Çakra kelimesi ilk olarak Hindistan’da bulunan “Vedalar” adlı metinde geçiyor. Vedalar’ın en eski bölümlerinin yazılması MÖ 1500’lü yıllara kadar geriye gidiyor. Metin Sanskritçe’nin en eski örneklerinden biri olmasının yanı sıra Hinduizmin de en eski kutsal yazıları arasında bulunuyor. Bu metinde her bir çakranın belirli organların yanı sıra fiziksel, duygusal, psikolojik ve ruhsal varoluş durumlarına karşılık geldiği ve hayatın tüm alanlarını etkilediği belirtiliyor. Hindu felsefesine göre tüm çakraların açık olması ruhsal ve fiziksel olarak iyi hissedilmesine yardımcı oluyor. Çakraların dengesizliği ya da kapalı olması durumunda ise ruh ve beden birbiriyle çatışmaya başlıyor. Peki enerji beden kuramıyla ilgili ne biliyoruz? Konuyla ilgili merak edilen soruları cevapladık.
Sanskritçe kökenli bir kelime olan çakra; tekerlek, dönüş ya da girdap anlamlarında kullanılıyor. Hindu geleneğinin de içinde bulunduğu bazı inanç sistemlerine göre, maddi bedenimizin dışında bir de enerji bedenimiz bulunuyor. Tıpkı maddi bedenimiz gibi enerji bedenimiz de birbiriyle bağlantılı bir sitemden oluşuyor. Bu enerji, vücutta bir girdap şeklinde döndüğü için Hint geleneğinde enerji merkezlerine çakra ismi veriliyor. İnsan bedeninde, çakra olarak bilinen ve omurga sistemi boyunca sıralanan; yedi temel enerji merkezi bulunuyor. Bu yedi ana enerji merkezinin hepsi vücudun hormonal salgı bezleri üzerinde yer alıyor. Enerji merkezleri, metafiziksel enerjinin bağlantı noktaları olarak kabul ediliyor.
Çakra olarak ifade edilen merkezlere enerji akışı sağlanmadığında fiziksel ve ruhsal hastalıklar ortaya çıkabiliyor. Hastalıkların tedavi edilmesi enerji akışının tekrar sağlanmasıyla mümkün olabiliyor. Aslında Sanskritçe yazılmış metinlerden, bedendeki enerji akımını gerçekleştiren binlerce çakra olduğunu öğreniyoruz. Fakat omurilik üzerinde bulunan çakralar zihin, beden ve ruh uyumunun sağlandığı en önemli merkezler olarak kabul ediliyor. Gelin hep birlikte bu çakra merkezlerine biraz daha yakından bakalım.
Kırmızı renk ve toprak elementiyle ilişkilendirilen kök çakra, birinci ve en temel enerji merkezidir. Omurganın en alt kısmında, üreme organı ve kuyruk sokumu arasında bulunuyor. Kök çakra yaşamın temel ihtiyaçlarını yani dünyevi olan her şeyi temsil ediyor. Burada düzenli ve sağlıklı bir enerji akışının olması yaşam sevincini yükseltiyor ve hayatta kalma duygusunu harekete geçiriyor. Terapötik yoga uzmanları, kök çakranın kapalı olması durumunda anksiyete bozuklukları, korkular veya kabuslar gibi çeşitli problemlerin ortaya çıkabileceğini söylüyor. Aynı zamanda kök çakranın kapalı olması fiziksel olarak, yorgunluk, kilo artışı, prostat rahatsızlığı, bel, bacak veya ayak problemleriyle ilişkilendiriliyor.
Göbek deliğinin hemen altında bulunan mide çakrası, su elementi ve turuncu renk ile ilişkilendiriliyor. Bu çakra yaratıcılığı ve cinsel enerjiyi yönetiyor. Başarılı, tutkulu ve neşeli olmak mide çakrasının sağlıklı bir şekilde çalışmasıyla mümkün oluyor. Mide çakrası kapalı olan kişiler; düşük libido, depresyon, değişim korkusu ve yaratıcılığın sınırlanması gibi sorunlarla karşılaşabiliyor. Fazla çalışması ise başta seks bağımlılığı olmak üzere çeşitli bağımlılıklara ve duygusal dalgalanmalara yol açabiliyor.
Göbek çakrası, göbek deliğinden göğüs kafesine kadar olan bölgede bulunuyor. Ateş elementi ve sarı renk ile ilişkilendirilen bu çakra, öz güven, öz saygı ve yaşamı kontrol etme yeteneği ile ilgilidir. Göbek çakrası açık olanlar gerçek benliklerini ifade etmekte son derece özgürdür. Bu çakranın kapalı olması durumunda utanç duygusu ağır basabilir, kişiler kendinden şüphe edebilir ya da öfke kontrol sorunları yaşayabilir. Göbek çakrasındaki enerjinin çok yüksek düzeyde olması ise manik davranış ve ego problemlerine yol açıyor.
Göğüs kafesinin tam ortasında bulunan ve yeşil renkle temsil edilen kalp çakrası sevgi, neşe ve iç huzuru kontrol ediyor. Bu çakra dengeli ve hizalı olduğunda sevgi ve şefkat insanlar arasında özgürce akıyor. Enerji akışının kapalı olması durumunda ise keder, öfke, kıskançlık ve ihanet korkusu gibi duygular ortaya çıkıyor. Sonuç olarak sevgiyi vermek ve almak zorlaşacağı için ikili ilişkilerde bir dizi problemlere neden oluyor. Kalp çakrası aşırı derece aktif olan kişiler sevecen ve sahiplenici bir ruh haline bürünüyor. Kulağa güzel bir ifade gibi gelse de aslında bu durum bağımlı, hassas ve kıskanç bir karakter geliştirmeye neden oluyor.
Mavi renkle temsil edilen boğaz çakrası, boğazın vücutla birleşiği noktada yer alıyor. Boğaz çakra, kalp çakrasına ses vererek kişilerin iletişim yeteneğini kontrol ediyor. Doğru ve dengeli bir şekilde çalıştığında kendimizi gerçek ve net bir şekilde ifade etmemizi sağlıyor. Boğaz çakrası kapanmış bir kişi, kendini ifade etmekte güçlük çekiyor. Aynı zamanda odaklanma sorunu yaşayabilir ve başkaları tarafından yargılanmaktan korkabilir. Boğaz çakrasının çok çalışması; fazla konuşma, baskın olma ve insanları yargılama gibi belirtilerle kendini gösteriyor.
Sezgileri yöneten 3. göz çakra koyu mavi ve mor renkle ilişkilendiriliyor. İsmi biraz yanıltıcı olsa da iki kaşın ortasında yer alması nedeniyle bu şekilde anılıyor. Üçüncü göz çakra kişilerin dış dünyayla arasındaki her şeyden sorumludur. Sezgiler, farkındalık, düşünme becerisi ve hafızayla ilişkilendiriliyor. Bu çakranın kapalı olması durumunda; sezgilere erişmekte, iç sese güvenmekte, önemli gerçekleri hatırlamakta veya yeni beceriler öğrenmekte güçlük çekiliyor. 3. göz çakranın aşırı aktif olması durugözü becerilerinin kişileri korkutacak düzeye ulaşmasına yol açıyor.
Çakra nedir?
Sanskritçe kökenli bir kelime olan çakra; tekerlek, dönüş ya da girdap anlamlarında kullanılıyor. Hindu geleneğinin de içinde bulunduğu bazı inanç sistemlerine göre, maddi bedenimizin dışında bir de enerji bedenimiz bulunuyor. Tıpkı maddi bedenimiz gibi enerji bedenimiz de birbiriyle bağlantılı bir sitemden oluşuyor. Bu enerji, vücutta bir girdap şeklinde döndüğü için Hint geleneğinde enerji merkezlerine çakra ismi veriliyor. İnsan bedeninde, çakra olarak bilinen ve omurga sistemi boyunca sıralanan; yedi temel enerji merkezi bulunuyor. Bu yedi ana enerji merkezinin hepsi vücudun hormonal salgı bezleri üzerinde yer alıyor. Enerji merkezleri, metafiziksel enerjinin bağlantı noktaları olarak kabul ediliyor.
Çakra olarak ifade edilen merkezlere enerji akışı sağlanmadığında fiziksel ve ruhsal hastalıklar ortaya çıkabiliyor. Hastalıkların tedavi edilmesi enerji akışının tekrar sağlanmasıyla mümkün olabiliyor. Aslında Sanskritçe yazılmış metinlerden, bedendeki enerji akımını gerçekleştiren binlerce çakra olduğunu öğreniyoruz. Fakat omurilik üzerinde bulunan çakralar zihin, beden ve ruh uyumunun sağlandığı en önemli merkezler olarak kabul ediliyor. Gelin hep birlikte bu çakra merkezlerine biraz daha yakından bakalım.
1. Kök çakra (Muladhara)
Kırmızı renk ve toprak elementiyle ilişkilendirilen kök çakra, birinci ve en temel enerji merkezidir. Omurganın en alt kısmında, üreme organı ve kuyruk sokumu arasında bulunuyor. Kök çakra yaşamın temel ihtiyaçlarını yani dünyevi olan her şeyi temsil ediyor. Burada düzenli ve sağlıklı bir enerji akışının olması yaşam sevincini yükseltiyor ve hayatta kalma duygusunu harekete geçiriyor. Terapötik yoga uzmanları, kök çakranın kapalı olması durumunda anksiyete bozuklukları, korkular veya kabuslar gibi çeşitli problemlerin ortaya çıkabileceğini söylüyor. Aynı zamanda kök çakranın kapalı olması fiziksel olarak, yorgunluk, kilo artışı, prostat rahatsızlığı, bel, bacak veya ayak problemleriyle ilişkilendiriliyor.
2. Mide çakrası (Sakral)
Göbek deliğinin hemen altında bulunan mide çakrası, su elementi ve turuncu renk ile ilişkilendiriliyor. Bu çakra yaratıcılığı ve cinsel enerjiyi yönetiyor. Başarılı, tutkulu ve neşeli olmak mide çakrasının sağlıklı bir şekilde çalışmasıyla mümkün oluyor. Mide çakrası kapalı olan kişiler; düşük libido, depresyon, değişim korkusu ve yaratıcılığın sınırlanması gibi sorunlarla karşılaşabiliyor. Fazla çalışması ise başta seks bağımlılığı olmak üzere çeşitli bağımlılıklara ve duygusal dalgalanmalara yol açabiliyor.
3. Göbek çakrası (Solar Pleksus, Manipura)
Göbek çakrası, göbek deliğinden göğüs kafesine kadar olan bölgede bulunuyor. Ateş elementi ve sarı renk ile ilişkilendirilen bu çakra, öz güven, öz saygı ve yaşamı kontrol etme yeteneği ile ilgilidir. Göbek çakrası açık olanlar gerçek benliklerini ifade etmekte son derece özgürdür. Bu çakranın kapalı olması durumunda utanç duygusu ağır basabilir, kişiler kendinden şüphe edebilir ya da öfke kontrol sorunları yaşayabilir. Göbek çakrasındaki enerjinin çok yüksek düzeyde olması ise manik davranış ve ego problemlerine yol açıyor.
4. Kalp çakrası (Anahata)
Göğüs kafesinin tam ortasında bulunan ve yeşil renkle temsil edilen kalp çakrası sevgi, neşe ve iç huzuru kontrol ediyor. Bu çakra dengeli ve hizalı olduğunda sevgi ve şefkat insanlar arasında özgürce akıyor. Enerji akışının kapalı olması durumunda ise keder, öfke, kıskançlık ve ihanet korkusu gibi duygular ortaya çıkıyor. Sonuç olarak sevgiyi vermek ve almak zorlaşacağı için ikili ilişkilerde bir dizi problemlere neden oluyor. Kalp çakrası aşırı derece aktif olan kişiler sevecen ve sahiplenici bir ruh haline bürünüyor. Kulağa güzel bir ifade gibi gelse de aslında bu durum bağımlı, hassas ve kıskanç bir karakter geliştirmeye neden oluyor.
5. Boğaz çakrası (Vishouddha)
Mavi renkle temsil edilen boğaz çakrası, boğazın vücutla birleşiği noktada yer alıyor. Boğaz çakra, kalp çakrasına ses vererek kişilerin iletişim yeteneğini kontrol ediyor. Doğru ve dengeli bir şekilde çalıştığında kendimizi gerçek ve net bir şekilde ifade etmemizi sağlıyor. Boğaz çakrası kapanmış bir kişi, kendini ifade etmekte güçlük çekiyor. Aynı zamanda odaklanma sorunu yaşayabilir ve başkaları tarafından yargılanmaktan korkabilir. Boğaz çakrasının çok çalışması; fazla konuşma, baskın olma ve insanları yargılama gibi belirtilerle kendini gösteriyor.
6. Üçüncü göz çakrası (Alın, Ajna)
Sezgileri yöneten 3. göz çakra koyu mavi ve mor renkle ilişkilendiriliyor. İsmi biraz yanıltıcı olsa da iki kaşın ortasında yer alması nedeniyle bu şekilde anılıyor. Üçüncü göz çakra kişilerin dış dünyayla arasındaki her şeyden sorumludur. Sezgiler, farkındalık, düşünme becerisi ve hafızayla ilişkilendiriliyor. Bu çakranın kapalı olması durumunda; sezgilere erişmekte, iç sese güvenmekte, önemli gerçekleri hatırlamakta veya yeni beceriler öğrenmekte güçlük çekiliyor. 3. göz çakranın aşırı aktif olması durugözü becerilerinin kişileri korkutacak düzeye ulaşmasına yol açıyor.