iltasyazilim
FD Üye
BİLİM TARİHİNİN EN BÜYÜK SAHTEKARLIĞI: EVRİM TEORİSİ
Bilim tarihi her zaman çesitli sahtekarlıklara sahne olmuştur Bulduğu ilaçla kötürümleri yürüteceğini saçsızlarda saç çıkaracağını iddia edenler tüm hastalıkları iyi edeceğine halkı inandıran Mesmer ya da Rasputin gibi şarlatanlar…
Bu ünlü sahtekarların dışında zaman zaman gazetelere konu olan başkasının tezini çalarak kariyer sahibi olmaya çalışmak gibi daha küçük çaplı sahtekarlıklar da vardır
Ancak bilim tarihindeki sahtekarlıkların en büyükleri şüphesiz evrimcilere ait olanlardır Evrimcilerin yaptıkları sahtekarlıkları diğerlerinden ayıran en önemli fark evrimcilerin sahtekarlıklarının sistematik bir yapıya sahip olması ve kollektif hilelere yanıltmalara saptırmalara başvurmalarıdır Bunlar evrim teorisinin ortaya atılmasından bugüne kadar defalarca ve son derece profesyonelce düzenlenmiştir
Bu yazıda evrimcilerin yapmış oldukları sahtekarlıklardan bazılarını inceleyeceğiz Ama daha önce yanıtlanması gereken bir soru var: Neden Darwinizm'in tarihi böylesine sahtekarlıklarla doludur?
Çünkü evrim teorisini savunmanın başka herhangi bir yolu yoktur Bilimsel bulgular evrimi çürüttüğüne göre geriye tek yol olarak sahtekarlıklara başvurmak kalır Ya bulgular gizlenir veya imha edilir ya da bunlar çarpıtılarak sanki evrim teorisini destekliyorlarmış gibi gösterilir Halk bu konular hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmadığı için de bu sahte delillere bakarak evrimi ispatlanmış bir teori zanneder İşte tamamen dayanaksız olan evrim teorisini ayakta tutabilmek için yapılabilecek yagane çaba ancak bunlar olacaktır
Şimdi bilim tarihinin yüz karası olarak tarihe geçen bu evrim sahtekarlıklarını inceleyelim
Evrimcilerin en önemli propaganda yöntemi: Rekonstrüksiyonlar sahte vehayali çizimler
Evrimciler teorilerini destekleyecek bilimsel deliller bulma konusunda başarısız olsalar da bir konuda oldukça başarılıdırlar: Propaganda Bu propagandanın en önemli unsuru ise rekonstrüksiyonadı verilen sahte çizimlerdir
Rekonstrüksiyon yeniden inşademektir ve sadece bir kemik parçası bulunmuş olan canlının resminin ya da maketinin yapılmasıdır Gazetelerde dergilerde filmlerde gördüğünüz maymun adamların her biri birer rekonstrüksiyondur
Ancak insanın kökeni ile ilgili fosil kayıtları çoğu zaman dağınık ve eksik oldukları için bunlara dayanarak herhangi bir tahminde bulunmak bütünüyle hayal gücüne dayalı bir iştir Bu yüzden evrimciler tarafından fosil kalıntılarına dayanılarak yapılan rekonstrüksiyonlar tamamen evrim ideolojisinin gereklerine uygun olarak tasarlanırlar Harvard Üniversitesi antropologlarından David Pilbeam benim uğraştığım paleoantropoloji alanında daha önce edinilmiş izlenimlerden oluşmuş teori daima gerçek verilere baskın çıkarderken bu gerçeği vurgular İnsanlar görsel yoldan daha kolay etkilendikleri için amaç onları hayal gücüyle rekonstrüksiyonu yapılmış yaratıkların geçmişte gerçekten yaşadığına inandırabilmektir
Burada bir noktaya dikkat etmek gerekir: Kemik kalıntılarına dayanılarak yapılan çalışmalarda sadece eldeki objenin çok genel özellikleri ortaya çıkarılabilir Oysa asıl belirleyici ayrıntılar zaman içinde kolayca yok olan yumuşak dokulardır Evrime inanmış bir kimsenin bu yumuşak dokuları istediği gibi şekillendirip ortaya hayali bir yaratık çıkarması çok kolaydır Harvard Üniversitesi'nden Earnst A Hooten bu durumu şöyle açıklar:
Yumuşak kısımların tekrar inşası çok riskli bir girişimdir Dudaklar gözler kulaklar ve burun gibi organların altlarındaki kemikle hiçbir bağlantıları yoktur Örneğin bir Neandertal kafatasını aynı yorumla bir maymuna veya bir filozofa benzetebilirsiniz Eski insanların kalıntılarına dayanarak yapılan canlandırmalar hemen hiçbir bilimsel değere sahip değillerdir ve toplumu yönlendirmek amacıyla kullanılır Bu sebeple rekonstrüksiyonlara fazla güvenilmemelidir
Evrimciler bu konuda o denli ileri gitmektedirler ki aynı kafatasına birbirinden çok farklı yüzler yakıştırabilmektedirler Australopithecus robustus (Zinjanthropus) adlı fosil için çizilen birbirinden tamamen farklı üç ayrı rekonstrüksiyon bunun ünlü bir örneğidir
Fosillerin taraflı yorumlanması ya da hayali rekonstrüksiyonlar yapılması evrimcilerin aldatmacaya ne denli yoğun biçimde başvurduklarını gösteren deliller arasında sayılabilirler Ancak bunlar evrim teorisinin tarihinde rastlanan bazı somut sahtekarlıklarla karşılaştırıldıklarında yine de çok sıradan kalmaktadırlar
Medyada ve akademik kaynaklarda sürekli olarak telkin edilen maymun insanimajını destekleyecek hiçbir somut fosil delili yoktur Evrimciler ellerine fırça alıp hayali yaratıklar çizerler ama bu canlıların fosillerinin olmayışı onlar için büyük bir sorundur Bu sorunu çözmekiçin kullandıkları ilginç yöntemlerden biri ise bulamadıkları fosilleri üretmekolmuştur Bilim tarihinin en büyük skandalı olan Piltdown Adamı işte bu yöntemin bir örneğidir
Toplama kemiklerle oluşturulan sözde ata: Piltdown Adamı
Ünlü bir doktor ve aynı zamanda da amatör bir paleontolog olan Charles Dawson 1912 yılında İngiltere'de Piltdown yakınlarındaki bir çukurda bir çene kemiği ve bir kafatası parçası bulduğu iddiasıyla ortaya çıktı Çene kemiği maymun çenesine benzemesine rağmen dişler ve kafatası insanınkilere benziyordu Bu örneklere Piltdown Adamıadı verildi 500 bin yıllık bir tarih biçildi ve çeşitli müzelerde insan evrimine kesin bir delil olarak sergilendi 40 yılı aşkın bir süre üzerine birçok bilimsel makaleler yazıldı yorumlar ve çizimler yapıldı Dünyanın farklı üniversitelerinden 500'ü aşkın akademisyen Piltdown Adamı üzerine doktora tezi hazırladı Ünlü Amerikalı paleoantropolog H F Osborn da 1935'te British Museum'u ziyaretinde doğa sürprizlerle dolu; bu insanlığın tarih öncesi devirleri hakkında önemli bir buluşdiyordu
1949'da ise British Museum'un paleontoloji bölümünden Kenneth Oakley yeni bir yaş belirleme metodu olan flor testimetodunu eski bazı fosiller üzerinde denemek istedi Bu yöntemle Piltdown Adamı fosili üzerinde de bir deneme yapıldı Sonuç çok şaşırtıcıydı Yapılan testte Piltdown Adamı'nın çene kemiğinin hiç flor içermediği anlaşıldı Bu çene kemiğinin toprağın altında birkaç yıldan fazla kalmadığını gösteriyordu Az miktarda flor içeren kafatası ise sadece birkaç bin yıllık olmalıydı
Flor metoduna dayanılarak yapılan sonraki kronolojik araştırmalar kafatasının ancak birkaç bin yıllık olduğunu ortaya çıkardı Çene kemiğindeki dişlerin ise suni olarak aşındırıldığı fosillerin yanında bulunan ilkel araçların ise çelik aletlerle yontulmuş adi birer taklit olduğu anlaşıldı Weiner'in yaptığı detaylı analizlerle bu sahtekarlık 1953 yılında kesin olarak ortaya çıkarıldı Kafatası 500 yıl yaşında bir insana çene kemiği de yeni ölmüş bir orangutana aitti! Dişler insana ait olduğu izlenimini vermek için sonradan özel olarak eklenmiş ve sıralanmış eklem yerleri de törpülenmişti Daha sonra da bütün parçalar eski görünmeleri için potasyumdikromat ile lekelendirilmişti Bu lekeler kemikler aside batırıldığında kayboluyordu Sahtekarlığı ortaya çıkaran ekipten Le Gros Clark dişler üzerinde yıpranma izlenimini vermek için yapay olarak oynanmış olduğu o kadar açık ki nasıl olur da bu izler dikkatten kaçmış olabilir?diyerek şaşkınlığını gizleyemiyordu Tüm bunların üzerine Piltdown Adamı40 yılı aşkın bir süredir sergilenmekte olduğu British Museum'dan alelacele çıkarıldı
Nebraska Adamıdiye tanıttıkları diş bir domuza ait çıktı!
1922'de Amerikan Doğa Tarih Müzesi müdürü Henry Fairfield Osborn Batı Nebraska'daki Yılan Deresi yakınlarında Plieocen Dönemi'ne ait bir azı dişi fosili bulduğunu açıkladı Bu diş iddiaya göre insan ve maymunların ortak özelliklerini taşımaktaydı Çok geçmeden konuyla ilgili çok derin bilimsel tartışmalar başladı Bazıları bu dişi Pithecanthropus erectus olarak yorumluyorlar bazıları ise bunun insana daha yakın olduğunu söylüyorlardı Büyük tartışmalar yaratan bu fosile Nebraska Adamıadı verildi Bilimselismi de hemen üretildi: Hesperopithecus haroldcooki
Birçok otorite Osborn'u destekledi Bu tek dişe dayanılarak Nebraska Adamı'nın kafatası ve vücudunun rekonstrüksiyon resimleri çizildi Hatta daha da ileri gidilerek Nebraska adamının eşinin ve çocuklarının doğal ortamda ailece resimleri yayınlandı
Bütün bu senaryolar tek bir dişten üretilmişti Evrimci çevreler bu hayalet adamıo derece benimsediler ki William Bryan isimli bir araştırmacı tek bir azı dişine dayanılarak bu kadar peşin hükümle karar verilmesine karşı çıkınca bütün şimşekleri üzerine çekti
Ancak 1927'de iskeletin öbür parçaları da bulundu Bulunan yeni parçalara göre bu diş ne maymuna ne de insana aitti Dişin Prosthennops cinsinden yabani Amerikan domuzunun soyu tükenmiş bir türüne ait olduğu anlaşıldı William Gregory bu yanılgıyı duyurduğu Science dergisinde yayınladığı makalesine şöyle bir başlık atmıştı: Görüldüğü kadarıyla Hesperopithecus ne maymun ne de insanSonuçta Hesperopithecus haroldcooki'nin ve ailesinin tüm çizimleri alelacele literatürden çıkarıldı
Ernst Haeckel'in Sahte Çizimleri
19 yüzyılın sonlarında Ernst Haeckel isimli evrimci bilim adamı Bireyoluş Soyoluşun Tekrarıdır(Ontogeny Recapitulates Phylogeny) olarak ifade edilen ve Rekapitülasyon teorisi olarak anılan bir teori ortaya attı
Haeckel tarafından öne sürülen bu teori canlı embriyolarının gelişim süreçleri sırasında sözde atalarının geçirmiş oldukları evrimsel süreci tekrarladıklarını iddia ediyordu Örneğin insan embriyosunun anne karnındaki gelişimi sırasında önce balık sonra sürüngen özellikleri gösterdiğini en son olarak da insana dönüştüğünü öne sürüyordu
Oysa ilerleyen yıllarda bu teorinin tamamen hayal ürünü bir senaryo olduğu ortaya çıkmıştır İnsan embriyosunun ilk dönemlerinde ortaya çıktığı iddia edilen sözde solungaçlarıngerçekte insanın orta kulak kanalının paratiroidlerinin ve timüs bezlerinin başlangıcı olduğu anlaşılmıştır Embriyonun yumurta sarısı kesesine benzetilen kısmının da gerçekte bebek için kan üreten bir kese olduğu ortaya çıkmıştır Haeckel'in ve onu izleyenlerin kuyrukolarak tanımladıkları kısım ise insanın omurga kemiğidir ve sadece bacaklardan daha önce ortaya çıktığı için kuyrukgibi gözükmektedir
Bunlar bilim dünyasında herkesin bildiği gerçeklerdir Evrimciler de bunu kabul ederler NeoDarwinizm'in kurucularından George Gaylord Simpson Haeckel evrimsel gelişimi yanlış bir şekilde ortaya koydu Bugün canlıların embriyolojik gelişimlerinin geçmişlerini yansıtmadığı artık kesin olarak biliniyordiye yazar American Scientist'te yayınlanan bir makalede ise şöyle denmektedir:
Biyogenetik yasası (Rekapitülasyon Teorisi) artık tamamen ölmüştür 1950'li yıllarda ders kitaplarından çıkarıldı Aslında bilimsel bir tartışma olarak 20'li yıllarda sonu gelmişti
New Scientist dergisindeki 16 Ekim 1999 tarihli bir makalede ise şunlar yazılıdır:
Haeckel teorisini biyogenetik yasaolarak adlandırdı ve bu düşünce kısa zamanda rekapitülasyonolarak popülerleşti Gerçekte ise Haeckel'in keskin yasasının yanlış olduğu yakın bir zaman sonra gösterildi Örneğin erken insan embriyosunun hiç bir zaman bir balık gibi solungaçları yoktur ve embriyo hiç bir zaman erişkin bir sürüngene ya da maymuna benzer evrelerden geçmez
Bilim tarihi her zaman çesitli sahtekarlıklara sahne olmuştur Bulduğu ilaçla kötürümleri yürüteceğini saçsızlarda saç çıkaracağını iddia edenler tüm hastalıkları iyi edeceğine halkı inandıran Mesmer ya da Rasputin gibi şarlatanlar…
Bu ünlü sahtekarların dışında zaman zaman gazetelere konu olan başkasının tezini çalarak kariyer sahibi olmaya çalışmak gibi daha küçük çaplı sahtekarlıklar da vardır
Ancak bilim tarihindeki sahtekarlıkların en büyükleri şüphesiz evrimcilere ait olanlardır Evrimcilerin yaptıkları sahtekarlıkları diğerlerinden ayıran en önemli fark evrimcilerin sahtekarlıklarının sistematik bir yapıya sahip olması ve kollektif hilelere yanıltmalara saptırmalara başvurmalarıdır Bunlar evrim teorisinin ortaya atılmasından bugüne kadar defalarca ve son derece profesyonelce düzenlenmiştir
Bu yazıda evrimcilerin yapmış oldukları sahtekarlıklardan bazılarını inceleyeceğiz Ama daha önce yanıtlanması gereken bir soru var: Neden Darwinizm'in tarihi böylesine sahtekarlıklarla doludur?
Çünkü evrim teorisini savunmanın başka herhangi bir yolu yoktur Bilimsel bulgular evrimi çürüttüğüne göre geriye tek yol olarak sahtekarlıklara başvurmak kalır Ya bulgular gizlenir veya imha edilir ya da bunlar çarpıtılarak sanki evrim teorisini destekliyorlarmış gibi gösterilir Halk bu konular hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmadığı için de bu sahte delillere bakarak evrimi ispatlanmış bir teori zanneder İşte tamamen dayanaksız olan evrim teorisini ayakta tutabilmek için yapılabilecek yagane çaba ancak bunlar olacaktır
Şimdi bilim tarihinin yüz karası olarak tarihe geçen bu evrim sahtekarlıklarını inceleyelim
Evrimcilerin en önemli propaganda yöntemi: Rekonstrüksiyonlar sahte vehayali çizimler
Evrimciler teorilerini destekleyecek bilimsel deliller bulma konusunda başarısız olsalar da bir konuda oldukça başarılıdırlar: Propaganda Bu propagandanın en önemli unsuru ise rekonstrüksiyonadı verilen sahte çizimlerdir
Rekonstrüksiyon yeniden inşademektir ve sadece bir kemik parçası bulunmuş olan canlının resminin ya da maketinin yapılmasıdır Gazetelerde dergilerde filmlerde gördüğünüz maymun adamların her biri birer rekonstrüksiyondur
Ancak insanın kökeni ile ilgili fosil kayıtları çoğu zaman dağınık ve eksik oldukları için bunlara dayanarak herhangi bir tahminde bulunmak bütünüyle hayal gücüne dayalı bir iştir Bu yüzden evrimciler tarafından fosil kalıntılarına dayanılarak yapılan rekonstrüksiyonlar tamamen evrim ideolojisinin gereklerine uygun olarak tasarlanırlar Harvard Üniversitesi antropologlarından David Pilbeam benim uğraştığım paleoantropoloji alanında daha önce edinilmiş izlenimlerden oluşmuş teori daima gerçek verilere baskın çıkarderken bu gerçeği vurgular İnsanlar görsel yoldan daha kolay etkilendikleri için amaç onları hayal gücüyle rekonstrüksiyonu yapılmış yaratıkların geçmişte gerçekten yaşadığına inandırabilmektir
Burada bir noktaya dikkat etmek gerekir: Kemik kalıntılarına dayanılarak yapılan çalışmalarda sadece eldeki objenin çok genel özellikleri ortaya çıkarılabilir Oysa asıl belirleyici ayrıntılar zaman içinde kolayca yok olan yumuşak dokulardır Evrime inanmış bir kimsenin bu yumuşak dokuları istediği gibi şekillendirip ortaya hayali bir yaratık çıkarması çok kolaydır Harvard Üniversitesi'nden Earnst A Hooten bu durumu şöyle açıklar:
Yumuşak kısımların tekrar inşası çok riskli bir girişimdir Dudaklar gözler kulaklar ve burun gibi organların altlarındaki kemikle hiçbir bağlantıları yoktur Örneğin bir Neandertal kafatasını aynı yorumla bir maymuna veya bir filozofa benzetebilirsiniz Eski insanların kalıntılarına dayanarak yapılan canlandırmalar hemen hiçbir bilimsel değere sahip değillerdir ve toplumu yönlendirmek amacıyla kullanılır Bu sebeple rekonstrüksiyonlara fazla güvenilmemelidir
Evrimciler bu konuda o denli ileri gitmektedirler ki aynı kafatasına birbirinden çok farklı yüzler yakıştırabilmektedirler Australopithecus robustus (Zinjanthropus) adlı fosil için çizilen birbirinden tamamen farklı üç ayrı rekonstrüksiyon bunun ünlü bir örneğidir
Fosillerin taraflı yorumlanması ya da hayali rekonstrüksiyonlar yapılması evrimcilerin aldatmacaya ne denli yoğun biçimde başvurduklarını gösteren deliller arasında sayılabilirler Ancak bunlar evrim teorisinin tarihinde rastlanan bazı somut sahtekarlıklarla karşılaştırıldıklarında yine de çok sıradan kalmaktadırlar
Medyada ve akademik kaynaklarda sürekli olarak telkin edilen maymun insanimajını destekleyecek hiçbir somut fosil delili yoktur Evrimciler ellerine fırça alıp hayali yaratıklar çizerler ama bu canlıların fosillerinin olmayışı onlar için büyük bir sorundur Bu sorunu çözmekiçin kullandıkları ilginç yöntemlerden biri ise bulamadıkları fosilleri üretmekolmuştur Bilim tarihinin en büyük skandalı olan Piltdown Adamı işte bu yöntemin bir örneğidir
Toplama kemiklerle oluşturulan sözde ata: Piltdown Adamı
Ünlü bir doktor ve aynı zamanda da amatör bir paleontolog olan Charles Dawson 1912 yılında İngiltere'de Piltdown yakınlarındaki bir çukurda bir çene kemiği ve bir kafatası parçası bulduğu iddiasıyla ortaya çıktı Çene kemiği maymun çenesine benzemesine rağmen dişler ve kafatası insanınkilere benziyordu Bu örneklere Piltdown Adamıadı verildi 500 bin yıllık bir tarih biçildi ve çeşitli müzelerde insan evrimine kesin bir delil olarak sergilendi 40 yılı aşkın bir süre üzerine birçok bilimsel makaleler yazıldı yorumlar ve çizimler yapıldı Dünyanın farklı üniversitelerinden 500'ü aşkın akademisyen Piltdown Adamı üzerine doktora tezi hazırladı Ünlü Amerikalı paleoantropolog H F Osborn da 1935'te British Museum'u ziyaretinde doğa sürprizlerle dolu; bu insanlığın tarih öncesi devirleri hakkında önemli bir buluşdiyordu
1949'da ise British Museum'un paleontoloji bölümünden Kenneth Oakley yeni bir yaş belirleme metodu olan flor testimetodunu eski bazı fosiller üzerinde denemek istedi Bu yöntemle Piltdown Adamı fosili üzerinde de bir deneme yapıldı Sonuç çok şaşırtıcıydı Yapılan testte Piltdown Adamı'nın çene kemiğinin hiç flor içermediği anlaşıldı Bu çene kemiğinin toprağın altında birkaç yıldan fazla kalmadığını gösteriyordu Az miktarda flor içeren kafatası ise sadece birkaç bin yıllık olmalıydı
Flor metoduna dayanılarak yapılan sonraki kronolojik araştırmalar kafatasının ancak birkaç bin yıllık olduğunu ortaya çıkardı Çene kemiğindeki dişlerin ise suni olarak aşındırıldığı fosillerin yanında bulunan ilkel araçların ise çelik aletlerle yontulmuş adi birer taklit olduğu anlaşıldı Weiner'in yaptığı detaylı analizlerle bu sahtekarlık 1953 yılında kesin olarak ortaya çıkarıldı Kafatası 500 yıl yaşında bir insana çene kemiği de yeni ölmüş bir orangutana aitti! Dişler insana ait olduğu izlenimini vermek için sonradan özel olarak eklenmiş ve sıralanmış eklem yerleri de törpülenmişti Daha sonra da bütün parçalar eski görünmeleri için potasyumdikromat ile lekelendirilmişti Bu lekeler kemikler aside batırıldığında kayboluyordu Sahtekarlığı ortaya çıkaran ekipten Le Gros Clark dişler üzerinde yıpranma izlenimini vermek için yapay olarak oynanmış olduğu o kadar açık ki nasıl olur da bu izler dikkatten kaçmış olabilir?diyerek şaşkınlığını gizleyemiyordu Tüm bunların üzerine Piltdown Adamı40 yılı aşkın bir süredir sergilenmekte olduğu British Museum'dan alelacele çıkarıldı
Nebraska Adamıdiye tanıttıkları diş bir domuza ait çıktı!
1922'de Amerikan Doğa Tarih Müzesi müdürü Henry Fairfield Osborn Batı Nebraska'daki Yılan Deresi yakınlarında Plieocen Dönemi'ne ait bir azı dişi fosili bulduğunu açıkladı Bu diş iddiaya göre insan ve maymunların ortak özelliklerini taşımaktaydı Çok geçmeden konuyla ilgili çok derin bilimsel tartışmalar başladı Bazıları bu dişi Pithecanthropus erectus olarak yorumluyorlar bazıları ise bunun insana daha yakın olduğunu söylüyorlardı Büyük tartışmalar yaratan bu fosile Nebraska Adamıadı verildi Bilimselismi de hemen üretildi: Hesperopithecus haroldcooki
Birçok otorite Osborn'u destekledi Bu tek dişe dayanılarak Nebraska Adamı'nın kafatası ve vücudunun rekonstrüksiyon resimleri çizildi Hatta daha da ileri gidilerek Nebraska adamının eşinin ve çocuklarının doğal ortamda ailece resimleri yayınlandı
Bütün bu senaryolar tek bir dişten üretilmişti Evrimci çevreler bu hayalet adamıo derece benimsediler ki William Bryan isimli bir araştırmacı tek bir azı dişine dayanılarak bu kadar peşin hükümle karar verilmesine karşı çıkınca bütün şimşekleri üzerine çekti
Ancak 1927'de iskeletin öbür parçaları da bulundu Bulunan yeni parçalara göre bu diş ne maymuna ne de insana aitti Dişin Prosthennops cinsinden yabani Amerikan domuzunun soyu tükenmiş bir türüne ait olduğu anlaşıldı William Gregory bu yanılgıyı duyurduğu Science dergisinde yayınladığı makalesine şöyle bir başlık atmıştı: Görüldüğü kadarıyla Hesperopithecus ne maymun ne de insanSonuçta Hesperopithecus haroldcooki'nin ve ailesinin tüm çizimleri alelacele literatürden çıkarıldı
Ernst Haeckel'in Sahte Çizimleri
19 yüzyılın sonlarında Ernst Haeckel isimli evrimci bilim adamı Bireyoluş Soyoluşun Tekrarıdır(Ontogeny Recapitulates Phylogeny) olarak ifade edilen ve Rekapitülasyon teorisi olarak anılan bir teori ortaya attı
Haeckel tarafından öne sürülen bu teori canlı embriyolarının gelişim süreçleri sırasında sözde atalarının geçirmiş oldukları evrimsel süreci tekrarladıklarını iddia ediyordu Örneğin insan embriyosunun anne karnındaki gelişimi sırasında önce balık sonra sürüngen özellikleri gösterdiğini en son olarak da insana dönüştüğünü öne sürüyordu
Oysa ilerleyen yıllarda bu teorinin tamamen hayal ürünü bir senaryo olduğu ortaya çıkmıştır İnsan embriyosunun ilk dönemlerinde ortaya çıktığı iddia edilen sözde solungaçlarıngerçekte insanın orta kulak kanalının paratiroidlerinin ve timüs bezlerinin başlangıcı olduğu anlaşılmıştır Embriyonun yumurta sarısı kesesine benzetilen kısmının da gerçekte bebek için kan üreten bir kese olduğu ortaya çıkmıştır Haeckel'in ve onu izleyenlerin kuyrukolarak tanımladıkları kısım ise insanın omurga kemiğidir ve sadece bacaklardan daha önce ortaya çıktığı için kuyrukgibi gözükmektedir
Bunlar bilim dünyasında herkesin bildiği gerçeklerdir Evrimciler de bunu kabul ederler NeoDarwinizm'in kurucularından George Gaylord Simpson Haeckel evrimsel gelişimi yanlış bir şekilde ortaya koydu Bugün canlıların embriyolojik gelişimlerinin geçmişlerini yansıtmadığı artık kesin olarak biliniyordiye yazar American Scientist'te yayınlanan bir makalede ise şöyle denmektedir:
Biyogenetik yasası (Rekapitülasyon Teorisi) artık tamamen ölmüştür 1950'li yıllarda ders kitaplarından çıkarıldı Aslında bilimsel bir tartışma olarak 20'li yıllarda sonu gelmişti
New Scientist dergisindeki 16 Ekim 1999 tarihli bir makalede ise şunlar yazılıdır:
Haeckel teorisini biyogenetik yasaolarak adlandırdı ve bu düşünce kısa zamanda rekapitülasyonolarak popülerleşti Gerçekte ise Haeckel'in keskin yasasının yanlış olduğu yakın bir zaman sonra gösterildi Örneğin erken insan embriyosunun hiç bir zaman bir balık gibi solungaçları yoktur ve embriyo hiç bir zaman erişkin bir sürüngene ya da maymuna benzer evrelerden geçmez