nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Bu da Geçer Ya hu
Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonradan bir köye ulaşır Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yiyecek ve kalacak bir yer verecek biri olup olmadığını sorar
Köylüler, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin minik olduğunu ve Şakir diye birinin çiftliğini tanım edip oraya gitmesini söylerler Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar Onların anlattıklarından, Şakir'in bölgenin en varlıklı kişilerinden biri olduğunu anlar Bölgedeki ikinci varlıklı ise Haddad adında başka bir çiftlik sahibidir
Derviş, Şakir'in çiftliğine varır mükemmel karşılanır, iyi davetli edilir, yer, içer, dinlenir Şakir de ailesi de hem misavirperver keza gönlü geniş insanlardır Yola koyulma zamanı gelip, derviş Şakir'e teşekkür ederken, 'Böyle varlıklı olduğun için hep şükret' der
Şakir ise şöyle cevap verir:
'Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz Ara Sıra görünen gerçeğin kendisi değildir Bu da geçer'
Derviş Şakir'in çiftliğinden ayrıldıktan sonra, bu laf üzerine uzun uzun düşünür Birkaç yıl daha sonra dervişin yolu yeniden aynı bölgeye düşer Şakir'i hatırlar, uğramaya karar verir Yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken Şakir'den söz eder
'O Şakir mi?' der köylüler, 'O tamamen fakirledi, hemen Haddad'ın yanına çalışıyor'
Derviş hemencecik Haddad'ın çiftliğine gider, Şakir'i bulur Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır Üç yıl önceki bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır Toprakta işlenemez ayla geldiği için tek çare olarak, selden hasar görmemiş ve azıcık daha zenginleşmiş olan Haddad'ın yanında niyetlenmek kalmıştır Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad'ın hizmetindedir
Şakir bu kez dervişi son derece mütevazi olan evinde konuk eder kıtı kıtına yemeğini onunla paylaşır Derviş vedalaşırken Şakir'e olup bitenlerden ötürü ne değin ağlamaklı olduğu söyler ve Şakir'den şu cevabı alır:
'Üzülme Bu da geçer'
Derviş gezmeye devam eder ve yedi sene sonradan yolu tekrar o bölgeye düşer Şaşırma içerisinde olan biteni öğrenir Haddad bir kaç sene önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varını yoğunu en vefalı hizmetkarı ve eski dotu Şakir'e bırakmıştır Şakir, Haddad'ın konağında oturmaktadır, iri arazileri ve binlerce sığır ile yeniden yörenin en varlıklı insanıdır
Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine cevabı alır:
'Bu da geçer'
Bir vakit daha sonra derviş tekrar Şakir'i arar Ona bir tepeyi işaret ederler Üstte Şakir'in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır:
'Bu da geçer'
Derviş 'Ölümün nesi geçecek' diye düşünür ve gider Ertesi yıl Şakir'in mezarını ziyarete gitmek için geri döner lakin apaçık ne yığın ne de mezar vardır büyük bir su baskını gelmiş, tepeyi önüne katmış, Şakir'den geriye doğru bir iz zeka kalmamıştır
O aralar ülkenin sultanı, kendisi için fazla değişik bir yüzük yapılmasını ister Öyle bir yüzük oysa, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın
Hiç kimse sultanı hoşnutluk edecek böyle bir yüzüğü yapamaz Sultanın adamları da bilge dervişi bulup destek isterler Kısa bir süre sonradan yüzük sultana sunulur Sultan önce bir şey anlamaz, çünkü son derece sade bir yüzüktür Sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, birazcık düşünür ve yüzüne büyük bir sevinç ışığı yayılır Yüzüğün üzerinde 'Bu da geçer' yazmaktadır
'Bu da geçer Ya hu' sözünün hikayesi Bizans dönemine değin uzanır Bizanslılar başlarına iyi ya da kötü bir şey geldiği süre 'K'afto ta perasi' demektedirler Söz Selçuklular döneminde İran'a değin ulaşır ve Farsça haline dönüşür: 'İn niz beguzered' olur Osmanlı döneminde tekkelerde benimsenir ve sonuna 'Ya Allah' manasına gelen 'Ya hu' eklenir
*
Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonradan bir köye ulaşır Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yiyecek ve kalacak bir yer verecek biri olup olmadığını sorar
Köylüler, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin minik olduğunu ve Şakir diye birinin çiftliğini tanım edip oraya gitmesini söylerler Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar Onların anlattıklarından, Şakir'in bölgenin en varlıklı kişilerinden biri olduğunu anlar Bölgedeki ikinci varlıklı ise Haddad adında başka bir çiftlik sahibidir
Derviş, Şakir'in çiftliğine varır mükemmel karşılanır, iyi davetli edilir, yer, içer, dinlenir Şakir de ailesi de hem misavirperver keza gönlü geniş insanlardır Yola koyulma zamanı gelip, derviş Şakir'e teşekkür ederken, 'Böyle varlıklı olduğun için hep şükret' der
Şakir ise şöyle cevap verir:
'Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz Ara Sıra görünen gerçeğin kendisi değildir Bu da geçer'
Derviş Şakir'in çiftliğinden ayrıldıktan sonra, bu laf üzerine uzun uzun düşünür Birkaç yıl daha sonra dervişin yolu yeniden aynı bölgeye düşer Şakir'i hatırlar, uğramaya karar verir Yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken Şakir'den söz eder
'O Şakir mi?' der köylüler, 'O tamamen fakirledi, hemen Haddad'ın yanına çalışıyor'
Derviş hemencecik Haddad'ın çiftliğine gider, Şakir'i bulur Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır Üç yıl önceki bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır Toprakta işlenemez ayla geldiği için tek çare olarak, selden hasar görmemiş ve azıcık daha zenginleşmiş olan Haddad'ın yanında niyetlenmek kalmıştır Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad'ın hizmetindedir
Şakir bu kez dervişi son derece mütevazi olan evinde konuk eder kıtı kıtına yemeğini onunla paylaşır Derviş vedalaşırken Şakir'e olup bitenlerden ötürü ne değin ağlamaklı olduğu söyler ve Şakir'den şu cevabı alır:
'Üzülme Bu da geçer'
Derviş gezmeye devam eder ve yedi sene sonradan yolu tekrar o bölgeye düşer Şaşırma içerisinde olan biteni öğrenir Haddad bir kaç sene önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varını yoğunu en vefalı hizmetkarı ve eski dotu Şakir'e bırakmıştır Şakir, Haddad'ın konağında oturmaktadır, iri arazileri ve binlerce sığır ile yeniden yörenin en varlıklı insanıdır
Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine cevabı alır:
'Bu da geçer'
Bir vakit daha sonra derviş tekrar Şakir'i arar Ona bir tepeyi işaret ederler Üstte Şakir'in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır:
'Bu da geçer'
Derviş 'Ölümün nesi geçecek' diye düşünür ve gider Ertesi yıl Şakir'in mezarını ziyarete gitmek için geri döner lakin apaçık ne yığın ne de mezar vardır büyük bir su baskını gelmiş, tepeyi önüne katmış, Şakir'den geriye doğru bir iz zeka kalmamıştır
O aralar ülkenin sultanı, kendisi için fazla değişik bir yüzük yapılmasını ister Öyle bir yüzük oysa, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın
Hiç kimse sultanı hoşnutluk edecek böyle bir yüzüğü yapamaz Sultanın adamları da bilge dervişi bulup destek isterler Kısa bir süre sonradan yüzük sultana sunulur Sultan önce bir şey anlamaz, çünkü son derece sade bir yüzüktür Sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, birazcık düşünür ve yüzüne büyük bir sevinç ışığı yayılır Yüzüğün üzerinde 'Bu da geçer' yazmaktadır
'Bu da geçer Ya hu' sözünün hikayesi Bizans dönemine değin uzanır Bizanslılar başlarına iyi ya da kötü bir şey geldiği süre 'K'afto ta perasi' demektedirler Söz Selçuklular döneminde İran'a değin ulaşır ve Farsça haline dönüşür: 'İn niz beguzered' olur Osmanlı döneminde tekkelerde benimsenir ve sonuna 'Ya Allah' manasına gelen 'Ya hu' eklenir
*