Canakkale Savaşının Anlamı ve Onemi
Canakkale Savaşının Anlam Ve Onemi Nedir
Canakkale Savaşının Anlam Ve Onemi
Canakkale Cephesinin deniz harekatı (Boğazın zorlanması), kuşkusuz sıradan bir askeri harekat, ya da muharebe olayı değildir Boğazlar, konumu ve tarihi onemi itibariyle, İstanbul Karadeniz kapısı, Canakkale de Ege Denizi kapısı olarak, gecmişte taşıdıkları ve cağımızda taşımakta oldukları stratejik onem ve değer acısından daima birlikte mutalaa edilmiş ve edilmektedir
Birinci Dunya Savaşı icinde, tarihin en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği bolumu olarak bilinir Bu savaşlar Turk Milleti'nin sayısız zafer, şan ve şerefle dolu tarihinin en parlak sayfasıdır Turk Milleti'nin gecit vermediği deniz ve kara savaşlarının ardından 1 Dunya Savaşı uzamış ve duşman kuvvetlerinin bir gunde zafere ulaşma umidi yok olmuştur Eğer, kaharaman Turk Askerimiz canını keskin kurşunlara siper etmeseydi, İstanbul işgal edilir ve vatan istilaya uğrardı Turkiye'nin dort bir yannından gelen Mehmetciklerimiz Canakkalede destan yazmışlardır
Canakkale Muharebeleri, dunya tarihinde ender rastlanan deniz ve kara savaşlarından biridir Siyasi acıdan, bircok emelin, ihtirasın, idealin duğumlendiği; askeri acıdan, insan gucunun, azminin, inancının yanısıra, alet, edevat ve techizatının yeterince denge kuramadığı; vatanını savunanlarla istilaya gelenlerin birbirlerini boğazlamak, yok etmek uzere yarım milyonun uzerinde insanın hayatlarını kaybettiği veya sakat kaldığı ve sonucları itibariyle de, gecmişte olduğu gibi, bircok yanlış hesabın suya duştuğu bir savaştır
1071de Alparslanla Anadoluda simgeleşen ve on yıl sonra, 1081 de Caka Beyle Adalar Denizi adalarına ulaşan Turk hakimiyetinin Anadoluda sona erdirilmek istenmesinin en yeni ve en onemli denemesi de Canakkale Savaşlarında olmuştur Bu teşebbusun yaklaşık 200 yıllık bir mazisi vardır Ve en az 100 defa bu senaryo sahneye konmuş veya konulmak istenmiştir Bir Fransız tarihcisiyle, bir Rus liderinin ifade ettikleri gibi Turklerin Anadoluya ayak bastıkları, hele hele Avrupa yakasına gectikleri andan itibaren onları buralardan uzaklaştırmak icin siyasi, askeri, iktisadi bircok manevraya girişilmiştir Osmanlı Devletinin gerilemeye başladığı andan itibaren de onun mirasına konma faaliyetleri yoğunlaşmıştır Ama hemen her seferinde konu İstanbul ve Boğazlara geldiğinde, paylaşma şekli uzerinde anlaşmaya varılamamıştır1
Nasıl Rusya 200 yıldan beri İstanbula ve Boğazlara sahip olmak icin hemen hemen her 1520 yılda bir Osmanlı Devletiyle savaşa girmişse; nasıl İngiltere yaklaşık 100 yıldan beri Canakkale Boğazını aşarak İstanbula ulaşmak istemiş ve bu amacla da 1807 yılında Amiral Duckworth komutasında bir filoyla İstanbul yakınlarına kadar gelip, bircok kayıpla geri donmek zorunda kalmışsa, İmparator Napoleon da Avrupa ve Asya haritalarını değiştirip, dost ilan ettiği Osmanlı Mısır ve Suriyesini 1798de işgal edip geri cekilmek zorunda kalınca, Anadolunun guneyinden gelemediği İstanbula bu defa Avrupadan, Balkanlardan gelmeğe kalkışmıştır Bu amacla da Doğunun İmparatoru, Batının İmparatoru alkışları arasında Fransız ve Rus İmparatorları 1807 ve 1809 yıllarında Osmanlı Devletini paylaşmaya kalkışmışlardır Ancak, Rusya bozgunu ve Avrupa yenilgilerinden sonra, surulduğu SaintHelene adasında yazdığı Hatıratında da belirttiği gibi, sona bırakılan İstanbula sıra geldiği zaman Napoleon, anlaşmayı imzalayamamış ve Constantinople, Constantinople! Jamais, cest lEmpire du monde (İstanbul, İstanbul, asla Burası dunyanın imparatorluğudur) demekten kendisini alamamıştır2 Yine bu munasebetle Osmanlı Devletiyle anlaşmak ve Boğazlardan Rusyaya karşı 200000 asker cıkarmak zemini aradığı devirlerde, Ruslar icin sık sık kullandığı Kuzeyin Barbarian tabirini bu paylaşma sıralarında bu defa Osmanlılar icin kullanmakta tereddut etmemiştir
Yeni bir deneme ise, 18 Nisan 1912 yılında, Trablusgarpta savaş halinde bulunan İtalyanlar tarafından yapılmıştır 27 parcalık İtalyan donanması, Kumkale ve Seddulbahr acıklarında Turk tabyalarından acılan şiddetli top atışları karşısında Boğazdan iceri girememiş ve bir muddet sonra cekilmek zorunda kalmıştır
İşte İngiliz, Fransız, Rus ve İtalyanların butun bu başarısız denemeleri, Birinci Dunya Savaşı başlarında hepsinin oluşturdukları pakt icinde İngiliz ve Fransızlar ve beraberlerinde getirdikleri Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar tarafından son bir defa daha tekrarlanmıştır Bu sefer muteferrik değil, muşterek cıkarlarla hareket edilmiştir Amac sadece Boğazları ele gecirerek İstanbula sahip olmak değil, aynı zamanda Rusyanın yukunu hafifleterek doğrudan temasa gecmek; Balkanlarda İtilaf guclerine katılmamış olan mutereddit devletleri halka icine almak; buradan Osmanlı ordusuyla Alman ordusunun muhtemel temas ve sevkıyatını kesmek; Kafkaslar ve Doğu Anadoluda Rusları rahatlatmak; Arap vilayet veya eyaletlerinde Osmanlılara karşı girişilen harekatta İngiliz, Fransız ve İtalyanlara kolaylık sağlamak ve nihayet Almanları da belirli olcude meşgul ederek Avrupa savaşlarında ustunluk elde etmektir Bunların dışında, Osmanlı Devletinin bircok yerini de İtilaf Devletleriyle birlikte kendilerine muhtariyet veya istiklal vaad edilen Araplar, Rumlar ve Ermeniler arasında paylaşmaktan ibarettir
Butun bu hesaplar, masa başlarında yapıldığı, bazı gercekler gozden kacırıldığı, mahallerindeki incelik ve ozellikler duşunulmediği, Avrupalının mantığında olumcul bir hastalığa yakalanmış olan hasta adamın artık cevvaliyetini yitirdiği zehabıyla karşı koyacak guce sahip olmadığı ve ozellikle de, ozune, canına kasdedilip boğazına sarılınca Turklerin neler yapabileceği unutulduğu icin akamete uğramıştır
Canakkale Savaşının Anlam Ve Onemi Nedir
Canakkale Savaşının Anlam Ve Onemi
Canakkale Cephesinin deniz harekatı (Boğazın zorlanması), kuşkusuz sıradan bir askeri harekat, ya da muharebe olayı değildir Boğazlar, konumu ve tarihi onemi itibariyle, İstanbul Karadeniz kapısı, Canakkale de Ege Denizi kapısı olarak, gecmişte taşıdıkları ve cağımızda taşımakta oldukları stratejik onem ve değer acısından daima birlikte mutalaa edilmiş ve edilmektedir
Birinci Dunya Savaşı icinde, tarihin en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği bolumu olarak bilinir Bu savaşlar Turk Milleti'nin sayısız zafer, şan ve şerefle dolu tarihinin en parlak sayfasıdır Turk Milleti'nin gecit vermediği deniz ve kara savaşlarının ardından 1 Dunya Savaşı uzamış ve duşman kuvvetlerinin bir gunde zafere ulaşma umidi yok olmuştur Eğer, kaharaman Turk Askerimiz canını keskin kurşunlara siper etmeseydi, İstanbul işgal edilir ve vatan istilaya uğrardı Turkiye'nin dort bir yannından gelen Mehmetciklerimiz Canakkalede destan yazmışlardır
Canakkale Muharebeleri, dunya tarihinde ender rastlanan deniz ve kara savaşlarından biridir Siyasi acıdan, bircok emelin, ihtirasın, idealin duğumlendiği; askeri acıdan, insan gucunun, azminin, inancının yanısıra, alet, edevat ve techizatının yeterince denge kuramadığı; vatanını savunanlarla istilaya gelenlerin birbirlerini boğazlamak, yok etmek uzere yarım milyonun uzerinde insanın hayatlarını kaybettiği veya sakat kaldığı ve sonucları itibariyle de, gecmişte olduğu gibi, bircok yanlış hesabın suya duştuğu bir savaştır
1071de Alparslanla Anadoluda simgeleşen ve on yıl sonra, 1081 de Caka Beyle Adalar Denizi adalarına ulaşan Turk hakimiyetinin Anadoluda sona erdirilmek istenmesinin en yeni ve en onemli denemesi de Canakkale Savaşlarında olmuştur Bu teşebbusun yaklaşık 200 yıllık bir mazisi vardır Ve en az 100 defa bu senaryo sahneye konmuş veya konulmak istenmiştir Bir Fransız tarihcisiyle, bir Rus liderinin ifade ettikleri gibi Turklerin Anadoluya ayak bastıkları, hele hele Avrupa yakasına gectikleri andan itibaren onları buralardan uzaklaştırmak icin siyasi, askeri, iktisadi bircok manevraya girişilmiştir Osmanlı Devletinin gerilemeye başladığı andan itibaren de onun mirasına konma faaliyetleri yoğunlaşmıştır Ama hemen her seferinde konu İstanbul ve Boğazlara geldiğinde, paylaşma şekli uzerinde anlaşmaya varılamamıştır1
Nasıl Rusya 200 yıldan beri İstanbula ve Boğazlara sahip olmak icin hemen hemen her 1520 yılda bir Osmanlı Devletiyle savaşa girmişse; nasıl İngiltere yaklaşık 100 yıldan beri Canakkale Boğazını aşarak İstanbula ulaşmak istemiş ve bu amacla da 1807 yılında Amiral Duckworth komutasında bir filoyla İstanbul yakınlarına kadar gelip, bircok kayıpla geri donmek zorunda kalmışsa, İmparator Napoleon da Avrupa ve Asya haritalarını değiştirip, dost ilan ettiği Osmanlı Mısır ve Suriyesini 1798de işgal edip geri cekilmek zorunda kalınca, Anadolunun guneyinden gelemediği İstanbula bu defa Avrupadan, Balkanlardan gelmeğe kalkışmıştır Bu amacla da Doğunun İmparatoru, Batının İmparatoru alkışları arasında Fransız ve Rus İmparatorları 1807 ve 1809 yıllarında Osmanlı Devletini paylaşmaya kalkışmışlardır Ancak, Rusya bozgunu ve Avrupa yenilgilerinden sonra, surulduğu SaintHelene adasında yazdığı Hatıratında da belirttiği gibi, sona bırakılan İstanbula sıra geldiği zaman Napoleon, anlaşmayı imzalayamamış ve Constantinople, Constantinople! Jamais, cest lEmpire du monde (İstanbul, İstanbul, asla Burası dunyanın imparatorluğudur) demekten kendisini alamamıştır2 Yine bu munasebetle Osmanlı Devletiyle anlaşmak ve Boğazlardan Rusyaya karşı 200000 asker cıkarmak zemini aradığı devirlerde, Ruslar icin sık sık kullandığı Kuzeyin Barbarian tabirini bu paylaşma sıralarında bu defa Osmanlılar icin kullanmakta tereddut etmemiştir
Yeni bir deneme ise, 18 Nisan 1912 yılında, Trablusgarpta savaş halinde bulunan İtalyanlar tarafından yapılmıştır 27 parcalık İtalyan donanması, Kumkale ve Seddulbahr acıklarında Turk tabyalarından acılan şiddetli top atışları karşısında Boğazdan iceri girememiş ve bir muddet sonra cekilmek zorunda kalmıştır
İşte İngiliz, Fransız, Rus ve İtalyanların butun bu başarısız denemeleri, Birinci Dunya Savaşı başlarında hepsinin oluşturdukları pakt icinde İngiliz ve Fransızlar ve beraberlerinde getirdikleri Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar tarafından son bir defa daha tekrarlanmıştır Bu sefer muteferrik değil, muşterek cıkarlarla hareket edilmiştir Amac sadece Boğazları ele gecirerek İstanbula sahip olmak değil, aynı zamanda Rusyanın yukunu hafifleterek doğrudan temasa gecmek; Balkanlarda İtilaf guclerine katılmamış olan mutereddit devletleri halka icine almak; buradan Osmanlı ordusuyla Alman ordusunun muhtemel temas ve sevkıyatını kesmek; Kafkaslar ve Doğu Anadoluda Rusları rahatlatmak; Arap vilayet veya eyaletlerinde Osmanlılara karşı girişilen harekatta İngiliz, Fransız ve İtalyanlara kolaylık sağlamak ve nihayet Almanları da belirli olcude meşgul ederek Avrupa savaşlarında ustunluk elde etmektir Bunların dışında, Osmanlı Devletinin bircok yerini de İtilaf Devletleriyle birlikte kendilerine muhtariyet veya istiklal vaad edilen Araplar, Rumlar ve Ermeniler arasında paylaşmaktan ibarettir
Butun bu hesaplar, masa başlarında yapıldığı, bazı gercekler gozden kacırıldığı, mahallerindeki incelik ve ozellikler duşunulmediği, Avrupalının mantığında olumcul bir hastalığa yakalanmış olan hasta adamın artık cevvaliyetini yitirdiği zehabıyla karşı koyacak guce sahip olmadığı ve ozellikle de, ozune, canına kasdedilip boğazına sarılınca Turklerin neler yapabileceği unutulduğu icin akamete uğramıştır