Celişme İlkesi Nedir? Hakkında Bilgi
Doğa, toplum ve bilinc butunluğunun celişmeyle geliştiğini ileri suren eytişimsel ilke
Celişme yasası da denir
Alman duşunuru Hegel tarafından, Aristoteles'in bicimsel mantığına karşı, eytişimsel mantık ilkesi olarak ileri surulmuş, tarihsel ve eytişimsel ozdekcilik tarafından doğasal ve toplumsal temeli keşfedilerek acık secik sergilenmiştir
Bu ilkeye gore her turlu yaşamın kaynağı celişme'dir Varlığın ozu olan devimi, varlığın icinde bulunan celişme yaratır (Varlığın kaynağı ve geliştiricisi celişmedir N) Her turlu varlık, celişmenin meydana getirdiği devimle gelişir Demek ki celişme; doğa, toplum ve bilincin gelişme yasasıdır Bilimsel felsefenin bir ustası celişme'yi şoyle tanımlar: ''Celişme şuradadır ki bir şey hem kendisinin aynı hem de kendisinin aynı olmayan'dır, yani hem kendisinin aynı olarak kalır hem de durmadan değişir İşte gelişme, bu 'kalıcılık'la 'değişme' arasındaki karşıtlık'tır'' Eytişim, en doğru anlamında, nesnelerin ozunde bulunan celişme'nin bilgisidir'' Eytişimsel ve tarihsel ozdekcilik dilinde celişme deyimine yakın anlamda 'catışma' kullanılır Celişenler aynı zamanda birbirleriyle catışırlar En kucuk bir ozdek parcasından insanı, toplumu ve bilinci de kapsamak uzere en buyuk evrensel yapıya kadar evrendeki butun nesne ve olguları oluşturan geliştirici guc celişme'dir Butun nesne, olgu ve olaylar celişmelerle gelişir Celişme; butun nesne, olgu ve olayların kendileriyle birlikte karşıtlarını da icermelerinin dile getirilişidir Her nesne, olgu ve olayda 'kendikarşıtı' karşılığı vardır Hegel şoyle der: ''Varlık bizzat karşıtlıktır'' Karşıtlıksa karşıtların celişmesini gerektirir Karşıtlar surekli olarak celişirler, celiştikleri icin catışırlar, catıştıkları icin aşılırlar, aşıldıkları icin de gelişirler Demek ki nerede yaşam (eş deyişle devim) varsa orada mutlaka bir celişme vardır Olum bir devimsizlik, gelişmezlik, eş deyişle celişmesizliktir Bu gerceği ustun bir sezişle ilk goren duşunur antikcağ Yunan duşuncesinin buyuk ustası Herakleitos'tur Herakleitos, celişmeyi ozel bir anlamda kavga (Polemos) deyimiyle dile getirmişti Herakleitos'a gore her şey her şeyle savaşıyor ve bundan oturu ''bir şeyden bircok şeyler ve her şey'' oluşuyordu
Antikcağ Yunan duşuncesinde Elea'lılar ve ilk şupheciler, orneğin Zenon ve Pyrrhon, bu celişmelerin cozulemeyeceği ve onları yok saymak gerektiği kanısına varmışlardı Celişmeleri yok sayınca nesnelerin gercek yapılarını araştırmaktan da vazgecmek gerekiyordu, oyleyse nesneler bilinemez ve kavranamazdı Bilinemezciliğin tohumları, celişmeleri cozememekten doğan umutsuzlukla atılmıştır Bu halde doğaustu guclere sığınmaktan başka cıkar bir yol kalmamaktadır İdealizme geniş capta kapıları acan yanılgı da budur
Yuzyıllarca sonra Alman duşunuru Hegel, Herakleitos'un bu ustaca sezişini idealist alanda acıklamış, tarihsel ve eytişimsel ozdekciklikse onu gercek ozdeksel temeline oturtmuştur ''Matematikte diferansiyel ve entegral, mekanikte hareket ve karşı hareket (etkitepki N), fizikte artı elektrik ve eksi elektrik, kimyada atomların birleşmesi ve ayrılması celişme'nin evrenselliğini tanıtlar'' Celişme'nin tam bilgisi şu ayrıntıların da bilinmesini gerektirir: Evrende her nesne, olgu ve olay bircok karşıtlıklar, demek ki bircok celişmeler taşır Bu celişmeler 'ic celişmeler'dir Bir nesne, olgu ve olayı kendisi kılan, eş deyişle neyse o eden bu celişmelerdir Ama bunların icinde celişmeyi kendi yonune ceken guclu bir celişme vardır, buna 'ana celişme' denir Her celişmede olduğu gibi bu ana celişmenin iki ucundan biri tutucu, oburu geliştiricidir Geliştirci uc 'ana uc'tur Cunku varlığın geleceğini ana celişmenin bu ana ucu belirleyecektir Tutucu uc, celişmenin ve dolayısıyla varlığın kendi kendisiyle aynı kalmasına calışır Ana ucsa onu kendisinden koparır ve geliştirir Her nesnede, olguda ve olayda geriye donuşlere rağmen son cozumlemede mutlaka ileriye doğru bir gelişme gercekleşir bu gelişme daima alt olandan ust olana, aşağı olandan yukarı olana, geri olandan ileri olana ve basit olandan karmaşığa doğrudur Ne var ki bu gelişme icin sadece ic celişmeler yetmez, 'dış celişmeler'in de yardımı gerekir Orneğin yumurtayı geliştirip civcivleştiren onun kimyasal ve biyolojik ic celişmeleridir, ama civcivleşmenin gercekleşebilmesi icin ısı gibi bir dış celişme de gereklidir Yumurta ısısız civcivleşmez, ama ısı da bir taşı civcivleştiremez Demek ki ic ve dış celişmeler arasında temel olan ic celişmelerdir, cunku civciv ısının değil yumurtanın urunudur
Celişme, eytişimsel bilginin temel yasasıdır Eytişimi bilmek, devimin ve gelişmenin kaynağı olan celişmeyi bilmek demektir Yuzyıllardan beri insan b,ilgisine egemen olan metafizik dunya goruşu, celişmenin varlığını yadsımakla eytişimsel dunya goruşunden ayrılır Metafiziğin bu temel yanılgısı, bicimsel mantığın soyut kavramlarda aradığı 'celişmezlik' niteliğini doğada, toplumda ve bunlardan yansıyarak oluşan insan bilincinin gelişme surecinde de aramış olmasıdır Metafiziğin buyuk yanılgısı, 'devimsiz soyut (kavram, onerme, kuram)'un niteliği olan celişmezliği 'devimli somut (doğa, toplum, bilinc)'un niteliği olan celişmenin yerine koymaya calışmasıdır (soyut da somutla uyumlu olarak devimlidir N)
Doğa, toplum ve bilinc butunluğunun celişmeyle geliştiğini ileri suren eytişimsel ilke
Celişme yasası da denir
Alman duşunuru Hegel tarafından, Aristoteles'in bicimsel mantığına karşı, eytişimsel mantık ilkesi olarak ileri surulmuş, tarihsel ve eytişimsel ozdekcilik tarafından doğasal ve toplumsal temeli keşfedilerek acık secik sergilenmiştir
Bu ilkeye gore her turlu yaşamın kaynağı celişme'dir Varlığın ozu olan devimi, varlığın icinde bulunan celişme yaratır (Varlığın kaynağı ve geliştiricisi celişmedir N) Her turlu varlık, celişmenin meydana getirdiği devimle gelişir Demek ki celişme; doğa, toplum ve bilincin gelişme yasasıdır Bilimsel felsefenin bir ustası celişme'yi şoyle tanımlar: ''Celişme şuradadır ki bir şey hem kendisinin aynı hem de kendisinin aynı olmayan'dır, yani hem kendisinin aynı olarak kalır hem de durmadan değişir İşte gelişme, bu 'kalıcılık'la 'değişme' arasındaki karşıtlık'tır'' Eytişim, en doğru anlamında, nesnelerin ozunde bulunan celişme'nin bilgisidir'' Eytişimsel ve tarihsel ozdekcilik dilinde celişme deyimine yakın anlamda 'catışma' kullanılır Celişenler aynı zamanda birbirleriyle catışırlar En kucuk bir ozdek parcasından insanı, toplumu ve bilinci de kapsamak uzere en buyuk evrensel yapıya kadar evrendeki butun nesne ve olguları oluşturan geliştirici guc celişme'dir Butun nesne, olgu ve olaylar celişmelerle gelişir Celişme; butun nesne, olgu ve olayların kendileriyle birlikte karşıtlarını da icermelerinin dile getirilişidir Her nesne, olgu ve olayda 'kendikarşıtı' karşılığı vardır Hegel şoyle der: ''Varlık bizzat karşıtlıktır'' Karşıtlıksa karşıtların celişmesini gerektirir Karşıtlar surekli olarak celişirler, celiştikleri icin catışırlar, catıştıkları icin aşılırlar, aşıldıkları icin de gelişirler Demek ki nerede yaşam (eş deyişle devim) varsa orada mutlaka bir celişme vardır Olum bir devimsizlik, gelişmezlik, eş deyişle celişmesizliktir Bu gerceği ustun bir sezişle ilk goren duşunur antikcağ Yunan duşuncesinin buyuk ustası Herakleitos'tur Herakleitos, celişmeyi ozel bir anlamda kavga (Polemos) deyimiyle dile getirmişti Herakleitos'a gore her şey her şeyle savaşıyor ve bundan oturu ''bir şeyden bircok şeyler ve her şey'' oluşuyordu
Antikcağ Yunan duşuncesinde Elea'lılar ve ilk şupheciler, orneğin Zenon ve Pyrrhon, bu celişmelerin cozulemeyeceği ve onları yok saymak gerektiği kanısına varmışlardı Celişmeleri yok sayınca nesnelerin gercek yapılarını araştırmaktan da vazgecmek gerekiyordu, oyleyse nesneler bilinemez ve kavranamazdı Bilinemezciliğin tohumları, celişmeleri cozememekten doğan umutsuzlukla atılmıştır Bu halde doğaustu guclere sığınmaktan başka cıkar bir yol kalmamaktadır İdealizme geniş capta kapıları acan yanılgı da budur
Yuzyıllarca sonra Alman duşunuru Hegel, Herakleitos'un bu ustaca sezişini idealist alanda acıklamış, tarihsel ve eytişimsel ozdekciklikse onu gercek ozdeksel temeline oturtmuştur ''Matematikte diferansiyel ve entegral, mekanikte hareket ve karşı hareket (etkitepki N), fizikte artı elektrik ve eksi elektrik, kimyada atomların birleşmesi ve ayrılması celişme'nin evrenselliğini tanıtlar'' Celişme'nin tam bilgisi şu ayrıntıların da bilinmesini gerektirir: Evrende her nesne, olgu ve olay bircok karşıtlıklar, demek ki bircok celişmeler taşır Bu celişmeler 'ic celişmeler'dir Bir nesne, olgu ve olayı kendisi kılan, eş deyişle neyse o eden bu celişmelerdir Ama bunların icinde celişmeyi kendi yonune ceken guclu bir celişme vardır, buna 'ana celişme' denir Her celişmede olduğu gibi bu ana celişmenin iki ucundan biri tutucu, oburu geliştiricidir Geliştirci uc 'ana uc'tur Cunku varlığın geleceğini ana celişmenin bu ana ucu belirleyecektir Tutucu uc, celişmenin ve dolayısıyla varlığın kendi kendisiyle aynı kalmasına calışır Ana ucsa onu kendisinden koparır ve geliştirir Her nesnede, olguda ve olayda geriye donuşlere rağmen son cozumlemede mutlaka ileriye doğru bir gelişme gercekleşir bu gelişme daima alt olandan ust olana, aşağı olandan yukarı olana, geri olandan ileri olana ve basit olandan karmaşığa doğrudur Ne var ki bu gelişme icin sadece ic celişmeler yetmez, 'dış celişmeler'in de yardımı gerekir Orneğin yumurtayı geliştirip civcivleştiren onun kimyasal ve biyolojik ic celişmeleridir, ama civcivleşmenin gercekleşebilmesi icin ısı gibi bir dış celişme de gereklidir Yumurta ısısız civcivleşmez, ama ısı da bir taşı civcivleştiremez Demek ki ic ve dış celişmeler arasında temel olan ic celişmelerdir, cunku civciv ısının değil yumurtanın urunudur
Celişme, eytişimsel bilginin temel yasasıdır Eytişimi bilmek, devimin ve gelişmenin kaynağı olan celişmeyi bilmek demektir Yuzyıllardan beri insan b,ilgisine egemen olan metafizik dunya goruşu, celişmenin varlığını yadsımakla eytişimsel dunya goruşunden ayrılır Metafiziğin bu temel yanılgısı, bicimsel mantığın soyut kavramlarda aradığı 'celişmezlik' niteliğini doğada, toplumda ve bunlardan yansıyarak oluşan insan bilincinin gelişme surecinde de aramış olmasıdır Metafiziğin buyuk yanılgısı, 'devimsiz soyut (kavram, onerme, kuram)'un niteliği olan celişmezliği 'devimli somut (doğa, toplum, bilinc)'un niteliği olan celişmenin yerine koymaya calışmasıdır (soyut da somutla uyumlu olarak devimlidir N)