iltasyazilim
FD Üye
Resûlullah efendimiz, Mekke'de herkesi îmâna da'vet ediyor, İslâm nûru ile küfür karanlığını aydınlatarak, kalblere Allah sevgisini yerleştirmeye çalışıyordu Mekke'nin puta tapan Arapları, bu hak da'veti bir türlü anlayamıyor, İslâmiyeti kabûl etmemekte ısrar ve inat ediyorlardı Çok az kimse Müslüman olmuştu Onlara da, müşrikler, akla hayâle gelmedik sıkıntılar veriyor, işkence yapıyordu
Siz kimlersiniz?
Resûlullah her yıl hac mevsiminde ve Ukâz panayırı günlerinde Mekke şehrinin dışına çıkıp, başka yerlerden gelen kabîlelerle görüşerek onları İslâma da'vet ederdi
Peygamberliğinin 11 senesinde, hac mevsiminde Mekke dışına çıkmıştı Akabe denilen yerde, Medîne halkından bir toplulukla karşılaştı Onlarla aralarında şu konuşma geçti:
Sizler kimlersiniz?
Hazrec kabîlesindeniz
Yahûdîlerin dost ve müttefikleri olan Hazrecîlerden misiniz?
Evet
Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki:
Oturmaz mısınız, sizinle biraz konuşayım?
Onlar da oturunca Resûlullah efendimiz onlara Kur'ânı kerîmden İbrâhim sûresi 3552'inci âyeti kerîmelerini okudu ve İslâmiyeti anlattı Bu dîne girmeleri için da'vette bulundu
Onlar da, zâten kabîlesinin büyüklerinden ve Medîne'de yaşayan Yahûdîlerden, yakında bir peygamberin geleceğini işitmişlerdi Resûli ekrem, onları dîne çağırınca birbirlerine bakıştılar ve, Yahûdîlerin, alâmetlerini haber verdiği işte bu Peygamberdir!diye aralarında konuştular Resûlullahın huzurunda Kelimei şehâdet getirerek Müslüman oldular Peygamberimize de dediler ki:
Biz kavmimizi, hem birbirlerine karşı, hem de Yahûdîlere karşı, aralarında düşmanlık ve kötülük olduğu hâlde geride bırakmış bulunuyoruz Ümit edilir ki, Allah onları da, sizin sayenizde bir araya toplar Biz, hemen dönüp onları senin peygamberliğini kabûl etmeye da'vet edeceğiz ve bu dinden kabûl ettiğimiz şeyleri onlara da anlatacağız Eğer Allah, onları bu din üzerinde toplayıp birleştirirse, senden daha azîz ve şerefli kimse olmaz!
İslâmiyetin girmediği ev kalmadı
Medîneli bu altı kimse gerçekten inanmış, Allahü teâlânın Peygamberimize tebliğ ettiklerini kabûl ve tasdik etmişlerdi Vatanlarına dönmek üzere Peygamberimizden izin alıp ayrıldılar
Bu yeni Müslüman olan altı kişinin ikisi, Neccâroğulları ailesinden Ebû Umâme Es'ad bin Zürâre ile Avf bin Hâris idi
Bunlar, Medîne'ye kavimlerinin yanına dönünce, hemen onlara Peygamberimizden anlatmaya ve İslâm dînine girmeleri için da'vete başladılar Bunu o kadar çok yaptılar ki; Medîne'de, içinde Peygamberimizin ve İslâmiyetin bahsedilmediği bir ev kalmadı Böylece İslâmiyet, Hazrec kabîlesi arasında yayıldığı gibi Evs kabîlesinden de ba'zı kimseler Müslüman oldu
Es'ad bin Zürâre, İslâmiyeti kabûl eden oniki arkadaşı ile beraber ertesi sene tekrar Mekke'ye geldiler Ve yine Akabe'de Resûlullah efendimizle görüşüp, O'na bî'at ettiler O'na bağlılıklarını arzedip, bütün emir ve isteklerine teslim olacaklarına söz verdiler
Bu sözleşmede, Allaha ortak koşmayacaklarına, zinâ yapmayacaklarına, hırsızlık etmeyeceklerine, iftiradan kaçınacaklarına, ayıplanmak ve rızık korkusu sebebiyle çocuklarını öldürmeyeceklerine dâir taahhütte bulundular İkisi Evs kabîlesine, diğerleri de Hazrec kabîlesine mensup olan bu 12 kişinin başı, reisi Es'ad bin Zürâre idi
Beş vakit namaz emrolundu
Peygamberimiz bu 12 kişiyi kabîlelerine temsilci yaptı Bunlar, kabîlelerine İslâmiyeti anlatıp, onlar adına Resûlullaha karşı kefil olacaklardı
Bu sözleşmeden sonra, Medîne'ye dönen Hz Es'ad ve arkadaşları, kabîlelerine hemen İslâmiyeti anlatarak, onu yaymak ile meşgul oldular Bu sırada Peygamberimiz Mi'râca götürülüp, Cenneti ve Cehennemi gördü Allahü teâlâ ile vâsıtasız olarak, anlaşılmaz bir şekilde konuştu Beş vakit namaz emrolundu
İslâmiyet Arabistan Yarımadası'nda yayılmaya devam ederken, Medîne'de bu iş çok daha süratli yürüyordu Öyle ki, daha önce birbirlerine düşman olan Evs ve Hazrec kabîleleri barışmış, İslâmiyeti daha iyi öğrenebilmek için Resûlullah efendimizden bir muallim, hoca istemişlerdi
Resûli ekrem efendimiz de, onlara Kur'ânı kerîmi ve İslâmiyeti öğretmek için Mus'ab bin Umeyr'i gönderdi Mus'ab, Medîne'de Hz Es'ad'ın evinde kaldı Onunla birlikte ev ev dolaşarak herkese İslâmiyeti duyurdular Resûlullahın sevgisini ve Onu, bütün düşmanlarından korumak için canla başla çalışacaklarına söz vermelerini anlattılar Birkaç gün içinde 30 kişi Müslüman oldu Böylece Medîne'de Müslümanların sayısı 40'a ulaşmıştı
Birgün, bu Müslümanların hepsi, Hz Es'ad bin Zürâre'nin evinde toplandıklarında dediler ki:
Yahûdîler ve Hıristiyanlar, kendilerine haftada birer gün seçerek, o gün alışverişi bırakıp, inançlarına göre ibâdet ediyorlar Şimdi, bize de uygun olanı, haftanın yedi gününden birini seçerek, o günü tâat ve ibâdet için ayırmaktır!
ilk cum'a namazı
Bu fikri, başta, reisleri Hz Es'ad olmak üzere hepsi uygun buldular Derhal Cum'a gününü bu işe ayırdılar Cum'aya, o güne kadar Arube günü deniliyordu Mü'minlerin toplanıp ibâdet etme günü ma'nâsına Cum'adendi
Resûli ekrem'in Medîne'ye hicretinden evvel, Hz Es'ad bin Zürâre, Medîne'deki 40 kadar Müslümanı toplayarak, bir Cum'a günü NakîbülHadamât'taki Beyâda'ya götürmüş ve orada onlara Cum'a namazı kıldırmıştır Bu sûretle Peygamberimizin:
Kim, güzel bir sünneti ihyâ ederse, hem onun sevâbına, hem de kıyâmete kadar o sünnetle amel edenlerin kazanacakları sevâba nâil olurlar, hadîsi şerîfinin muhâtabı olmuştur
İslâmiyette ilk defa kılınan Cum'a namazı, işte bu yerde kılınan Cum'adır Medîneli Müslümanların bu hayırlı maksatları, cenâbı Hakkın rızâsına uygun olduğundan bilâhare devamlı olarak Cum'a namazı kılınması emredilmiştir
Resûlullah efendimize, Peygamberlik vazîfesi verileli 13 sene olmuştu Mekkeli müşriklerin, Müslümanlara zulmü had safhaya varmış, dayanılmaz bir hâl almıştı Medîne'de ise, Es'ad bin Zürâre ile Mus'ab bin Umeyr'in hizmetleri sayesinde Evs ve Hazrecliler, Müslümanlara kucak açacak, onları bağrına basıp, uğrunda her fedâkârlığı yapacak aşk ve şevkin içindeydiler
Sana yardım var
Resûlullahın da bir an önce Medîne'ye teşriflerini arzûluyorlar, O'nun uğrunda mallarını ve canlarını esirgemeyeceklerine söz veriyorlardı Hac mevsimi gelmişti Hz Mus'ab bin Umeyr ile beraber, Medîneli 73 erkek ve 2 kadın Müslüman, Mekke'ye geldiler Kâ'beyi ziyâretten sonra, Resûlullah efendimizle bir kısmı görüştü Resûlullaha dediler ki:
Yâ Resûlallah! Biz servet, silâh ve hayvan bakımından, çok hazırlıklıyız Bizim yanımızda sana yardım var Senin için canlar verme var Kendimizi nelerden korur ve savunursak, seni de onlardan koruma ve savunma var! Seninle buluşmak istiyoruz
Akabe'de buluşmaya karar verildi
Medîneli Müslümanlar ve Resûlullah efendimiz hepsi yine Akabe'de buluştular Hz Es'ad bin Zürâre Medîneli Müslümanlar adına Peygamberimizin Medîne'ye hicret etmelerini ricâ ve teklif ettiler
Cennet var
Resûlullah efendimiz onlara, Kur'ânı kerîmden ba'zı âyeti kerîmeleri okuduktan sonra, kendi canlarını, çoluk ve çocuklarını nasıl koruyup gözetirlerse, O'nu da öyle koruyacaklarını temin etmek üzere onlardan kesin söz istedi Evs ve Hazrec kabîlelerinin bütün temsilcileri biraz düşünüp taşındıktan sonra dediler ki:
Senin uğrunda canımızı ve mallarımızı harcasak, bize ne var?
Peygamberimiz de cevabında buyurdu ki:
Allahü teâlânın râzı olması ve Cennet var!
Bunlardan her biri kavminin temsilcileri, vekilleri olarak bu husûsta söz verdiler İlk önce Es'ad bin Zürâre dedi ki::
Ben, Allaha ve O'nun Resûlüne verdiğim sözü yerine getirmek, canımla ve malımla O'na yardım husûsundaki sözümü, işlerimle gerçekleştirmek üzere bî'at ediyorum
Sonra elini uzattı ve müsâfeha yaptı Arkasından her biri bu şekilde bî'atı tamamlayıp, Allahü teâlânın ve Resûlünün da'vetini kabûl ettik, dinledik ve boyun eğdikdiyerek hoşnutluklarını ve teslimiyetlerini ifade ettiler
Böylece Resûlullahın uğrunda canlarını ve mallarını çekinmeden ortaya koydular Kadınlar ile bî'at, sadece söz ile yapılmıştı
Bu ikinci Akabe bî'atından sonra, Resûlullah efendimiz, Mekkeli Müslümanların Medîne'ye hicret etmelerine izin verdi Daha sonra Allahü teâlânın izni ile, Peygamberimiz de Medîne'ye hicret buyurdular
Hicretten sonra Peygamberimiz Hz Hâlid bin Zeyd, Ebû Eyyûb elEnsârî'nin evine yerleşmekle beraber, Hz Es'ad bin Zürâre'nin evinde de kalmak suretiyle onun hatırını gözetir, hanesini bereketlendirirlerdi Zîrâ İslâmiyet, Medîne'ye O'nun evinden yayılmıştı İslâmiyeti öğretmek için Peygamberimiz tarafından Mekke'ye gönderilen Hz Mus'ab bin Umeyr, O'nun evinde kalmıştı
Her çâreye başvuruldu
Hicrette, Peygamberimizin bindiği devenin, Medîne'ye varınca ilk çöktüğü arsa, Es'ad bin Zürâre'nin yanında yetişip büyüyen Neccâroğullarından Sehl ve Süheyl adında iki yetime aitti Resûlullah efendimiz, mescit yapmak için bu arsayı satın almak istedikleri zaman, iki kardeş, satmayacaklarını, ancak Resûlullaha hediye etmek istediklerini söylediler
Peygamberimiz arsa sahiplerinin yetim olduklarını bildikleri için, ücretini ödemeden almak istemedi O arsayı parayla satın aldı Hz Ebû Bekir'e emir buyurup, arazinin parasını verdirdi Hz Es'ad bin Zürâre de, bu iki yetime, Benî Beyâda tarafında kendilerine bir arazi vererek geçimlerini sağlamayı temin etti
Medîne'de Mescidi Nebevî'nin inşaatına devam edilirken, hicretten dokuz ay sonra Hz Es'ad bin Zürâre hastalandı Çeşitli tedâvî şekli uygulanmasına rağmen hastalığı iyileşmedi Resûlullah efendimiz kendisini ziyâret ederek sıhhat ve âfiyetleri için duâ etti Hastalığı çok şiddetliydi Hayatının son anlarını yaşıyordu Tedâvisi için her çâreye başvurulmuştu Kısa bir müddet içinde vefât etti Bakî kabristanına defnedildi
Es'ad bin Zürâre, Bedir harbine katılamadan vefât etmişti Resûlullah efendimiz, O'nun ölümüne çok üzüldüler Medîneli Yahûdîler, onun ölümünden sonra Resûlullahın Peygamberliği aleyhinde dedikodu yapmaya başlayarak dediler ki:
Muhammed'in bir kudreti olsaydı, arkadaşını iyi ederdi
Onun vazîfesi
Bu suretle, mü'minleri, O'ndan soğutmak ve yeni dîne girecek olanları, O'na yaklaştırmamak istiyorlardı Düşmanlıklarını açıkça ortaya koyuyorlar, insanları şüpheye düşürmek istiyorlardı Resûli ekrem efendimiz de, onların bu hâllerini çok iyi bildiklerinden buyurdu ki:
Yahûdîler, neden arkadaşını kurtaramadı diyecekler Ben ise, arkadaşımın bu hâli için bir menfaat veya zarar vermeye mâlik değilim!
Hâlbuki onun peygamberliği, insanları câhillikten, küfür ve sapıklık yollarından kurtarıp, îmân aydınlığına çıkartmaktı Onun vazîfesi, Allahü teâlânın râzı olduğu doğru yola da'vet işinden ibâretti
Es'ad bin Zürâre İkinci Akabe bî'atından sonra, Hazrec kabîlesinin Neccâroğullarının temsilcisi tâyin edilmişti Vefâtından sonra, Neccâroğullarından bir grup Resûlullaha gelerek dediler ki:
Bizim temsilcimiz öldü Bize bir temsilci tâyin ediniz!
Resûlullah efendimiz de onlara yeni bir temsilci tâyin etmiyerek;
Sizler, benim dayılarımsınız Ben de sizin temsilcinizim! buyurdu
Böylece, onları sevindirmiş oldu Resûlullahın, Neccâroğullarına böyle iltifat etmesi, onlar için büyük şeref oldu
Siz kimlersiniz?
Resûlullah her yıl hac mevsiminde ve Ukâz panayırı günlerinde Mekke şehrinin dışına çıkıp, başka yerlerden gelen kabîlelerle görüşerek onları İslâma da'vet ederdi
Peygamberliğinin 11 senesinde, hac mevsiminde Mekke dışına çıkmıştı Akabe denilen yerde, Medîne halkından bir toplulukla karşılaştı Onlarla aralarında şu konuşma geçti:
Sizler kimlersiniz?
Hazrec kabîlesindeniz
Yahûdîlerin dost ve müttefikleri olan Hazrecîlerden misiniz?
Evet
Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki:
Oturmaz mısınız, sizinle biraz konuşayım?
Onlar da oturunca Resûlullah efendimiz onlara Kur'ânı kerîmden İbrâhim sûresi 3552'inci âyeti kerîmelerini okudu ve İslâmiyeti anlattı Bu dîne girmeleri için da'vette bulundu
Onlar da, zâten kabîlesinin büyüklerinden ve Medîne'de yaşayan Yahûdîlerden, yakında bir peygamberin geleceğini işitmişlerdi Resûli ekrem, onları dîne çağırınca birbirlerine bakıştılar ve, Yahûdîlerin, alâmetlerini haber verdiği işte bu Peygamberdir!diye aralarında konuştular Resûlullahın huzurunda Kelimei şehâdet getirerek Müslüman oldular Peygamberimize de dediler ki:
Biz kavmimizi, hem birbirlerine karşı, hem de Yahûdîlere karşı, aralarında düşmanlık ve kötülük olduğu hâlde geride bırakmış bulunuyoruz Ümit edilir ki, Allah onları da, sizin sayenizde bir araya toplar Biz, hemen dönüp onları senin peygamberliğini kabûl etmeye da'vet edeceğiz ve bu dinden kabûl ettiğimiz şeyleri onlara da anlatacağız Eğer Allah, onları bu din üzerinde toplayıp birleştirirse, senden daha azîz ve şerefli kimse olmaz!
İslâmiyetin girmediği ev kalmadı
Medîneli bu altı kimse gerçekten inanmış, Allahü teâlânın Peygamberimize tebliğ ettiklerini kabûl ve tasdik etmişlerdi Vatanlarına dönmek üzere Peygamberimizden izin alıp ayrıldılar
Bu yeni Müslüman olan altı kişinin ikisi, Neccâroğulları ailesinden Ebû Umâme Es'ad bin Zürâre ile Avf bin Hâris idi
Bunlar, Medîne'ye kavimlerinin yanına dönünce, hemen onlara Peygamberimizden anlatmaya ve İslâm dînine girmeleri için da'vete başladılar Bunu o kadar çok yaptılar ki; Medîne'de, içinde Peygamberimizin ve İslâmiyetin bahsedilmediği bir ev kalmadı Böylece İslâmiyet, Hazrec kabîlesi arasında yayıldığı gibi Evs kabîlesinden de ba'zı kimseler Müslüman oldu
Es'ad bin Zürâre, İslâmiyeti kabûl eden oniki arkadaşı ile beraber ertesi sene tekrar Mekke'ye geldiler Ve yine Akabe'de Resûlullah efendimizle görüşüp, O'na bî'at ettiler O'na bağlılıklarını arzedip, bütün emir ve isteklerine teslim olacaklarına söz verdiler
Bu sözleşmede, Allaha ortak koşmayacaklarına, zinâ yapmayacaklarına, hırsızlık etmeyeceklerine, iftiradan kaçınacaklarına, ayıplanmak ve rızık korkusu sebebiyle çocuklarını öldürmeyeceklerine dâir taahhütte bulundular İkisi Evs kabîlesine, diğerleri de Hazrec kabîlesine mensup olan bu 12 kişinin başı, reisi Es'ad bin Zürâre idi
Beş vakit namaz emrolundu
Peygamberimiz bu 12 kişiyi kabîlelerine temsilci yaptı Bunlar, kabîlelerine İslâmiyeti anlatıp, onlar adına Resûlullaha karşı kefil olacaklardı
Bu sözleşmeden sonra, Medîne'ye dönen Hz Es'ad ve arkadaşları, kabîlelerine hemen İslâmiyeti anlatarak, onu yaymak ile meşgul oldular Bu sırada Peygamberimiz Mi'râca götürülüp, Cenneti ve Cehennemi gördü Allahü teâlâ ile vâsıtasız olarak, anlaşılmaz bir şekilde konuştu Beş vakit namaz emrolundu
İslâmiyet Arabistan Yarımadası'nda yayılmaya devam ederken, Medîne'de bu iş çok daha süratli yürüyordu Öyle ki, daha önce birbirlerine düşman olan Evs ve Hazrec kabîleleri barışmış, İslâmiyeti daha iyi öğrenebilmek için Resûlullah efendimizden bir muallim, hoca istemişlerdi
Resûli ekrem efendimiz de, onlara Kur'ânı kerîmi ve İslâmiyeti öğretmek için Mus'ab bin Umeyr'i gönderdi Mus'ab, Medîne'de Hz Es'ad'ın evinde kaldı Onunla birlikte ev ev dolaşarak herkese İslâmiyeti duyurdular Resûlullahın sevgisini ve Onu, bütün düşmanlarından korumak için canla başla çalışacaklarına söz vermelerini anlattılar Birkaç gün içinde 30 kişi Müslüman oldu Böylece Medîne'de Müslümanların sayısı 40'a ulaşmıştı
Birgün, bu Müslümanların hepsi, Hz Es'ad bin Zürâre'nin evinde toplandıklarında dediler ki:
Yahûdîler ve Hıristiyanlar, kendilerine haftada birer gün seçerek, o gün alışverişi bırakıp, inançlarına göre ibâdet ediyorlar Şimdi, bize de uygun olanı, haftanın yedi gününden birini seçerek, o günü tâat ve ibâdet için ayırmaktır!
ilk cum'a namazı
Bu fikri, başta, reisleri Hz Es'ad olmak üzere hepsi uygun buldular Derhal Cum'a gününü bu işe ayırdılar Cum'aya, o güne kadar Arube günü deniliyordu Mü'minlerin toplanıp ibâdet etme günü ma'nâsına Cum'adendi
Resûli ekrem'in Medîne'ye hicretinden evvel, Hz Es'ad bin Zürâre, Medîne'deki 40 kadar Müslümanı toplayarak, bir Cum'a günü NakîbülHadamât'taki Beyâda'ya götürmüş ve orada onlara Cum'a namazı kıldırmıştır Bu sûretle Peygamberimizin:
Kim, güzel bir sünneti ihyâ ederse, hem onun sevâbına, hem de kıyâmete kadar o sünnetle amel edenlerin kazanacakları sevâba nâil olurlar, hadîsi şerîfinin muhâtabı olmuştur
İslâmiyette ilk defa kılınan Cum'a namazı, işte bu yerde kılınan Cum'adır Medîneli Müslümanların bu hayırlı maksatları, cenâbı Hakkın rızâsına uygun olduğundan bilâhare devamlı olarak Cum'a namazı kılınması emredilmiştir
Resûlullah efendimize, Peygamberlik vazîfesi verileli 13 sene olmuştu Mekkeli müşriklerin, Müslümanlara zulmü had safhaya varmış, dayanılmaz bir hâl almıştı Medîne'de ise, Es'ad bin Zürâre ile Mus'ab bin Umeyr'in hizmetleri sayesinde Evs ve Hazrecliler, Müslümanlara kucak açacak, onları bağrına basıp, uğrunda her fedâkârlığı yapacak aşk ve şevkin içindeydiler
Sana yardım var
Resûlullahın da bir an önce Medîne'ye teşriflerini arzûluyorlar, O'nun uğrunda mallarını ve canlarını esirgemeyeceklerine söz veriyorlardı Hac mevsimi gelmişti Hz Mus'ab bin Umeyr ile beraber, Medîneli 73 erkek ve 2 kadın Müslüman, Mekke'ye geldiler Kâ'beyi ziyâretten sonra, Resûlullah efendimizle bir kısmı görüştü Resûlullaha dediler ki:
Yâ Resûlallah! Biz servet, silâh ve hayvan bakımından, çok hazırlıklıyız Bizim yanımızda sana yardım var Senin için canlar verme var Kendimizi nelerden korur ve savunursak, seni de onlardan koruma ve savunma var! Seninle buluşmak istiyoruz
Akabe'de buluşmaya karar verildi
Medîneli Müslümanlar ve Resûlullah efendimiz hepsi yine Akabe'de buluştular Hz Es'ad bin Zürâre Medîneli Müslümanlar adına Peygamberimizin Medîne'ye hicret etmelerini ricâ ve teklif ettiler
Cennet var
Resûlullah efendimiz onlara, Kur'ânı kerîmden ba'zı âyeti kerîmeleri okuduktan sonra, kendi canlarını, çoluk ve çocuklarını nasıl koruyup gözetirlerse, O'nu da öyle koruyacaklarını temin etmek üzere onlardan kesin söz istedi Evs ve Hazrec kabîlelerinin bütün temsilcileri biraz düşünüp taşındıktan sonra dediler ki:
Senin uğrunda canımızı ve mallarımızı harcasak, bize ne var?
Peygamberimiz de cevabında buyurdu ki:
Allahü teâlânın râzı olması ve Cennet var!
Bunlardan her biri kavminin temsilcileri, vekilleri olarak bu husûsta söz verdiler İlk önce Es'ad bin Zürâre dedi ki::
Ben, Allaha ve O'nun Resûlüne verdiğim sözü yerine getirmek, canımla ve malımla O'na yardım husûsundaki sözümü, işlerimle gerçekleştirmek üzere bî'at ediyorum
Sonra elini uzattı ve müsâfeha yaptı Arkasından her biri bu şekilde bî'atı tamamlayıp, Allahü teâlânın ve Resûlünün da'vetini kabûl ettik, dinledik ve boyun eğdikdiyerek hoşnutluklarını ve teslimiyetlerini ifade ettiler
Böylece Resûlullahın uğrunda canlarını ve mallarını çekinmeden ortaya koydular Kadınlar ile bî'at, sadece söz ile yapılmıştı
Bu ikinci Akabe bî'atından sonra, Resûlullah efendimiz, Mekkeli Müslümanların Medîne'ye hicret etmelerine izin verdi Daha sonra Allahü teâlânın izni ile, Peygamberimiz de Medîne'ye hicret buyurdular
Hicretten sonra Peygamberimiz Hz Hâlid bin Zeyd, Ebû Eyyûb elEnsârî'nin evine yerleşmekle beraber, Hz Es'ad bin Zürâre'nin evinde de kalmak suretiyle onun hatırını gözetir, hanesini bereketlendirirlerdi Zîrâ İslâmiyet, Medîne'ye O'nun evinden yayılmıştı İslâmiyeti öğretmek için Peygamberimiz tarafından Mekke'ye gönderilen Hz Mus'ab bin Umeyr, O'nun evinde kalmıştı
Her çâreye başvuruldu
Hicrette, Peygamberimizin bindiği devenin, Medîne'ye varınca ilk çöktüğü arsa, Es'ad bin Zürâre'nin yanında yetişip büyüyen Neccâroğullarından Sehl ve Süheyl adında iki yetime aitti Resûlullah efendimiz, mescit yapmak için bu arsayı satın almak istedikleri zaman, iki kardeş, satmayacaklarını, ancak Resûlullaha hediye etmek istediklerini söylediler
Peygamberimiz arsa sahiplerinin yetim olduklarını bildikleri için, ücretini ödemeden almak istemedi O arsayı parayla satın aldı Hz Ebû Bekir'e emir buyurup, arazinin parasını verdirdi Hz Es'ad bin Zürâre de, bu iki yetime, Benî Beyâda tarafında kendilerine bir arazi vererek geçimlerini sağlamayı temin etti
Medîne'de Mescidi Nebevî'nin inşaatına devam edilirken, hicretten dokuz ay sonra Hz Es'ad bin Zürâre hastalandı Çeşitli tedâvî şekli uygulanmasına rağmen hastalığı iyileşmedi Resûlullah efendimiz kendisini ziyâret ederek sıhhat ve âfiyetleri için duâ etti Hastalığı çok şiddetliydi Hayatının son anlarını yaşıyordu Tedâvisi için her çâreye başvurulmuştu Kısa bir müddet içinde vefât etti Bakî kabristanına defnedildi
Es'ad bin Zürâre, Bedir harbine katılamadan vefât etmişti Resûlullah efendimiz, O'nun ölümüne çok üzüldüler Medîneli Yahûdîler, onun ölümünden sonra Resûlullahın Peygamberliği aleyhinde dedikodu yapmaya başlayarak dediler ki:
Muhammed'in bir kudreti olsaydı, arkadaşını iyi ederdi
Onun vazîfesi
Bu suretle, mü'minleri, O'ndan soğutmak ve yeni dîne girecek olanları, O'na yaklaştırmamak istiyorlardı Düşmanlıklarını açıkça ortaya koyuyorlar, insanları şüpheye düşürmek istiyorlardı Resûli ekrem efendimiz de, onların bu hâllerini çok iyi bildiklerinden buyurdu ki:
Yahûdîler, neden arkadaşını kurtaramadı diyecekler Ben ise, arkadaşımın bu hâli için bir menfaat veya zarar vermeye mâlik değilim!
Hâlbuki onun peygamberliği, insanları câhillikten, küfür ve sapıklık yollarından kurtarıp, îmân aydınlığına çıkartmaktı Onun vazîfesi, Allahü teâlânın râzı olduğu doğru yola da'vet işinden ibâretti
Es'ad bin Zürâre İkinci Akabe bî'atından sonra, Hazrec kabîlesinin Neccâroğullarının temsilcisi tâyin edilmişti Vefâtından sonra, Neccâroğullarından bir grup Resûlullaha gelerek dediler ki:
Bizim temsilcimiz öldü Bize bir temsilci tâyin ediniz!
Resûlullah efendimiz de onlara yeni bir temsilci tâyin etmiyerek;
Sizler, benim dayılarımsınız Ben de sizin temsilcinizim! buyurdu
Böylece, onları sevindirmiş oldu Resûlullahın, Neccâroğullarına böyle iltifat etmesi, onlar için büyük şeref oldu