iltasyazilim
FD Üye
Büyük Türk Devletleri , Anadolu Selçukluları Hakkında Veri
Anadolu (Türkiye) Selçuklu Devleti
Oğuz Türkleri nin Üçoklu Kınık uzunlamasına mensup Selçuklu hükümdar ailesinden Süleyman Şah göre, Anadolu'da kurulmuştur Malazgirt Zaferi'yle, Anadolu kapılarını Türklere açan Sultan Muhammed Alparslan, bu savaşa katılan kumandan ve Türkmen reislerine, Anadolu'yu Türkleştirme ve İslamlaştırma görevini verdi Bunlardan, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Selçuk Bey'in oğlu Arslan Yabgu'nun torunu olup, Anadolu'daki fetih harekâtından sonra Antakya'dan Anadolu'ya girdi 1074 yılında Konya ve havalisini mahallî Rum despotlarından alarak, fetihlere devamla İznik önlerine geldi 1075 senesinde İznik'i fethederek, yan kuvvetlerin merkezi yaptı Böylece Türkiye Selçuklu Devletinin temeli atılmış oldu
Süleyman Şah, Bizans'ın mahallî ve merkezî tekfurlukları arasındaki çekişmelerden faydalanarak, bölgede hakimiyetini güçlendirdi İznik'te yeni bir Türk devletinin kurulması, Anadolu'ya gelen Türkmenlerin birleşmesini tedarik edip, doğudaki Müslüman Türklerin büyük topluluklar halinde bölgeye gelmelerine sebep oldu Bölgede Türk nüfusunun artarak devletin güçlenmesiyle; Bizans'ın kötü idaresi, bitmek bilmeyen iç savaşlar ve isyanlar sebebiyle perişan olan yerli halk müziği da, Süleyman Şah'ın idaresinde rahatlık ve sükûna kavuştu Bu sayede Anadolu Selçuklu Devleti, sağlam bir temele oturdu Bağımsızlık ve adalete kavuşan yerli halk müziği, kısa zamanda içinden gelerek Müslüman oldu Çeşitli gayelerle bölgeye gelen Türkmenleri emrinde birleştiren Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Anadolu'da birlik ve hakimiyetini takviye etmek, Fırat boylarında ve Kilikya taraflarında toplanmaya çalışan Ermeni gruplarına mani elde etmek için harekete geçti 1082 yılında Çukurova'ya giden Süleyman Şah, Adana, Tarsus ve Misis dahil tüm bölgeyi zaptetti 1084'te Hıristiyanlardan Antakya'yı aldı 1086'da Suriye Selçuklu meliki Tutuş'la yaptığı savaşta yenildi ve savaş meydanında vefat etti Oğulları, Selçuklu Sultanı Melikşah'ın yanına gönderildi Devlet bir vakit Süleyman Şah'ın İznik'te vekil bıraktığı Ebü'lKasım kadar yönetildi
Selçuklu Sultanı Melikşah'ın 1092'de vefatından sonradan, İran'dan kaçarak gelen Kılıç Arslan, İznik'te merasimle karşılanıp, Türkiye Selçuklu tahtına çıkarıldı
I Kılıç Arslan , tahta çıkar çıkmaz, devleti yeniden teşkilatlandırdı İznik'i mamur bir duruma getirdi İçte otoriteyi sağladıktan sonradan, anında gazâ ve akınlara başladı Marmara sahillerine yerleşmeye çalışan Bizanslıları bu bölgeden çıkardı Batıyı emniyete aldıktan sonra doğuya yöneldi ve 1096 yılında Malatya'yı kuşattı Lakin, bu sırada Haçlıların Batı Anadolu'ya girmesi üzerine, I Kılıç Arslan, kuşatmayı kaldırıp hızla geri döndü
Avrupa'daki meşhur imparator, kral, prens, derebeyi ve şövalyelerin büyük bir taassupla katıldıkları Haçlı Seferlerinin ilki 10961099 yılları arasında yapıldı I Kılıç Arslan, Haçlıları, vurkaç taktiğiyle yıkım etti Oysa, İznik elden çıktığı için, Konya'yı payitaht (başkent) yaptı Bizans imparatoruyla mukavele imzaladıktan sonra, doğu fetihlerine başladı 1103 senesinde Malatya'yı ele geçirdi sonradan Musul'u da topraklarına kattı Dikte Çavlı, Ar tukoğlu İlgazi ve Suriye meliki Rıdvan'ın kuvvetleriyle Habur Nehri kenarında yaptığı muharebede yenilerek, nehre düşüp boğuldu Kılıç Arslan'ın büyük oğlu, Musul valisi Şehinşah, Dikte Çavlı kadar esir alınarak İsfahan'a götürüldü
I Kılıç Arslan'ın ölümü ve oğlunun tutsak düşmesi, Türkiye Selçuklularını fazla sarstı Düşmanları bunu fırsat kasıtlı olarak, ülke topraklarına saldırdı Bizanslılar, Batı Anadolu sahillerini işgale başladılar Bu şart aleyhinde Türkler, İç Anadolu'ya içten çekilmek zorunda kaldılar 1110 yılında esaretten kurtulan Şehinşah, Konya'ya gelerek tahta geçti Şehinşah'ın ve Kayseri emîri Hasan Beyin büyük gayretlerine rağmen, Bizanslıların zulmünden kaçan Batı Anadolu'daki Türklerin, Orta Anadolu yaylalarına çekilmesi durdurulamadı
1116 yılında Danişmendliler, Sultan Şehinşah'ı tahttan indirip, Şehzade Mesud'u sultan ilan ettiler Sultan Mesud, Danişmendli tahakkümünden kurtulmaya, Bizanslıları Anadolu'dan atmaya ve birliği sağlamaya çalıştı 1182 yılında, Batı seferine çıktı Daha Sonra doğuya seferler düzenledi Bizanslılar, Türklerin Batı Anadolu'da ilerlemelerini önlemek için, İmparator Manuel komutasında bir orduyla Konya üzerine yürüdüler Bu güvenli olmayan koşul üzerine, Sultan Mesud'un oğlu II Kılıç Arslan, Aksaray'da bir ordu hazırlayarak, Konya önündeki Bizans ordusunun karşısına çıktı Bizans ordusunu, pusu ve taarruzlarla 1145 senesinde ağır bir yenilgiye uğrattı
Bu sırada İkinci Haçlı Seferiyle Anadolu'ya giren Avrupalılar da, Türk kılıçları önünde duramadı Selçuklu ordusu, Haçlılar karşı büyük başarılar elde etti Bu zaferler, kararlılık ve çoğaltma devrini her yerde başlattı Halka adaletle muamele etmesi sebebiyle, Hıristiyanların bir çoğu, Bizans yerine Türk idaresine bağlandı Bir çok eser inşa ettiren Sultan Mesud, kırk yıl saltanatta kaldıktan daha sonra, 1115 senesinde vefat etti Yerine oğlu II Kılıç Arslan tahta çıktı O da babasının yolunda gitgide artarak, büyük hamleler yaptı Anadolu'nun siyasî birliğini kurmaya, idareli ve kültürel yükselişini sağlamaya çalıştı Doğu seferine çıkarak, devletin hudutlarını Fırat nehrine kadar genişletti Bizanslılar ve asistan kuvvetlere karşı, 1176 Miryokefalon (DüzbelKaramukbeli) Meydan Savaşı'nı kazanarak, Anadolu'yu yurt edinen Türklerin bölgeden atılamayacağını ispatladı Akıncılarını, Batı Anadolu'nun fethiyle görevlendirdi 1182 yılında, Uluborlu, Kütahya ve Eskişehir havalileri fethedildi Denizli ve Antalya kuşatıldı Danişmend arazisi ve Çukurova zaptedildi
Kazanılan zafer ve başarılarla siyasî birlik ve sınır emniyeti sağlandı Hesaplı ve kültürel çoğaltma başladı Bir süre sonra II Kılıç Arslan, mücadeleyle geçen uzun saltanat yıllarındaki yorgunluğu ve ihtiyarlığını bahane gösterip istirahata çekildi Sahip olduğu toprakların idaresini onbir oğlu arasında taksim etti Kendisi Konya'da büyük sultan olarak kaldı Oğullarının herkes bir vilayette yönetimi ele aldı Bu sırada Selahaddin Eyyubî'nin Kudüs'ü zaptetmesi, Üçüncü Haçlı Seferinin başlamasına sebep oldu Anadolu'dan geçmeye çalışan topluluk Haçlı ordusu, şehzadelerin direnişiyle karşılaştı Yaptıkları çete harpleriyle Haçlı ordusuna büyük kayıp verdirdiler Lakin fazla kalabalık olan Haçlıların bir kısmı, Filistin'e ulaştı
II Kılıç Arslan, 1192 senesinde Konya'da vefat etti Yerine büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçti Fakat, kardeşleri onun iktidarını kabul etmeyince, aralarında saltanat mücadelesi başladı Tokat meliki Rükneddin Süleyman Şah, 1196 yılında Konya'yı zaptetti ve saltanatını duyuru etti Birliği sağladıktan sonra Bizans'ı baştan senelik vergiye bağladı İç mücadelelerden yararlanarak sınır tecavüzlerine başlayan Ermenileri cezalandırdı Gürcüler, Saltukluların zayıflamasından istifade ederek, Erzurum'a dek gelince, Doğu Seferine çıktı 1201 yılında, Saltuklu Devletine son verdi Ar tuklular ve Mengücüklerden aldığı yardımla, Erzurum'dan Gürcistan üstüne sefere çıktı Sarıkamış yakınlarında, GürcüKıpçak ordusunun baskınına uğradı ve mağlup oldu Yeniden Gürcistan seferine çıktıysa da, yolda hastalanarak 6 Temmuz 1204 tarihinde vefat etti Konya'da Künbedhane'ye defnedildi Yerine oğlu III Kılıç Arslan geçti Fakat fazla geçmeden Gıyaseddin Keyhüsrev, Türkmen beylerinin davetiyle, küçük yaştaki yeğeni Kılıç Arslan'ın yerine, yeniden Türkiye Selçukluları sultanı oldu
Gıyaseddin Keyhüsrev, devletin hudutlarını emniyete almak için, Bizanslılar ve Ermenilerle uğraş etti Dördüncü Haçlı Seferiyle (1204) İstanbul, Latin hakimiyetine girdi Bizans hanedanı Anadolu'ya kaçıp, İznik ve Trabzon'da iki devlet kurdu Bizanslılar, Karadeniz kıyılarına yerleşerek ticaret yollarını kapattılar Gıyaseddin Keyhüsrev, ticaret yolunu açılmak için, 1206 yılında sefere çıktı Bizanslıları bu bölgeden atarak, Karadeniz yolunu açtı Ertesi yıl Akdeniz sahillerine inerek Antalya'yı fethetti Bu sırada akıncı beyleri, Batı Anadolu'da bir çok yeri aldı Bu fetihler, İznik Bizanslılarını telaşlandırdı Bizans ordusu ile, 1211 senesinde Alaşehir'de yapılan muharebede Selçuklu ordusu büyük galibiyet kazandı Savaş bittikten sonra, Gıyaseddin Keyhüsrev, meydanı dolaşırken bir düşman askeri tarafından şehit edildi Yerine oğlu İzzeddin Keykavus geçti
İzzeddin Keykavus, saltanatının birincil yıllarında taht mücadelesini halletti Daha fazla iktisadî meselelere, ülkenin imarına ve kültür faaliyetlerine ağırlık verdi Kervansaray, cami ve medreseler yapı ettirdi Tüberküloz hastalığına yakalanan İzzeddin Keykavus, 1220 yılında Viranşehir'de vefat etti Sivas'ta yaptırdığı darüşşifanın yandaki türbesine defnedildi Yerine kardeşi Alâeddin Keykubad geçti
Sultan Alâeddin Keykubad zamanı, Türkiye Selçuklularının en kudretli, en müreffeh ve en parlak devri olarak geçti Anadolu'nun emniyeti içi öncelikle Konya, Kayseri ve Sivas almak üzere, şehirleri surlarla tahkim ettirdi Moğol tehlikesine karşısında hudutlarda tedbir aldı Bu işleri esnasında fetihlere de devam etti Askerî ve ticarî önemi büyük olan Kolonoras kalesini muhasara altına aldı 1221 senesinde kaleyi fethetti Buraya, sultanın ismine nispetle Alâiye denildi Moğol tehlikesine aleyhinde tahkim ve askerî tedbirler yanında diplomatik yola da başvuruldu Moğol Ögedey Kağan'a elçi gönderip barış yaptı Alâeddin Keykubad, saltanatı vaktinde Türkiye Selçuklu Devletini, Moğol istilâ ve zulmünden korudu Alâeddin Keykubad, 1 Haziran 1237 tarihinde Kayseri'de vefat etti Yerine İzzeddin Kılıç Arslan'ı veliaht tayin etmesine karşın, büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçti
II Gıyaseddin Keyhüsrev (12371246), Moğollara Kösedağ'da yenilince (Temmuz1243), devletin yıkımı başladı Kösedağ bozgunundan, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışına kadar olan devrede (12431308), Selçukluları büsbütün sindirmek için, Moğol faaliyet ve zulmü devam etti 1259'da, Kızılırmak sınır olmak üzere devletin ikiye ayrılması, 1262'de Karamanlılar'ın isyan ederek Konya üstüne yürümeleri, 1276'da Moğollara karşı Hatıroğlu İsyanı, 1277'de Darı Memlûk Sultanı Baybars'ın, Hatıroğlu'nu desteklemek için Anadolu'ya girip Kayseri'ye dek gelmesi, Karamanoğlu Mehmet Bey'in 1277'de Konya'da yeni bir sultanı tahta çıkartma girişimiyle, Pinti hadisesi gibi çeşitli siyasî, idareli ve sosyal çalkantılar meydana geldi Anadolu Selçuklu Devletinin çöküşü başlayınca, Moğol zorbalığının önüne geçmek için Türk beyleri ve Anadolu halkının yer yer mücadelesi görüldü Çökmekte olan devletin yıkıntıları üstünde farklı alanlara yönlendirilmiş Oğuz boyları, Türkmen ve kumandanlar, beylikler kurmaya başladı Bu beyliklerden, Bizans hududunda kurulan Osmanlı Beyliği'nin, Batı Hıristiyan âlemine açık fütuhat cephesiyle diğerlerinden farklı stratejik mevkide bulunması; o yönde aralıksız genişleme imkânı bulduğu gibi, kuytu ve sıkışık beyliklerin reislerine yerine kadar cana yakın, bazen de zorlama yaparak, tüm Anadolu'yu kendi idaresinde toplamasını, 20 yüzyılın başlarına dek üç kıtaya etken olmasını sağladı
Anadolu Selçuklu Devleti toprakları üstünde Moğollar, Haçlı istila hareketi neticesi gibi dehşet toplu cinayet, yıkım ve nefret edilen şey saçıcı hadiselerle bölgeyi işgal ettiler Moğol istilasıyla, Anadolu Selçuklu Devleti, 14 yüzyılın başında yıkıldı Anadolu, Moğol kontrolüne girdiyse de, 14 yüzyıldan sonra bölgede Osmanlı hakimiyeti başlayıp, Haçlıların ve Moğolların açtığı yaraları kapamaya çalıştı
Türkiye Selçuklularını, Oğuzların Üç Oklar kolunun Kınık uzunlamasına mensup Selçuklular kurup yönettiler Devlet teşkilatı, sağlam bir esasa sahipti Türkiye Selçukluları; Karahanlı, Büyük Selçuklu ve Abbasîlerin yanına diğer Türk ve İslam devletlerinin teşkilatlarından da büyük ölçüde faydalandılar Bunları bir şekilde kendi bünyelerine uydurdular Sultanlar, devletin idaresinde hissedilen ihtiyaçlara kadar teşkilatlarını genişlettiler ve ara sıra da onarım yoluna gittiler Devletin, hanedan mensupları aralarında bölüşülmesinin; bölünmeye ve saltanat mücadelesine sebep olduğu görüldü II Kılıç Arslan'dan sonra merkeziyetçilik geliştirildi
Devlet, önceki Türk hakimiyetlerinde olduğu gibi, hanedanın ortak sorumluluğu altındaydı Devleti yöneten hükümdarın ise, hanedan mensubu olması şarttı İsimleri Türkçe ve İslamî idi Keza, halife ve âlimler tarafından künye ve lakaplar verilirdi Tahta yeni çıkan sultanlar, halifeye hükümdarlıklarını tasdik ettirirler, adlarına hutbe okutur ve para bastırırlardı Savaşlarda ya da herhangi bir gezide, egemenlik alâmeti olarak, sultanların başları üstünde, atlastan veya altın işlemeli kadifeden üretilmiş bir çetr (şemsiye) tutulur, defalarca yanında hazırlanmış bulunan kös, sultanın kapısında günde beş defa nevbet çalardı Vilayetlerdeki meliklerin, günde üç nevbet çaldırma hakları vardı Sultanlar, haftanın muhakkak günlerinde devlet erkânını ve emîrleri huzurlarına kabul eder ve onların görüşlerini alırlardı Sultan iktaların dağıtılması, kadıların (dominant) tayini, devlete ast beylik ve sultanlıkların başına geçenlerin tayinlerini onaylar, hükümete karşı işlenen cürümlerle uğraşan yüksek mahkemeye de başkanlık ederdi Devletin idaresi, birinci derecede sultana ait olmakla birlikte, kişisel olarak kendisi mevcut kanunlara uyardı Sultan, hak mekanizmasının sağlıklı olması için, haftada iki gün halkın derdini dinlerdi
Sultanlar, sarayda otururdu Sarayda Hacibü'lHüccab, Üstadüddâr, Silahdar, Emîri Alem, Câmedâr, Taştâr veya Âbdâr, Emîri Çaşnigîr, Emîri Ahur, Emîri Şikâr, Emîri Devât, Emîri Mahfil, Serhengi Nedîm, musahip devir yapardı Bunlar, sultanın en emniyetli adamları arasından seçilir ve her birinin emrinde askerî kıtalar bulunurdu
Ordu; Gulamânı Saray, hassa ordusu, hânedâna mensup meliklerin kuvvetleri, Türkmen kuvvetleri, tâbi kuvvetler, ücretli askerler ve donanmadan oluşurdu Ordunun ve idarenin esasını, mahallinde çiftçilerin ödediği vergilerle beslenen Türk iktâ askerleri teşkil ederdi Orduda, dinî vazifeleri bakmak ve gazâ ruhunu canlı yakalamak maksadıyla âlim, derviş ve mutasavvıflar bulunurdu Tabanca olarak, ok, yay, kılıç, kargı, çomak, gürz, mızrak, topuz, nacak, mancınık, meren, seyyar kule kullanılırdı Ordudaki birlikler, değişik sancak, tuğ ve alem taşırlardı
Adlî Teşkilat: Türkiye Selçuklularında, şer'î davalara her şehirde yer alan kadılar bakardı Konya'da oturan baş kadıya Kâdı'lkudât denirdi Bu kadılar, tereke (servet), hayrat işleri ve vakıfların idaresine bakarlardı Selçuklularda örfî davalara bakan mahkemeler de bulunurdu Bu mahkemeler, asayiş, devlet âmirlerine itaatsizlik ve siyasî suçlar gibi davalara bakarlardı Bu örfî mahkemelerin başında, emîri dâd bulunurdu Kadıların verdikleri hükme itiraz edilemezdi Ancak hatalı verilen bir hüküm olursa, diğer kadılar göre altı imzalanarak, sultana talep edilirdi Kadıların yüksek medrese tahsili görmüş, İslam ahlakıyla ahlâklanmış kimseler olması şarttı Müftîler, Hanefî mezhebine kadar fetva verirlerdi
Eğitim, Kültür ve Edebiyat: Anadolu Selçuklu sultanları, kültür ve uygarlık hizmeti için, ilme ve âlimlere değerinde verdiler Bir ilim ocağı olan medreselerde eğitim ve öğretim ücretsizdi Vakıf gelirleri, onların geçimini temin ederdi Medreselerde İslam ilimlerinden; tefsir, hadîs, hadîs usulü, kelâm, kelâm usulü, fıkıh, fıkıh usulü ve tasavvuf yanına, matematik, astronomi, tıp ve felsefe gibi bilimler de öğretilirdi Genelde, medresenin yanına, dârüşşifa denilen hastane, cami, kütüphane, zâviye, kervansaray, imaret de bulunurdu Bunlar da birer ilim irfan yuvasıydı İslam ülkelerinden bir fazla âlim, Anadolu'daki ilim yuvalarına gelip ders verdiler Ilk Önce sultan olmak üzere devlet adamlarından ve halktan iyi muamele gördüler Türkiye Selçuklu Devletini, ilim ve irfan yuvası haline getiren değerli âlimlerin aralarında; Şihabüddini Sühreverdî, Necmeddîni Râzî, Muhyiddîni Arabî, Ahmed Fakîh, Mevlânâ Celaleddîni Rumî, Hacı Bektaşı Velî, Sadreddîni Konevî, Safiyyüddîn Muhammed Urmevî, Siracüddîn Mahmud Urmevî, İzzeddîn Urmevî, Celaleddîn Habîb, Sadeddîni Ferganî, Fahreddin Irakî, Kadı Burhaneddin, Kutbeddîni Şirazî, Ahî Evran, Ebu Hamid Kirmanî, Şemsi Tebrizî, Muhammed Behaüddîn Veled, Seyyid Burhaneddin Muhakkık Tirmizî, Şeyh Hüsameddin Çelebi, Mevlanâ Muhyiddîn Kayserî, Şeyh Edebâlî, İbni Türkmanî, İbrahimi Hemedanî, Cemaleddini Aksarayî gibi devrin en seçkin âlimleri vardı
Anadolu'da Türkmenler, Türkçe konuşup, sözlü ve yazılmış edebiyat eserleri meydana getirdiler Dinî ve bazı edebî eserlerde Arapça ve Farsça kullanıldı Halkın büyük çoğunluğu Türkçe konuşurdu Daha sonraları Türkçe, edebiyat dili haline geldi Ahmed Fakîh, Öğretmen Dehhanî, Öğretmen Mesud, Yunus Emre, Türkçe şiirler söyleyip yazdılar Yunus Emre, şiirdeki büyük kudreti ve tasavvuf aşkıyla, Türkçe'nin en hoş, en iyi örneklerini verdi Göçebeler aralarında, Oğuznâme ve Büyükbaba Korkut destanlarıyla gâziler arasında fazla rağbet bulan Danişmendnâme ve Battalnâme, bu dönemde sözlü edebiyattan yazılı edebiyata intikal etti Mevlanâ Celaleddini Rumî ve oğlu Sultan Veled, insanlara içten yolu gösteren ve tavsiye veren eserlerini Farsça yanına Türkçe'yle de yazdılar
Ticaret: Türkiye Selçukluları, Anadolu'yu Müslüman ve gayrimüslim kavimler aralarında bir köprü haline getirdiler Dünya ticaret yollarını açıp, tedbirler aldılar Ticarî ilişkileri zorlaştıran engelleri kaldırıp, ülkenin bir fazla yerinde kervansaraylar yaptırdılar Yolcuların, buralarda hayvanları ile birlikte üç gün bedava kalma ve yemek yemek yeme hakları vardı Buralara gelen Müslüman ve gayrimüslim, varlıklıfakir, serbestköle tüm misafirlere benzer yemeğin verilmesi ve eşit muamele yapılması esastı Kervansaraylar ve hanlar külliye halinde olup, hepsinin cami ve kütüphanesi vardı
Anadolu Selçuklu Sultanlarının Tahta Çıkış Tarihleri
Kutalmışoğlu Süleyman Şah 1076
Ebü'lKasım'ın nâibliği 1086
Birinci Kılıç Arslan 1092
Fetret Devri 11071110
Şehinşah (Melikşah) 1110
Birinci Rükneddin Mesud 1116
İkinci Kılıç Arslan 1155
Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev (Birinci Hükümdarlığı) 1192
Rükneddin Süleyman Şah 1196
Üçüncü Kılıç Arslan 1204
Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev (İkinci hük) 1205
Birinci İzzeddin Keykavus 1211
Birinci Alâeddin Keykubad 1220
İkinci Gıyaseddin Keyhüsrev 1237
İkinci İzzeddin Keykavus 1246
Ortak İktidar 12491254
Birinci Keykavus 1254
Dördüncü Kılıç Arslan (Ülkenin bir bölümünde) 1257
Üçüncü Gıyaseddin Keyhüsrev 1266
İkinci Gıyaseddin Mesud (Birinci hük) 1284
Saltanat Mücadelesi 12961298
Üçüncü Alâeddin Keykubad 1298
İkinci Gıyaseddin Mesud (İkinci hük) 1302
Beşinci Kılıç Arslan 1310
Moğol Valisi Timurtaş'ın Türkiye Selçukluları saltanatına son vermesi 1318 *
Anadolu (Türkiye) Selçuklu Devleti
Oğuz Türkleri nin Üçoklu Kınık uzunlamasına mensup Selçuklu hükümdar ailesinden Süleyman Şah göre, Anadolu'da kurulmuştur Malazgirt Zaferi'yle, Anadolu kapılarını Türklere açan Sultan Muhammed Alparslan, bu savaşa katılan kumandan ve Türkmen reislerine, Anadolu'yu Türkleştirme ve İslamlaştırma görevini verdi Bunlardan, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Selçuk Bey'in oğlu Arslan Yabgu'nun torunu olup, Anadolu'daki fetih harekâtından sonra Antakya'dan Anadolu'ya girdi 1074 yılında Konya ve havalisini mahallî Rum despotlarından alarak, fetihlere devamla İznik önlerine geldi 1075 senesinde İznik'i fethederek, yan kuvvetlerin merkezi yaptı Böylece Türkiye Selçuklu Devletinin temeli atılmış oldu
Süleyman Şah, Bizans'ın mahallî ve merkezî tekfurlukları arasındaki çekişmelerden faydalanarak, bölgede hakimiyetini güçlendirdi İznik'te yeni bir Türk devletinin kurulması, Anadolu'ya gelen Türkmenlerin birleşmesini tedarik edip, doğudaki Müslüman Türklerin büyük topluluklar halinde bölgeye gelmelerine sebep oldu Bölgede Türk nüfusunun artarak devletin güçlenmesiyle; Bizans'ın kötü idaresi, bitmek bilmeyen iç savaşlar ve isyanlar sebebiyle perişan olan yerli halk müziği da, Süleyman Şah'ın idaresinde rahatlık ve sükûna kavuştu Bu sayede Anadolu Selçuklu Devleti, sağlam bir temele oturdu Bağımsızlık ve adalete kavuşan yerli halk müziği, kısa zamanda içinden gelerek Müslüman oldu Çeşitli gayelerle bölgeye gelen Türkmenleri emrinde birleştiren Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Anadolu'da birlik ve hakimiyetini takviye etmek, Fırat boylarında ve Kilikya taraflarında toplanmaya çalışan Ermeni gruplarına mani elde etmek için harekete geçti 1082 yılında Çukurova'ya giden Süleyman Şah, Adana, Tarsus ve Misis dahil tüm bölgeyi zaptetti 1084'te Hıristiyanlardan Antakya'yı aldı 1086'da Suriye Selçuklu meliki Tutuş'la yaptığı savaşta yenildi ve savaş meydanında vefat etti Oğulları, Selçuklu Sultanı Melikşah'ın yanına gönderildi Devlet bir vakit Süleyman Şah'ın İznik'te vekil bıraktığı Ebü'lKasım kadar yönetildi
Selçuklu Sultanı Melikşah'ın 1092'de vefatından sonradan, İran'dan kaçarak gelen Kılıç Arslan, İznik'te merasimle karşılanıp, Türkiye Selçuklu tahtına çıkarıldı
I Kılıç Arslan , tahta çıkar çıkmaz, devleti yeniden teşkilatlandırdı İznik'i mamur bir duruma getirdi İçte otoriteyi sağladıktan sonradan, anında gazâ ve akınlara başladı Marmara sahillerine yerleşmeye çalışan Bizanslıları bu bölgeden çıkardı Batıyı emniyete aldıktan sonra doğuya yöneldi ve 1096 yılında Malatya'yı kuşattı Lakin, bu sırada Haçlıların Batı Anadolu'ya girmesi üzerine, I Kılıç Arslan, kuşatmayı kaldırıp hızla geri döndü
Avrupa'daki meşhur imparator, kral, prens, derebeyi ve şövalyelerin büyük bir taassupla katıldıkları Haçlı Seferlerinin ilki 10961099 yılları arasında yapıldı I Kılıç Arslan, Haçlıları, vurkaç taktiğiyle yıkım etti Oysa, İznik elden çıktığı için, Konya'yı payitaht (başkent) yaptı Bizans imparatoruyla mukavele imzaladıktan sonra, doğu fetihlerine başladı 1103 senesinde Malatya'yı ele geçirdi sonradan Musul'u da topraklarına kattı Dikte Çavlı, Ar tukoğlu İlgazi ve Suriye meliki Rıdvan'ın kuvvetleriyle Habur Nehri kenarında yaptığı muharebede yenilerek, nehre düşüp boğuldu Kılıç Arslan'ın büyük oğlu, Musul valisi Şehinşah, Dikte Çavlı kadar esir alınarak İsfahan'a götürüldü
I Kılıç Arslan'ın ölümü ve oğlunun tutsak düşmesi, Türkiye Selçuklularını fazla sarstı Düşmanları bunu fırsat kasıtlı olarak, ülke topraklarına saldırdı Bizanslılar, Batı Anadolu sahillerini işgale başladılar Bu şart aleyhinde Türkler, İç Anadolu'ya içten çekilmek zorunda kaldılar 1110 yılında esaretten kurtulan Şehinşah, Konya'ya gelerek tahta geçti Şehinşah'ın ve Kayseri emîri Hasan Beyin büyük gayretlerine rağmen, Bizanslıların zulmünden kaçan Batı Anadolu'daki Türklerin, Orta Anadolu yaylalarına çekilmesi durdurulamadı
1116 yılında Danişmendliler, Sultan Şehinşah'ı tahttan indirip, Şehzade Mesud'u sultan ilan ettiler Sultan Mesud, Danişmendli tahakkümünden kurtulmaya, Bizanslıları Anadolu'dan atmaya ve birliği sağlamaya çalıştı 1182 yılında, Batı seferine çıktı Daha Sonra doğuya seferler düzenledi Bizanslılar, Türklerin Batı Anadolu'da ilerlemelerini önlemek için, İmparator Manuel komutasında bir orduyla Konya üzerine yürüdüler Bu güvenli olmayan koşul üzerine, Sultan Mesud'un oğlu II Kılıç Arslan, Aksaray'da bir ordu hazırlayarak, Konya önündeki Bizans ordusunun karşısına çıktı Bizans ordusunu, pusu ve taarruzlarla 1145 senesinde ağır bir yenilgiye uğrattı
Bu sırada İkinci Haçlı Seferiyle Anadolu'ya giren Avrupalılar da, Türk kılıçları önünde duramadı Selçuklu ordusu, Haçlılar karşı büyük başarılar elde etti Bu zaferler, kararlılık ve çoğaltma devrini her yerde başlattı Halka adaletle muamele etmesi sebebiyle, Hıristiyanların bir çoğu, Bizans yerine Türk idaresine bağlandı Bir çok eser inşa ettiren Sultan Mesud, kırk yıl saltanatta kaldıktan daha sonra, 1115 senesinde vefat etti Yerine oğlu II Kılıç Arslan tahta çıktı O da babasının yolunda gitgide artarak, büyük hamleler yaptı Anadolu'nun siyasî birliğini kurmaya, idareli ve kültürel yükselişini sağlamaya çalıştı Doğu seferine çıkarak, devletin hudutlarını Fırat nehrine kadar genişletti Bizanslılar ve asistan kuvvetlere karşı, 1176 Miryokefalon (DüzbelKaramukbeli) Meydan Savaşı'nı kazanarak, Anadolu'yu yurt edinen Türklerin bölgeden atılamayacağını ispatladı Akıncılarını, Batı Anadolu'nun fethiyle görevlendirdi 1182 yılında, Uluborlu, Kütahya ve Eskişehir havalileri fethedildi Denizli ve Antalya kuşatıldı Danişmend arazisi ve Çukurova zaptedildi
Kazanılan zafer ve başarılarla siyasî birlik ve sınır emniyeti sağlandı Hesaplı ve kültürel çoğaltma başladı Bir süre sonra II Kılıç Arslan, mücadeleyle geçen uzun saltanat yıllarındaki yorgunluğu ve ihtiyarlığını bahane gösterip istirahata çekildi Sahip olduğu toprakların idaresini onbir oğlu arasında taksim etti Kendisi Konya'da büyük sultan olarak kaldı Oğullarının herkes bir vilayette yönetimi ele aldı Bu sırada Selahaddin Eyyubî'nin Kudüs'ü zaptetmesi, Üçüncü Haçlı Seferinin başlamasına sebep oldu Anadolu'dan geçmeye çalışan topluluk Haçlı ordusu, şehzadelerin direnişiyle karşılaştı Yaptıkları çete harpleriyle Haçlı ordusuna büyük kayıp verdirdiler Lakin fazla kalabalık olan Haçlıların bir kısmı, Filistin'e ulaştı
II Kılıç Arslan, 1192 senesinde Konya'da vefat etti Yerine büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçti Fakat, kardeşleri onun iktidarını kabul etmeyince, aralarında saltanat mücadelesi başladı Tokat meliki Rükneddin Süleyman Şah, 1196 yılında Konya'yı zaptetti ve saltanatını duyuru etti Birliği sağladıktan sonra Bizans'ı baştan senelik vergiye bağladı İç mücadelelerden yararlanarak sınır tecavüzlerine başlayan Ermenileri cezalandırdı Gürcüler, Saltukluların zayıflamasından istifade ederek, Erzurum'a dek gelince, Doğu Seferine çıktı 1201 yılında, Saltuklu Devletine son verdi Ar tuklular ve Mengücüklerden aldığı yardımla, Erzurum'dan Gürcistan üstüne sefere çıktı Sarıkamış yakınlarında, GürcüKıpçak ordusunun baskınına uğradı ve mağlup oldu Yeniden Gürcistan seferine çıktıysa da, yolda hastalanarak 6 Temmuz 1204 tarihinde vefat etti Konya'da Künbedhane'ye defnedildi Yerine oğlu III Kılıç Arslan geçti Fakat fazla geçmeden Gıyaseddin Keyhüsrev, Türkmen beylerinin davetiyle, küçük yaştaki yeğeni Kılıç Arslan'ın yerine, yeniden Türkiye Selçukluları sultanı oldu
Gıyaseddin Keyhüsrev, devletin hudutlarını emniyete almak için, Bizanslılar ve Ermenilerle uğraş etti Dördüncü Haçlı Seferiyle (1204) İstanbul, Latin hakimiyetine girdi Bizans hanedanı Anadolu'ya kaçıp, İznik ve Trabzon'da iki devlet kurdu Bizanslılar, Karadeniz kıyılarına yerleşerek ticaret yollarını kapattılar Gıyaseddin Keyhüsrev, ticaret yolunu açılmak için, 1206 yılında sefere çıktı Bizanslıları bu bölgeden atarak, Karadeniz yolunu açtı Ertesi yıl Akdeniz sahillerine inerek Antalya'yı fethetti Bu sırada akıncı beyleri, Batı Anadolu'da bir çok yeri aldı Bu fetihler, İznik Bizanslılarını telaşlandırdı Bizans ordusu ile, 1211 senesinde Alaşehir'de yapılan muharebede Selçuklu ordusu büyük galibiyet kazandı Savaş bittikten sonra, Gıyaseddin Keyhüsrev, meydanı dolaşırken bir düşman askeri tarafından şehit edildi Yerine oğlu İzzeddin Keykavus geçti
İzzeddin Keykavus, saltanatının birincil yıllarında taht mücadelesini halletti Daha fazla iktisadî meselelere, ülkenin imarına ve kültür faaliyetlerine ağırlık verdi Kervansaray, cami ve medreseler yapı ettirdi Tüberküloz hastalığına yakalanan İzzeddin Keykavus, 1220 yılında Viranşehir'de vefat etti Sivas'ta yaptırdığı darüşşifanın yandaki türbesine defnedildi Yerine kardeşi Alâeddin Keykubad geçti
Sultan Alâeddin Keykubad zamanı, Türkiye Selçuklularının en kudretli, en müreffeh ve en parlak devri olarak geçti Anadolu'nun emniyeti içi öncelikle Konya, Kayseri ve Sivas almak üzere, şehirleri surlarla tahkim ettirdi Moğol tehlikesine karşısında hudutlarda tedbir aldı Bu işleri esnasında fetihlere de devam etti Askerî ve ticarî önemi büyük olan Kolonoras kalesini muhasara altına aldı 1221 senesinde kaleyi fethetti Buraya, sultanın ismine nispetle Alâiye denildi Moğol tehlikesine aleyhinde tahkim ve askerî tedbirler yanında diplomatik yola da başvuruldu Moğol Ögedey Kağan'a elçi gönderip barış yaptı Alâeddin Keykubad, saltanatı vaktinde Türkiye Selçuklu Devletini, Moğol istilâ ve zulmünden korudu Alâeddin Keykubad, 1 Haziran 1237 tarihinde Kayseri'de vefat etti Yerine İzzeddin Kılıç Arslan'ı veliaht tayin etmesine karşın, büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev tahta geçti
II Gıyaseddin Keyhüsrev (12371246), Moğollara Kösedağ'da yenilince (Temmuz1243), devletin yıkımı başladı Kösedağ bozgunundan, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışına kadar olan devrede (12431308), Selçukluları büsbütün sindirmek için, Moğol faaliyet ve zulmü devam etti 1259'da, Kızılırmak sınır olmak üzere devletin ikiye ayrılması, 1262'de Karamanlılar'ın isyan ederek Konya üstüne yürümeleri, 1276'da Moğollara karşı Hatıroğlu İsyanı, 1277'de Darı Memlûk Sultanı Baybars'ın, Hatıroğlu'nu desteklemek için Anadolu'ya girip Kayseri'ye dek gelmesi, Karamanoğlu Mehmet Bey'in 1277'de Konya'da yeni bir sultanı tahta çıkartma girişimiyle, Pinti hadisesi gibi çeşitli siyasî, idareli ve sosyal çalkantılar meydana geldi Anadolu Selçuklu Devletinin çöküşü başlayınca, Moğol zorbalığının önüne geçmek için Türk beyleri ve Anadolu halkının yer yer mücadelesi görüldü Çökmekte olan devletin yıkıntıları üstünde farklı alanlara yönlendirilmiş Oğuz boyları, Türkmen ve kumandanlar, beylikler kurmaya başladı Bu beyliklerden, Bizans hududunda kurulan Osmanlı Beyliği'nin, Batı Hıristiyan âlemine açık fütuhat cephesiyle diğerlerinden farklı stratejik mevkide bulunması; o yönde aralıksız genişleme imkânı bulduğu gibi, kuytu ve sıkışık beyliklerin reislerine yerine kadar cana yakın, bazen de zorlama yaparak, tüm Anadolu'yu kendi idaresinde toplamasını, 20 yüzyılın başlarına dek üç kıtaya etken olmasını sağladı
Anadolu Selçuklu Devleti toprakları üstünde Moğollar, Haçlı istila hareketi neticesi gibi dehşet toplu cinayet, yıkım ve nefret edilen şey saçıcı hadiselerle bölgeyi işgal ettiler Moğol istilasıyla, Anadolu Selçuklu Devleti, 14 yüzyılın başında yıkıldı Anadolu, Moğol kontrolüne girdiyse de, 14 yüzyıldan sonra bölgede Osmanlı hakimiyeti başlayıp, Haçlıların ve Moğolların açtığı yaraları kapamaya çalıştı
Türkiye Selçuklularını, Oğuzların Üç Oklar kolunun Kınık uzunlamasına mensup Selçuklular kurup yönettiler Devlet teşkilatı, sağlam bir esasa sahipti Türkiye Selçukluları; Karahanlı, Büyük Selçuklu ve Abbasîlerin yanına diğer Türk ve İslam devletlerinin teşkilatlarından da büyük ölçüde faydalandılar Bunları bir şekilde kendi bünyelerine uydurdular Sultanlar, devletin idaresinde hissedilen ihtiyaçlara kadar teşkilatlarını genişlettiler ve ara sıra da onarım yoluna gittiler Devletin, hanedan mensupları aralarında bölüşülmesinin; bölünmeye ve saltanat mücadelesine sebep olduğu görüldü II Kılıç Arslan'dan sonra merkeziyetçilik geliştirildi
Devlet, önceki Türk hakimiyetlerinde olduğu gibi, hanedanın ortak sorumluluğu altındaydı Devleti yöneten hükümdarın ise, hanedan mensubu olması şarttı İsimleri Türkçe ve İslamî idi Keza, halife ve âlimler tarafından künye ve lakaplar verilirdi Tahta yeni çıkan sultanlar, halifeye hükümdarlıklarını tasdik ettirirler, adlarına hutbe okutur ve para bastırırlardı Savaşlarda ya da herhangi bir gezide, egemenlik alâmeti olarak, sultanların başları üstünde, atlastan veya altın işlemeli kadifeden üretilmiş bir çetr (şemsiye) tutulur, defalarca yanında hazırlanmış bulunan kös, sultanın kapısında günde beş defa nevbet çalardı Vilayetlerdeki meliklerin, günde üç nevbet çaldırma hakları vardı Sultanlar, haftanın muhakkak günlerinde devlet erkânını ve emîrleri huzurlarına kabul eder ve onların görüşlerini alırlardı Sultan iktaların dağıtılması, kadıların (dominant) tayini, devlete ast beylik ve sultanlıkların başına geçenlerin tayinlerini onaylar, hükümete karşı işlenen cürümlerle uğraşan yüksek mahkemeye de başkanlık ederdi Devletin idaresi, birinci derecede sultana ait olmakla birlikte, kişisel olarak kendisi mevcut kanunlara uyardı Sultan, hak mekanizmasının sağlıklı olması için, haftada iki gün halkın derdini dinlerdi
Sultanlar, sarayda otururdu Sarayda Hacibü'lHüccab, Üstadüddâr, Silahdar, Emîri Alem, Câmedâr, Taştâr veya Âbdâr, Emîri Çaşnigîr, Emîri Ahur, Emîri Şikâr, Emîri Devât, Emîri Mahfil, Serhengi Nedîm, musahip devir yapardı Bunlar, sultanın en emniyetli adamları arasından seçilir ve her birinin emrinde askerî kıtalar bulunurdu
Ordu; Gulamânı Saray, hassa ordusu, hânedâna mensup meliklerin kuvvetleri, Türkmen kuvvetleri, tâbi kuvvetler, ücretli askerler ve donanmadan oluşurdu Ordunun ve idarenin esasını, mahallinde çiftçilerin ödediği vergilerle beslenen Türk iktâ askerleri teşkil ederdi Orduda, dinî vazifeleri bakmak ve gazâ ruhunu canlı yakalamak maksadıyla âlim, derviş ve mutasavvıflar bulunurdu Tabanca olarak, ok, yay, kılıç, kargı, çomak, gürz, mızrak, topuz, nacak, mancınık, meren, seyyar kule kullanılırdı Ordudaki birlikler, değişik sancak, tuğ ve alem taşırlardı
Adlî Teşkilat: Türkiye Selçuklularında, şer'î davalara her şehirde yer alan kadılar bakardı Konya'da oturan baş kadıya Kâdı'lkudât denirdi Bu kadılar, tereke (servet), hayrat işleri ve vakıfların idaresine bakarlardı Selçuklularda örfî davalara bakan mahkemeler de bulunurdu Bu mahkemeler, asayiş, devlet âmirlerine itaatsizlik ve siyasî suçlar gibi davalara bakarlardı Bu örfî mahkemelerin başında, emîri dâd bulunurdu Kadıların verdikleri hükme itiraz edilemezdi Ancak hatalı verilen bir hüküm olursa, diğer kadılar göre altı imzalanarak, sultana talep edilirdi Kadıların yüksek medrese tahsili görmüş, İslam ahlakıyla ahlâklanmış kimseler olması şarttı Müftîler, Hanefî mezhebine kadar fetva verirlerdi
Eğitim, Kültür ve Edebiyat: Anadolu Selçuklu sultanları, kültür ve uygarlık hizmeti için, ilme ve âlimlere değerinde verdiler Bir ilim ocağı olan medreselerde eğitim ve öğretim ücretsizdi Vakıf gelirleri, onların geçimini temin ederdi Medreselerde İslam ilimlerinden; tefsir, hadîs, hadîs usulü, kelâm, kelâm usulü, fıkıh, fıkıh usulü ve tasavvuf yanına, matematik, astronomi, tıp ve felsefe gibi bilimler de öğretilirdi Genelde, medresenin yanına, dârüşşifa denilen hastane, cami, kütüphane, zâviye, kervansaray, imaret de bulunurdu Bunlar da birer ilim irfan yuvasıydı İslam ülkelerinden bir fazla âlim, Anadolu'daki ilim yuvalarına gelip ders verdiler Ilk Önce sultan olmak üzere devlet adamlarından ve halktan iyi muamele gördüler Türkiye Selçuklu Devletini, ilim ve irfan yuvası haline getiren değerli âlimlerin aralarında; Şihabüddini Sühreverdî, Necmeddîni Râzî, Muhyiddîni Arabî, Ahmed Fakîh, Mevlânâ Celaleddîni Rumî, Hacı Bektaşı Velî, Sadreddîni Konevî, Safiyyüddîn Muhammed Urmevî, Siracüddîn Mahmud Urmevî, İzzeddîn Urmevî, Celaleddîn Habîb, Sadeddîni Ferganî, Fahreddin Irakî, Kadı Burhaneddin, Kutbeddîni Şirazî, Ahî Evran, Ebu Hamid Kirmanî, Şemsi Tebrizî, Muhammed Behaüddîn Veled, Seyyid Burhaneddin Muhakkık Tirmizî, Şeyh Hüsameddin Çelebi, Mevlanâ Muhyiddîn Kayserî, Şeyh Edebâlî, İbni Türkmanî, İbrahimi Hemedanî, Cemaleddini Aksarayî gibi devrin en seçkin âlimleri vardı
Anadolu'da Türkmenler, Türkçe konuşup, sözlü ve yazılmış edebiyat eserleri meydana getirdiler Dinî ve bazı edebî eserlerde Arapça ve Farsça kullanıldı Halkın büyük çoğunluğu Türkçe konuşurdu Daha sonraları Türkçe, edebiyat dili haline geldi Ahmed Fakîh, Öğretmen Dehhanî, Öğretmen Mesud, Yunus Emre, Türkçe şiirler söyleyip yazdılar Yunus Emre, şiirdeki büyük kudreti ve tasavvuf aşkıyla, Türkçe'nin en hoş, en iyi örneklerini verdi Göçebeler aralarında, Oğuznâme ve Büyükbaba Korkut destanlarıyla gâziler arasında fazla rağbet bulan Danişmendnâme ve Battalnâme, bu dönemde sözlü edebiyattan yazılı edebiyata intikal etti Mevlanâ Celaleddini Rumî ve oğlu Sultan Veled, insanlara içten yolu gösteren ve tavsiye veren eserlerini Farsça yanına Türkçe'yle de yazdılar
Ticaret: Türkiye Selçukluları, Anadolu'yu Müslüman ve gayrimüslim kavimler aralarında bir köprü haline getirdiler Dünya ticaret yollarını açıp, tedbirler aldılar Ticarî ilişkileri zorlaştıran engelleri kaldırıp, ülkenin bir fazla yerinde kervansaraylar yaptırdılar Yolcuların, buralarda hayvanları ile birlikte üç gün bedava kalma ve yemek yemek yeme hakları vardı Buralara gelen Müslüman ve gayrimüslim, varlıklıfakir, serbestköle tüm misafirlere benzer yemeğin verilmesi ve eşit muamele yapılması esastı Kervansaraylar ve hanlar külliye halinde olup, hepsinin cami ve kütüphanesi vardı
Anadolu Selçuklu Sultanlarının Tahta Çıkış Tarihleri
Kutalmışoğlu Süleyman Şah 1076
Ebü'lKasım'ın nâibliği 1086
Birinci Kılıç Arslan 1092
Fetret Devri 11071110
Şehinşah (Melikşah) 1110
Birinci Rükneddin Mesud 1116
İkinci Kılıç Arslan 1155
Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev (Birinci Hükümdarlığı) 1192
Rükneddin Süleyman Şah 1196
Üçüncü Kılıç Arslan 1204
Birinci Gıyaseddin Keyhüsrev (İkinci hük) 1205
Birinci İzzeddin Keykavus 1211
Birinci Alâeddin Keykubad 1220
İkinci Gıyaseddin Keyhüsrev 1237
İkinci İzzeddin Keykavus 1246
Ortak İktidar 12491254
Birinci Keykavus 1254
Dördüncü Kılıç Arslan (Ülkenin bir bölümünde) 1257
Üçüncü Gıyaseddin Keyhüsrev 1266
İkinci Gıyaseddin Mesud (Birinci hük) 1284
Saltanat Mücadelesi 12961298
Üçüncü Alâeddin Keykubad 1298
İkinci Gıyaseddin Mesud (İkinci hük) 1302
Beşinci Kılıç Arslan 1310
Moğol Valisi Timurtaş'ın Türkiye Selçukluları saltanatına son vermesi 1318 *