iltasyazilim
FD Üye
Çanakkale Savaşı Anıları
Düşman askeri öylesine korkmuştu oysa, Ertuğrul Koyu ’na (V Kumsalı) girmiş olan büyük taşıma gemisinden inmeyi reddettiler Komutanlar ve subaylar kılıçlarını çekmişlerdi ve adamları merenlerden altında gönderiyorlardı Lakin hiçbiri Türk kurşunlarından kaçamıyordu
(Binbaşı Mahmut Sabri)
Gözlerimizin önündeki manzarayı açıklama yapmak olanaksızdı Filikalar derhal neredeyse birbirlerine yanaşmış olarak kıyıya değin uzanıyordu ve içleri parçalanmış cesetlerle doluydu Sonuncu filika ile kıyı aralarında cesetlerden bir iskele vardı Ölülere basmadan kıyıya çıkmak muhtemel değildi ve koyun suları kandan kıpkırmızı kesilmişti
(Teğmen R B Gillet)
Mevzilerimize yaklaşan Türk saflarını görebiliyorduk Doğaüstü bir cesurca çarpışıyorlardı ve ateşimiz aleyhinde yıkılan bir safın yerini alan bir diğeri bize karşısında yürüyor, sağ kalanlar korunmalı bir yerde toplanıp her tarafta üzerimize geliyorlardı
(Yüzbaşı Robert Whigham)
Siperde mümkün olduğu dek siper duvarının yakınına ve dibe yüzüstü yatardın Toprak sallanır ve havan mermileri miyavlayan kediler gibi bir ses çıkararak üstünden geçerdi Patlamayı duyduğun sürece iyiydi Patlamayı duymadıysan öldün demekti!
(Er Harry Baker)
Havada korkunç bir koku vardı, benden önce oraya gitmiş birine “Bu koku da ne diye sordum “Siperimizin önünde yatan ölüler, dedi “Bizim önümüzde Hant ve Worcester ’lardan 700, sağda da Anson Taburu ’ndan 800 kişi yatıyor Orası iki eksen ötedeydi ve koku bizim bulunduğumuz yere dek geliyordu Bu vefat kokusunu içinden çıkartıp atamazsın Onu hala hissederim
(Er Harry Baker)
Çankkale Savaşı Anıları
En büyük bela sineklerdi Milyonlarca sinek vardı Siperin bir yanı kara bir kütleyle kaplıydı Açtığın her şey, örneğin bir teneke et, aniden sineklerle örtülürdü Bir kutu reçel bulacak kadar talihliysen açtığında önce sinekler dalardı içine Sinekler ağzının çevresinde, yaralarının, çıbanlarının üzerindeydi Vücudunun bir yerini açtığında hemencecik sineklerle kaplanırdı Bu reel bir lanetti
(Er Harold Broughton)
Çanakkale Savaşı Anıları
Ateşe başladıklarında ödüm patladı Şarapnel doymuş gibi yağıyordu Derhal cepheye gitmemiz gerekiyordu ve orada kurşunlar fiilen uçuşmaya başladı Korkmadığını söyleyen yalancıdır! George Washington başının üstünden uçuşan kurşun vızıltısından hoşlandığını söylemişti fakat o benim savaşımda değildi!
(Deniz eri Joe Murray)
Köy korkunç bir tuzaktı Her konut ve her köşebaşı belirgin nişancılarla doluydu ve sokakta bir görünmek kafana kurşun yemek yemek için yeterliydiO köyde çok asker ve subay kaybettik Düşman hiç görünmüyordu, görünen tek şey sadece bizimkilerin orada burada yere devrilmeleriydi Bir evde belirgin nişancı ararken tabancamla bir Türk öldürdüm lakin sırası gelmişken az daha, önce ben ölüyordum
(Teğmen Guy Nightingale)
Aramızda ve askerlerimiz içinde Balkan utancının tekrarını yaşamaktansa ölmeyi tercih etmeyecek tek birey olduğuna inanmıyorum Eğer böyleleri varsa onları bir an önce biz kendi ellerimizle kurşuna dizelim
(Mustafa Kemal)
Türklerin içinde iriyarı biri vardı, yaklaşık olarak iki metrenin üzerinde olmalıydı Bizimki de en az onun dek iriydi Sanırım prestij için iri adamlarını seçmişlerdi İkisinde de beyaz bayraklar vardı ve apaçık duruyorlardı Ben ölüleri gömenlerden biri değildim ama siperin kenarında oturdum ve bir süre sonradan yanlarına gidip Türk ’e sığır kavurması ikram ettim Gülemsedi, çok sevinmiş gözüktü ve o da bana ipe dizilmiş incir verdi Jacko adını verdiğimiz Türk askerlerinden ben de bizimkilerin hepsi de böylece hoşlanmıştı Onun için fena bir laf söylendiğini duymadım, temiz dövüşürlerdi ve dünyanın en gözü kara insanlarıydı En yoğun ateş karşısında bile durmazlardı, yaklaşık olarak fanatik insanlardı Onlarla ateşkeste karşılaştığımızda fazla esaslı insanlar oldukları sonucuna vardık
(Er Henry Barnes)
Türk subayları siperlerimize girip “Bay Falanca burada mı? diye sorarlar, subay karşılarına gelince de onu öldürüp kendi siperlerine koşar giderlerdi
(Er George Peake) *
Düşman askeri öylesine korkmuştu oysa, Ertuğrul Koyu ’na (V Kumsalı) girmiş olan büyük taşıma gemisinden inmeyi reddettiler Komutanlar ve subaylar kılıçlarını çekmişlerdi ve adamları merenlerden altında gönderiyorlardı Lakin hiçbiri Türk kurşunlarından kaçamıyordu
(Binbaşı Mahmut Sabri)
Gözlerimizin önündeki manzarayı açıklama yapmak olanaksızdı Filikalar derhal neredeyse birbirlerine yanaşmış olarak kıyıya değin uzanıyordu ve içleri parçalanmış cesetlerle doluydu Sonuncu filika ile kıyı aralarında cesetlerden bir iskele vardı Ölülere basmadan kıyıya çıkmak muhtemel değildi ve koyun suları kandan kıpkırmızı kesilmişti
(Teğmen R B Gillet)
Mevzilerimize yaklaşan Türk saflarını görebiliyorduk Doğaüstü bir cesurca çarpışıyorlardı ve ateşimiz aleyhinde yıkılan bir safın yerini alan bir diğeri bize karşısında yürüyor, sağ kalanlar korunmalı bir yerde toplanıp her tarafta üzerimize geliyorlardı
(Yüzbaşı Robert Whigham)
Siperde mümkün olduğu dek siper duvarının yakınına ve dibe yüzüstü yatardın Toprak sallanır ve havan mermileri miyavlayan kediler gibi bir ses çıkararak üstünden geçerdi Patlamayı duyduğun sürece iyiydi Patlamayı duymadıysan öldün demekti!
(Er Harry Baker)
Havada korkunç bir koku vardı, benden önce oraya gitmiş birine “Bu koku da ne diye sordum “Siperimizin önünde yatan ölüler, dedi “Bizim önümüzde Hant ve Worcester ’lardan 700, sağda da Anson Taburu ’ndan 800 kişi yatıyor Orası iki eksen ötedeydi ve koku bizim bulunduğumuz yere dek geliyordu Bu vefat kokusunu içinden çıkartıp atamazsın Onu hala hissederim
(Er Harry Baker)
Çankkale Savaşı Anıları
En büyük bela sineklerdi Milyonlarca sinek vardı Siperin bir yanı kara bir kütleyle kaplıydı Açtığın her şey, örneğin bir teneke et, aniden sineklerle örtülürdü Bir kutu reçel bulacak kadar talihliysen açtığında önce sinekler dalardı içine Sinekler ağzının çevresinde, yaralarının, çıbanlarının üzerindeydi Vücudunun bir yerini açtığında hemencecik sineklerle kaplanırdı Bu reel bir lanetti
(Er Harold Broughton)
Çanakkale Savaşı Anıları
Ateşe başladıklarında ödüm patladı Şarapnel doymuş gibi yağıyordu Derhal cepheye gitmemiz gerekiyordu ve orada kurşunlar fiilen uçuşmaya başladı Korkmadığını söyleyen yalancıdır! George Washington başının üstünden uçuşan kurşun vızıltısından hoşlandığını söylemişti fakat o benim savaşımda değildi!
(Deniz eri Joe Murray)
Köy korkunç bir tuzaktı Her konut ve her köşebaşı belirgin nişancılarla doluydu ve sokakta bir görünmek kafana kurşun yemek yemek için yeterliydiO köyde çok asker ve subay kaybettik Düşman hiç görünmüyordu, görünen tek şey sadece bizimkilerin orada burada yere devrilmeleriydi Bir evde belirgin nişancı ararken tabancamla bir Türk öldürdüm lakin sırası gelmişken az daha, önce ben ölüyordum
(Teğmen Guy Nightingale)
Aramızda ve askerlerimiz içinde Balkan utancının tekrarını yaşamaktansa ölmeyi tercih etmeyecek tek birey olduğuna inanmıyorum Eğer böyleleri varsa onları bir an önce biz kendi ellerimizle kurşuna dizelim
(Mustafa Kemal)
Türklerin içinde iriyarı biri vardı, yaklaşık olarak iki metrenin üzerinde olmalıydı Bizimki de en az onun dek iriydi Sanırım prestij için iri adamlarını seçmişlerdi İkisinde de beyaz bayraklar vardı ve apaçık duruyorlardı Ben ölüleri gömenlerden biri değildim ama siperin kenarında oturdum ve bir süre sonradan yanlarına gidip Türk ’e sığır kavurması ikram ettim Gülemsedi, çok sevinmiş gözüktü ve o da bana ipe dizilmiş incir verdi Jacko adını verdiğimiz Türk askerlerinden ben de bizimkilerin hepsi de böylece hoşlanmıştı Onun için fena bir laf söylendiğini duymadım, temiz dövüşürlerdi ve dünyanın en gözü kara insanlarıydı En yoğun ateş karşısında bile durmazlardı, yaklaşık olarak fanatik insanlardı Onlarla ateşkeste karşılaştığımızda fazla esaslı insanlar oldukları sonucuna vardık
(Er Henry Barnes)
Türk subayları siperlerimize girip “Bay Falanca burada mı? diye sorarlar, subay karşılarına gelince de onu öldürüp kendi siperlerine koşar giderlerdi
(Er George Peake) *