Cehov Tarzı Hikaye Ornekleri
Cehov Tarzı Hikaye
YOLDAN GECEN OYKU
Gunlerden Pazar Hava sıcak mı sıcak Haziran'ın son gunleri Televizyon programlarında iş yok; sen hastanede nobetcisin, ustelik bugun benim doğum gunum Yoldan gecen ilk oykuyu cevireceğimdedim kendi kendime Bakalım, ne cıkarsa şansıma!Oyle yaptım Gecen ilk oykuyu cevirdim; actım sokak kapısını, girdi iceriye
Nasılsın, adın ne senin? diye sordum
Bir Yaz Gecesi Ruyasıdedi, alcakgonullu bir sesle
Şaşırmıştım
William Shakspeare ’in unlu oyununun oykusu mu yoksa? Ne rastlantı! Dedim
Hayır,dedi o Başka 'Bir Yaz Gecesi Ruyası' bu İstanbul'un unlu iş adamlarından Sadullah Buyukgoz'un gecen gece Boğaz 'daki yalısında gorduğu bir ruya
Cok ilginc,dedim, Demek oyle Yalısında gorduğu bir ruya
Evet, sabaha karşı gormuş
Kişiler filan var mı icinde?
Cok kalabalık,dedi o Bir garden parti İki yuz konuk var Kuzu cevrilmiş, bir yanda soğuk bufe Orkestra, dans Ustelik siz de varsanız ruyam icinde arkadaşınızla birlikte gelmişsiniz
İşte bunu duyunca şaşırmıştım
İyi amadedim, Ben Sayın Sadullah Buyukgoz'u tanımam ki! İnanım adını da duymadım Yani, Ankara insanıyız biz O yuzden Yalısının yerini bile bilmem
Yalı Yenikoy'de, dedi o, lebi derya denize karşı
Merakım giderek artıyordu
Neymiş bu 'Yaz Gecesi Ruyası', sabırsızlanıyorum Hadi başlayın anlatmaya? dedim
Tamam, dedim, Size icecek serin bir şey getireyim ilkin
Kalktım, mutfağa gittim Frijiderden bir şişe kola cıkardım, bardakları hazırladım, salona getirirken ayağım eşiğe takıldı Tepsi bir yana fırladı, bardaklar ote yana
Hızla bana doğru gelen duvarı gorebildim en son
Gozlerimi actığımda, başıma bir kalabalık toplanmıştı Endişe ile ustume eğilen yuzlere hayretle baktım Değişik parfum kokuları, son model tuvaletler carptı gozume
Smokinli, kır saclı bir beyefendi bana doğru yaklaşmıştı
Nasılsınız hanımefendi? Sıcak dokundu size Buyurun şu kolonyalı mendili koklayın, iyi gelir,diyordu
Doktor da geldi işte!dedi smokini, kır saclı bey ve yana cekildi
Bir de baktım sen gelmişsin Ustunde cok şık bir frak vardı Yakanda beyaz bir karanfil Nabzımı tuttun, saydın
Yavaşca kalkabilirsin Ani bir tansiyon duşukluğu Pek onemli değil,dedin
Doğrulmuştum Elimdeki yelpazeyi yavaşca sallıyordum
Belli ki cok seckin bir kalabalığın icindeydik Cevredeki kadınların giysileri birbirinden guzeldi Takıları goz kamaştırıyordu
Sarışın, boynunda o zamana değin gorduğum en guzel gerdanlıklardan birini taşıyan, incecik; yaşı bile olmayan bir kadın yaklaşmıştı yanıma
Cok gecmiş olsun hanımefendi Yalımıza ilk gelişiniz İnanın cok uzuldum,diyordu
Sen kulağımın dibinde, belli belirsiz fısıldadın:
Ev sahibesi, Bayan Lusette Buyukgoz İsvicreli
Kadının elini tuttum Dostlukla sıktım
Ne olur uzulmeyin, gecti, bakın, iyileştim artık!dedim
Orkestra valsler calmaya başlamıştı
Senin koluna girdim, denizin kenarındaki buyuk yuzme havuzunun cevresinde dolaşmaya başladık Az ileride soğuk bufe acılmıştı Garsonlar ellerinde icki tepsileri, cevrede fır donuyorlardı Zaman geceye yakın olmalıydı Ozel olarak bir dondurmacı da getirilmişti Oyunlar yaparak konuklara dondurma sunuyordu
Şu Maraş dondurmacısını sanki bir yerden gozum ısırıyor,dedim sana
İyi bak,dedin gulerek
İyice baktım Hintli Dilip'ten başkası değildi bu! Uzun cubuğu ile akıl almaz ustalıkla dondurmayı havada cevirip, bin bir oyun yapıyordu
Baktığımı gorunce goz kırptı
Benim ustunde de cok şık bir tuvalet vardı Şarap renkli gupur danteldendi Bir omuzu acıktı Tek kolu uzundu Bu uzun kolun ustunde paha bicilmez takılar, Rus yapımı pırlanta değişik; altın, platin montorlu yuzukler gordum
Havuzun kabinlerin oradaki bir boy aynasının onunden geciyorduk Şoyle bir goz attım; saclarım tepeye toplamıştı, inciler ve pırlantalarla işlenmişti sanki tum başım Boynumda, altın ve gumuşten birbirine dolanmış iki yılanı gosteren bir gerdanlık vardı Yılanlardan aşağı bakanın gozleri yakuttan, diğerinki zumruttendi
Aynada kendimi gorunce, topluluktaki en havalı kadın olduğumu anlamıştım
Yaseminlerle ortulu kameriyeden kulağıma şu konuşmalar geldi:
Rahmetli Sureyya Hanımın biricik torunu Servet aileden geliyor Yazılar yazıyormuş Oyle dedilerdi Yanındaki de birlikte yaşadığı operator Ustundekilerin tumunun sigortalı olduğu soyleniyor
Evet, şu zumrut ve pırlanta karışımı kupeler muthiş!
Başında en az on beş milyonluk taş var!
Sustular
Amerika nasıldı efendim?diye bir soru geldi yanı başımdan
Dondum baktım, iki bay bize yaklaşmışlardı Gobekli olanı sormuştu soruyu Saygı ile elenli elimi optu Cok guzeldi,dedim
Bahce kapısının oradan sesler duyuldu; hepimiz o yana donduk Baktım; Hidayet Munir Sade, safari bir takım elbise giymişti Platin saplı bastonunu uşağa verip, dosdoğru bana geldi
Tum gozler ustumuzdeydi
Ah, nasılsınız, nasılsınız? dedi
Benim elimi dudaklarına goturdu, beni dostca kucakladı Kameriyeden bir fısıltı duydum
Bir milyarder Kim olduğu tam bilinmiyor Coğu zaman yurt dışında Muthiş para var adamda
Cevreyi izleyerek tebessumler dağıtarak ilerliyorduk
Uşaklardan biri yanıma yaklaşarak kulağıma eğildi
Baron buradalar, efendim Şu ağacın altındalar?dedi
Dondum o yana Mosyo Esterhaze, Panama keteninden yapılmış ceketini savurarak ayağa fırlamış
Ben de sizin gruba katılabilir miyim?diye sordu
Pek tabii Sayın Esterhaze Şeref verirsinizdedim
Hep birlikte kalabalığın icinde dolaşıyorduk
Ev sahibinin ve karısının gozleri ustumuzden ayrılmıyordu
Kameriye yeniden canlanmıştı Kulak kabarttım
İşte kardeşim, bunlar ulaşılmaz zenginler Anlıyor musunuz? Şu baron denilen ihtiyarın parası saymakla bitmezmiş Bak, bak meşhur Recep Bey işte şu Bir bilim adamı
Bizi gorunce, Recep Eğilmez oturduğu şezlongtan ayağa kalkmıştı Saygı ile iki elime sarıldı
Gorduğunuz gibi tezime devam ediyorum,dedi bana, hafifce goz kırptı
Anlamıştım Başımı salladım O, cevreyi izlemeyi surduruyordu
Sen gittin, bana bir havyarlı kanepe getirdin Biraz yedim, gecen bir garsonun tepsisinden bir bardak şampanya aldım Usul usul yudumladım
Tek tek konuşmalar denizden gelen yel ile kulağıma ulaşıyordu:
Hic buralarda gozukmezler Bu gece hepsini bir arada gormek buyuk şans Hayret doğrusu Hafta sonu, renkli basına iş cıktı desene!
Birden bire orkestra:
İyi ki doğdun!
parcasını calmaya başlamıştı
Aydınlatılmış bahcede buyuk bir alkış koptu İki garsonun tekerlekli bir masanın ustunde taşıdıkları uc katlı, pembe doğum gunu pastasını gorunce şaşırdım
Herkes bana bakıp İyi ki doğdunuz!diyordu
Eğildim, tum mumları bir ufleyişte sondurdum
Bir alkış koptu Donup seni optum
Hidayet Munir elime kocaman bir paket tutuşturdu Bal rengi kurdelesini merakla actım
Havai adalarının zumrut, yakut ve inciden yapılmış ufak bir maketi! Size layık değil ama Anımsıyor musunuz?dedi
Başımı salladım
Gozlerim dolmuştu
Kutudaki maketi gorebilmek icin herkes cevreme toplamıştı Beğeni sesleri, 'inanılmaz!' mırıltıları kulağıma geliyordu Birden, maketin icinden yeşil bir papağan havalandı İnanılmaz bir şey bu,diye bağırdım
Sizin icin nedir ki!dedi Recep Eğilmez
Bir dilim pasta uzattı bana Frambuazlıydı Harikaydı
Baktım, salonda oturuyorum
Karşımda, Yoldan Gecen Oyku
Evet, sonra? Sonra ne oldu?diye sordum merakla
Sonra, Sadullah Bey uyandı,dedi o
'Bir Yaz Gecesi Ruyası'
Ne duşmuş be! Ne oykuymuş!
Hic unutmayacağım Oyku gittikten sonra uzun sure duşundum Kapı calındı Sen gelmiştin! Şaşırdım
Kactım nobetten Pazara uğradım Sana guzel kiraz, şekerpare aldımdedin
Gittik mutfağa yıkadık onları
Doğum gunun bugun senin, yoksa unuttun mu?diye sordun
Unutur muyum hic!diye bağırdım
Bana uzattığın armağan paketini acmaya koyuldum
Cehov Tarzı Hikaye
YOLDAN GECEN OYKU
Gunlerden Pazar Hava sıcak mı sıcak Haziran'ın son gunleri Televizyon programlarında iş yok; sen hastanede nobetcisin, ustelik bugun benim doğum gunum Yoldan gecen ilk oykuyu cevireceğimdedim kendi kendime Bakalım, ne cıkarsa şansıma!Oyle yaptım Gecen ilk oykuyu cevirdim; actım sokak kapısını, girdi iceriye
Nasılsın, adın ne senin? diye sordum
Bir Yaz Gecesi Ruyasıdedi, alcakgonullu bir sesle
Şaşırmıştım
William Shakspeare ’in unlu oyununun oykusu mu yoksa? Ne rastlantı! Dedim
Hayır,dedi o Başka 'Bir Yaz Gecesi Ruyası' bu İstanbul'un unlu iş adamlarından Sadullah Buyukgoz'un gecen gece Boğaz 'daki yalısında gorduğu bir ruya
Cok ilginc,dedim, Demek oyle Yalısında gorduğu bir ruya
Evet, sabaha karşı gormuş
Kişiler filan var mı icinde?
Cok kalabalık,dedi o Bir garden parti İki yuz konuk var Kuzu cevrilmiş, bir yanda soğuk bufe Orkestra, dans Ustelik siz de varsanız ruyam icinde arkadaşınızla birlikte gelmişsiniz
İşte bunu duyunca şaşırmıştım
İyi amadedim, Ben Sayın Sadullah Buyukgoz'u tanımam ki! İnanım adını da duymadım Yani, Ankara insanıyız biz O yuzden Yalısının yerini bile bilmem
Yalı Yenikoy'de, dedi o, lebi derya denize karşı
Merakım giderek artıyordu
Neymiş bu 'Yaz Gecesi Ruyası', sabırsızlanıyorum Hadi başlayın anlatmaya? dedim
Tamam, dedim, Size icecek serin bir şey getireyim ilkin
Kalktım, mutfağa gittim Frijiderden bir şişe kola cıkardım, bardakları hazırladım, salona getirirken ayağım eşiğe takıldı Tepsi bir yana fırladı, bardaklar ote yana
Hızla bana doğru gelen duvarı gorebildim en son
Gozlerimi actığımda, başıma bir kalabalık toplanmıştı Endişe ile ustume eğilen yuzlere hayretle baktım Değişik parfum kokuları, son model tuvaletler carptı gozume
Smokinli, kır saclı bir beyefendi bana doğru yaklaşmıştı
Nasılsınız hanımefendi? Sıcak dokundu size Buyurun şu kolonyalı mendili koklayın, iyi gelir,diyordu
Doktor da geldi işte!dedi smokini, kır saclı bey ve yana cekildi
Bir de baktım sen gelmişsin Ustunde cok şık bir frak vardı Yakanda beyaz bir karanfil Nabzımı tuttun, saydın
Yavaşca kalkabilirsin Ani bir tansiyon duşukluğu Pek onemli değil,dedin
Doğrulmuştum Elimdeki yelpazeyi yavaşca sallıyordum
Belli ki cok seckin bir kalabalığın icindeydik Cevredeki kadınların giysileri birbirinden guzeldi Takıları goz kamaştırıyordu
Sarışın, boynunda o zamana değin gorduğum en guzel gerdanlıklardan birini taşıyan, incecik; yaşı bile olmayan bir kadın yaklaşmıştı yanıma
Cok gecmiş olsun hanımefendi Yalımıza ilk gelişiniz İnanın cok uzuldum,diyordu
Sen kulağımın dibinde, belli belirsiz fısıldadın:
Ev sahibesi, Bayan Lusette Buyukgoz İsvicreli
Kadının elini tuttum Dostlukla sıktım
Ne olur uzulmeyin, gecti, bakın, iyileştim artık!dedim
Orkestra valsler calmaya başlamıştı
Senin koluna girdim, denizin kenarındaki buyuk yuzme havuzunun cevresinde dolaşmaya başladık Az ileride soğuk bufe acılmıştı Garsonlar ellerinde icki tepsileri, cevrede fır donuyorlardı Zaman geceye yakın olmalıydı Ozel olarak bir dondurmacı da getirilmişti Oyunlar yaparak konuklara dondurma sunuyordu
Şu Maraş dondurmacısını sanki bir yerden gozum ısırıyor,dedim sana
İyi bak,dedin gulerek
İyice baktım Hintli Dilip'ten başkası değildi bu! Uzun cubuğu ile akıl almaz ustalıkla dondurmayı havada cevirip, bin bir oyun yapıyordu
Baktığımı gorunce goz kırptı
Benim ustunde de cok şık bir tuvalet vardı Şarap renkli gupur danteldendi Bir omuzu acıktı Tek kolu uzundu Bu uzun kolun ustunde paha bicilmez takılar, Rus yapımı pırlanta değişik; altın, platin montorlu yuzukler gordum
Havuzun kabinlerin oradaki bir boy aynasının onunden geciyorduk Şoyle bir goz attım; saclarım tepeye toplamıştı, inciler ve pırlantalarla işlenmişti sanki tum başım Boynumda, altın ve gumuşten birbirine dolanmış iki yılanı gosteren bir gerdanlık vardı Yılanlardan aşağı bakanın gozleri yakuttan, diğerinki zumruttendi
Aynada kendimi gorunce, topluluktaki en havalı kadın olduğumu anlamıştım
Yaseminlerle ortulu kameriyeden kulağıma şu konuşmalar geldi:
Rahmetli Sureyya Hanımın biricik torunu Servet aileden geliyor Yazılar yazıyormuş Oyle dedilerdi Yanındaki de birlikte yaşadığı operator Ustundekilerin tumunun sigortalı olduğu soyleniyor
Evet, şu zumrut ve pırlanta karışımı kupeler muthiş!
Başında en az on beş milyonluk taş var!
Sustular
Amerika nasıldı efendim?diye bir soru geldi yanı başımdan
Dondum baktım, iki bay bize yaklaşmışlardı Gobekli olanı sormuştu soruyu Saygı ile elenli elimi optu Cok guzeldi,dedim
Bahce kapısının oradan sesler duyuldu; hepimiz o yana donduk Baktım; Hidayet Munir Sade, safari bir takım elbise giymişti Platin saplı bastonunu uşağa verip, dosdoğru bana geldi
Tum gozler ustumuzdeydi
Ah, nasılsınız, nasılsınız? dedi
Benim elimi dudaklarına goturdu, beni dostca kucakladı Kameriyeden bir fısıltı duydum
Bir milyarder Kim olduğu tam bilinmiyor Coğu zaman yurt dışında Muthiş para var adamda
Cevreyi izleyerek tebessumler dağıtarak ilerliyorduk
Uşaklardan biri yanıma yaklaşarak kulağıma eğildi
Baron buradalar, efendim Şu ağacın altındalar?dedi
Dondum o yana Mosyo Esterhaze, Panama keteninden yapılmış ceketini savurarak ayağa fırlamış
Ben de sizin gruba katılabilir miyim?diye sordu
Pek tabii Sayın Esterhaze Şeref verirsinizdedim
Hep birlikte kalabalığın icinde dolaşıyorduk
Ev sahibinin ve karısının gozleri ustumuzden ayrılmıyordu
Kameriye yeniden canlanmıştı Kulak kabarttım
İşte kardeşim, bunlar ulaşılmaz zenginler Anlıyor musunuz? Şu baron denilen ihtiyarın parası saymakla bitmezmiş Bak, bak meşhur Recep Bey işte şu Bir bilim adamı
Bizi gorunce, Recep Eğilmez oturduğu şezlongtan ayağa kalkmıştı Saygı ile iki elime sarıldı
Gorduğunuz gibi tezime devam ediyorum,dedi bana, hafifce goz kırptı
Anlamıştım Başımı salladım O, cevreyi izlemeyi surduruyordu
Sen gittin, bana bir havyarlı kanepe getirdin Biraz yedim, gecen bir garsonun tepsisinden bir bardak şampanya aldım Usul usul yudumladım
Tek tek konuşmalar denizden gelen yel ile kulağıma ulaşıyordu:
Hic buralarda gozukmezler Bu gece hepsini bir arada gormek buyuk şans Hayret doğrusu Hafta sonu, renkli basına iş cıktı desene!
Birden bire orkestra:
İyi ki doğdun!
parcasını calmaya başlamıştı
Aydınlatılmış bahcede buyuk bir alkış koptu İki garsonun tekerlekli bir masanın ustunde taşıdıkları uc katlı, pembe doğum gunu pastasını gorunce şaşırdım
Herkes bana bakıp İyi ki doğdunuz!diyordu
Eğildim, tum mumları bir ufleyişte sondurdum
Bir alkış koptu Donup seni optum
Hidayet Munir elime kocaman bir paket tutuşturdu Bal rengi kurdelesini merakla actım
Havai adalarının zumrut, yakut ve inciden yapılmış ufak bir maketi! Size layık değil ama Anımsıyor musunuz?dedi
Başımı salladım
Gozlerim dolmuştu
Kutudaki maketi gorebilmek icin herkes cevreme toplamıştı Beğeni sesleri, 'inanılmaz!' mırıltıları kulağıma geliyordu Birden, maketin icinden yeşil bir papağan havalandı İnanılmaz bir şey bu,diye bağırdım
Sizin icin nedir ki!dedi Recep Eğilmez
Bir dilim pasta uzattı bana Frambuazlıydı Harikaydı
Baktım, salonda oturuyorum
Karşımda, Yoldan Gecen Oyku
Evet, sonra? Sonra ne oldu?diye sordum merakla
Sonra, Sadullah Bey uyandı,dedi o
'Bir Yaz Gecesi Ruyası'
Ne duşmuş be! Ne oykuymuş!
Hic unutmayacağım Oyku gittikten sonra uzun sure duşundum Kapı calındı Sen gelmiştin! Şaşırdım
Kactım nobetten Pazara uğradım Sana guzel kiraz, şekerpare aldımdedin
Gittik mutfağa yıkadık onları
Doğum gunun bugun senin, yoksa unuttun mu?diye sordun
Unutur muyum hic!diye bağırdım
Bana uzattığın armağan paketini acmaya koyuldum