iltasyazilim
FD Üye
Yol odur ki, Hakk’a vara
Yol odur ki, gönülden başlaya, gönüllere ulaşa
Hani iki kişi Mekke’den çıkar yola, iki kişidirler
“Allah bizimledir dedikten sonra iki kişi midirler?
Yolda mıyız?
Kiminle çıktık yola?
Katıldık mı Medine’ye varan yola?
O yoldaysak, azığımız sadakat, azığımız acı lokma sabır, azığımız emanet
Yol bize emanet, yolcu bize emanet
Tek başımıza kalmak belki, ama yalnız olmamak
Kimse inanmadığında inanmak yola, yola birlikte çıktığımız dosta
El ayak çekilirse bir gün yoldan, yapayalnız kalırsa dost, orada olmak, adımlar eklemek yola hicret yollarından
Yolda belli olur
Bir gün Hz Ömer ra’ın huzurunda bir adam methedildi Hz Ömer ra sordu:
Bu adamla bir işiniz, alışverişiniz var mı?
Methi yapan adam:
Hayır, dedi Hz Ömer:
Beraber yolculuk ettiniz mi, diye sordu Adam:
Hayır, dedi Hz Ömer şöyle buyurdu:
O halde siz hiç tanımadığınız bir kişiden bahsediyorsunuz
İnandık, teslim olduk, yola koyulduk
Yolda belli oldu ne kadar sadığız? Ne kadar inandık? Ne kadar teslim olduk?
Düşünür müyüz yolda olanı, yolda kalanı, adımları zayıf olanı, dizinde derman kalmayanı?
Koşar koşar da, tezce yorulur muyuz?
Ağır aksak da olsa yolun sonuna dek yürür müyüz?
O söylüyorsa doğrudur!
Allah Rasulü sav bir gecede aşılmaz nice mesafeler kat etmiş, gitmediği yerlere gitmiş, görmediği yerleri görmüştü İsra ve mübarek Miraç
Mescidi Aksa’yı görmüştü ki, bir mübarek beldeydi, ne mübarek beldeydi
Sabah olduğunda yaşadıklarını anlattı Kureyş, hani ona “emin diyen, güvenen, inanan Kureyş yalanladı:
Hiç öyle şey olur mu? Bir gecede! Muhammed aklını iyice yitirdi
Söylediklerin doğruysa bize Mescidi Aksa’yı anlat, dediler Mescidin ayrıntılarını sordular
Allah Rasulü sav o gece gördüklerinin etkisinden bu gibi ayrıntılarla pek fazla ilgilenmemişti Canı sıkıldı ki, hiç böyle sıkılmamıştı Bunun üzerine Allah Tealâ perdeleri kaldırdı, Mescidi Aksa’yı Rasulü’nün gözlerinin önüne getirdi İşte şimdi Kureyş soruyor, O da karşındaymış gibi anlatıyordu
Kureyş şaşırdı Zira kesinlikle biliyordu ki, Hz Muhammed sav oralara hiç gitmemişti Şaşkınlığı kısa sürdü, toparlandı, hemen reddetti:
Bu bir büyü! Muhammed’e büyü yapılmış!
Sonra deliler gibi koşarak Hz Ebu Bekir ra’ın yanına vardılar, olanları anlattılar Hz Ebu Bekir:
O söylüyorsa doğrudur Anlattıklarına inanıyorum Siz de inanın, dedi
Ve Hz Ebu Bekir ra’a “sıddîk denildi Sıddîk, yani doğru olan ve doğru olanı tasdik eden Canıyla, malıyla gönülden doğrunun yanında olan
Onu her halinde anlayan…
İnanmak yolda olmaktır
“Cenabı Hak beni size gönderdi Bana, ‘yalan söylüyorsun’ dediniz Yalnız Ebu Bekir ‘doğru söylüyorsun’ dedi ve bana canıyla, malıyla yardım etti
Böyle diyordu Allah Rasulü sav Kureyş büyüklerine
Hani bir gün müşrikler Allah Rasulü sav’i Kâbe’de yakalamışlardı Hepsi birden üzerine çullandılar, vurmaya başladılar Hz Ebu Bekir ra yetişti, hepsini bir kenara iterek yüksek sesle haykırdı:
Rabbim Allah dediği için bir insanın canına mı kastedilir?
İnanmak yola çıkmaktır
Sağına soluna bakmadan inandılar, yolda oldular Gün geldi anadan babadan, gün geldi evden barktan, gün geldi candan geçtiler
Gün geldi Mekke’den geçtiler
İşte iki arkadaş Medine’ye gidiyorlar
Sevr mağarasının yolunu tuttular Ebu Bekir ra bazen Efendimiz sav’in peşinden, bazen önünden gidiyor Efendimiz sav sordu:
Niçin böyle yapıyorsun?
Ey Allah’ın Rasulü, arkadan bir saldırıya uğramandan endişelenip arkandan geliyorum Sonra, ileriden bir hücum olur diye endişe edip önünden yürüyorum
Mağaraya vardıklarında Ebu Bekir ra, Efendimiz sav’e “Dur! diyor “Önce ben mağarayı bir yoklayayım
Bakıyor ki, mağarada böcek ya da yılan çıkması muhtemel delikler var Etrafta bulduğu bir şeylerle tüm delikleri kapatıyor Bir tek delik kalıyor O deliği de ayağıyla kapatıyor Yeter ki Allah Rasulü’ne bir zarar erişmesin
Kureyşliler Rasulullah sav’in canına kastetmeye kararlı İki arkadaşın izlerini takip ede ede Sevr’e kadar geliyorlar O kadar yaklaşıyorlar ki, başlarını eğip baksalar iki yolcuyu görebilecekler Ebu Bekir ra telaşlanıyor, ızdırap ve ümitsizlik içinde Efendimiz sav’e bakıyor: “Ya Allah Rasulü’ne bir şey olursa Efendimiz sav huzurlu sakin bir halde arkadaşını teskin ediyor:
Ebu Bekir, üçüncüleri Allah olan iki kişiyi sen ne zannediyorsun? Korkma, üzülme! Allah bizimledir!
İnanmak yolda olmaktır
Yoldan öte yolda olmak, kendini unutmaktır
Uzağında bile onunla
Habeşistan muhacirlerinden Umeys kızı Esma ra, Hz Ömer’in kızı Hafsa ra ile oturuyorlardı Bu arada Hz Ömer ra geldi, kızına Esma’nın kim olduğunu sordu Hafsa ra:
Umeys kızı Esma’dır, dedi Hz Ömer:
Vay! Bu kadın Habeşli Esma mıdır? Deniz yolcusu Esma mıdır, diyerek lâtife etti Zira Habeşistan’a hicretten dolayı müslümanların bir gemi yolculukları olmuştu
Sonra Hz Ömer ra Habeşistan muhacirlerini kastederek:
Medine’ye hicret faziletinde biz sizi geçtik Zira biz Allah Rasulü ile her daim birlikteydik Biz O’na sizden daha layık ve daha yakınız, dedi
Çünkü Habeşistan muhacirleri Medine’ye hicretten çok sonra gelebilmişlerdir
Hz Esma ra titizlenerek müdafaada bulundu:
Hayır, siz hiç de öyle değilsiniz! Vallahi, Rasulullah ile hicret eden sizlerin açlarını Allah Rasulü doyurdu, cahillerini okutup adam etti Biz ise Habeşistan’da, Allah Rasulü’nden uzaklarda, müslümanlara kin ve düşmanlıkla dolu bir muhitte ızdırap içindeydik Bütün bu zulümlere biz Allah ve Rasulü’nün rızası uğruna katlandık Ey Ömer! Gidip bu söylediklerini Rasulullah’a arz edeceğim Ve bu süre içinde ne bir lokma yemek yiyeceğim, ne bir yudum su içeceğim Ey Ömer! Biz uzak illerde azap içindeydik ve korkuyla yaşıyorduk Siz ise Peygamber’in yanında, onun yakınlığı altındaydınız
Sonra, Hz Esma ra dediği gibi bu konuşmaları Rasulullah sav’e aynen aktardı Rasulullah sav şöyle buyurdu:
Bu hususta Ömer bana sizden daha layık ve yakın değil Hakikat şu ki, Ömer ve Ömer’le hicret eden arkadaşları için bir hicret sevabı vardır Siz, gemiyle gidenler, emin olun ki sizin için iki hicret fazileti vardır Biri Habeşistan’a, öbürü Medine’ye…
Maksat Allah ve Rasulü’nün rızasıdır ya, yol ister Mekke’ye varsın, ister Medine’ye…
Aynı yolda yolcudurlar
İster yanında, ister uzağında…
Çile birdir, telaş bir, sevinç bir
Nebi sav Tebük gazasına çıkarken Hz Ali ra’ı Medine’de vekil olarak bıraktı Fakat Hz Ali ra:
Ey Allah’ın Rasulü! Beni çocukların ve kadınların içinde mi bırakıyorsunuz, deyince Nebi sav şöyle buyurdu:
Ya Ali! Bana nispetle sen, Musa’ya nispetle Harun gibi olmaya razı olmaz mısın? Nasıl ki Musa Tûr’a çıkarken kardeşi Harun’a; “Kavmime sahip ol, onları gör, gözet demiştir
İlla yanında, yöresinde mi olmalı?
Yol arkadaşlığı yoldan öte olmalı!
Ömrümüz boyunca
Müslümanlar Hendek Muharebesi öncesinde hendeği kazıyorlardı Mevsim kıştı Efendimiz sav de bizzat çalışıyordu Muhacir ve Ensar yeri kazıp toprakları taşıdıkça hep birlikte şöyle derlerdi:
“Muhammed’e biat edenleriz bizler,
Ömrümüz boyunca cihat etmek üzere
Ve muhabbet türküsü tatlı tatlı devam ederdi:
“Allah’ın lütfu olmasaydı hidayet bulamazdık,
Zekât veremez, namaz kılmazdık
Rabbimiz, bizi huzur ve sükûnete kavuştur;
Düşmanla karşılaştığımızda bize sebat ver
Vakit kuşluk vaktidir, hava soğuktur, toprak zorludur ve sahabiler açtır Bir yanda zorluklar, bir yanda düğüne gider gibi bir coşku…
Allah Rasulü sav sahabilerinin haline duygulandı ve şöyle dua buyurdu:
“Ya Rab; mutluluk, ahiret mutluluğudur Ey Rabbim! Sen Ensar ve Muhacirini mutlu kıl!
Sahabiler âmin dercesine devam ettiler:
“Ömrümüz boyunca cihat etmek üzere,
Muhammed’e biat edenleriz bizler
Sonuna kadar
Rasuli Ekrem sav ashabıyla Mekke’ye gitmeyi, Kâbe’yi tavaf etmeyi diliyordu Silahsız, ihramlı vaziyette yola çıktılar Hz Osman ra da bu ziyareti bildirmek üzere Mekke’ye elçi gönderildi
Hz Osman, Ebu Süfyan ve Kureyş’in diğer ileri gelenleriyle görüşüp, Rasuli Ekrem sav’in niyetini anlattı Onlar:
Kâbe’yi tavaf etmek istersen sen git, tavaf et! Fakat hepiniz olmaz, diye cevap verdiler Hz Osman ra da:
Rasulullah tavaf etmedikçe ben de etmem, diyerek tekliflerini reddetti
Bu tavırdan hoşlanmayan müşrikler Hz Osman’ı Mekke’de alıkoyarak göz altına aldılar Fakat bu hadise müslümanlara Hz Osman’ın öldürüldüğü şeklinde ulaştı Rasuli Ekrem sav ashabına şöyle buyurdu:
Artık bunlarla vuruşmadıkça buradan ayrılmayız!
Ve halkı biate davet etti Şimdi sahabiler, ya Allah Rasulü ile birlikte her ne şekilde olursa olsun yola devam edecekler, ya da gerisin geri döneceklerdi, belki kuru kuruya bir can sevdası uğruna
Ve Rasulullah sav’in kadınerkek bütün ashabı Kureyş’in yaptığını yanına bırakmamak, gerekirse İslâm uğruna canlarını feda etmek ve sonuna kadar Allah Rasulü ile birlikte olmak üzere söz verdiler
Bu biat Semure adlı bir ağacın altında yapıldı Ve o gün oradakilerle ilgili olarak Rabbimiz şöyle buyurdu:
“Allah, hakikaten o müminlerden razı oldu Onlar o ağacın altında sana biat ederken kalplerindekini bildi de, üzerlerine sekine ve huzur indirdi Ve onları yakın bir fetihle mükâfatlandırdı (Fetih, 18)
Ben, Ebu Bekir ve Ömer
Halife Hz Ömer ra vefat etmişti Müslümanlar tabut içindeki naaşın etrafına toplanmışlar, dua ve niyazda bulunuyorlardı
Bu arada birisi yüksek sesle şöyle diyordu:
Ey Ömer! Allah sana rahmet etti Ben Allah’ın muhakkak ki seni, iki dostun Rasulullah ve Ebu Bekir ile birlikte bulunduracağına inanıyorum Çünkü ben, şu yer üzerinde çok defalar Allah Rasulü’nden şu sözleri işittim: ‘Ben Ebu Bekir ve Ömer’le şuraya gittim Ben, Ebu Bekir ve Ömer’le şunu yaptım Ben, Ebu Bekir ve Ömer’le filan yerden çıktım’ Bunun için ben Allah’ın seni Hücrei Saadet’te iki dostunla birlikte kılacağını umarım
Sahabiler baktılar ki, bu sözleri Hz Ali ra söylüyor
Yol O’nun olduktan sonra
“Allah Tealâ bir kulunu dünya ile kendi nezdinde olan ahiret arasında muhayyer bıraktı O da Allah katındakini tercih etti
Allah Rasulü sav son hastalığında hutbeye çıktı ve cemaate bunları söyledi Hz Ebu Bekir ağlamaya başladı
“Atalarımız analarımız sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! diyerek ağlıyordu
Ashabı Kiram, Hz Ebu Bekir ra’ın ağlamasına bir anlam veremedi Zira, Allah Tealâ’nın bir kulunu kendi katında olan ahiret ile dünyayı tercih hususunda serbest bırakmasında; o kulun da Allah katında olanı, ahireti tercih etmesinde ne vardı ki? Ebu Bekir böyle içi yanarcasına niçin ağlıyordu ki?
Oysa o kul Allah Rasulü idi
Allah katını tercih etmişti Kim bilir, belki bu sözler ashabına hitaben son sözleriydi
Ve Hz Ebu Bekir, bir tek o anlamıştı, ayrılık çok yakındı
Allah Rasulü sav dostunu teskine çalıştı:
Ağlama Ebu Bekir Dostlukta da, malını feda etmede de bana en yakın sensin Senin malından istifade ettiğim kadar hiçbir maldan istifade etmedim
Sıddîk olan anlardı
Bir sözden, bir bakıştan, bir boyun büküşten…
“Kederlenme ey Ebu Bekir, Allah bizimle beraberdir
İki kişinin ikincisi idi o
Mağara dostuydu, yol arkadaşıydı
Birlikte çıkmışlardı yola Yol akıyordu, akacaktı
O’nsuz O’nsuz mu?
“Kim Allah’a tapıyorsa, bilsin ki Allah bakidir!
Sevdik ya seni, ey Allah'ın Rasulü, elbet bir gün buluşacağız
Yola çıktık karınca misali
Adımlarımız zayıf, dizimizde derman yok
Karnımız tok belki, sırtımız pek
Lâkin devir zulüm devri
Devir öyle bir çöküyor ki üzerimize, ağları kavi
O zaman öyle uzak ki Mekke, o kadar uzak Medine
Seninle çıktık yola ey Allah'ın Rasulü!
Düşersek bir gün, sevincinden bir tebessüm, kederinden bir damla yaş gelir, bulur mu bizi?
Dostlarından bir dost, yol arkadaşı bilir de bizi, tutar mı elimizden?
Yol odur ki, gönülden başlaya, gönüllere ulaşa
Hani iki kişi Mekke’den çıkar yola, iki kişidirler
“Allah bizimledir dedikten sonra iki kişi midirler?
Yolda mıyız?
Kiminle çıktık yola?
Katıldık mı Medine’ye varan yola?
O yoldaysak, azığımız sadakat, azığımız acı lokma sabır, azığımız emanet
Yol bize emanet, yolcu bize emanet
Tek başımıza kalmak belki, ama yalnız olmamak
Kimse inanmadığında inanmak yola, yola birlikte çıktığımız dosta
El ayak çekilirse bir gün yoldan, yapayalnız kalırsa dost, orada olmak, adımlar eklemek yola hicret yollarından
Yolda belli olur
Bir gün Hz Ömer ra’ın huzurunda bir adam methedildi Hz Ömer ra sordu:
Bu adamla bir işiniz, alışverişiniz var mı?
Methi yapan adam:
Hayır, dedi Hz Ömer:
Beraber yolculuk ettiniz mi, diye sordu Adam:
Hayır, dedi Hz Ömer şöyle buyurdu:
O halde siz hiç tanımadığınız bir kişiden bahsediyorsunuz
İnandık, teslim olduk, yola koyulduk
Yolda belli oldu ne kadar sadığız? Ne kadar inandık? Ne kadar teslim olduk?
Düşünür müyüz yolda olanı, yolda kalanı, adımları zayıf olanı, dizinde derman kalmayanı?
Koşar koşar da, tezce yorulur muyuz?
Ağır aksak da olsa yolun sonuna dek yürür müyüz?
O söylüyorsa doğrudur!
Allah Rasulü sav bir gecede aşılmaz nice mesafeler kat etmiş, gitmediği yerlere gitmiş, görmediği yerleri görmüştü İsra ve mübarek Miraç
Mescidi Aksa’yı görmüştü ki, bir mübarek beldeydi, ne mübarek beldeydi
Sabah olduğunda yaşadıklarını anlattı Kureyş, hani ona “emin diyen, güvenen, inanan Kureyş yalanladı:
Hiç öyle şey olur mu? Bir gecede! Muhammed aklını iyice yitirdi
Söylediklerin doğruysa bize Mescidi Aksa’yı anlat, dediler Mescidin ayrıntılarını sordular
Allah Rasulü sav o gece gördüklerinin etkisinden bu gibi ayrıntılarla pek fazla ilgilenmemişti Canı sıkıldı ki, hiç böyle sıkılmamıştı Bunun üzerine Allah Tealâ perdeleri kaldırdı, Mescidi Aksa’yı Rasulü’nün gözlerinin önüne getirdi İşte şimdi Kureyş soruyor, O da karşındaymış gibi anlatıyordu
Kureyş şaşırdı Zira kesinlikle biliyordu ki, Hz Muhammed sav oralara hiç gitmemişti Şaşkınlığı kısa sürdü, toparlandı, hemen reddetti:
Bu bir büyü! Muhammed’e büyü yapılmış!
Sonra deliler gibi koşarak Hz Ebu Bekir ra’ın yanına vardılar, olanları anlattılar Hz Ebu Bekir:
O söylüyorsa doğrudur Anlattıklarına inanıyorum Siz de inanın, dedi
Ve Hz Ebu Bekir ra’a “sıddîk denildi Sıddîk, yani doğru olan ve doğru olanı tasdik eden Canıyla, malıyla gönülden doğrunun yanında olan
Onu her halinde anlayan…
İnanmak yolda olmaktır
“Cenabı Hak beni size gönderdi Bana, ‘yalan söylüyorsun’ dediniz Yalnız Ebu Bekir ‘doğru söylüyorsun’ dedi ve bana canıyla, malıyla yardım etti
Böyle diyordu Allah Rasulü sav Kureyş büyüklerine
Hani bir gün müşrikler Allah Rasulü sav’i Kâbe’de yakalamışlardı Hepsi birden üzerine çullandılar, vurmaya başladılar Hz Ebu Bekir ra yetişti, hepsini bir kenara iterek yüksek sesle haykırdı:
Rabbim Allah dediği için bir insanın canına mı kastedilir?
İnanmak yola çıkmaktır
Sağına soluna bakmadan inandılar, yolda oldular Gün geldi anadan babadan, gün geldi evden barktan, gün geldi candan geçtiler
Gün geldi Mekke’den geçtiler
İşte iki arkadaş Medine’ye gidiyorlar
Sevr mağarasının yolunu tuttular Ebu Bekir ra bazen Efendimiz sav’in peşinden, bazen önünden gidiyor Efendimiz sav sordu:
Niçin böyle yapıyorsun?
Ey Allah’ın Rasulü, arkadan bir saldırıya uğramandan endişelenip arkandan geliyorum Sonra, ileriden bir hücum olur diye endişe edip önünden yürüyorum
Mağaraya vardıklarında Ebu Bekir ra, Efendimiz sav’e “Dur! diyor “Önce ben mağarayı bir yoklayayım
Bakıyor ki, mağarada böcek ya da yılan çıkması muhtemel delikler var Etrafta bulduğu bir şeylerle tüm delikleri kapatıyor Bir tek delik kalıyor O deliği de ayağıyla kapatıyor Yeter ki Allah Rasulü’ne bir zarar erişmesin
Kureyşliler Rasulullah sav’in canına kastetmeye kararlı İki arkadaşın izlerini takip ede ede Sevr’e kadar geliyorlar O kadar yaklaşıyorlar ki, başlarını eğip baksalar iki yolcuyu görebilecekler Ebu Bekir ra telaşlanıyor, ızdırap ve ümitsizlik içinde Efendimiz sav’e bakıyor: “Ya Allah Rasulü’ne bir şey olursa Efendimiz sav huzurlu sakin bir halde arkadaşını teskin ediyor:
Ebu Bekir, üçüncüleri Allah olan iki kişiyi sen ne zannediyorsun? Korkma, üzülme! Allah bizimledir!
İnanmak yolda olmaktır
Yoldan öte yolda olmak, kendini unutmaktır
Uzağında bile onunla
Habeşistan muhacirlerinden Umeys kızı Esma ra, Hz Ömer’in kızı Hafsa ra ile oturuyorlardı Bu arada Hz Ömer ra geldi, kızına Esma’nın kim olduğunu sordu Hafsa ra:
Umeys kızı Esma’dır, dedi Hz Ömer:
Vay! Bu kadın Habeşli Esma mıdır? Deniz yolcusu Esma mıdır, diyerek lâtife etti Zira Habeşistan’a hicretten dolayı müslümanların bir gemi yolculukları olmuştu
Sonra Hz Ömer ra Habeşistan muhacirlerini kastederek:
Medine’ye hicret faziletinde biz sizi geçtik Zira biz Allah Rasulü ile her daim birlikteydik Biz O’na sizden daha layık ve daha yakınız, dedi
Çünkü Habeşistan muhacirleri Medine’ye hicretten çok sonra gelebilmişlerdir
Hz Esma ra titizlenerek müdafaada bulundu:
Hayır, siz hiç de öyle değilsiniz! Vallahi, Rasulullah ile hicret eden sizlerin açlarını Allah Rasulü doyurdu, cahillerini okutup adam etti Biz ise Habeşistan’da, Allah Rasulü’nden uzaklarda, müslümanlara kin ve düşmanlıkla dolu bir muhitte ızdırap içindeydik Bütün bu zulümlere biz Allah ve Rasulü’nün rızası uğruna katlandık Ey Ömer! Gidip bu söylediklerini Rasulullah’a arz edeceğim Ve bu süre içinde ne bir lokma yemek yiyeceğim, ne bir yudum su içeceğim Ey Ömer! Biz uzak illerde azap içindeydik ve korkuyla yaşıyorduk Siz ise Peygamber’in yanında, onun yakınlığı altındaydınız
Sonra, Hz Esma ra dediği gibi bu konuşmaları Rasulullah sav’e aynen aktardı Rasulullah sav şöyle buyurdu:
Bu hususta Ömer bana sizden daha layık ve yakın değil Hakikat şu ki, Ömer ve Ömer’le hicret eden arkadaşları için bir hicret sevabı vardır Siz, gemiyle gidenler, emin olun ki sizin için iki hicret fazileti vardır Biri Habeşistan’a, öbürü Medine’ye…
Maksat Allah ve Rasulü’nün rızasıdır ya, yol ister Mekke’ye varsın, ister Medine’ye…
Aynı yolda yolcudurlar
İster yanında, ister uzağında…
Çile birdir, telaş bir, sevinç bir
Nebi sav Tebük gazasına çıkarken Hz Ali ra’ı Medine’de vekil olarak bıraktı Fakat Hz Ali ra:
Ey Allah’ın Rasulü! Beni çocukların ve kadınların içinde mi bırakıyorsunuz, deyince Nebi sav şöyle buyurdu:
Ya Ali! Bana nispetle sen, Musa’ya nispetle Harun gibi olmaya razı olmaz mısın? Nasıl ki Musa Tûr’a çıkarken kardeşi Harun’a; “Kavmime sahip ol, onları gör, gözet demiştir
İlla yanında, yöresinde mi olmalı?
Yol arkadaşlığı yoldan öte olmalı!
Ömrümüz boyunca
Müslümanlar Hendek Muharebesi öncesinde hendeği kazıyorlardı Mevsim kıştı Efendimiz sav de bizzat çalışıyordu Muhacir ve Ensar yeri kazıp toprakları taşıdıkça hep birlikte şöyle derlerdi:
“Muhammed’e biat edenleriz bizler,
Ömrümüz boyunca cihat etmek üzere
Ve muhabbet türküsü tatlı tatlı devam ederdi:
“Allah’ın lütfu olmasaydı hidayet bulamazdık,
Zekât veremez, namaz kılmazdık
Rabbimiz, bizi huzur ve sükûnete kavuştur;
Düşmanla karşılaştığımızda bize sebat ver
Vakit kuşluk vaktidir, hava soğuktur, toprak zorludur ve sahabiler açtır Bir yanda zorluklar, bir yanda düğüne gider gibi bir coşku…
Allah Rasulü sav sahabilerinin haline duygulandı ve şöyle dua buyurdu:
“Ya Rab; mutluluk, ahiret mutluluğudur Ey Rabbim! Sen Ensar ve Muhacirini mutlu kıl!
Sahabiler âmin dercesine devam ettiler:
“Ömrümüz boyunca cihat etmek üzere,
Muhammed’e biat edenleriz bizler
Sonuna kadar
Rasuli Ekrem sav ashabıyla Mekke’ye gitmeyi, Kâbe’yi tavaf etmeyi diliyordu Silahsız, ihramlı vaziyette yola çıktılar Hz Osman ra da bu ziyareti bildirmek üzere Mekke’ye elçi gönderildi
Hz Osman, Ebu Süfyan ve Kureyş’in diğer ileri gelenleriyle görüşüp, Rasuli Ekrem sav’in niyetini anlattı Onlar:
Kâbe’yi tavaf etmek istersen sen git, tavaf et! Fakat hepiniz olmaz, diye cevap verdiler Hz Osman ra da:
Rasulullah tavaf etmedikçe ben de etmem, diyerek tekliflerini reddetti
Bu tavırdan hoşlanmayan müşrikler Hz Osman’ı Mekke’de alıkoyarak göz altına aldılar Fakat bu hadise müslümanlara Hz Osman’ın öldürüldüğü şeklinde ulaştı Rasuli Ekrem sav ashabına şöyle buyurdu:
Artık bunlarla vuruşmadıkça buradan ayrılmayız!
Ve halkı biate davet etti Şimdi sahabiler, ya Allah Rasulü ile birlikte her ne şekilde olursa olsun yola devam edecekler, ya da gerisin geri döneceklerdi, belki kuru kuruya bir can sevdası uğruna
Ve Rasulullah sav’in kadınerkek bütün ashabı Kureyş’in yaptığını yanına bırakmamak, gerekirse İslâm uğruna canlarını feda etmek ve sonuna kadar Allah Rasulü ile birlikte olmak üzere söz verdiler
Bu biat Semure adlı bir ağacın altında yapıldı Ve o gün oradakilerle ilgili olarak Rabbimiz şöyle buyurdu:
“Allah, hakikaten o müminlerden razı oldu Onlar o ağacın altında sana biat ederken kalplerindekini bildi de, üzerlerine sekine ve huzur indirdi Ve onları yakın bir fetihle mükâfatlandırdı (Fetih, 18)
Ben, Ebu Bekir ve Ömer
Halife Hz Ömer ra vefat etmişti Müslümanlar tabut içindeki naaşın etrafına toplanmışlar, dua ve niyazda bulunuyorlardı
Bu arada birisi yüksek sesle şöyle diyordu:
Ey Ömer! Allah sana rahmet etti Ben Allah’ın muhakkak ki seni, iki dostun Rasulullah ve Ebu Bekir ile birlikte bulunduracağına inanıyorum Çünkü ben, şu yer üzerinde çok defalar Allah Rasulü’nden şu sözleri işittim: ‘Ben Ebu Bekir ve Ömer’le şuraya gittim Ben, Ebu Bekir ve Ömer’le şunu yaptım Ben, Ebu Bekir ve Ömer’le filan yerden çıktım’ Bunun için ben Allah’ın seni Hücrei Saadet’te iki dostunla birlikte kılacağını umarım
Sahabiler baktılar ki, bu sözleri Hz Ali ra söylüyor
Yol O’nun olduktan sonra
“Allah Tealâ bir kulunu dünya ile kendi nezdinde olan ahiret arasında muhayyer bıraktı O da Allah katındakini tercih etti
Allah Rasulü sav son hastalığında hutbeye çıktı ve cemaate bunları söyledi Hz Ebu Bekir ağlamaya başladı
“Atalarımız analarımız sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! diyerek ağlıyordu
Ashabı Kiram, Hz Ebu Bekir ra’ın ağlamasına bir anlam veremedi Zira, Allah Tealâ’nın bir kulunu kendi katında olan ahiret ile dünyayı tercih hususunda serbest bırakmasında; o kulun da Allah katında olanı, ahireti tercih etmesinde ne vardı ki? Ebu Bekir böyle içi yanarcasına niçin ağlıyordu ki?
Oysa o kul Allah Rasulü idi
Allah katını tercih etmişti Kim bilir, belki bu sözler ashabına hitaben son sözleriydi
Ve Hz Ebu Bekir, bir tek o anlamıştı, ayrılık çok yakındı
Allah Rasulü sav dostunu teskine çalıştı:
Ağlama Ebu Bekir Dostlukta da, malını feda etmede de bana en yakın sensin Senin malından istifade ettiğim kadar hiçbir maldan istifade etmedim
Sıddîk olan anlardı
Bir sözden, bir bakıştan, bir boyun büküşten…
“Kederlenme ey Ebu Bekir, Allah bizimle beraberdir
İki kişinin ikincisi idi o
Mağara dostuydu, yol arkadaşıydı
Birlikte çıkmışlardı yola Yol akıyordu, akacaktı
O’nsuz O’nsuz mu?
“Kim Allah’a tapıyorsa, bilsin ki Allah bakidir!
Sevdik ya seni, ey Allah'ın Rasulü, elbet bir gün buluşacağız
Yola çıktık karınca misali
Adımlarımız zayıf, dizimizde derman yok
Karnımız tok belki, sırtımız pek
Lâkin devir zulüm devri
Devir öyle bir çöküyor ki üzerimize, ağları kavi
O zaman öyle uzak ki Mekke, o kadar uzak Medine
Seninle çıktık yola ey Allah'ın Rasulü!
Düşersek bir gün, sevincinden bir tebessüm, kederinden bir damla yaş gelir, bulur mu bizi?
Dostlarından bir dost, yol arkadaşı bilir de bizi, tutar mı elimizden?