iltasyazilim
FD Üye
İslâm Dîni Nedir?
İslâm dîni, Allah'ın, son peygamberi Hz Muhammed (asm) vasıtasıyla bütün insanlara gönderdiği en son ve en mükemmel dindir İslâm'ın gelmesiyle, diğer dinlerin hükmü sona ermiştir
İslâm dînini kabul eden kimseye Müslüman denir
İslâm'ın en son ve Allah katında yegâne mûteber din olduğu, Kur'anı Kerim'de şu şekilde belirtilir:
Bugün sizin dîninizi sizin için kemâle erdirdim Sizin üzerinizdeki nîmetimi (lütuflarımı) tamamladım ve size din olarak İslâm'ı seçtim (yalnız İslâm'dan razı ve ondan hoşnûd oldum) (elMâide, 3)
Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, ondan seçtiği dîni kabûl edilmiyecektir ve o, âhirette hüsrâna büyük zarara uğrayanlardan olacaktır Allah katında yegâne hak din İslâmdır
(Âli İmrân, 19)
İslâm'ın Dışındaki Dinlerin Geçerliliği Neden Kalkmıştır?
Tarihin çeşitli devirlerinde insanlara ayrı ayrı peygamberler ve dinler yollayan Allah Teâlâ, son din olarak onlara İslâm'ı ve son Peygamber olarak da Hz Muhammed'i (asm) göndermiştir
İslâm'ın gelmesiyle Yahudîlik ve Hıristiyanlık gibi eski dinlerin hükmü sona ermiştir Bu, tıpkı, yeni bir kanun çıkınca, eski kanunun hükmünün yürürlükten kalkması gibidir Allah'ın son dîni ve İlâhî Kanunu İslâm gelince, eski dinlerin ve ilâhî kanunların geçerliliği son bulmuştur
İslâm dışında kalan dinlerin yürürlükten kalkmasını gerektiren başlıca sebepleri şunlardır:
1 Her şeyden evvel, eski dinler, yalnızca belli bir zamana ve belli bir muhîtin insanlarına hitab ediyorlardı İslâm ise, topyekûn bütün insanlığa seslenmektedirDâveti umumî ve mesajı cihanşümuldür
2 Eski dinler, sadece kendi zamanlarının insanlarını muhâtab almışlardı O zamanın insanlarının seciyeleri kaba ve mizaçları vahşete yakındı İlimde, medeniyette, fikir ve anlayışta geri idiler Ulaşım ve haberleşme imkânları, ibtidai bir haldeydi Her bölgenin kültürü, inancı, örf ve âdetleri farklı farklıydı Karşılıklı fikir ve kültür alışverişi de oldukça zayıftı Bu yüzden, her muhîte ayrı ayrı peygamberler gelmesi, başka başka dinler gönderilmesi zarureti vardı Zaman geçip insanlık ilim, fikir, kültür ve medeniyet yönünden büyük gelişmeler kaydedince, eski mahallî dinler artık insanların ihtiyaçlarına cevap veremez hale geldiler Bunun üzerine Cenâbı Hak da insanlara en son din olan İslâmiyeti gönderdi
İslâm dîni, 1400 yıl evvelki dünyanın insanından,bugünün ve yarının modern insanına kadar gelip geçen bütün insanlığa hitab edebilme özelliğinde olan bir dindir Bu bakımdan, kıyamete kadar hükmü bâki ve geçerlidir
3 Eski dinlerin, zamanla, içlerine hurâfeler,bâtıl inançlar karışmıştır Allah'ın birliğine îman esası, yani tevhid inancı kaybolmuştur İslâm ise, hâlâ ilk günkü tazelik ve saflığı ile,bozulmadan durmaktadır Netice olarak diyebiliriz ki: İslâm'ın dışında kalan dinler, geceleyin bir sokağı aydınlatan bir fener ve sokak lâmbası gibidir İslâm ise, bütün dünyayı aydınlatan güneş hükmündedir Güneş doğduktan sonra, artık sokak fenerine hiç ihtiyaç kalır mı?
İslâm Dininin Özellikleri Nelerdir?
İslâm dinini, sâir dinlerden ayıran belli başlı özellikleri şunlardır:
1 İslâmiyet, her asra ve her insana hitab eder, getirdiği esaslar insanlığın bütün ihtiyaçlarına cevab verir İslâm'ın bu cihanşümûl özelliğine Kur'an'da şu şekilde işaret olunur:
Ey Muhammed!(sav) Biz seni BÜTÜN İNSANLARA yalnızca müjdeci ve korkutucu olarak gönderdik(Sebe', 28)
Ey Muhammed!(sav) De ki: 'Ey insanlar, ben Allah'ın HEPİNİZ İÇİN GÖNDERDİĞİ Peygamberiyim'(elA'raf, 158)
2 İslâmiyet kolaylıklar dînidir İslâm'da insanlara yapamayacakları veya yaparken zorluk çekecekleri işler yüklenmemiştir Kur'ânı Kerîm'de İslâm'ın kolaylık prensipleri şu şekilde ifade edilir:
Allah, insanı ancak gücünün yeteceği işle mükellef tutar(elBakara, 285)
Rabbimiz, bize gücümüzün yetmiyeceği şeyi taşıtma(elBakara, 285)
Allah, sizin için kolaylık göstermek diler, zorluk çıkarmak istemez(elBakara, 185)
Kur'an'da İslâm'ın kolaylıklar dîni olduğu bu şekilde açıklanırken Peygamberimiz de,(sav) bu hususta hadîsi şeriflerinde şu prensipleri vaz'etmişlerdir:
Ben ancak âlemlere rahmet olarak gönderildim Azâb için, zorluk vermek için gönderilmedim
Allah Teâlâ, beni sıkıntı ve zahmet verici ve bunu arzu edici olarak göndermedi Fakat Allah beni, muallim (öğretici, bildirici) ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi
Dininizin en hayırlısı, en kolay olanıdır Muhakkak ki din bir kolaylıktır
Ben size neyi yasak ettiysem, ondan çekinin; size neyi emretti isem, ondan gücünüzün yettiği kadarını yapın
Sizden evvelki ümmetleri ancak mes'elelerinin ve Peygamberlerine karşı ihtilâflarının çokluğu helâk etmiştir
Amelden gücünüzün yettiği kadarını yapın
Siz ibâdetten bezmedikçe, Allah da sevab vermekten bıkmaz
Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz
Hz Âişe Validemiz, Resûlüllah Efendimizin bu hususla ilgili tatibkatını şu şekilde beyan etmişlerdir:
Resûlüllah (asm) iki şey arasında dilediğini tercihte serbest bırakıldı mı, günah olmadığı müddetçe muhakkak onlardan en kolayını alırdıEğer iş günahsa ondan halkın en uzak bulunanı Resûlüllah olurdu
Bütün bu hadîsi şerifler, İslâm dîninin ne derece uygulanması kolay hükümler ihtiva ettiğini göstermektedir Cihanşümûl ve kıyâmete kadar pâyidar oluşunda,bu kolaylık anlayışının büyük yeri vardır İslamiyet insanların dış görünüşten ziyade insanın iç görünüşüne bakmıştır İslâmiyet, ruh ile madde, dünya ile âhiret arasında tam bir denge kurmuştur
Yahudîlik beden zevklerini ve maddî faydaları ön plânda tutar Mensuplarını hırsla dünyaya bağlanmağa sevkeder
Hıristiyanlık ve Hind dinleri ise, sadece ruhu geliştirmeye, vücuda eziyetler çektirerek nefsin arzûlarını zayıflatmaya, dünya hayatını boşlamaya önem verirler
Buna karşılık İslâmiyet, ruh ile beden, dünya ile âhiret arasında tam bir denge kurmuş; ne bedene, ne de ruha ızdırap çektirmeyi esas almıştırİkisine de aynı ölçüde değer vermiş; herbirinin ihtiyaçlarını ayrı ayrı karşılamayı kabul etmiştir
Kur'ânı Kerîm'de,Allahım, bize dünyada iyilik, âhirette de iyilik verâyeti, İslâm'daki dünya ve âhiret dengesini en iyi şekilde belirtmektedir
İslâm, ne dünyaya fazla değer vererek âhiretin,ne de âhirete ağırlık vererek dünyanın terkedilmesine izin verir
Âhiretin dünyada kazanılacağını söyleyerek,hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de âhiret içinçalışılmasını ister
İslâm'da ruhban sınıfı yoktur Herkes dinini gücü nisbetinde kendi öğrenmek zorundadır İbâdetleri ifa için, kul ile Yaratıcı arasında aracılık yapacak, günahları affettirecek imtiyazlı bir seçkin sınıfa yer yoktur
İslâm, bütün mânasıyle ahlâk ve fazîlet dîni olduğu gibi, en yüksek mertebede ilim ve hakikatın koruyucusudur
İslâm'ın kolaylıklar dini olduğunu gösteren, Asrı Saâdet'te cereyan etmiş pek çok vâkıa vardır
Onlardan bazılarını burada zikredeceğiz
Enes bin Mâlik Hazretleri anlatmaktadır:
Nebî (sav) bir gün mescide girdi İçeri girer girmez de gözüne mescidin iki direği arasına çekilmiş bir ip ilişti
Bu ip nedir? diye sordu Sahâbîler: Bu, Zeyneb'in ipidir Zeyneb, nâfile namaz kılarken ayakta durmaktan yorulunca, bu ipe tutunuyor, dediler
Peygamber (sav):
Hayır, (İbadette böyle güçlük ihtiyâr olunmaz) Bu ipi çözünüz Sizden biriniz zinde ve neş'eli oldukça namazını ayakta kılsın Yorulunca da hemen otursun ( Ve namazını oturduğu halde tamamlasın) buyurdu
Ebû Mes'ûd elEnsârî'den:
Resûlüllah'a (sav) biri gelip:
Yâ Resûlâllah Filânca bize namaz kıldırırken o kadar uzatıyor ki, nerdeyse namazı terketmeyi
ister hale geliyorum,dedi
Peygamber (sav) derhal cemaata hitaben bir konuşma yaptılar Onu hiçbir hitabesinde o günkü kadar öfkeli görmemiştim
Buyurdular ki:
Ey insanlar Sizler nefret ettiriciler misiniz? Her kim halka namaz kıldırırsa hafif tutsun Çünkü cemaatın içinde hasta, zayıf, hâcet sahibi olanlar bulunabilir
Görüldüğü gibi Peygamberimiz hiçbir zaman, insanları dinden uzaklaştıracak, soğutacak, nefret ettirecek davranışlara kızdığı kadar başka hiçbir şeye öfkelenmemiştir
Mü'minin vazifesi, İslâm'ı insanlara daima güzel göstermek, onları dine ısındırıp sevdirmek, kolaylaştırmak, güçleştirmemektir
Utbe bin Âmir anlatmaktadır:
Kız kardeşim (Ümmü Hibban) Beytullah'ı yaya olarak ziyaret etmeyi adamış, fakat sonradan buna güç yetiremiyeceğini hissedince, mes'elenin Resûlüllah Efendimiz'den sorulmasını bana emretmişti
Ben Hazreti Resûlüllah'a sorduğumda, cevaben:
(İptida) yaya yürüsün, (sonra) bineğinin sırtına binip gitsin buyurdu
Hazreti Enes'den (ra):
Nebiyyi Ekrem (sav), iki oğlunun arasında, onlar tarafından taşınarak yürütülen bir ihtiyar kimse gördü
'Bunun zoru nedir? Niye bir bineğe binmiyor?' diye sordu
Oğulları cevaben:
Yâ Resûlâllah Babamız yaya olarak Kâbe'ye gitmeyi nezretmiştir
Bunun için böyle yürütüyoruz, dediler
Resûlüllah Efendimiz:
Şüphesiz ki Allah, bu ihtiyarın nefsini azâblandırmakla yaptığı ibadetten müstağnidir, buyurdu ve ona,bineğine binerek Kâbe'yi ziyarete gitmesini emretti
Abdullah bin Mes'ûd'dan:
Resûlüllah (sav), va'z hususunda, bize bıkkınlık gelmesin diye halimize bakıp ona göre gün ve saat kollardı
Câbir bin Abdillah anlatmaktadır:
Resûlüllah (sav)bir seferde idi Derken üzeri gölgelendirilmiş olduğu halde yanında insanlar toplanmış bir adam gördü ve 'Onun nesi var' diye sordu 'Oruçlu bir adam' dediler
Resûlüllah (sav) bunun üzerine:
Seferde oruç tutmak hâlis bir iyilik ve fazilet değildir Allah'ın sizin lehinize yapmış olduğu ruhsatlardan ayrılmayınız,buyurdu
Asrı Saâdet'te, adamın biri dağda bulduğu suyu bol, toprağı verimli ıssız bir mağarada kendi başına inzivaya çekilip,cemiyetin kötülüklerinden, fitne ve dedikodularından kurtulmayı düşünür
Ancak kararını bir de Resûlüllah Efendimiz'e açmak, O'nun bu konudaki görüşünü almak ister
Huzura gelerek der ki:
Yâ Resûlâllah, ben bir mağara buldum İçinde suyu, önünde toprağı var Orada inzivaya çekilerek kendimi tamamen dünyevî şeylerden tecrid etmeyi; uhrevî işlere, ibadet ve taata vermeyi düşünüyorum Bu hususta siz ne dersiniz?
Adamın cemiyet hayatını terkedip, ibadet için mağarada inzivaya çekilme fikrine Allah Resûlü şu ibretli cevabı verir:
Ben, Yahudilikle, Hristiyanlıkla gönderilmedim (Yani cemiyetten kaçma fikri onlara aittir) Ben dosdoğru olan İslâm'la gönderildim Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki, mağarada tek başına gündüz akşama kadar nafile ibadetlerle meşgul olmaktansa, cemiyet içinde sabah, yahut akşam, Allah için azıcık yol yürümek, (İslâm'a hizmet için zahmet çekmek) dünyadan ve dünya içindeki herşeyden kat kat hayırlıdır
Ve sözlerine şunu da ilâve eder:
Cemaat içinde safta yer almanız da, inzivadaki 60 sene ibadet ve namazdan hayırlıdır
Cemiyeti terkederek inzivaya çekilmek isteyene, Allah Resûlünün verdiği bu karşılık, din düşmanlarının İslâmiyetin insanları cemiyetten el etek çektirdiği yolundaki menfî propagandalarına
güzel bir cevab teşkil etmektedir
İSLAM VE MÜSLÜMAN*
Ayet :Ali İmran,19 Dogrusu Allah katinda din, Islâm'dir; o kitap verilenlerin anlasmazliklari ise sirf kendilerine ilim geldikten sonra aralarindaki taskinlik ve ihtirastan dolayidir Her kim Allah'in âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabi çabuk görendir
Muhterem Müslümanlar,
İslam gibi yüce ve asil bir dine mensup olduğumuz için Allah’a ne kadar şükr etsek azdır Çünkü İslam,insanları karanlıktan aydınlığa çıkarma, dalaletten hidayete sevk etme kararlılığındadır Çünkü İslam insanlara,dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu olacağı bir yaşam tarzı önermektedirÇünkü İslam, barış ve huzur dinidir Hatta Allah’ın doksan dokuz sıfatından biri olan selam, barış,sükun ve huzurun kaynağı anlamını ifade eder
Müslümanlar birbirleriyle karşılaştıklarında selamün aleyküm, derler Böylece birbirlerine güven verirler ve İslam üzere barış ve huzur içinde yaşamayı temenni ederler
Aziz mü’minler,
İslam, baş temel esas üzere kurulmuştur:
“Allah’tan başka ilah olmadığına ve HzMuhammed’in Onun kulu ve elçisi olduğuna iman etmek,namaz kılmak, Ramazan ayında oruç tutmak,zekat vermek ve ömürde bir kez hacca gitmek1 İslam’ın temel esaslarına inanan ve gereklerini yerine getirme çabası içinde olan kimseye müslüman denir Müslüman, HzAdem’den HzMuhammed’e kadar gelip geçen ve iman eden bütün insanların Allah katındaki sıfatı ve unvanıdır ve bu unvan beşeri bütün unvanlardan üstündür Ahirette geçerli olacak unvan da budur
Muhterem müslümanlar,
Bizler,müslüman ortak paydasında birleşmekte ve bir araya gelmekteyiz Bizim müslümanlığımız, kendimiz için bir kurtuluş vesilesi,başkaları için ise bir teminattır Çünkü müslüman, elinden ve dilinden diğer tüm insanların güvende olduğu kimsedir2 Allah Teala,gönderdiği son ayette Maide suresinin üçüncü ayetinde “Bugün size dininizi kemale erdirdim,üzerinizdeki nimetimi tamamla
dım ve din olarak İslam’ı geçerli kıldım3 buyuruyor Bilindiği gibi Kur’an,insanlara İslam’ı anlatan yegane kaynaktır Kur’an’da, Allah katında makbul sayılacak müslümanlığın hususiyetleri de açıkça bayan edilmiştir Kur’an’ın bir çok yerinde müslümanlardan bahsedilirken, Allah’a iman eden ve salih amel işleyenler4 ibaresi kullanılırYalnızca inandım demekle müslümanlık yaşanmaz,emirlerini de yerine getirmek gerekir Salih amel, ibadetleri ve bütün sosyal faaliyetleri samimi olarak ve usulüne uygun bir şekilde yerine getirmektir
Aziz Cemaati müslimin
Yüce İslam dininin mensuplarının da hayatın her alanında üstün olması gerekirdi Günümüz İslam aleminin durumu, dinin gerçekleştirmek istediği gayeden oldukça uzak görünüyor Müslümanların müslümanca olmayan davranışları, müslümanların olduğu kadar Yüce İslam dininin de imajını zedelemektedir İslam’ın şerefi ile şereflenmek,onu yaşamak ve en güzel şekilde temsil etmekle mümkündür
O halde Aziz Müslümanlar,
Balığın sudan çıkıp da ölümle yüz yüze geldiğinde suyun kıymetini anlamsı gibi bizler de yalnızca ölüm yaklaştığında İslam nimetini anlayanlardan olmayalım Henüz vakit varken bu yüce ve asil nimetin farkına vararak ondan yararlanmaya çalışalım Ayrıca İslam’ı kötü temsil etmenin ağır bir vebal yükleyeceğini hiçbir zaman unutmayalım İçimizdeki fıtrat ve vicdan ibresi İslam’ı gösteriyor Vicdanın işaretini ve sesini Kur’an’ın rehberliğine tabi kıldığımızda gerçek mü’minler zümresine katılmamız mümkün olacaktır
Hidayete tabi olanlara selam olsun
ONBİR AYIN SULTANIDIR İLTİFATI İLE ŞEREFLENEN RAMAZAN AYINIZI ve MÜTEAKİBİNDEKİ RAMAZAN BAYRAMINIZI EN İÇTEN DUALARIMLA CENABI ALLAH'TAN DUA EDER,DİLER,DİLENİRİM
İslâm dîni, Allah'ın, son peygamberi Hz Muhammed (asm) vasıtasıyla bütün insanlara gönderdiği en son ve en mükemmel dindir İslâm'ın gelmesiyle, diğer dinlerin hükmü sona ermiştir
İslâm dînini kabul eden kimseye Müslüman denir
İslâm'ın en son ve Allah katında yegâne mûteber din olduğu, Kur'anı Kerim'de şu şekilde belirtilir:
Bugün sizin dîninizi sizin için kemâle erdirdim Sizin üzerinizdeki nîmetimi (lütuflarımı) tamamladım ve size din olarak İslâm'ı seçtim (yalnız İslâm'dan razı ve ondan hoşnûd oldum) (elMâide, 3)
Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, ondan seçtiği dîni kabûl edilmiyecektir ve o, âhirette hüsrâna büyük zarara uğrayanlardan olacaktır Allah katında yegâne hak din İslâmdır
(Âli İmrân, 19)
İslâm'ın Dışındaki Dinlerin Geçerliliği Neden Kalkmıştır?
Tarihin çeşitli devirlerinde insanlara ayrı ayrı peygamberler ve dinler yollayan Allah Teâlâ, son din olarak onlara İslâm'ı ve son Peygamber olarak da Hz Muhammed'i (asm) göndermiştir
İslâm'ın gelmesiyle Yahudîlik ve Hıristiyanlık gibi eski dinlerin hükmü sona ermiştir Bu, tıpkı, yeni bir kanun çıkınca, eski kanunun hükmünün yürürlükten kalkması gibidir Allah'ın son dîni ve İlâhî Kanunu İslâm gelince, eski dinlerin ve ilâhî kanunların geçerliliği son bulmuştur
İslâm dışında kalan dinlerin yürürlükten kalkmasını gerektiren başlıca sebepleri şunlardır:
1 Her şeyden evvel, eski dinler, yalnızca belli bir zamana ve belli bir muhîtin insanlarına hitab ediyorlardı İslâm ise, topyekûn bütün insanlığa seslenmektedirDâveti umumî ve mesajı cihanşümuldür
2 Eski dinler, sadece kendi zamanlarının insanlarını muhâtab almışlardı O zamanın insanlarının seciyeleri kaba ve mizaçları vahşete yakındı İlimde, medeniyette, fikir ve anlayışta geri idiler Ulaşım ve haberleşme imkânları, ibtidai bir haldeydi Her bölgenin kültürü, inancı, örf ve âdetleri farklı farklıydı Karşılıklı fikir ve kültür alışverişi de oldukça zayıftı Bu yüzden, her muhîte ayrı ayrı peygamberler gelmesi, başka başka dinler gönderilmesi zarureti vardı Zaman geçip insanlık ilim, fikir, kültür ve medeniyet yönünden büyük gelişmeler kaydedince, eski mahallî dinler artık insanların ihtiyaçlarına cevap veremez hale geldiler Bunun üzerine Cenâbı Hak da insanlara en son din olan İslâmiyeti gönderdi
İslâm dîni, 1400 yıl evvelki dünyanın insanından,bugünün ve yarının modern insanına kadar gelip geçen bütün insanlığa hitab edebilme özelliğinde olan bir dindir Bu bakımdan, kıyamete kadar hükmü bâki ve geçerlidir
3 Eski dinlerin, zamanla, içlerine hurâfeler,bâtıl inançlar karışmıştır Allah'ın birliğine îman esası, yani tevhid inancı kaybolmuştur İslâm ise, hâlâ ilk günkü tazelik ve saflığı ile,bozulmadan durmaktadır Netice olarak diyebiliriz ki: İslâm'ın dışında kalan dinler, geceleyin bir sokağı aydınlatan bir fener ve sokak lâmbası gibidir İslâm ise, bütün dünyayı aydınlatan güneş hükmündedir Güneş doğduktan sonra, artık sokak fenerine hiç ihtiyaç kalır mı?
İslâm Dininin Özellikleri Nelerdir?
İslâm dinini, sâir dinlerden ayıran belli başlı özellikleri şunlardır:
1 İslâmiyet, her asra ve her insana hitab eder, getirdiği esaslar insanlığın bütün ihtiyaçlarına cevab verir İslâm'ın bu cihanşümûl özelliğine Kur'an'da şu şekilde işaret olunur:
Ey Muhammed!(sav) Biz seni BÜTÜN İNSANLARA yalnızca müjdeci ve korkutucu olarak gönderdik(Sebe', 28)
Ey Muhammed!(sav) De ki: 'Ey insanlar, ben Allah'ın HEPİNİZ İÇİN GÖNDERDİĞİ Peygamberiyim'(elA'raf, 158)
2 İslâmiyet kolaylıklar dînidir İslâm'da insanlara yapamayacakları veya yaparken zorluk çekecekleri işler yüklenmemiştir Kur'ânı Kerîm'de İslâm'ın kolaylık prensipleri şu şekilde ifade edilir:
Allah, insanı ancak gücünün yeteceği işle mükellef tutar(elBakara, 285)
Rabbimiz, bize gücümüzün yetmiyeceği şeyi taşıtma(elBakara, 285)
Allah, sizin için kolaylık göstermek diler, zorluk çıkarmak istemez(elBakara, 185)
Kur'an'da İslâm'ın kolaylıklar dîni olduğu bu şekilde açıklanırken Peygamberimiz de,(sav) bu hususta hadîsi şeriflerinde şu prensipleri vaz'etmişlerdir:
Ben ancak âlemlere rahmet olarak gönderildim Azâb için, zorluk vermek için gönderilmedim
Allah Teâlâ, beni sıkıntı ve zahmet verici ve bunu arzu edici olarak göndermedi Fakat Allah beni, muallim (öğretici, bildirici) ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi
Dininizin en hayırlısı, en kolay olanıdır Muhakkak ki din bir kolaylıktır
Ben size neyi yasak ettiysem, ondan çekinin; size neyi emretti isem, ondan gücünüzün yettiği kadarını yapın
Sizden evvelki ümmetleri ancak mes'elelerinin ve Peygamberlerine karşı ihtilâflarının çokluğu helâk etmiştir
Amelden gücünüzün yettiği kadarını yapın
Siz ibâdetten bezmedikçe, Allah da sevab vermekten bıkmaz
Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz
Hz Âişe Validemiz, Resûlüllah Efendimizin bu hususla ilgili tatibkatını şu şekilde beyan etmişlerdir:
Resûlüllah (asm) iki şey arasında dilediğini tercihte serbest bırakıldı mı, günah olmadığı müddetçe muhakkak onlardan en kolayını alırdıEğer iş günahsa ondan halkın en uzak bulunanı Resûlüllah olurdu
Bütün bu hadîsi şerifler, İslâm dîninin ne derece uygulanması kolay hükümler ihtiva ettiğini göstermektedir Cihanşümûl ve kıyâmete kadar pâyidar oluşunda,bu kolaylık anlayışının büyük yeri vardır İslamiyet insanların dış görünüşten ziyade insanın iç görünüşüne bakmıştır İslâmiyet, ruh ile madde, dünya ile âhiret arasında tam bir denge kurmuştur
Yahudîlik beden zevklerini ve maddî faydaları ön plânda tutar Mensuplarını hırsla dünyaya bağlanmağa sevkeder
Hıristiyanlık ve Hind dinleri ise, sadece ruhu geliştirmeye, vücuda eziyetler çektirerek nefsin arzûlarını zayıflatmaya, dünya hayatını boşlamaya önem verirler
Buna karşılık İslâmiyet, ruh ile beden, dünya ile âhiret arasında tam bir denge kurmuş; ne bedene, ne de ruha ızdırap çektirmeyi esas almıştırİkisine de aynı ölçüde değer vermiş; herbirinin ihtiyaçlarını ayrı ayrı karşılamayı kabul etmiştir
Kur'ânı Kerîm'de,Allahım, bize dünyada iyilik, âhirette de iyilik verâyeti, İslâm'daki dünya ve âhiret dengesini en iyi şekilde belirtmektedir
İslâm, ne dünyaya fazla değer vererek âhiretin,ne de âhirete ağırlık vererek dünyanın terkedilmesine izin verir
Âhiretin dünyada kazanılacağını söyleyerek,hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de âhiret içinçalışılmasını ister
İslâm'da ruhban sınıfı yoktur Herkes dinini gücü nisbetinde kendi öğrenmek zorundadır İbâdetleri ifa için, kul ile Yaratıcı arasında aracılık yapacak, günahları affettirecek imtiyazlı bir seçkin sınıfa yer yoktur
İslâm, bütün mânasıyle ahlâk ve fazîlet dîni olduğu gibi, en yüksek mertebede ilim ve hakikatın koruyucusudur
İslâm'ın kolaylıklar dini olduğunu gösteren, Asrı Saâdet'te cereyan etmiş pek çok vâkıa vardır
Onlardan bazılarını burada zikredeceğiz
Enes bin Mâlik Hazretleri anlatmaktadır:
Nebî (sav) bir gün mescide girdi İçeri girer girmez de gözüne mescidin iki direği arasına çekilmiş bir ip ilişti
Bu ip nedir? diye sordu Sahâbîler: Bu, Zeyneb'in ipidir Zeyneb, nâfile namaz kılarken ayakta durmaktan yorulunca, bu ipe tutunuyor, dediler
Peygamber (sav):
Hayır, (İbadette böyle güçlük ihtiyâr olunmaz) Bu ipi çözünüz Sizden biriniz zinde ve neş'eli oldukça namazını ayakta kılsın Yorulunca da hemen otursun ( Ve namazını oturduğu halde tamamlasın) buyurdu
Ebû Mes'ûd elEnsârî'den:
Resûlüllah'a (sav) biri gelip:
Yâ Resûlâllah Filânca bize namaz kıldırırken o kadar uzatıyor ki, nerdeyse namazı terketmeyi
ister hale geliyorum,dedi
Peygamber (sav) derhal cemaata hitaben bir konuşma yaptılar Onu hiçbir hitabesinde o günkü kadar öfkeli görmemiştim
Buyurdular ki:
Ey insanlar Sizler nefret ettiriciler misiniz? Her kim halka namaz kıldırırsa hafif tutsun Çünkü cemaatın içinde hasta, zayıf, hâcet sahibi olanlar bulunabilir
Görüldüğü gibi Peygamberimiz hiçbir zaman, insanları dinden uzaklaştıracak, soğutacak, nefret ettirecek davranışlara kızdığı kadar başka hiçbir şeye öfkelenmemiştir
Mü'minin vazifesi, İslâm'ı insanlara daima güzel göstermek, onları dine ısındırıp sevdirmek, kolaylaştırmak, güçleştirmemektir
Utbe bin Âmir anlatmaktadır:
Kız kardeşim (Ümmü Hibban) Beytullah'ı yaya olarak ziyaret etmeyi adamış, fakat sonradan buna güç yetiremiyeceğini hissedince, mes'elenin Resûlüllah Efendimiz'den sorulmasını bana emretmişti
Ben Hazreti Resûlüllah'a sorduğumda, cevaben:
(İptida) yaya yürüsün, (sonra) bineğinin sırtına binip gitsin buyurdu
Hazreti Enes'den (ra):
Nebiyyi Ekrem (sav), iki oğlunun arasında, onlar tarafından taşınarak yürütülen bir ihtiyar kimse gördü
'Bunun zoru nedir? Niye bir bineğe binmiyor?' diye sordu
Oğulları cevaben:
Yâ Resûlâllah Babamız yaya olarak Kâbe'ye gitmeyi nezretmiştir
Bunun için böyle yürütüyoruz, dediler
Resûlüllah Efendimiz:
Şüphesiz ki Allah, bu ihtiyarın nefsini azâblandırmakla yaptığı ibadetten müstağnidir, buyurdu ve ona,bineğine binerek Kâbe'yi ziyarete gitmesini emretti
Abdullah bin Mes'ûd'dan:
Resûlüllah (sav), va'z hususunda, bize bıkkınlık gelmesin diye halimize bakıp ona göre gün ve saat kollardı
Câbir bin Abdillah anlatmaktadır:
Resûlüllah (sav)bir seferde idi Derken üzeri gölgelendirilmiş olduğu halde yanında insanlar toplanmış bir adam gördü ve 'Onun nesi var' diye sordu 'Oruçlu bir adam' dediler
Resûlüllah (sav) bunun üzerine:
Seferde oruç tutmak hâlis bir iyilik ve fazilet değildir Allah'ın sizin lehinize yapmış olduğu ruhsatlardan ayrılmayınız,buyurdu
Asrı Saâdet'te, adamın biri dağda bulduğu suyu bol, toprağı verimli ıssız bir mağarada kendi başına inzivaya çekilip,cemiyetin kötülüklerinden, fitne ve dedikodularından kurtulmayı düşünür
Ancak kararını bir de Resûlüllah Efendimiz'e açmak, O'nun bu konudaki görüşünü almak ister
Huzura gelerek der ki:
Yâ Resûlâllah, ben bir mağara buldum İçinde suyu, önünde toprağı var Orada inzivaya çekilerek kendimi tamamen dünyevî şeylerden tecrid etmeyi; uhrevî işlere, ibadet ve taata vermeyi düşünüyorum Bu hususta siz ne dersiniz?
Adamın cemiyet hayatını terkedip, ibadet için mağarada inzivaya çekilme fikrine Allah Resûlü şu ibretli cevabı verir:
Ben, Yahudilikle, Hristiyanlıkla gönderilmedim (Yani cemiyetten kaçma fikri onlara aittir) Ben dosdoğru olan İslâm'la gönderildim Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki, mağarada tek başına gündüz akşama kadar nafile ibadetlerle meşgul olmaktansa, cemiyet içinde sabah, yahut akşam, Allah için azıcık yol yürümek, (İslâm'a hizmet için zahmet çekmek) dünyadan ve dünya içindeki herşeyden kat kat hayırlıdır
Ve sözlerine şunu da ilâve eder:
Cemaat içinde safta yer almanız da, inzivadaki 60 sene ibadet ve namazdan hayırlıdır
Cemiyeti terkederek inzivaya çekilmek isteyene, Allah Resûlünün verdiği bu karşılık, din düşmanlarının İslâmiyetin insanları cemiyetten el etek çektirdiği yolundaki menfî propagandalarına
güzel bir cevab teşkil etmektedir
İSLAM VE MÜSLÜMAN*
Ayet :Ali İmran,19 Dogrusu Allah katinda din, Islâm'dir; o kitap verilenlerin anlasmazliklari ise sirf kendilerine ilim geldikten sonra aralarindaki taskinlik ve ihtirastan dolayidir Her kim Allah'in âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabi çabuk görendir
Muhterem Müslümanlar,
İslam gibi yüce ve asil bir dine mensup olduğumuz için Allah’a ne kadar şükr etsek azdır Çünkü İslam,insanları karanlıktan aydınlığa çıkarma, dalaletten hidayete sevk etme kararlılığındadır Çünkü İslam insanlara,dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu olacağı bir yaşam tarzı önermektedirÇünkü İslam, barış ve huzur dinidir Hatta Allah’ın doksan dokuz sıfatından biri olan selam, barış,sükun ve huzurun kaynağı anlamını ifade eder
Müslümanlar birbirleriyle karşılaştıklarında selamün aleyküm, derler Böylece birbirlerine güven verirler ve İslam üzere barış ve huzur içinde yaşamayı temenni ederler
Aziz mü’minler,
İslam, baş temel esas üzere kurulmuştur:
“Allah’tan başka ilah olmadığına ve HzMuhammed’in Onun kulu ve elçisi olduğuna iman etmek,namaz kılmak, Ramazan ayında oruç tutmak,zekat vermek ve ömürde bir kez hacca gitmek1 İslam’ın temel esaslarına inanan ve gereklerini yerine getirme çabası içinde olan kimseye müslüman denir Müslüman, HzAdem’den HzMuhammed’e kadar gelip geçen ve iman eden bütün insanların Allah katındaki sıfatı ve unvanıdır ve bu unvan beşeri bütün unvanlardan üstündür Ahirette geçerli olacak unvan da budur
Muhterem müslümanlar,
Bizler,müslüman ortak paydasında birleşmekte ve bir araya gelmekteyiz Bizim müslümanlığımız, kendimiz için bir kurtuluş vesilesi,başkaları için ise bir teminattır Çünkü müslüman, elinden ve dilinden diğer tüm insanların güvende olduğu kimsedir2 Allah Teala,gönderdiği son ayette Maide suresinin üçüncü ayetinde “Bugün size dininizi kemale erdirdim,üzerinizdeki nimetimi tamamla
dım ve din olarak İslam’ı geçerli kıldım3 buyuruyor Bilindiği gibi Kur’an,insanlara İslam’ı anlatan yegane kaynaktır Kur’an’da, Allah katında makbul sayılacak müslümanlığın hususiyetleri de açıkça bayan edilmiştir Kur’an’ın bir çok yerinde müslümanlardan bahsedilirken, Allah’a iman eden ve salih amel işleyenler4 ibaresi kullanılırYalnızca inandım demekle müslümanlık yaşanmaz,emirlerini de yerine getirmek gerekir Salih amel, ibadetleri ve bütün sosyal faaliyetleri samimi olarak ve usulüne uygun bir şekilde yerine getirmektir
Aziz Cemaati müslimin
Yüce İslam dininin mensuplarının da hayatın her alanında üstün olması gerekirdi Günümüz İslam aleminin durumu, dinin gerçekleştirmek istediği gayeden oldukça uzak görünüyor Müslümanların müslümanca olmayan davranışları, müslümanların olduğu kadar Yüce İslam dininin de imajını zedelemektedir İslam’ın şerefi ile şereflenmek,onu yaşamak ve en güzel şekilde temsil etmekle mümkündür
O halde Aziz Müslümanlar,
Balığın sudan çıkıp da ölümle yüz yüze geldiğinde suyun kıymetini anlamsı gibi bizler de yalnızca ölüm yaklaştığında İslam nimetini anlayanlardan olmayalım Henüz vakit varken bu yüce ve asil nimetin farkına vararak ondan yararlanmaya çalışalım Ayrıca İslam’ı kötü temsil etmenin ağır bir vebal yükleyeceğini hiçbir zaman unutmayalım İçimizdeki fıtrat ve vicdan ibresi İslam’ı gösteriyor Vicdanın işaretini ve sesini Kur’an’ın rehberliğine tabi kıldığımızda gerçek mü’minler zümresine katılmamız mümkün olacaktır
Hidayete tabi olanlara selam olsun
ONBİR AYIN SULTANIDIR İLTİFATI İLE ŞEREFLENEN RAMAZAN AYINIZI ve MÜTEAKİBİNDEKİ RAMAZAN BAYRAMINIZI EN İÇTEN DUALARIMLA CENABI ALLAH'TAN DUA EDER,DİLER,DİLENİRİM