iltasyazilim
FD Üye
Buhurizade mustafa itri Kimdir kısaca hayatı
(16401711)
Yahya Kemal ’in
“Büyük Itri ’ye eskiler derler
Bizim öz musikimizin piri
öyle halkı sevk edip yer yer
O şafak vaktinin cihangiri
Nice bayramların sabah erken
Göğü top sesleriyle gürlerken
Söylemiş saltanatlı tekbiri
Diye anlattığı Buhurizâde Mustafa Itri Efendi, 1640 yılında, İstanbul ’un Yaylak semtinde doğdu Babası Buhurizadelerden olduğu için, Itri de bu sanı ile anılır Varlıklı, görmüş geçirmiş bir ailenin oğlu idi Zamanının iyi hocalarından ders gördü Ailesi eğitimine dikkat etmiş, iyi yetişmesi için elden gelen esirgenmemişti
Oturduğu semt, Yenikapı Mevlevihanesi ’ne yakın olduğu için, haftanın iki günü, her Pazertesi ve Perşembe buraya gider, yapılan ayinleri hayranlıkla seyreder, çalınan besteleri içine sindire sindire dinlerdi Musikiye tutkundu Zamanının bütün musiki eserlerini biliyor, daha fazla dini olan bu eserlerde ruhunun kanatlandığını duyuyordu Bu musiki sevdası, sonunda onu Mevlevi yapmış ve Mevlana aşkı içinde birbirinden güzel, birbirinden üstün ve ölümsüz eserler bestelemiştir
20 DEK ESERİ GÜNÜMÜZE GELMİŞTİR
Musıkide ilk hocası, zamanın ünlü musiki üstadı Nasrullah Efendi'dir Öğrencisinde yaşayan cevheri farkeden Nasrullah Efendi tüm bilgisini genç Itri'ye aktarmış, musikinin bütün tekniğini göstermiştir Zamanın büyük Bestekârı Hafız Post'dan da ders aldı Itri, yalnız musiki ile değil, şiirle, hattatlıkla da ilgileniyordu Bu konuda Hattat ve Şair Siyahî Ahmet Efendi ’den ders aldığını biliyoruz Talik denen bir yazı türü üzerinde çalışmış, hoş hatlar çıkarmış ve zamanında bu tarafıyla da bilinen bir sanatçı olmuştur
O tarihlerde yazılan Tezkerelerden, Buhurizade Mustafa Itri Efendi'nin, bir Divan sahibi olacak değin gününün meşhur şairi olduğunu öğreniyoruz Nitekim, musikide hayranı olduğu Hafız Post diye tanınan İmamzade Hacı Hafız Mehmet Efendi öldüğü zaman, fazla duygulanmış ve ölümüne tarih düşüren şairlerden biri olmuştur Tarihi ifade eden son kıt'ası şudur:
Hafız Elhac imamzade Mehmet yargı bu kim
Mûsikî ilminde mahirdir ol üstadı vakit
Harfi menkutiyle tarih oldu anın fevtine
Dedi Itri, Hafız'a me'va ola Yârâb cinan
Gök kubbemizi ölümsüz seslerle dolduran Buhurizade Mustafa Itri, sayısız eserler vermiş, musiki dünyamızı beste, nakış, kâr gibi çeşitli kalıplarda ölümsüzlüğe kavuşturmuştur Bestekârın en büyük hayranlarından biri olan, büyük şairimiz Yahya Kemal:
Saklamış kaza ve kader
Belki binden ziyade bestesini
Nât'ıdır, en mehîbi, en derini
diye eserlerinin kaybolmasından duyduğu acıyı dile getiriyor 20 değin eseri günümüze gelebilmiştir Ötekilerinin ne olduğunu bilmiyoruz Şayet hâlâ o besteler çalınır Gemiler geçmeyen bir ummanda
ENDERUNDA MUSİKI ÖĞRETMENİ OLARAK GÖREVLİYDİ
Çağımızda en fazla okunan ve insanlar göre sevilen Segah Yürük Semaîsini öncelikle, zamanın padişahı Dördüncü Mehmed'in huzurunda okuduğu vakit, Padişah hayranlıkla dinlemiş,eserdeki melodi zenginliğine, tazeliğine, formdaki erişilmez ustalığa hayran olarak, Bu nice iştir Sen teganni etmez, pervaz (uçmak) edersin!demekten kendisini alıkoyamamıştır Sonra Itri'ye: Dile benden ne dilersündiye sorunca Itri; San ü şerefle bekânızıdedikten daha sonra, üstelenince, Esirciler Kethüdalığını, Sultanımdiyerek padişahı da, orada yer alan vükelâyı da şaşkına çevirmiştir
Çünkü Esirciler Kethüdalığı, vaktinde, üçüncü dördüncü derecede bir makam idi Ama Itri, yüz yirmi akçe ile, Enderun ’da musiki öğretmeni olarak görevliydi Saray içi bir hizmetten, itibarı olmayan bir hizmete istekli almak, muhakkak kavranabilir bir meslek değildi Padişah, sebebini sordu Itri, büyük bir samimiyetle: Esirler arasında bir evlat satın edinmek isterim, onu musiki bilgimle geliştirmek ve bu nedenle bir sevap galip gelmek muradımdırdiye yanıt verdi
Itri, ömrünün ardına kadar Esirciler Kethüdası olarak yaşadı Saraya devam ediyor ve işinin dışındaki zamanlarını, İstanbul surları dışındaki bahçesinde geçiriyordu Çiçek ve meyve üstündeki ustalığı, İstanbul'a nam salmıştı Bugün de Mustabey armudu diye tanıdık türü, ilk olarak kendi bahçesinde yetiştirmiş, bu sebeple de bu armuda kendi adı verilmiştir
Segah Ayini Şerif, onun eseri olduğu gibi, bütün bayramlarda okunan Tekbirde onun bestesidir Velhasıl Yahya Kemal'in dediği gibi:
Mûsikisinde bir taraftan din
Bir taraftan tüm yaşam akmış
Her taraftan Boğaz, o şehrayîn,
Mavi Tunca'yla gür Fırat akmış
Nice seslerle gök ve yerlerimiz,
Hüznümüz, şevkimiz, zaferlerimiz,
Bize benzer o cihan akmış*
(16401711)
Yahya Kemal ’in
“Büyük Itri ’ye eskiler derler
Bizim öz musikimizin piri
öyle halkı sevk edip yer yer
O şafak vaktinin cihangiri
Nice bayramların sabah erken
Göğü top sesleriyle gürlerken
Söylemiş saltanatlı tekbiri
Diye anlattığı Buhurizâde Mustafa Itri Efendi, 1640 yılında, İstanbul ’un Yaylak semtinde doğdu Babası Buhurizadelerden olduğu için, Itri de bu sanı ile anılır Varlıklı, görmüş geçirmiş bir ailenin oğlu idi Zamanının iyi hocalarından ders gördü Ailesi eğitimine dikkat etmiş, iyi yetişmesi için elden gelen esirgenmemişti
Oturduğu semt, Yenikapı Mevlevihanesi ’ne yakın olduğu için, haftanın iki günü, her Pazertesi ve Perşembe buraya gider, yapılan ayinleri hayranlıkla seyreder, çalınan besteleri içine sindire sindire dinlerdi Musikiye tutkundu Zamanının bütün musiki eserlerini biliyor, daha fazla dini olan bu eserlerde ruhunun kanatlandığını duyuyordu Bu musiki sevdası, sonunda onu Mevlevi yapmış ve Mevlana aşkı içinde birbirinden güzel, birbirinden üstün ve ölümsüz eserler bestelemiştir
20 DEK ESERİ GÜNÜMÜZE GELMİŞTİR
Musıkide ilk hocası, zamanın ünlü musiki üstadı Nasrullah Efendi'dir Öğrencisinde yaşayan cevheri farkeden Nasrullah Efendi tüm bilgisini genç Itri'ye aktarmış, musikinin bütün tekniğini göstermiştir Zamanın büyük Bestekârı Hafız Post'dan da ders aldı Itri, yalnız musiki ile değil, şiirle, hattatlıkla da ilgileniyordu Bu konuda Hattat ve Şair Siyahî Ahmet Efendi ’den ders aldığını biliyoruz Talik denen bir yazı türü üzerinde çalışmış, hoş hatlar çıkarmış ve zamanında bu tarafıyla da bilinen bir sanatçı olmuştur
O tarihlerde yazılan Tezkerelerden, Buhurizade Mustafa Itri Efendi'nin, bir Divan sahibi olacak değin gününün meşhur şairi olduğunu öğreniyoruz Nitekim, musikide hayranı olduğu Hafız Post diye tanınan İmamzade Hacı Hafız Mehmet Efendi öldüğü zaman, fazla duygulanmış ve ölümüne tarih düşüren şairlerden biri olmuştur Tarihi ifade eden son kıt'ası şudur:
Hafız Elhac imamzade Mehmet yargı bu kim
Mûsikî ilminde mahirdir ol üstadı vakit
Harfi menkutiyle tarih oldu anın fevtine
Dedi Itri, Hafız'a me'va ola Yârâb cinan
Gök kubbemizi ölümsüz seslerle dolduran Buhurizade Mustafa Itri, sayısız eserler vermiş, musiki dünyamızı beste, nakış, kâr gibi çeşitli kalıplarda ölümsüzlüğe kavuşturmuştur Bestekârın en büyük hayranlarından biri olan, büyük şairimiz Yahya Kemal:
Saklamış kaza ve kader
Belki binden ziyade bestesini
Nât'ıdır, en mehîbi, en derini
diye eserlerinin kaybolmasından duyduğu acıyı dile getiriyor 20 değin eseri günümüze gelebilmiştir Ötekilerinin ne olduğunu bilmiyoruz Şayet hâlâ o besteler çalınır Gemiler geçmeyen bir ummanda
ENDERUNDA MUSİKI ÖĞRETMENİ OLARAK GÖREVLİYDİ
Çağımızda en fazla okunan ve insanlar göre sevilen Segah Yürük Semaîsini öncelikle, zamanın padişahı Dördüncü Mehmed'in huzurunda okuduğu vakit, Padişah hayranlıkla dinlemiş,eserdeki melodi zenginliğine, tazeliğine, formdaki erişilmez ustalığa hayran olarak, Bu nice iştir Sen teganni etmez, pervaz (uçmak) edersin!demekten kendisini alıkoyamamıştır Sonra Itri'ye: Dile benden ne dilersündiye sorunca Itri; San ü şerefle bekânızıdedikten daha sonra, üstelenince, Esirciler Kethüdalığını, Sultanımdiyerek padişahı da, orada yer alan vükelâyı da şaşkına çevirmiştir
Çünkü Esirciler Kethüdalığı, vaktinde, üçüncü dördüncü derecede bir makam idi Ama Itri, yüz yirmi akçe ile, Enderun ’da musiki öğretmeni olarak görevliydi Saray içi bir hizmetten, itibarı olmayan bir hizmete istekli almak, muhakkak kavranabilir bir meslek değildi Padişah, sebebini sordu Itri, büyük bir samimiyetle: Esirler arasında bir evlat satın edinmek isterim, onu musiki bilgimle geliştirmek ve bu nedenle bir sevap galip gelmek muradımdırdiye yanıt verdi
Itri, ömrünün ardına kadar Esirciler Kethüdası olarak yaşadı Saraya devam ediyor ve işinin dışındaki zamanlarını, İstanbul surları dışındaki bahçesinde geçiriyordu Çiçek ve meyve üstündeki ustalığı, İstanbul'a nam salmıştı Bugün de Mustabey armudu diye tanıdık türü, ilk olarak kendi bahçesinde yetiştirmiş, bu sebeple de bu armuda kendi adı verilmiştir
Segah Ayini Şerif, onun eseri olduğu gibi, bütün bayramlarda okunan Tekbirde onun bestesidir Velhasıl Yahya Kemal'in dediği gibi:
Mûsikisinde bir taraftan din
Bir taraftan tüm yaşam akmış
Her taraftan Boğaz, o şehrayîn,
Mavi Tunca'yla gür Fırat akmış
Nice seslerle gök ve yerlerimiz,
Hüznümüz, şevkimiz, zaferlerimiz,
Bize benzer o cihan akmış*