Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri-Necip Fazıl Kısakurek

Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri-Necip Fazıl Kısakurek
0
93

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,764
Etkileşim
85
Puan
48
F-D Coin
0
Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri hikayesi
Necip Fazıl KısakurekBir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri

Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri

Buyukbabam gozumun onunde oldu Yorganın altından fırlamış, yeşile calan sarı renkte kupkuru bir ayak Buruşuk bir yorgan Arkasına yastıklar doldurulan hasta, yatağa yarı oturmuş vaziyette, baygın gozleriyle uzak, goz alabildiğine uzak bir aleme dalmış
Tam bu vaziyette, enseye incecik bir iplikle bağlı gibi duran kafanın goğse duşuşu
Ne o? Gayet ufak bir hadise! Bir baş goğuse duştu Bu adam oldu mu? Bu adam yok mu artık?
Nasıl olur? Omru buna gore ne hadiselerle dolu olan bu adamın bu kadar ufak bir hareketle icimizden busbutun gittiğine, yok olduğuna nasıl inanırız?
Mumkun değil, cıldırırız, yine inanmayız Halbuki cıldırmayız O halde inanır mıyız? İnanmayız da Hatta oyle anlarımız olur ki, bak bak, deriz; şimdi, şimdi kapı acılacak ve buyukbabam iceriye girecek sanıyorum!İnanmayız da, onsuz yaşamaya nasıl razı oluruz? Razı da olmayız Herşeye rağmen onsuz yaşamaya alışmamak elimizde değildir Ah, alışmak! Hislerimizin şimşeğini bir saniyenin ummanında bir katre kadar yaşatıp yutan dipsiz ucurum



Bu şeylerin ustunden yıllar gectikten sonra o kadar korktuğum bu evde, yapayalnız, bir gece gecirdim Yapayalnız bir gece, o kadar korktuğum bu evde Eski uğultulu alem sanki bacalardan ve pencerelerden suzulup gitmişti Olenlerle kalanların birbirinden farkı yoktu Mademki biri yaşadığı halde yok olabiliyordu, oburu de yok olduğu halde yaşayabilirdi
O gece hayalimde sağlarla olulerin birindeki varlık, otekindeki yokluk esasları oyle bir birleşmişti ki, ateşi kırk dereceyi gecen bir hastanın vehim dediğimiz olcusuz hassasiyetiyle, oluleri dirilerden daha mukemmel ve tam bir fiilin şartları icinde yaşıyor farzettim
Odamın kapısını, kucukluğumden kalma tabii bir sevkle sımsıkı kapamış ve eski bir konsol uzerinde duran altı mumlu iki şamdanın butun mumlarını yakmıştım Odanın bir koşesinde bir koltuğa gomulmuş, duşunuyordum Derin bir suda yuzerken bir anda altında kac kulac su bulunduğunu duşunup butun kuvvet ve cesaretini kaybeden bir yuzucu gibi, o anda benden başka icinde kimse bulunmayan yirmi odalı evi duşunuyor ve korkup korkmadığımı kendime soramıyordum Ta karşımdaki duvarda, kızkardeşimin ufak bir fotoğrafıyla, buyuk babamın adam boyu, yağlı boya bir resmi vardı İki olunun resimleri
Gozlerim resimlerden maziye aktı Kızkardeşim elinde hafifce ısırılmış bir elmayla yanıma geldi ve bir ayağını arkaya, bir elini omuzuma atarak yalvarmaya başladı: Kuzum ağabeyciğim, buyukbabamın sana verdiği bir lirayı ver de, sana bu elmayı vereyim Biraz ısırdım amma ziyanı yok



Buyukbabamın olusunu hamama koymuşlardı İşte halamın oğluyla beraber oluyu gormek icin bahceye cıktık ve hamamın yuksek penceresine bir meren dayayarak iceriye goz attık Cocuk merakı Buyukbabam, teneşirde upuzun yatıyordu Goz acıp kapayıncaya kadar baktığım oluden bana carpan şey, yalnız sakalları; sapsarı derisinin ustunde tane tane yapıştırılmış gibi duran seyrek ve beyaz sakalı oldu Olu bir tenden fışkıran, kurumuş otlar gibi olu ve kıvırcık teller Yıllar once olmuş bir insanın toprak altında curumuş eczasını birleştiren muhayyilem, onu diriltti de Birden sezdim ki, oturduğum oda buyukbabamın sağlığında hic cıkmadığı, işte tam şu karşıki kanepede Fuzuli Divanını okuduğu oda Buyukbabam koşesinde, Fuzuli Divanını okuyor Aman Allahım, o sakal, o sakal Seyrek, beyaz, kıvırcık Gozlerinde gozluğu Kitabın, kenarları yenmiş siyah kabında tırnaklarının cizgisine kadar tanıdığım uzun, ince, fildişi gibi solgun parmakları duruyor Elbisesi, ayakkabıları, o, o, Buyukbabam Bir anda tam ve katı bir hakikat elbisesine burunmuş zehirli bir duygu, tıpkı cukuruna giren bir bilye gibi beynime oturdu ve kulağıma şoyle fısıldadı:
Kim demiş sanki, oluler yaşamıyor? Şu anda sen Buyukbabanı ta karşında gormuyor musun? Yaşasaydı nasıl gorecektin? Yine boyle, değil mi? O zaman belki biraz daha acık, daha tabii, varlığına daha inanmış olarak gorecektin! Mademki şimdi onu muphem de, bulanık da olsa yine gorebiliyorsun, bu goruşun biraz daha tekamul ettiğini farzet! Biraz daha tekamul, biraz daha tekamul Tekamulun hududu var mıdır? Boyuna tekamul Ne oldu? Buyukbaban butun varlığıyla karşında, değil mi? Karşındaki vucuda inanıyorsun! Şimdi kalk ayağa, yuru Buyukbabana doğru! Yaklaş, uzat parmağını! Gozlerin oyle ayan goruyor ki, parmağını uzattığın zaman bir cisme değeceğinden eminsin! Dur şimdi, sakın bu emniyet hissini kaybetme; bu hissin uzerinde dur! Tekamul, biraz daha tekamul Tekamulun hududu yoktur İşte elin bir maddeye değdi Buyukbabanın ellerini tuttun! Sesini duymaya gelince, onun sesi coktan beri kulağında Dinle, sana ismini soyluyor! Kulak ver, buldun mu o sesin ahengini? Hic kacırma! Bu duygunun uzerinde ısrar et! Tekamul Ve işte konuşmağa başladın Onunla konuşuyorsun! Goruyor, dokunuyor ve işitiyorsun! Demek ki, Buyukbaban yaşıyor Bu kadar acık gorduğun, ellerini avucunda tuttuğun ve sesini beyninde dinlediğin bir vucut var değilse, o halde hicbir şey var değil Bana var olan bir şey goster! Mesela şu masa Ben diyorum ki, masa yoktur! Gozunle goruyorsun, değil mi? Gozunle gorduğun şeyin o olduğunu ne biliyorsun? Cunku elinle de dokunuyor, vurduğun zaman sesini kulağınla da duyuyorsun! Beş duygunla birden onun varlığını kaydediyorsun Halbuki tutmak ayrı, gormek ayrı Tuttuğun şeyi nasıl gorebilirsin? Duymak ayrı, tutmak ayrı Duyduğun şeyi nasıl tutabilirsin?
Butun bu anlayış vasıtaları, birbirini kontrol etmek hakkına malik değil Hepsi kendi cinslerinden bir vasıtayla ayrı ayrı kontrole muhtac Beş duygumuzun muşterek ve tek bir duygu halinde, bir varlığın kunhune yalnızca varabilen bir altıncısı nerede?
Farzet ki, gozun kor, kulağın sağır, uzviyetin de, donmuş bir parmak gibi dokunduğu yerin temasını hissetmeyecek kadar uyuşuk Şimdi senin icin dunya boşluk gibi bir şeydir Fezanın ta kendisidir Yere basmıyorsun, cunku ayakların duymuyor Gozun gormuyor ve kulağın işitmiyor Havada yurur gibi yuru! Onune bir duvar geldi Carp! Ne malUm carptığın? Carptığını duymayacaksın ki, duvar yoluna engel olabilsin Sen kendini yurur farzettikten sonra yurumediğini sana kim ispat edecek? Yere duştun! Ne malUm? Sen kendini, yerde yattığın halde bile goğe doğru bir yol istikametinde yuruyor bildikten sonra Hissediyor musun? Bak, bir kac duygunun iptaliyle kainat ne hale giriyor? Fizik varlıklar nasıl hacimsiz bir satha ve sonra satıhsız bir fezaya doğru gidiyor? Hani bunların hepsi vardı? Birkac hissimiz iptal edilir edilmez nereye gittiler? O halde yok, değil mi, hicbir şey yok İster oyle diyelim, ister herşey var diyelim Herhalde herşey var diyelim Gozumuzun gormeyeceği ve kulağımızın duymayacağı şekilsiz vucutlar ve vucutsuz şekiller var Bilhassa oluler ve mazi var Hassasiyetimiz bir kere tabiinin ustune cıkınca bizim icin yepyeni bir alem başlayacaktır Girelim o aleme! Orada kacırılmış butun anlarımızı, mazimizi ve olulerimizi bulacağız Sağır bir odaya kapandığımız zaman dışarıda uğuldayan şehirden ne kadar eminsek, olulerimize de o kadar inanalım! İcinden bir kere gecip, bir daha gormediğimiz bir sokakla, bir olunun farkı ne? O sokağı gormediğimiz ve bir daha gormeyeceğimiz halde yerinde sanıyoruz da, olulerimizi, belki goreceğimiz halde yok biliyoruz Bir inanış farkı
Oluler yaşıyor, anlar yaşıyor; butun hisler, fikirler, heyecanlar fezada, aklın gidemeyeceği kadar uzak ve başka bir iklimde ve muallakta, dumandan buz haline gecmiş billUr ve sivri kayalıklar şeklinde yaşıyor, herşey yaşıyor

Necip Fazıl Kısakurek
 
858,475Konular
981,229Mesajlar
29,547Kullanıcılar
sonertSon üye
Üst Alt