Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Bilgi Ne Demek?

Bilgi Ne Demek?

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
14
Data Ne Demek?

İnsanın, toplumsal emeğiyle meydana çıkardığı objektif dünyanın yasalı ilişkilerinin, düşüncesinde baştan üretimi

İnsanla çevresi aralarında kurulan ilişki, eşanlamda 'bilgi', ilk düşüncelerden bu yandan dağıtılmış açılardan değerlendirilmiştir Kimileri bu ilişkinin asla kurulamayacağını (bilginin edinilemeyeceğini N), kimileri kısmen kurulabileceğini, kimileri oysa kutsal düzeyde kurulabileceğini, kimileri de bağıntılı (göreli N) olarak her an kurulmakta olduğunu ileri sürmüşlerdir

Bilginin kaynağı, özü ve sınırı üstündeki incelemeler farklı alanlara yönlendirilmiş öğretiler doğurmuştur Usçuluk, görgücülük, deneyselcilik, sezgicilik, eleştiricilik, şüphecilik, bilinemezcilik, olguculuk, uygulayıcılık, inakçılık, inancılık, olasıcılık, anlıkçılık, iradecilik, doğuştancılık, bilgicilik vb bilginin insan için olası olup olmadığı yolunda dağıtılmış savlar ileri sürmüşlerdir

Antik Çağ Yunan düşüncesinde bilgiciler ve şüpheciler bilginin olanaksız bulunduğu kanısındaydılar Sokrates de fizik bilginin belirli olmadığını, belirli bilginin ancak törebilimsel alanda gerçekleşebileceğini ileri sürmüştür

Kant idealizmi, Comte pozitivizmi, Spencer evrimciliği Heidegger ve Sartre egzistansializmi (varoluşçuluğu) Camus saçmacılığı aynı kanıyı sürdürüp çağımıza değin getirmişlerdir

Bunlara aleyhinde bilginin olası bulunduğunu ileri süren öğretiler, bilginin nasıl elde edileceği konusunda iki büyük kampa ayrılırlar 'Usçular' genel adı aşağı toplananlar bilginin doğuştan olan beri insan usunda varolduğunu, 'duyumcular' genel adı aşağıda toplananlar bilginin fakat duyularımızla elde edilebileceğini savunurlar

Bilginin insandan bağımsızlığını ve kendini kendisiyle belirlediğini ileri süren Platon ve Hegel'in objektif düşüncecilikleri gibi öğretiler de vardır

İngiliz düşünürü Spencer'in üç türlü veri bulunduğu yolundaki savı bir bilgi sınıflamasında yol açmıştır Spencer'e kadar bu üç nesil bilgiden biri 'halksal veri' dir oysa dağınık ve günlük bilgilerdir, ikincisi 'bilimsel bilgidir ancak bu düzensiz bilgilerin kendilerine özgü bilim dallarında birleştirilip yasalara bağlanılışından elde edilmiş bilgilerdir, üçüncüsü 'felsefesel veri'dir ancak bilimsel bilgileri evrensel bir yasada birleştirmiş olan bilgidir

Data, doğada hazırlanmış değildir, doğada nesneler ve olaylar vardır lakin data yoktur, bilgiyi yaratan ve üreten doğa üstündeki çalışması ve bu çalışmaya düşüncenin katkısıyla kişisel olarak insanın kendisidir

Metafizik, idealist ve Tanrıbilimsel varsayımlar bir yandan, bilimselliğe böylece yaklaşmış olan duyumculuk veri'yi 'kişisel deney'in ürünü olarak tanımlıyordu Ne var ki bu kişisel deneyin algılarını düzenlerken uygulamak zorunda bulunduğu kavram ve ulamları nerede bulduğu açıklanamıyordu Çünkü bu kavram ve ulamlar, kişisel deneyin değil, 'toplumsal deney'in binlerce yıl işleye işleye oluşturup hazırladığı ürünlerdi (zihin ve data birikimi N) İnsan pratiğinin toplumsal karakteri belirtilmeden hiçbir bilgi açıklanamaz İnsanın toplumsal çalışmayla elde ettiği veri, doğanın bilinçte yansıtılmasıdır Ancak bu, aynanın doğayı yansıtması gibi kolay bir maddesel yansıtma yok, birtakım kompleks işlevleri gerektiren bilinçsel bir yansıtmadır Bilgi, nesnenin kendisinden başlar Duyularla algılanır İnsan bilincinde dağıtılmış soyutlamalara ve bireşimlere uğrar Kavramlaşır, ulamlaşır, yasalaşır (ve hipotezleşir N) Daha Sonra her yerde doğaya, nesneye döner ve kendini pratikle denetler, doğrular (ve kuramlaşır N) İnsan bilincinde kavramlaşan, ulamlaşan, yasalaşan yansı, bitmiş doğaya dönerek pratikle doğrulanmadıkça bilgi olmaz Veri, somuttan kazanç, soyuttan geçer ve tekrar somutta gerçekleşir

Duyulur veriler sınırlıdır, mesela ışığın saniyede üç yüz bin kilometre tez koştuğunu bildiremezler Bunu biz düşüncemizde tasarımlarız Ama bu, bilginin fakat soyut düşüncemizde ve tasarımlarımızda olduğu anlamına gelmez Çünkü soyut düşüncemizin tasarımlarını hem duyularla algıladığımız nesnelerden esinlenmiş, hem de yaptığımız aletlerle bu tasarımımızı objektif dünyaya aktararak pratikle doğrulamışızdır Bu doğrulamayı gerçekleştirmemiş olsaydık, ışığın tasarımladığımız hızı bir bilgi yok bir boşsöz olurdu Nitekim objektif dünyada insanın tasarımını aşan gerçeklikler de vardır örneğin mezonlar gibi kimi elementer zerrelerin varlık süreleri saniyenin yüz milyonda biri dek tahmin edilmektedir oysa hiçbir insan bu niceliği tasarımlayamaz İnsanın pratik eylemi olan bilimler bu duyudışı ve tasarımdışı olgulardan eylemsel sonuçlar çıkarırlar ve onları pratik olarak kullanırlar

Data, defalarca tamlığın doğrultusunda ilerleyen beceriksiz ve bitmemiş bir süreçtir, defalarca da böyle kalacaktır Fakat bu da, hiçbir zaman tam (belli, baştan, saltık) bilgiye erişilemeyecektir anlamına gelmez Çünkü her eksik veri tamlığını, diğer bir deyişle her göreli data saltıklığını içermektedir Bütünlük, eksikliğin, saltıklık göreliliğin içindedir Örneğin ışık konusunda dalga kuramı, yirminci yüzyılın başlarında ışığın bununla birlikte zerreli oluşunun anlaşılması üstüne, yetersizliğinden ötürü bırakıldı Ne var ancak bu göreli ve eksik bilgi, bırakılıncaya değin işe yaramış ve çoğu bilimsel gerçeklerin meydana çıkarılmasını sağlamıştı Çünkü kendi saltıklığını da içermekteydi (Işığın dalga veya tanecik olduğu kuramları, birleştirilerek, ışığın koşullara tarafından keza dalga hem de tanecik olduğu kuramıyla aşıldı N)

Bunun gibi evrenin ilk yapısını araştıran ilk görüşler bunu sırasıyla su, hava, alev, vb özdeklerinde görmüşlerdi Zamanla birbirlerine yerlerini bırakan bütün bu göreli bilgiler evrenin özdeksel bir yapısı bulunduğu saltık bilgisini taşımaktaydılar Saltık veri, göreli bilgilerin; benzeşen deyişle tam bilgi, yetersiz bilgilerin bu süregiden içeriğidir Göreli bilgiyle saltık data, birbirleriyle bağımlıdır ve biri olmadan öbürü olmaz Doğa ebedi olduğu içindir ancak veri süreci de sonsuzdur Daha açık bir deyişle bilgi hiçbir zaman hiçbir yerde bitmeyecek ve metafizikçilerin düş ettikleri gibi hiçbir süre ve hiçbir yerde bir son bilgiye varılmayacaktır ''Bilginin sona ermesi, sonsuzun sona ermesi çağırmak olur ki olanaksızdır'', sayıların dizisini ardına kadar saymak nasıl olanaksızsa doğanın bilgisini harcamak de öylece olanaksızdır

Özetlersek, data, ne idealist usçuların sandıkları gibi kimsesiz usla, ne de materyalist duyumcuların sandıkları gibi kimsesiz duyumla elde edilebilir İlkin o, insan pratik'iyle üretilir Bu üretme iki aşamada gerçekleşir; her ikisi de pratik olarak denetlenmiş olarak birinci faz duyumsal aşama, ikinci aşama mantıklı evre'dır Veri üretiminin denetimi de gene pratiğe dönüp bilgiyi doğrulamakla yapılır Veri süreci bu vesile ile tamamlanır ''Canlı algılamadan görünmeyen düşünceye ve buradan da pratiğe; işte gerçeği tanımanın, data edinmenin mantıkla ilgili yolu budur'' Pratik, bilginin ayrıca çıkış noktası keza de doğruluğunun ölçütüdür ''Yaşamın, eşdeyişle pratiğin veri kuramının temeli olduğu görüşü bizi kaçınılmaz olarak özdekçiliğe götürür'' *
 
858,505Konular
982,672Mesajlar
33,048Kullanıcılar
Mega00Son üye
Üst Alt