Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde! İnsanlığı unuttuk en utançlısı! Sözcükler şifreli görüntüsüdür yaşadıklarımızın Tadına doyamadığımız romanların kuytu öznesidir anılar Bir varmış, bir yokmuş gibi gelip geçen ihtiraslı hayallerle beraber… Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde! Kıblemizi aşk ve aşk için devir ediyorduk Yaratılmak korkutulmaktı, korkuyorduk bununla beraber sevdiğimiz dek Kitaplar, şiirler, filmler, yaz rüyâları, kış üşümeleri, hayal çözülmeleri birbiri ardınca geliyordu Aşk için savaşan adamlar oluyorduk her birimiz, her birimiz savaşarak yaşıyorduk aşkı Usulca sokulan yoksulluğumuzu, kabul görmeyen adamlığımızı, reddedilen sabrımızı hayatın mihengine vuruyorduk, kahroluyorduk! Düşler ormanında yarasından sızan kanı ırmaklara akıtarak ölümü bekleyen ceylanlar gibiydik Bal gözünden kanlar akıtan ceylanlar gibi çarpıyordu kalbimiz Zamanın kalbine akıtıyorduk kahrolası yalnızlığımızı, terkedilmişliğimizi… Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde! Korkarak gizlediğimiz duâlarımızı, okşamadan geçtiğimiz babasız başlarını, alnımızı toprağa mıhlamaksızın uğradığımız mabetleri ve hepsini yaralarımıza merhem olmaya çağıran zamanın kalbinde unuttuk unutulmaması gerekenleri! Vefasızlık işte, sevmeyi bilmiyorduk, yanmayı bilmiyorduk, özlemek nasılda uzaktı kırık kalplerimize! Eski tarih olurdu biz geçtiğimiz süre şehirler Sevgiler devrildi bu müzmin çağın yalancı aynalarında Gençliğimizi kaybettiğimiz günlerin hırçın çocukluğunu ezberledik elifba cüzlerinden Hayat akardı, zaman akardı ve aşk akardı sırlı düşlerin yazılmamış sayfalarına dürüst! Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde! Kimi akşamlar sıcak, demli bir akarsu otururdu masamıza, kimi süre da hatırasını özlemle yad ettiğimiz bir delişmen sevda eskisi… Paslanan düşlerimiz kanatlanırdı o vakit, coşardık Eylemlerin tadı, ezgilerin yakışı, bâkî kıldığımız kardeşlik yeminleri, unuturduk her şeyi! Dillerimiz lâl olurdu, bedenlerimiz gül olurdu, kururduk Her şey aşktı! Her şey aşk kokuyordu! Her şey aşk masalı gibi gizemliydi! Tükettik, ömrümüzde tüketilecek ne varsa… Yığdık önümüze buz dağlarını… Ne gençlik kaldı türkü olup söylediğimiz, ne de dili tutulan sözcüklerin alev dansı! Üstelik; yalın bir ağıt kaldı dudaklarımızda, zehir tadında! Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde! Aşkı unuttuk en kötüsü! Sevmeyi unuttuk en korkuncu! Merhameti unuttuk en acıklısı! İnsanlığı unuttuk en utançlısı! (seçme parça)