Bu mektup tarihe geçecek İşte Gülay Göktürk'ü yıkan isyan mektubu! Kara bir gün Defalarca birlikte vatandaşlıktan çıkmak için İçişleri Bakanlığı'na uygulama verelim Birleşmiş Milletler'in Vatansız Şahısların Statüsüne İlişkin Sözleşme'sinin tanıdığı haklardan davranmak üzere BM'nin Ankara Temsilciliği'ne başvuru edelimÇaresizliğin, umutsuzluğun, adaletsizlik karşısında duyulan isyanın bir tezahürü olan bu mektup, iki gündür işittiğim acılı feryatlardan yalnızca bir parça başına Kendi ülkesinde bu kadar aşağılanmaktan ve itilip kakılmaktansa vatansız kalmayı düşünecek dek biçare kalan bu insanları nasıl avutabilirim? Onlara ne umut verebilirim? Neyi beklemelerini söyleyebilirim? Biz oysa her on yılda bir darbe yaşadık, meclis her zaman dağıtıldı; seçtiklerimiz yaka paça hapse atıldı Lakin hepsinde bir geri dönüş umudumuz vardı Darbeciler elbet bir gün kışlalarına dönecek ve söz yeniden bize geçecekti Sabrettik ve bekledik Peki bu kere neyi bekleyeceğiz? Bu 11'in değişmesini, yerine diğer bir 11 gelmesini mi? Kaderimiz 11 kişinin dudakları aralarında olduktan sonra bunun hangi 11 olduğu ne fark eder ama Kaybımız büyük Yetim kaldık Hukuku kaybettik Bundan Böyle en güç zamanımızda, başımız darda kaldığında son çare olarak sığınabileceğimiz bir hukukumuz değil Zaten nicedir fazla hastaydı, ama umudumuzu yitirmemiştik Anayasa Mahkemesi en sonunda, önüne gelen son davada büyük bir duyarsızlıkla fişi çekti Ne olayın safahatını açıklamak geliyor içimden, ne de kararın hukuksuzluğunu izaha amaçlamak Haberdar Olan zaten biliyor, bilmeyenlerin de anlamaya hiç niyeti değil şimdi benim kendime, okurlarımın da bana sorduğu tek bir soru var besbelli: Hemen ne yapacağız? Anayasa Mahkemesini mi kapatacağız? Tüzük Mahkemesini kapatan yasayı bozacak olan da bu Tüzük Mahkemesi değil mi? Tüzük'yı mı değiştireceğiz? Yapılan her değişiklik benzer barikata toslayıp geri dönmeyecek mi? Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı Türkiye'de sadece darbecilerin yeni Tüzük yapma yetkisi olduğunu acı bir şekilde göstermedi mi? Erken seçime mi gideceğiz? Erken tercih, Meclis'in temsilcilik kabiliyeti, hükümetin meşruiyeti üstünde soru işareti olduğu zaman bir çaredir Daha on ay önce seçmen yüzde 47'lik bir oyla sözünü söylemişse; bürokratik dayatmalara karşısında kendi iradesine hürmet istediğini açık açık ortaya koymuşsa, daha ne yapsın bu ırk? Niçin gitsin fakat sandığa? Seçtiği Meclis'in yasama yetkisi elinden alınmışsa yenisini niçin seçsin? Yüzde 47'yle iktidara getirdiği parti çatır çatır kapatılıyorsa, bitmiş sandığa gidip yüzde 99'la seçse ne değişecek? Evet, ben de biliyorum fakat, bu son karar fiilen ölümcül bir zaafın ifadesidir Tüzük Mahkemesi'ne herhangi bir ikna edicilik kaygısı bile taşımadan, fantastik bir fütursuzlukla Hukuk benim; ben yaptım oldudedirten şey, güç yok güçsüzlüktür 80 yıldır süregiden vesayetçi sistemin toplumdaki metamorfoz talebi karşısında yaşadığı çaresizliktir; sıkışmışlıktır Böyle durumlarda sonunda şampiyon haklı olanlar; demokrasiyi ve özgürlüğü savunanlar olur Anakronik fikirlerini otoriter rejimlerle sürdürmeye çalışanlar nihai olarak kaybetmeye mahkumdur Evet, günün birinde tüm bu olup bitenlerin absürdlüğü anlaşılacak Gelecek kuşaklar, üniversitelerdeki başörtü yasağını, kadınlara oy hakkı vermemek kadar fantastik bir gerilik olarak görecekler Biliyor musunuz; bir zamanlar Türkiye'de üniversitelerde baş örtmek laikliğe aykırı sayılıyormuşdeyip şaşacaklar Ama hemen bu reel, ne tüm yetişkin hayatı darbelerle ve darbeci zihniyetle kararmış benim gibileri avutabiliyor, ne de üniversiteye gitme umutları silip süpürülen on binlerce genç kızı Çünkü herkesin bir tane hayatı var Gülay GöktürkBUGÜN 304