BM'den cunta hakimiyetindeki Myanmar'a ziyaret

BM’den yapılan açıklamada, üst düzey bir BM yetkilisinin bu hafta Myanmar’ı ziyaret edeceği, bu ziyaretin ülkenin iç siyasetinde karışıklıklardan geçtiği ve Güneydoğu Asya’daki diğer komşularıyla sıkıntılar yaşadığı bir döneme denk geldiği bildirildi.

BM’nin açıklamasına göre, BM Genel Sekreteri’nin Myanmar özel temsilcisi Noeleen Heyzer’in ülkeye ziyaret düzenlemesi kararı, "siyasi yelpazenin dört bir yanından aktörler, sivil toplum ve devam eden çatışmalardan etkilenen topluluklarla yürütülen kapsamlı istişareler" sonrasında alındı.

Muhalefet lideriyle görüşme talebinde bulunulmamış

Açıklamanın devamında, BM Güvenlik Konseyi’nin her türlü şiddetin derhal durdurulması ve insani yardıma engelsiz ulaşım çağrısına atıfta bulunularak, Heyzer’in "kötüleşen durumu ve mevcut endişeleri ele almaya odaklanacağı" aktarıldı.

Myanmar'daki cunta sözcüsü Zaw Min Tun da ordu yanlısı bir medya kuruluşuna, Heyzer’in yarın ülkeye geleceğini söyleyerek, "Ülke lideri ve diğer üst düzey bakanlarla görüşecek" açıklamasında bulundu ve Heyzer’in, cunta karşıtı muhalefet lideri Aung San Suu Kyi ile görüşmek için herhangi bir talepte bulunmadığını da sözlerine ekledi.

Ne olmuştu?

Myanmar, geçen yılın başlarında ordunun Nobel ödüllü Aung San Suu Kyi liderliğindeki seçilmiş hükümeti devirmesinden ve hemen ardından çıkan protestolara karşı kanlı bir baskı rejimi başlatmasından bu yana ülke içinde karışıklıklar yaşıyor.

Myanmar’daki askeri yönetime karşı muhalefetin 77 yaşındaki emektar lideri Suu Kyi, rüşvetten seçim ihlallerine kadar en az 18 suçla itham ediliyor ve bu suçların toplamı yaklaşık 190 yıl hapis cezasını gerektiriyor.

Bir Myanmar mahkemesi, Suu Kyi’yi dört yolsuzluk davasında suçlu bulduktan sonra altı yıl hapis cezasına mahkum etti.

Suu Kyi ise suçlamaları "saçma" olarak nitelendirerek reddediyor. Muhalefet lideri şu anda tek kişilik bir hücrede tutuluyor.

Batılı ülkeler ve cuntayı eleştiren diğer kesimler de Suu Kyi’ye yöneltilen suçlamaların "uydurma" olduğunu ve siyasete dönüşünü kalıcı olarak engellemenin amaçlandığını söylüyor.

Geçtiğimiz ay cunta, "terör eylemlerine yardım etmekle" suçlanan dört demokrasi aktivistini idam ettiğinde uluslararası toplumun tepkisiyle karşılaşmıştı