nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Çanakkale Zaferi Bir Askerin Yazdığı Mektup
Çanakkale savaşında çoğu askerimiz ülkemiz için canını feda etmiştir bu askerlerin Ailerine yazdıkları mektuplar aralarında çoğu mektup yer almaktaBu lehitlerimizden biri olan Hasan Etem'in şehit olmadan önce annesine yazdığı mektubu sizlerle paylaşıyoruz
Valideciğim,
Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi!
Tavsiyeamiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının bir uçtan bir uca otururken aldım Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha yardım etti Okudum, okudukça büyük dersler aldım Bitmiş okudum Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim Gözlerimi açtım, uzaklara dürüst baktım Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı
Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı Nazarlarımı sola çevirdim cığıl cığıl akan çay, bana validemden gelen mektuptan nedeniyle gülüyor, oynuyor, köpürüyordu Başımı kaldırdım, gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım Tümü benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu Diğer bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedasile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak kullanmak istiyordu
İşte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri:
Efendim, çayınız, buyurunuz, içiniz, dedi
Pekala, dedim Aldım baktım, sütlü nehir
Mustafa bu sütü nereden aldın? dedim
Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla dışarı giden sürü değil mu?
Evet, dedim Evet ne değin güzel
İşte onun çobanından 10 paraya aldım
Valideciğim, on paraya yüz dirhem süt, ayrıca de su katılmamış Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim
Fakat bu sırada düşünüyorum Ben validemin tamamen onun gönderdiği para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Şevket neden içmiyor?
Lakin yukarıdaki bülbül bağırıyordu: Validen kaderine küssün, ne yapalım O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi
Şevket merak etmesin, o görür, olur ya de daha güzellerini görür
Ama valideciğim, sen yeniden müteessir olma Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim Ve şu tabii manzarayı göstereceğim Şevket, Hilmi de senin sayende görecektir O hoş çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler Gayet hoş sesli biri ezan okuyordu
Ey Allah'ım, bu ovada onun sesi be dek güzeldi Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, nehir bile sesini çıkarmıyordu
Cümbür Cemaat, her şey, tüm mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu Ezan bitti O dereden ben de bir abdest aldım Cemaat ile namazı kıldık O hoş yeşil çayırların üzerine diz çöktüm
Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum
Ellerimi kaldırdım, gözlerimi yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim:
Ey Türklerin Ulu Tanrısı! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halkı! Sen bütün bunları Türklere verdin Tekrar Türklerde bırak Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni yüce tanıyan Türklere mahsustur
Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ismi celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır Sen bu onurlu dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle hoş ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini bariz, düşmanlarını zaten kahrettin ya, tamamen mahveyle!
Diyerek bir dua ettim ve kalktım Bundan Böyle benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi
Dünyanın en güzel yerleri burası imiş Yalnız bu memleketlerde nikah olmuyor İnşallah düşman asker çıkarır da, bizi de götürürler, bir düğün yaparız, olmaz mı?
Kadir'e mektup yazdım
Valideciğim, evdeki tahvil vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin
Çantayı al, sandığa koy Ben sana eskiden anlatmış idim, bu dünya böyledir
Lakin sen merak etme O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi Hani nasıl aldık Yalnız vakit ister
Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun
Oğlun
Hasan Etem
4 Nisan 1331 *
Çanakkale savaşında çoğu askerimiz ülkemiz için canını feda etmiştir bu askerlerin Ailerine yazdıkları mektuplar aralarında çoğu mektup yer almaktaBu lehitlerimizden biri olan Hasan Etem'in şehit olmadan önce annesine yazdığı mektubu sizlerle paylaşıyoruz
Valideciğim,
Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi!
Tavsiyeamiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının bir uçtan bir uca otururken aldım Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha yardım etti Okudum, okudukça büyük dersler aldım Bitmiş okudum Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim Gözlerimi açtım, uzaklara dürüst baktım Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı
Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı Nazarlarımı sola çevirdim cığıl cığıl akan çay, bana validemden gelen mektuptan nedeniyle gülüyor, oynuyor, köpürüyordu Başımı kaldırdım, gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım Tümü benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu Diğer bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedasile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak kullanmak istiyordu
İşte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri:
Efendim, çayınız, buyurunuz, içiniz, dedi
Pekala, dedim Aldım baktım, sütlü nehir
Mustafa bu sütü nereden aldın? dedim
Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla dışarı giden sürü değil mu?
Evet, dedim Evet ne değin güzel
İşte onun çobanından 10 paraya aldım
Valideciğim, on paraya yüz dirhem süt, ayrıca de su katılmamış Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim
Fakat bu sırada düşünüyorum Ben validemin tamamen onun gönderdiği para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Şevket neden içmiyor?
Lakin yukarıdaki bülbül bağırıyordu: Validen kaderine küssün, ne yapalım O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi
Şevket merak etmesin, o görür, olur ya de daha güzellerini görür
Ama valideciğim, sen yeniden müteessir olma Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim Ve şu tabii manzarayı göstereceğim Şevket, Hilmi de senin sayende görecektir O hoş çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler Gayet hoş sesli biri ezan okuyordu
Ey Allah'ım, bu ovada onun sesi be dek güzeldi Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, nehir bile sesini çıkarmıyordu
Cümbür Cemaat, her şey, tüm mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu Ezan bitti O dereden ben de bir abdest aldım Cemaat ile namazı kıldık O hoş yeşil çayırların üzerine diz çöktüm
Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum
Ellerimi kaldırdım, gözlerimi yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim:
Ey Türklerin Ulu Tanrısı! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halkı! Sen bütün bunları Türklere verdin Tekrar Türklerde bırak Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni yüce tanıyan Türklere mahsustur
Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ismi celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır Sen bu onurlu dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle hoş ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini bariz, düşmanlarını zaten kahrettin ya, tamamen mahveyle!
Diyerek bir dua ettim ve kalktım Bundan Böyle benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi
Dünyanın en güzel yerleri burası imiş Yalnız bu memleketlerde nikah olmuyor İnşallah düşman asker çıkarır da, bizi de götürürler, bir düğün yaparız, olmaz mı?
Kadir'e mektup yazdım
Valideciğim, evdeki tahvil vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin
Çantayı al, sandığa koy Ben sana eskiden anlatmış idim, bu dünya böyledir
Lakin sen merak etme O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi Hani nasıl aldık Yalnız vakit ister
Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun
Oğlun
Hasan Etem
4 Nisan 1331 *