüreceği yer
Yüce Allah Adn cennetine gidecek olan, bilen ve düşünen akıl sahiplerinin sergilediği amelleri aşağıdaki ayetlerde sıralamaktadır Biz bu ayetlerin açıklamasını yaparak okurlarımıza sunmak istiyoruz Ayetler şunlardır:
Rabb'inden sana indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biri ile aynı mıdır? Sadece akıl sahipleri düşünürler İşte bunlar, Allah'a verdikleri söze sadık kalanlar ve antlaşmayı bozmayanlardır Onlar, Allah'ın bitişmesini emrettiği şeyi bitiştirirler Rabb'lerine saygı duyarlar ve hesabın kötüsünden korkarlar Onlar, Rabb'lerinin rızasını arzulayarak sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar İşte bu dünyanın sonu bunlar içindir 'Adn cennetleri' bunlar içindirAtalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden iyi olanlarla birlikte oraya girerler se her kapıdan yanlarına sokulurlar 'Sabrettiğiniz için selâm size Şu dünyanın sonu ne güzeldir!' (derler) (Ra'd, 1924)
Yüce Allah Ra'd 16'da kör ile görenin bir olup olmadığını sormuştu Burada da aynı soruya benzer bir soru sormaktadır
1 Rabb'inden sana indirileninin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biri ile aynı mıdır?Yüce Allah görme ile körlüğün ne olduğuna burada açıklık getirmektedir Yüce Allah'ın indirdiği vahyin hak olduğunu, gerçek olduğunu bilen adamın gönlü görmektedir, yani gönül gözü çalışmaktadır Allah'ın indirdiği vahyin hak olduğunu bilmeyen, yani inanmayan kişi de kördür Buradaki ya'lemukelimesi inanmak, tasdik etmek, bilmekanlamına gelmektedir Burada Yüce Allah'ın mü'min ile kâfiri mukayese ettiğini söyleyebiliriz
Yüce Allah'ın Hz Muhammed'e indirdiği vahyin hak olduğunu bilen, inanan ve ona icabet eden mü'min; onun hak olduğuna inanmayan da kâfirdir Yüce Allah bunların bir olmadığını anlatmaktadır Dikkat edilirse farkı belirleyen ölçü bilmektir De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri düşünür(Zümer 399) Demek ki, insanlar arasındaki farkı belirleyen temel değerlerden biri bilgidir Bilgiye sahip olanı Yüce Allah önde tutmaktadır Çünkü bilen görüyor, bilmeyen ise kördür Bilen aklını kullanıp düşünüyor, bilmeyen aklını kullanıp düşünmekten kendini mahrum bırakıyor
Burada şu soruyu sorabiliriz: Bilme ne ile oluyor? Sorunun cevabını yorumunu yapmakta olduğumuz Ra'd 19'un devamı vermektedir
2 Sadece akıl sahipleri düşünürlerelElbâb kelimesine selim akıl sahipleridiyebiliriz Lübb, meselelerin özüne inen, özü dışarı çıkaran selim akılanlamına gelmektedir
Önemli olan düşünen aklın sonunda meydana gelecek olan davranışların neler olduğunu bilmektir Selim akıl düşünürken, bilirken, inanırken hep eylemleri çağırır Çünkü o eylemler ona hayat vermekte, onu, içeride neler yaptığını bilir hale getirmektedir Yüce Allah Ra'd 19'dan sonra düşünen selim akıl saliplerinin eylemlerini gündeme getirmektedir
a) İşte bunlardır, Allah'a verdikleri sözde sadık kalanlarKısaca bunlar, ahde vefa gösterenlerdir Demek ki ahde vefa göstermek, selim akıl sahiplerinin davranışı olmaktadır Ahde vefa, aklın gereği olan davranışlardan biridir Bu âyeti, bir önceki âyete göre manalandırırsak, Yüce Allah'ın Hz Muhammed'e indirdiği vahyin temel ilkelerinden birinin, aklın gereği de olarak ahde vefaolduğu anlaşılmaktadır
Allah'a verilen sözne olabilir? Bu soruya cevap verebilmek için A'râf sûresinin 172 âyetine gitmemiz gerekiyor: Rabb'in Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şâhit tutarak: 'Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?' (demiştir) (Onlar da): 'Evet (buna) şâhidiz', dediler
Yüce Allah, anne karnında yarattığı çocuğun ruhuna bu soruyu sormakta, ruh da bu soruya olumlu cevap vermektedir Bunun anlamı, Yüce Allah anne karnındaki çocuğun doğasına, Allah'a inanacak şekilde bir program yüklemiştir Bu programa ilâhi ahddenmektedir İnsanın aklı, Allah'a inanacak şekilde programlanmıştır Sonra dünyaya gelip buluğ çağına ulaşınca, aklı ile Allah'ı bulan ve ona inanan kişi Elest Bezminde verdiği sözü yerine getirmiş oluyor Gördüğü tahsil ve içinde bulunduğu çevre, aklın Allah'a gidişini engellemiş ise ahdini yerine getiremiyor demektir Bu kişi de ilâhi ahdi yerine getiremeyen biri olarak değerlendirmede yerini alıyor
Ahde vefanın akılla olan bağlantısını başka bir âyetle delillendirme imkanımız var mıdır? Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin ve Allah'ı üzerinize şahit tutarak pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri pek iyi bilir Bir toplum bir toplumdan daha çok olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra çözüp bozan kadın gibi olmayın Allah bununla sizi imtihan etmektedir(Nahl 169192)
Yaptığı işi yıkan bunamış bir kadın gibi olmayındenirken, verdiği sözde durmayan kişi, aklı başında olmayan, bunamış insana benzetilmiş olmaktadır Aklı başında olan kişi Allah'a verdiği sözde durur
Bilen ve düşünen akıl sahiplerinin götüreceği yer (2)
b) Ve antlaşmayı bozmayanlarBuradaki antlaşma insanlarla yapılan antlaşma manasına gelmektedir Ama Allah, misak denen antlaşmayı kulları ile yapmaktadır Akıllı insan, yani aklını kullanıp düşünen mü'min, hem Allah'ın antlaşmasını hem de insanlarla yaptığı antlaşmayı bozmaz
Bakara sûresinin 83 âyetinde Yüce Allah İsrâiloğulları ile antlaşma yaptığını ve bu antlaşmanın maddelerini gündeme getirmektedir O antlaşmanın maddelerinin ne olduğuna baktığımız zaman şu neticeye varıyoruz: Bunlar, Yüce Allah'ın vahyi ile gönderdiği hükümler aslında, kullarına sunduğu bir antlaşmanın maddeleridir Allah'a inanan ve O'nun vahyini kabullenip tasdik eden mü'min işte bu antlaşmaya imza koymaktadır
c) Onlar Allah'ın bitişmesini emrettiği şeyi bitiştirirlerDüşünen akıl sahibi insanların diğer bir eylemi de budur Peki bu bitiştirme nedir ve nasıl olacaktır?
Aklın bir manası da bağdır Düşünen akıl, bağ kurar Zaten Allah da bu bağı kurmayı hem aklın doğasına koymuş hem de bunu eyleme geçirmesi için insana emretmiştir Aklın birincil manada bitiştirmesi gereken şey, Allah ile insanın bitişmesi, yani insanın Allah'a iman etmesidir
Aklın bitiştireceği şey de insanı kendi kendisi ile bitiştirmesi; kendini tanıması, kendine yönelmesi, kendine kıvrılması, kendisi ile bağ kurmasıdır Bu bağ kurması, kendini tanıması ile sonuçlanacaktır
Bu bitiştirme, insanın akıl, kalp ve nefsinin bitiştirmesi anlamına da gelmektedir Biz buna içsel, yani psikolojik bitiştirmediyebiliriz Akıl, kalp ve nefis arasındaki bitişip bütünleşmeyi de akıl gerçekleştirecektir Bu da kalbin ve nefsin gelişip doyum noktasına ulaşması ile başarılacaktır
İnsanın aklı, gönlü ve nefsi geliştikçe, yukarıda bitişip tevhidi meydana getiriyorlar, aşağıya doğru inince birbirinden ayrılıp uzaklaşıyorlar Üst düzeyde bitişip tevhidi oluşturduklarında kaliteli insan meydana gelmiş oluyor O zaman din eğitimi en üstün amacına ulaşmış oluyor
İçimizdeki bu manevi güç odak noktaları birbirinden ayrı düşünce gurbete çıkmış oluyorlar Onları sılaya göndermek, bitişmelerini temin edecektir
Selim akıl sahipleri akıl, gönül ve nefis arasındaki bu gurbeti, bu ayrılığı ortadan kaldırıp onları bitiştirecekler ve tevhidi oluşturan bir sıfat oluşturacaklardır Bu şu demektir: Bütün hücrelerin bir araya gelip oluşturdukları biyolojik sistem, iç âlemimizde de bulunmalıdır
Bitişmeyi meydana getirenler, sosyal bütünleşmeyi sağlayanlardır Bu manada Ra'd 21 âyetin, toplumsal ve milletlerarası bitiştirmeler için gönderildiğini de söyleyebiliriz Bunun en küçük boyutu sılai rahim yapmaktır, yani çocukların anababalarını ziyaret etmelerini ve akrabayı hatırlayıp ziyaretlerinde bulunmalarını kapsamına almaktadır Bu durum, küçük çekirdekten dünya insanlığına ulaşan bir büyüklükteki bütünleşmeyi, bitişmeyi öngörmektedir
Ferdin kendi içinde başlayan bu bitişme, kaynaşma; oradan fışkıran ve dalları ile bütün insanlığı kavrayıp saran bir kaynaşmanın eylemi olmaktadır
İşte bu bitişme, Hucurat 13'te geçen lite'arefû, tanışıp kaynaşasınız diyeifadesine denk düşmektedir
Aklın, insanlıkta meydana getireceği değişim, gelişim ve bütünleşme bu olacaktır Bitişip kaynaşma ve bütünleşme bir noktada akıl kadar insanlığa gelişim, değişim ve kaliteyi getiren bir güç yoktur Çünkü öze inen, özü arayan, özü dışarı çıkaran lübb denen akıl olmaktadır Cehaletin kabuğunu kıran bilginin özünü ağaç haline getiren ve yine cehaletin bulutlarını silip bilgi güneşinin ışığını insanlığa ulaştıran akıl, Yüce Allah'ın yarattığı en büyük bitiştiricidir Acaba, akıl eşittir bitiştirme dersek hata eder miyiz?
d) Allah'a saygı duyarlarAklın eylemlerinden biri de Allah'a saygı duymaktır Haşyet kelimesinin anlamında saygı, sevgi ve korkuvardır Bu üç mana onda bir araya gelmektedir
Allah'a saygı duyan insanlar, akıllarını kullanıyorlar demektir Allah'a saygı duyan, insana da saygı duyar Saygı ahlâkın en temel değerlerinden birini teşkil etmektedir İşte ahlâkın içine akıl, saygı vasıtası ile girmektedir Akıl ahlâkı mayalarken, saygı değerinin mayasını çalmaktadır
İnsanda saygı değerini uyandırmak, davranışlarına yansıtmak ve ahlâkını maya olarak çalmak eğitimin, özellikle din eğitiminin amaçları arasında yer almaktadır
Firavun'a gidin Çünkü o, iyiden iyiye azdı Ona yumuşak söz söyleyin Umulur ki düşünür ve saygı duyar(Tâhâ 204344) Demek ki bu âyetler bize eğitimin amaçlarından ikisini vermektedir: Düşünmeyi temin etmek ve saygı duymayı sağlamak
Haşyet duyan insan, Yüce Allah'ın kudretinin sonsuzluğu karşısında ürperir, O'nun gazabından çekinir ve O'na karşı günah işlemekten kaçınır
Bilen ve düşünen akıl sahiplerinin götüreceği yer (3)
e) Ve hesabın kötüsünden korkarlar
Düşünen selakla sahip olan insan, bu dünyadaki davranışlarının öteki dünyada değerlendirmeye tabi tutulacağını bilir, inanır ve kendisini disipline eder Bununla akıl, insanın iç âleminde bir iç disiplin duygusugeliştirir Bu tip insanların, dıştan bir etki olmadan aklın doğrultusunda hareket etmeleri doğal bir durum olur Amellerin âhirette değerlendirilmesi günü gelmeden, kendilerini kontrol edip vicdanını hesaba çeker ve tenkit eder bir duruma gelir
Aklın bu eylemi, yani gönüldeki korku duygusunu harekete geçirmesinden şunu çıkartıyoruz: İnsan aklı daima ileriye yönelik çalışmasından dolayı hayatın geçmişinden daha çok geleceği ile ilgilenir ve o düzeyde çalışır; bugünü yarın için planlamayı ahlâk edinir, yarınını aydınlık görmek istediğinden, ebedâhiret hayatındaki mutluluğu yakalamayı ihtimale bırakmak istemez Bu dünyada iken öteki dünyanın mutluluğunu elde etmek için insana telkinde bulunur, emirler verir ve önünü aydınlatır
Akıl, âhiret hayatındaki değerlendirmenin, yani hesabın ağırlığını daima göz önünde bulundurması için insana uyarılarda bulunur Aklın çağırdığı ülke mutluluk ülkesidir; ama aklı en çok rencide eden şey de âhirette insanı mutsuz edecek davranışları işlemesidir Yine akıl, tabiatı gereği bilir ki, bu dünyada kendi ışığından istifade edemeyenler öteki dünyada karanlıkta kalacaklardır Onun için akıllı insan, öteki dünyada hesabını rahatlıkla verebilecek olan insandır
Akıl, gönüldeki korkuyu âhirete yönelik olarak harekete geçirince gönlü cennete çevirmektedir Çünkü Ra'd 21'de korkareylemini akıl, gönüle yaptırmaktadır Akıl gönüle, âhirete bakmasını ve orada gerçekleşecek ağır hesabın buradan görülmesini ondan ister Böylece gönül de âhiret imanının ürünlerini toplar
f) Onlar, Rabb'lerinin rızasını arzulayarak sabrederler Ra'd 22'de Yüce Allah aklın görevlerinden birinin arayış olduğuna işaret etmektedir Aklın arayışının alanında Allah, insanın kendisi ve bilimsel gerçek vardır Bu âyette de mü'minin aklı, Allah'ın rızasınıaramak görevini yerine getirmektedir Akıl, Allah'ın rızasını ararken bazen sabrı kullanır Belalara, problemlere, sıkıntılara göğüs germe ve onların altından kalkma, üstesinden gelmeanlamına gelen sabır, bir gönül eylemidir Ama, onu bir küheylan gibi harekete geçiren de akıldır
Yorumunu yapmakta olduğumuz Ra'd 22'de sabır, kendini tutmak, engel olmak, manen kolunu ayağını bağlamak, sükun ve huzur, i'tidal, temkin, sebat, kendi kendini kontrol, kendi kendine emir vermek, vakar, kendi kendine hâkim olmak, ısrar etmek, dayanma kuvvetianlamına gelmektedir
i Sabır peygamberlerin ahlâkıdır (Ahkâf 4635)
ii Sabır yapılmaya değer işlerdendir (Şûrâ 4243)
iii Sabreden toplumu iktidara getirmek için Yüce Allah söz vermektedir (A'râf 7137)
iv Sabredenler amellerinin en güzeli ile ödüllendirilirler (Nahl 1696)
v Sabredenin ödülü iki kat verilir (Kasas 2854)
vi Kötülüğe iyilikle mukabele edip düşmanlığı dostluğa çevirecek kadar ruh olgunluğuna ancak sabredenler ulaşabilir (Fussilet 413435)
vii Savaşta sabredenlere Yüce Allah yardımda bulunur (Âli İmrân 3125)
viii Sabır, düşmanın entrikalarını önler (Âli İmrân 3120)
ix Sabretmek, muhsin olmanın şartlarından biridir (Yûsuf 1290)
x Allah sabredenlerle beraberdir (Bakara 2153)
xi Tahsilde sabır şarttır (Kehf 1867, 72, 75, 78, 82)
g) Namazı kılarlarDüşünen aklın, ahlâk alanına olan uzantılarından biri de namaz kanalıdır Namaz, Kur'ân'da ahlâkdeğerleri canlı tutup koruyan bir ibadet olarak takdim edilmektedir Kulun yaratıcısına ibadet etme zorunluluğu aklın gerekleri arasında bulunmaktadır Yüce Allah akla ters düşen bir emir vermeyeceğine göre, tüm emirleri aklın gerekli göreceği bir biçimdedir
h) Kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlarOnlar, malından fedakarlık yapıp fakirin elinden tutma gibi ruh olgunluğunu da gösterirler Akıllı insan, önce sahip olduğu maddnimetin kaynağında Allah'ın olduğunu bilir ve o nimetten Allah adına fedakarlıkta bulunarak fakirleri istifade ettirir, insan onurunu kimlik haline getiren paylaşımı hayata geçirir
ProfDrBayraktar Bayraklı
Sabah
Yüce Allah Adn cennetine gidecek olan, bilen ve düşünen akıl sahiplerinin sergilediği amelleri aşağıdaki ayetlerde sıralamaktadır Biz bu ayetlerin açıklamasını yaparak okurlarımıza sunmak istiyoruz Ayetler şunlardır:
Rabb'inden sana indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biri ile aynı mıdır? Sadece akıl sahipleri düşünürler İşte bunlar, Allah'a verdikleri söze sadık kalanlar ve antlaşmayı bozmayanlardır Onlar, Allah'ın bitişmesini emrettiği şeyi bitiştirirler Rabb'lerine saygı duyarlar ve hesabın kötüsünden korkarlar Onlar, Rabb'lerinin rızasını arzulayarak sabrederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlar ve kötülüğü güzellikle savarlar İşte bu dünyanın sonu bunlar içindir 'Adn cennetleri' bunlar içindirAtalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden iyi olanlarla birlikte oraya girerler se her kapıdan yanlarına sokulurlar 'Sabrettiğiniz için selâm size Şu dünyanın sonu ne güzeldir!' (derler) (Ra'd, 1924)
Yüce Allah Ra'd 16'da kör ile görenin bir olup olmadığını sormuştu Burada da aynı soruya benzer bir soru sormaktadır
1 Rabb'inden sana indirileninin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biri ile aynı mıdır?Yüce Allah görme ile körlüğün ne olduğuna burada açıklık getirmektedir Yüce Allah'ın indirdiği vahyin hak olduğunu, gerçek olduğunu bilen adamın gönlü görmektedir, yani gönül gözü çalışmaktadır Allah'ın indirdiği vahyin hak olduğunu bilmeyen, yani inanmayan kişi de kördür Buradaki ya'lemukelimesi inanmak, tasdik etmek, bilmekanlamına gelmektedir Burada Yüce Allah'ın mü'min ile kâfiri mukayese ettiğini söyleyebiliriz
Yüce Allah'ın Hz Muhammed'e indirdiği vahyin hak olduğunu bilen, inanan ve ona icabet eden mü'min; onun hak olduğuna inanmayan da kâfirdir Yüce Allah bunların bir olmadığını anlatmaktadır Dikkat edilirse farkı belirleyen ölçü bilmektir De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri düşünür(Zümer 399) Demek ki, insanlar arasındaki farkı belirleyen temel değerlerden biri bilgidir Bilgiye sahip olanı Yüce Allah önde tutmaktadır Çünkü bilen görüyor, bilmeyen ise kördür Bilen aklını kullanıp düşünüyor, bilmeyen aklını kullanıp düşünmekten kendini mahrum bırakıyor
Burada şu soruyu sorabiliriz: Bilme ne ile oluyor? Sorunun cevabını yorumunu yapmakta olduğumuz Ra'd 19'un devamı vermektedir
2 Sadece akıl sahipleri düşünürlerelElbâb kelimesine selim akıl sahipleridiyebiliriz Lübb, meselelerin özüne inen, özü dışarı çıkaran selim akılanlamına gelmektedir
Önemli olan düşünen aklın sonunda meydana gelecek olan davranışların neler olduğunu bilmektir Selim akıl düşünürken, bilirken, inanırken hep eylemleri çağırır Çünkü o eylemler ona hayat vermekte, onu, içeride neler yaptığını bilir hale getirmektedir Yüce Allah Ra'd 19'dan sonra düşünen selim akıl saliplerinin eylemlerini gündeme getirmektedir
a) İşte bunlardır, Allah'a verdikleri sözde sadık kalanlarKısaca bunlar, ahde vefa gösterenlerdir Demek ki ahde vefa göstermek, selim akıl sahiplerinin davranışı olmaktadır Ahde vefa, aklın gereği olan davranışlardan biridir Bu âyeti, bir önceki âyete göre manalandırırsak, Yüce Allah'ın Hz Muhammed'e indirdiği vahyin temel ilkelerinden birinin, aklın gereği de olarak ahde vefaolduğu anlaşılmaktadır
Allah'a verilen sözne olabilir? Bu soruya cevap verebilmek için A'râf sûresinin 172 âyetine gitmemiz gerekiyor: Rabb'in Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şâhit tutarak: 'Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?' (demiştir) (Onlar da): 'Evet (buna) şâhidiz', dediler
Yüce Allah, anne karnında yarattığı çocuğun ruhuna bu soruyu sormakta, ruh da bu soruya olumlu cevap vermektedir Bunun anlamı, Yüce Allah anne karnındaki çocuğun doğasına, Allah'a inanacak şekilde bir program yüklemiştir Bu programa ilâhi ahddenmektedir İnsanın aklı, Allah'a inanacak şekilde programlanmıştır Sonra dünyaya gelip buluğ çağına ulaşınca, aklı ile Allah'ı bulan ve ona inanan kişi Elest Bezminde verdiği sözü yerine getirmiş oluyor Gördüğü tahsil ve içinde bulunduğu çevre, aklın Allah'a gidişini engellemiş ise ahdini yerine getiremiyor demektir Bu kişi de ilâhi ahdi yerine getiremeyen biri olarak değerlendirmede yerini alıyor
Ahde vefanın akılla olan bağlantısını başka bir âyetle delillendirme imkanımız var mıdır? Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin ve Allah'ı üzerinize şahit tutarak pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri pek iyi bilir Bir toplum bir toplumdan daha çok olduğu için yeminlerinizi, aranızda bir fesat aracı edinerek ipliğini sağlamca büktükten sonra çözüp bozan kadın gibi olmayın Allah bununla sizi imtihan etmektedir(Nahl 169192)
Yaptığı işi yıkan bunamış bir kadın gibi olmayındenirken, verdiği sözde durmayan kişi, aklı başında olmayan, bunamış insana benzetilmiş olmaktadır Aklı başında olan kişi Allah'a verdiği sözde durur
Bilen ve düşünen akıl sahiplerinin götüreceği yer (2)
b) Ve antlaşmayı bozmayanlarBuradaki antlaşma insanlarla yapılan antlaşma manasına gelmektedir Ama Allah, misak denen antlaşmayı kulları ile yapmaktadır Akıllı insan, yani aklını kullanıp düşünen mü'min, hem Allah'ın antlaşmasını hem de insanlarla yaptığı antlaşmayı bozmaz
Bakara sûresinin 83 âyetinde Yüce Allah İsrâiloğulları ile antlaşma yaptığını ve bu antlaşmanın maddelerini gündeme getirmektedir O antlaşmanın maddelerinin ne olduğuna baktığımız zaman şu neticeye varıyoruz: Bunlar, Yüce Allah'ın vahyi ile gönderdiği hükümler aslında, kullarına sunduğu bir antlaşmanın maddeleridir Allah'a inanan ve O'nun vahyini kabullenip tasdik eden mü'min işte bu antlaşmaya imza koymaktadır
c) Onlar Allah'ın bitişmesini emrettiği şeyi bitiştirirlerDüşünen akıl sahibi insanların diğer bir eylemi de budur Peki bu bitiştirme nedir ve nasıl olacaktır?
Aklın bir manası da bağdır Düşünen akıl, bağ kurar Zaten Allah da bu bağı kurmayı hem aklın doğasına koymuş hem de bunu eyleme geçirmesi için insana emretmiştir Aklın birincil manada bitiştirmesi gereken şey, Allah ile insanın bitişmesi, yani insanın Allah'a iman etmesidir
Aklın bitiştireceği şey de insanı kendi kendisi ile bitiştirmesi; kendini tanıması, kendine yönelmesi, kendine kıvrılması, kendisi ile bağ kurmasıdır Bu bağ kurması, kendini tanıması ile sonuçlanacaktır
Bu bitiştirme, insanın akıl, kalp ve nefsinin bitiştirmesi anlamına da gelmektedir Biz buna içsel, yani psikolojik bitiştirmediyebiliriz Akıl, kalp ve nefis arasındaki bitişip bütünleşmeyi de akıl gerçekleştirecektir Bu da kalbin ve nefsin gelişip doyum noktasına ulaşması ile başarılacaktır
İnsanın aklı, gönlü ve nefsi geliştikçe, yukarıda bitişip tevhidi meydana getiriyorlar, aşağıya doğru inince birbirinden ayrılıp uzaklaşıyorlar Üst düzeyde bitişip tevhidi oluşturduklarında kaliteli insan meydana gelmiş oluyor O zaman din eğitimi en üstün amacına ulaşmış oluyor
İçimizdeki bu manevi güç odak noktaları birbirinden ayrı düşünce gurbete çıkmış oluyorlar Onları sılaya göndermek, bitişmelerini temin edecektir
Selim akıl sahipleri akıl, gönül ve nefis arasındaki bu gurbeti, bu ayrılığı ortadan kaldırıp onları bitiştirecekler ve tevhidi oluşturan bir sıfat oluşturacaklardır Bu şu demektir: Bütün hücrelerin bir araya gelip oluşturdukları biyolojik sistem, iç âlemimizde de bulunmalıdır
Bitişmeyi meydana getirenler, sosyal bütünleşmeyi sağlayanlardır Bu manada Ra'd 21 âyetin, toplumsal ve milletlerarası bitiştirmeler için gönderildiğini de söyleyebiliriz Bunun en küçük boyutu sılai rahim yapmaktır, yani çocukların anababalarını ziyaret etmelerini ve akrabayı hatırlayıp ziyaretlerinde bulunmalarını kapsamına almaktadır Bu durum, küçük çekirdekten dünya insanlığına ulaşan bir büyüklükteki bütünleşmeyi, bitişmeyi öngörmektedir
Ferdin kendi içinde başlayan bu bitişme, kaynaşma; oradan fışkıran ve dalları ile bütün insanlığı kavrayıp saran bir kaynaşmanın eylemi olmaktadır
İşte bu bitişme, Hucurat 13'te geçen lite'arefû, tanışıp kaynaşasınız diyeifadesine denk düşmektedir
Aklın, insanlıkta meydana getireceği değişim, gelişim ve bütünleşme bu olacaktır Bitişip kaynaşma ve bütünleşme bir noktada akıl kadar insanlığa gelişim, değişim ve kaliteyi getiren bir güç yoktur Çünkü öze inen, özü arayan, özü dışarı çıkaran lübb denen akıl olmaktadır Cehaletin kabuğunu kıran bilginin özünü ağaç haline getiren ve yine cehaletin bulutlarını silip bilgi güneşinin ışığını insanlığa ulaştıran akıl, Yüce Allah'ın yarattığı en büyük bitiştiricidir Acaba, akıl eşittir bitiştirme dersek hata eder miyiz?
d) Allah'a saygı duyarlarAklın eylemlerinden biri de Allah'a saygı duymaktır Haşyet kelimesinin anlamında saygı, sevgi ve korkuvardır Bu üç mana onda bir araya gelmektedir
Allah'a saygı duyan insanlar, akıllarını kullanıyorlar demektir Allah'a saygı duyan, insana da saygı duyar Saygı ahlâkın en temel değerlerinden birini teşkil etmektedir İşte ahlâkın içine akıl, saygı vasıtası ile girmektedir Akıl ahlâkı mayalarken, saygı değerinin mayasını çalmaktadır
İnsanda saygı değerini uyandırmak, davranışlarına yansıtmak ve ahlâkını maya olarak çalmak eğitimin, özellikle din eğitiminin amaçları arasında yer almaktadır
Firavun'a gidin Çünkü o, iyiden iyiye azdı Ona yumuşak söz söyleyin Umulur ki düşünür ve saygı duyar(Tâhâ 204344) Demek ki bu âyetler bize eğitimin amaçlarından ikisini vermektedir: Düşünmeyi temin etmek ve saygı duymayı sağlamak
Haşyet duyan insan, Yüce Allah'ın kudretinin sonsuzluğu karşısında ürperir, O'nun gazabından çekinir ve O'na karşı günah işlemekten kaçınır
Bilen ve düşünen akıl sahiplerinin götüreceği yer (3)
e) Ve hesabın kötüsünden korkarlar
Düşünen selakla sahip olan insan, bu dünyadaki davranışlarının öteki dünyada değerlendirmeye tabi tutulacağını bilir, inanır ve kendisini disipline eder Bununla akıl, insanın iç âleminde bir iç disiplin duygusugeliştirir Bu tip insanların, dıştan bir etki olmadan aklın doğrultusunda hareket etmeleri doğal bir durum olur Amellerin âhirette değerlendirilmesi günü gelmeden, kendilerini kontrol edip vicdanını hesaba çeker ve tenkit eder bir duruma gelir
Aklın bu eylemi, yani gönüldeki korku duygusunu harekete geçirmesinden şunu çıkartıyoruz: İnsan aklı daima ileriye yönelik çalışmasından dolayı hayatın geçmişinden daha çok geleceği ile ilgilenir ve o düzeyde çalışır; bugünü yarın için planlamayı ahlâk edinir, yarınını aydınlık görmek istediğinden, ebedâhiret hayatındaki mutluluğu yakalamayı ihtimale bırakmak istemez Bu dünyada iken öteki dünyanın mutluluğunu elde etmek için insana telkinde bulunur, emirler verir ve önünü aydınlatır
Akıl, âhiret hayatındaki değerlendirmenin, yani hesabın ağırlığını daima göz önünde bulundurması için insana uyarılarda bulunur Aklın çağırdığı ülke mutluluk ülkesidir; ama aklı en çok rencide eden şey de âhirette insanı mutsuz edecek davranışları işlemesidir Yine akıl, tabiatı gereği bilir ki, bu dünyada kendi ışığından istifade edemeyenler öteki dünyada karanlıkta kalacaklardır Onun için akıllı insan, öteki dünyada hesabını rahatlıkla verebilecek olan insandır
Akıl, gönüldeki korkuyu âhirete yönelik olarak harekete geçirince gönlü cennete çevirmektedir Çünkü Ra'd 21'de korkareylemini akıl, gönüle yaptırmaktadır Akıl gönüle, âhirete bakmasını ve orada gerçekleşecek ağır hesabın buradan görülmesini ondan ister Böylece gönül de âhiret imanının ürünlerini toplar
f) Onlar, Rabb'lerinin rızasını arzulayarak sabrederler Ra'd 22'de Yüce Allah aklın görevlerinden birinin arayış olduğuna işaret etmektedir Aklın arayışının alanında Allah, insanın kendisi ve bilimsel gerçek vardır Bu âyette de mü'minin aklı, Allah'ın rızasınıaramak görevini yerine getirmektedir Akıl, Allah'ın rızasını ararken bazen sabrı kullanır Belalara, problemlere, sıkıntılara göğüs germe ve onların altından kalkma, üstesinden gelmeanlamına gelen sabır, bir gönül eylemidir Ama, onu bir küheylan gibi harekete geçiren de akıldır
Yorumunu yapmakta olduğumuz Ra'd 22'de sabır, kendini tutmak, engel olmak, manen kolunu ayağını bağlamak, sükun ve huzur, i'tidal, temkin, sebat, kendi kendini kontrol, kendi kendine emir vermek, vakar, kendi kendine hâkim olmak, ısrar etmek, dayanma kuvvetianlamına gelmektedir
i Sabır peygamberlerin ahlâkıdır (Ahkâf 4635)
ii Sabır yapılmaya değer işlerdendir (Şûrâ 4243)
iii Sabreden toplumu iktidara getirmek için Yüce Allah söz vermektedir (A'râf 7137)
iv Sabredenler amellerinin en güzeli ile ödüllendirilirler (Nahl 1696)
v Sabredenin ödülü iki kat verilir (Kasas 2854)
vi Kötülüğe iyilikle mukabele edip düşmanlığı dostluğa çevirecek kadar ruh olgunluğuna ancak sabredenler ulaşabilir (Fussilet 413435)
vii Savaşta sabredenlere Yüce Allah yardımda bulunur (Âli İmrân 3125)
viii Sabır, düşmanın entrikalarını önler (Âli İmrân 3120)
ix Sabretmek, muhsin olmanın şartlarından biridir (Yûsuf 1290)
x Allah sabredenlerle beraberdir (Bakara 2153)
xi Tahsilde sabır şarttır (Kehf 1867, 72, 75, 78, 82)
g) Namazı kılarlarDüşünen aklın, ahlâk alanına olan uzantılarından biri de namaz kanalıdır Namaz, Kur'ân'da ahlâkdeğerleri canlı tutup koruyan bir ibadet olarak takdim edilmektedir Kulun yaratıcısına ibadet etme zorunluluğu aklın gerekleri arasında bulunmaktadır Yüce Allah akla ters düşen bir emir vermeyeceğine göre, tüm emirleri aklın gerekli göreceği bir biçimdedir
h) Kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık dağıtırlarOnlar, malından fedakarlık yapıp fakirin elinden tutma gibi ruh olgunluğunu da gösterirler Akıllı insan, önce sahip olduğu maddnimetin kaynağında Allah'ın olduğunu bilir ve o nimetten Allah adına fedakarlıkta bulunarak fakirleri istifade ettirir, insan onurunu kimlik haline getiren paylaşımı hayata geçirir
ProfDrBayraktar Bayraklı
Sabah