iltasyazilim
FD Üye
Cemil Meriç Kitapları
Bu Ülke Kitabı, Bu Ülke kitap özeti
Cemil Meriç Bu Ülke eseriyle, kitaplar hakkında istikbale yollanan mektup, simokin giyen coşku ve mumyalanan tefekkür olarak tarifte bulunmaktadır Kütüphaneyi de, tüm çağların, bütün ülkelerin ölümsüzlükleriyle batmış mekan tahsis eder ve bu ulular bezmine kabul edilmenin tek şartı liyakattir Mabede bayağılar giremez ona kadar Cemil Meriç ’in tanımladığı bu mabede girmeye layık insanların azlığı nekadar gerçek ise böyle insanların yetişip meyve vermesinin zorluğu da öyle gerçektir
20 asır us ve aydınlanma döneminin Türk insanı içinden fikri, askeri ve stratejik deha olarak Atatürk ’ü çıkarmasının büyüklüğü dek, Cemil Meriç gibi edebi ve fikri dehaların da çıkması mabede girmeye değerinde olanların artması bakımından dikkate şayandır
Bu özeti hazırlamanın zorluğunu, bir öğrencinin hocası hakkında takdirde bulunmasıyla kıyaslayarak saptama edebilirsiniz Cemil Meriç gibi bir üstadın ifadelerinin bizim ifadelerimizle ne kadar hacimli bir metinler dizisine dönüşeceği müphemdir Bir sanat galerisinde yer alan fotoğraf eserlerini, diğer bir mekanda bulunan birisine metinlerle izaha hedeflemek tadını bilmeyene balı açıklamak gibidir Bizim de üstadın “Bu ülkesini anlatmamız bir üstadın fırçalarından çıkmış devlete ait kelimelerle açıklamak gibi olacaktır
Okurken “Ne güzel kitap! diye tanımladığınız bir kitap hakkında “Bunu daha önce hiç düşünmemiştim fakat, galiba içten ya da “Ola Ki hemen anlayamıyorum, birkaç gün daha sonra anlarım şeklinde önce okuyucunun teslimiyetinin gerekliliğini bildiriyor yazan Sonradan anlayışlı olmak ve sonra hüküm
Yazarın gerçekte değeri varsa, düşüncesini bir hamlede kavrayamazsınız Anlatmak istediklerini ansızın söylemez yazan Bildirmek de istemez Cemil Meriç ’in yazılarını okurken de yazarın belirttiği şekilde siz onun anlatmak istediklerini, sislerin ardındaki şekillenmekte olan siluetin heyula gibimi olacağını veya masal ülkesinin büyüleyici güzelliklerinin mi ortaya çıkacağını okudukça anlarsınız Sislerin ardındaki cisimlerin ortaya çıktığını görürsünüz, lakin bu cisimler kah cam gibi net, kah fludur Fotoğrafçının kimyayı kullanarak sanat yaptığı gibi aynı zamanda bu sis aralanırken cesursunuz ve meraklısınızdır Altın bulmaya umutlu simyacı gibi Kayayı kıracak, madeni eriteceksiniz
Yazan, entellektüel hayatı üstünde tesir yapan kitaplardan söz etmiş Belki bizlere geleceğe silinmez izler kazıyabilen bir kalemin ortaya çıkışını anlatmak için Rıza Tevfik ’in “Kamusu Felsefisi, Selim Sırrı ’nın “Terbiyei Bedeniye Nazariyatı, İbrahim Ethem ’in “Edepi İradesini kaderini tahsis eden kitaplar olarak tanıtıyor Suç ve Canice tamamen aydınlatılmış olduğu ve çevirdiği birincil tanıdık olmayan kitap Bu kitabı anlarken Şemsettin Sami ’nin Kamus ’unu karanlıkta fener olarak kullandığını da belirtiyor yazar
Cemil Meriç ’in yazılarında önce karşınıza yalnız, tedirgin ve küçük düşürücü bir adam ortaya çıkar Kendini üvey evlat olarak görür bu cemiyette Şahsiyetini bu düşman çevrede şekillendirir 1940 ’lara değin yazılarını ukalaca bulur Çıraklık dönemim dediği 50 yaşına dek düşünceyi Batı düşüncesi olarak bilir Buna Batının gözüyle dünya düşüncesi de diyebiliriz Dilini unutan bir nesli gördükçe kahroluyor Cemil Meriç bu çıraklık döneminde Öğretmenlik yaparken Batı düşüncesini takdim etmek için çırpınıyor Ya Batılı olacağız, veya Batı kültürünün azat kabul etmez sömürgesi
Onun bu dönem yazılarında insanlar olarak Türk olduğundan Türkçülüğü seçtiği ve yeni bir arayış ve yeni bir bütünleşme ümidi gördüğüne dayanarak Türkçü yazan niteleyebilirdiniz Şayet de Marks ’ı tanımaya çalıştığı dönemlerde, Marksist olarak köşeye sıkıştırıldığını anladığında, ruhi buhranlarından bir sığınak, bir kaçış, bir yaşama gerekçesi gördüğü Marksizm ’e sarıldığını görüp Marksist sanabilirdiniz onu Ve daha sonra Sosyalizm Hatta, sevimsiz ve aptal bir dünyaya meydan okuyacağı bir kale olarak gördüğü Ateizm Ve maddecilikle gerdeğe girmeden kısa bir flört
Ama O, 1968 ’lere dek insanlığın hafıza tarihini tavaf eden bir şakirt olarak görüyordu kendini Siz onu neci olarak nitelerseniz ayrım etmez O başkalarının neler düşündüğünü öğrenmeye çalışıyordu çıraklık döneminde
Yazar o dönemin problemlerine kimsenin kafa yormadığından yakınıyor Sağı inzivaya çekilmiş mazlum ve mustarip, solu da manasını anlamadığı bir reçeteyi kekelerken buluyor Düşmanlık ve diyalogsuzluğun kırılamayan fasit daire olduğunu belirtiyor Bu memleketin ona göre cüzzamlılar ülkesi olmasının sebebi ise, her düşünceye ve her düşünene hücum etmek Yazara tarafından hafıza tezatlarıyla bir bütündür Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya hükümlü etmektir Düşünmek, özellikle insan üzerinde dikkate almak, mutlaka yasak bölgelerden bir kaçına dalıp çıkmakla olur Demokrasi ve liberalizmde bu yasak bölgeleri uyandırmak demektir
Yazar buraya kadar yaptığımız tasvirlerle herhangi bir tarikatın sözcüsü olmadığını, reçete yazacak bir formülünün olmadığını da belirtiyor Sıcacık ağacına da gitse tekrarlayacağı tek hakikatin her düşünceye hürmet olduğunu ifade ediyor
Yazan bu ülkede düşüncenin yok ideolojinin ön planda olmasından duyduğu yakınmaları sıkça dile getiriyor Dört sene Hindistan ’ın Ganj kıyılarında vecitle dolaşıp sağcı olarak nitelenmesine, 20yy onunla başlamasına karşın iki yıl SaintSimon ’la uğraşmasına da solcu etiketi yapıştırılmasına şaşıyor Halbuki yazan araştırmalarını etiket için yok ideal uğruna yapıyordu Hint ’i yazarken amacı Asya ’nın büyüklüğünü bağırmak, kuruntuları ve iftiraları imha etmek idi Fakat her iki kitap peşin hükümlerin rahatını kaçırdı Ne sol memnun oldu ne sağın hoşuna gitti
Yazar sağcı dergi ve yayınevlerinde çalışmasını şöyle açıklıyor Solun kadirbilmez tutumları onu gericilerin kucağına değil yalnızca yanına itmiştir Lakin yazan kitaplarını okuyunca anlaşılacağı üzere, bu yakınlığın fikri iffeti açısından bir risk oluşturmadığını belirtiyor
Yazar o dönemin rüzgarına niçin kapılmadığına şöyle sebep gösteriyor: sağ okumuyor,haykırmak düşüncesiz çünkü apaçık Sol diyalogtan kaçıyor, dargın, Ötüken ’in bastığı kitap okunmazmış, niçin okunmasın, bulunamaz “O halde siz basın diye çözüm gösteriyor yazar Bu çözümsüzlük çemberini incitmek muhtemel olmuyor Sol,sağın gösterdiği dostluğu göstermiyor Sebep ise kime olduğu belirsiz ihanet Akıl birliği rüzgarda yanan kandil misali çünkü birlik düşünen insanlar arsında olmaktadır yazara tarafından Gaye düşünen insan olmaksa, yazara tarafından düşünülmeyenlerin toplandığı herhangi bir tarafta olmak da anlamsız Yazara kadar kaleminin kuvveti muhtemel olduğu dek tarafsız oluşundan kaynaklanmaktadır Onun hükümlerini görev eden ihtirasları değil Tek kurtuluş imkanı da izahların dünyasına gezi ve fetih
Yazarın İstanbul ’da meydana çıkan ilk yazıları oysa çeviri bürosunun kepazeliklerini ortaya çıkarmıştır O edebiyata sürünerek yok, prens olarak girmiştir Ondaki ilerleme ağacın dalbudak salıp büyümesinden diğer izah edilemez Dolayısıyla ilk yazılarıyla son yazıları arasında büyük bir ayrım beklenmez Cemil Meriç ’deri
Üslupta ilk üstad gördüğü Sinan Paşa ’dır, sonradan Süleyman Nazif, Cenap ve Haşim Cemil Meriç ’in amacı okuyucuyla yazarı ayıran engellerin hepsini değil etmektir Yazan pek bir açıklama yaratmak istiyor ama sesini bütün hiziplere duyursun, attığı bir ateş Türk insanının dingin şuuruna mızrak gibi saplansın
Yazara tarafından gerçek entellektüel sesini yalnızca hiziplere haykırmakla kalmamalı, ülkesinin haklarını düşman dünyaya haykırmakta görevi olmalıdır O veya bu sınıfın ideolog ya da demagogu almak yok, ülkesinin bütününü, tüm ülkelere karşısında savunmak manâlı Emrindeki böyle bir düşünce şairane bir ütopya kalabilir “Bu Ülkede İnsan kucağında yaşadığı toplumdan kopamaz, kopsa da okunmaz ya da anlaşılmaz
Bu ütopyadan öteye gidebilmek için en çok iyi bir tabanca mevcuttur O da kalemdir O silahla karanlıkları devirip, parlak çağlara gelmek mümkündür Tarihe mal olacak, ebediyete yol açacak fetihler, kalemle yapılanlardır yazara tarafından
Yazarın ilginç bir yönünü de tespit ediyoruz yazılarında Hakikatte kendilerini konuşturduğu hafıza adamları, bir yönüyle yazarın tercümanlarıdır Yazar, bir Balzac ’ın bir İbn Haldun ’un bir Machiavelli ’nin arkasına gizlenmekte ve kendini bulmaktadır onlarda Onları seçme nedeni kendini sahneye hariç tutmak istememesi, bir şöhretin arkasına gizlenme ihtiyatından, bazen de onlarla irtifa ölçüşebileceğini göstermek gibi bencillikten gelmektedir kendince
Cemil Meriç ’e kadar bir aydın tanıdık olmayan dil bilmese de olur, çok kitap okumasına da lüzum yoktur Lakin bu eksikliği telafi edecek ölçüde dilini gerçekten bilsin Kelimeleri, hakkında ansiklopedi yazacak dek tanısın Asillerini adilerinden ayırsın Hiçbir hafıza taşımayan, kimse kadar anlaşılmayan karanlık kelimeler vardır Fakat yine de onlar için yaşayıp ölen herkesin ağzındadırlar Her dilden lügatlar elinizde bulunmalı oysa okuduğunuz metinde hiçbir karanlık kelime kalmasın
Avrupa ’nın analist zekası bilgiyi dini ve dünyevi diye ikiye böler O ’na kadar dini kültürle dini olmayan kültür öbür kavramlardır Dünyasal diyerek kültürü toprağa zincirleyen kavrama da bir ideoloji yani bir aldatmaca değil midir? Batının dünyevi dediği kültür, yazara göre Batı ’nın hakimiyetini desteklemek için düşman ülkelere ihraç ettiği sefil bir ideolojidir Haçlı seferlerinden beri saldırının amacı tektir Kılıçla kazanılmayan zaferi yalanla kazanmak Tahrip edeceklerinin yerine sahtelerini yerleştirmek için kullandıkları araçlar ise ideolojilerdir
Cemil Meriç ’e göre Avrupa ’nın tanzimattan beri emeli de Türk aydınındaki mukaddesi öldürmek, onun yerine kendi mukaddesini telkin etmek olmuştur Avrupa ’nın bir mukaddesi zaten yoktu, amacı düşmanını istediği kalıba sokacağı şuursuz ve iradesiz “ırksa bir toz yığını haline getirmekti
Cemil Meriç ’in, “Bu Ülkede ilerlerken edebiyat ve zihin dünyasının karanlık dehlizlerini aydınlattığını, bizim göremediğimiz hayret verici yanlarına tanık olduk Kendini ve bakışlarını iç dünyasına çevirip şuurun mağarasında kendi gölgesiyle karşılaşmasını anlattı bize Entelektüel bir yazarın nasıl kademeli yoğrulduğunu gösterdi bize Kendine orijin olarak Batı ve Batı düşüncesini alıp sonra, entellektüelin bütün eksenlerde dolaşsa da gerçeği ifade edebilmeyi öğrendik yazardan Çünkü O ’nun da düsturu Daniel de Foe ’nin tabiriyle “Hakikati bulan, başkaları ayrı düşünüyorlar diye onu haykırmaktan çekiniyorsa,ayrıca budala, hem de alçaktırolmuştu yazılarında
Sağcı ve solcu gibi sınıflandırmaları hiçbir süre tasvip etmediğini, bilhassa sosyal sınıflara ayrılmamış bir ülkede sağcısolcu gibi anlamsız tasnifler yapıldığını keşfettik yazılarında
Yazılarına da aksettiği gibi hayatına iki kelime dominant olmuştur yazarın: öğrenmek ve öğretmek Gördüklerini çağdaşlarıyla görüşmek ve tattığı zevki onlara da tattırmak tek emeli olmuştur defalarca
Türk edebiyatının duayenlerinden Cemil Meriç ’in “Bu Ülke isimli kitabının özetini çıkarmayı amaç alarak yazıya başladık Lakin kitabı okuyanların da göreceği gibi, resmin bir karakalem çalışmasıyla benzerini aldığımız bile söylenemez
Seçme Parça *
Bu Ülke Kitabı, Bu Ülke kitap özeti
Cemil Meriç Bu Ülke eseriyle, kitaplar hakkında istikbale yollanan mektup, simokin giyen coşku ve mumyalanan tefekkür olarak tarifte bulunmaktadır Kütüphaneyi de, tüm çağların, bütün ülkelerin ölümsüzlükleriyle batmış mekan tahsis eder ve bu ulular bezmine kabul edilmenin tek şartı liyakattir Mabede bayağılar giremez ona kadar Cemil Meriç ’in tanımladığı bu mabede girmeye layık insanların azlığı nekadar gerçek ise böyle insanların yetişip meyve vermesinin zorluğu da öyle gerçektir
20 asır us ve aydınlanma döneminin Türk insanı içinden fikri, askeri ve stratejik deha olarak Atatürk ’ü çıkarmasının büyüklüğü dek, Cemil Meriç gibi edebi ve fikri dehaların da çıkması mabede girmeye değerinde olanların artması bakımından dikkate şayandır
Bu özeti hazırlamanın zorluğunu, bir öğrencinin hocası hakkında takdirde bulunmasıyla kıyaslayarak saptama edebilirsiniz Cemil Meriç gibi bir üstadın ifadelerinin bizim ifadelerimizle ne kadar hacimli bir metinler dizisine dönüşeceği müphemdir Bir sanat galerisinde yer alan fotoğraf eserlerini, diğer bir mekanda bulunan birisine metinlerle izaha hedeflemek tadını bilmeyene balı açıklamak gibidir Bizim de üstadın “Bu ülkesini anlatmamız bir üstadın fırçalarından çıkmış devlete ait kelimelerle açıklamak gibi olacaktır
Okurken “Ne güzel kitap! diye tanımladığınız bir kitap hakkında “Bunu daha önce hiç düşünmemiştim fakat, galiba içten ya da “Ola Ki hemen anlayamıyorum, birkaç gün daha sonra anlarım şeklinde önce okuyucunun teslimiyetinin gerekliliğini bildiriyor yazan Sonradan anlayışlı olmak ve sonra hüküm
Yazarın gerçekte değeri varsa, düşüncesini bir hamlede kavrayamazsınız Anlatmak istediklerini ansızın söylemez yazan Bildirmek de istemez Cemil Meriç ’in yazılarını okurken de yazarın belirttiği şekilde siz onun anlatmak istediklerini, sislerin ardındaki şekillenmekte olan siluetin heyula gibimi olacağını veya masal ülkesinin büyüleyici güzelliklerinin mi ortaya çıkacağını okudukça anlarsınız Sislerin ardındaki cisimlerin ortaya çıktığını görürsünüz, lakin bu cisimler kah cam gibi net, kah fludur Fotoğrafçının kimyayı kullanarak sanat yaptığı gibi aynı zamanda bu sis aralanırken cesursunuz ve meraklısınızdır Altın bulmaya umutlu simyacı gibi Kayayı kıracak, madeni eriteceksiniz
Yazan, entellektüel hayatı üstünde tesir yapan kitaplardan söz etmiş Belki bizlere geleceğe silinmez izler kazıyabilen bir kalemin ortaya çıkışını anlatmak için Rıza Tevfik ’in “Kamusu Felsefisi, Selim Sırrı ’nın “Terbiyei Bedeniye Nazariyatı, İbrahim Ethem ’in “Edepi İradesini kaderini tahsis eden kitaplar olarak tanıtıyor Suç ve Canice tamamen aydınlatılmış olduğu ve çevirdiği birincil tanıdık olmayan kitap Bu kitabı anlarken Şemsettin Sami ’nin Kamus ’unu karanlıkta fener olarak kullandığını da belirtiyor yazar
Cemil Meriç ’in yazılarında önce karşınıza yalnız, tedirgin ve küçük düşürücü bir adam ortaya çıkar Kendini üvey evlat olarak görür bu cemiyette Şahsiyetini bu düşman çevrede şekillendirir 1940 ’lara değin yazılarını ukalaca bulur Çıraklık dönemim dediği 50 yaşına dek düşünceyi Batı düşüncesi olarak bilir Buna Batının gözüyle dünya düşüncesi de diyebiliriz Dilini unutan bir nesli gördükçe kahroluyor Cemil Meriç bu çıraklık döneminde Öğretmenlik yaparken Batı düşüncesini takdim etmek için çırpınıyor Ya Batılı olacağız, veya Batı kültürünün azat kabul etmez sömürgesi
Onun bu dönem yazılarında insanlar olarak Türk olduğundan Türkçülüğü seçtiği ve yeni bir arayış ve yeni bir bütünleşme ümidi gördüğüne dayanarak Türkçü yazan niteleyebilirdiniz Şayet de Marks ’ı tanımaya çalıştığı dönemlerde, Marksist olarak köşeye sıkıştırıldığını anladığında, ruhi buhranlarından bir sığınak, bir kaçış, bir yaşama gerekçesi gördüğü Marksizm ’e sarıldığını görüp Marksist sanabilirdiniz onu Ve daha sonra Sosyalizm Hatta, sevimsiz ve aptal bir dünyaya meydan okuyacağı bir kale olarak gördüğü Ateizm Ve maddecilikle gerdeğe girmeden kısa bir flört
Ama O, 1968 ’lere dek insanlığın hafıza tarihini tavaf eden bir şakirt olarak görüyordu kendini Siz onu neci olarak nitelerseniz ayrım etmez O başkalarının neler düşündüğünü öğrenmeye çalışıyordu çıraklık döneminde
Yazar o dönemin problemlerine kimsenin kafa yormadığından yakınıyor Sağı inzivaya çekilmiş mazlum ve mustarip, solu da manasını anlamadığı bir reçeteyi kekelerken buluyor Düşmanlık ve diyalogsuzluğun kırılamayan fasit daire olduğunu belirtiyor Bu memleketin ona göre cüzzamlılar ülkesi olmasının sebebi ise, her düşünceye ve her düşünene hücum etmek Yazara tarafından hafıza tezatlarıyla bir bütündür Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya hükümlü etmektir Düşünmek, özellikle insan üzerinde dikkate almak, mutlaka yasak bölgelerden bir kaçına dalıp çıkmakla olur Demokrasi ve liberalizmde bu yasak bölgeleri uyandırmak demektir
Yazar buraya kadar yaptığımız tasvirlerle herhangi bir tarikatın sözcüsü olmadığını, reçete yazacak bir formülünün olmadığını da belirtiyor Sıcacık ağacına da gitse tekrarlayacağı tek hakikatin her düşünceye hürmet olduğunu ifade ediyor
Yazan bu ülkede düşüncenin yok ideolojinin ön planda olmasından duyduğu yakınmaları sıkça dile getiriyor Dört sene Hindistan ’ın Ganj kıyılarında vecitle dolaşıp sağcı olarak nitelenmesine, 20yy onunla başlamasına karşın iki yıl SaintSimon ’la uğraşmasına da solcu etiketi yapıştırılmasına şaşıyor Halbuki yazan araştırmalarını etiket için yok ideal uğruna yapıyordu Hint ’i yazarken amacı Asya ’nın büyüklüğünü bağırmak, kuruntuları ve iftiraları imha etmek idi Fakat her iki kitap peşin hükümlerin rahatını kaçırdı Ne sol memnun oldu ne sağın hoşuna gitti
Yazar sağcı dergi ve yayınevlerinde çalışmasını şöyle açıklıyor Solun kadirbilmez tutumları onu gericilerin kucağına değil yalnızca yanına itmiştir Lakin yazan kitaplarını okuyunca anlaşılacağı üzere, bu yakınlığın fikri iffeti açısından bir risk oluşturmadığını belirtiyor
Yazar o dönemin rüzgarına niçin kapılmadığına şöyle sebep gösteriyor: sağ okumuyor,haykırmak düşüncesiz çünkü apaçık Sol diyalogtan kaçıyor, dargın, Ötüken ’in bastığı kitap okunmazmış, niçin okunmasın, bulunamaz “O halde siz basın diye çözüm gösteriyor yazar Bu çözümsüzlük çemberini incitmek muhtemel olmuyor Sol,sağın gösterdiği dostluğu göstermiyor Sebep ise kime olduğu belirsiz ihanet Akıl birliği rüzgarda yanan kandil misali çünkü birlik düşünen insanlar arsında olmaktadır yazara tarafından Gaye düşünen insan olmaksa, yazara tarafından düşünülmeyenlerin toplandığı herhangi bir tarafta olmak da anlamsız Yazara kadar kaleminin kuvveti muhtemel olduğu dek tarafsız oluşundan kaynaklanmaktadır Onun hükümlerini görev eden ihtirasları değil Tek kurtuluş imkanı da izahların dünyasına gezi ve fetih
Yazarın İstanbul ’da meydana çıkan ilk yazıları oysa çeviri bürosunun kepazeliklerini ortaya çıkarmıştır O edebiyata sürünerek yok, prens olarak girmiştir Ondaki ilerleme ağacın dalbudak salıp büyümesinden diğer izah edilemez Dolayısıyla ilk yazılarıyla son yazıları arasında büyük bir ayrım beklenmez Cemil Meriç ’deri
Üslupta ilk üstad gördüğü Sinan Paşa ’dır, sonradan Süleyman Nazif, Cenap ve Haşim Cemil Meriç ’in amacı okuyucuyla yazarı ayıran engellerin hepsini değil etmektir Yazan pek bir açıklama yaratmak istiyor ama sesini bütün hiziplere duyursun, attığı bir ateş Türk insanının dingin şuuruna mızrak gibi saplansın
Yazara tarafından gerçek entellektüel sesini yalnızca hiziplere haykırmakla kalmamalı, ülkesinin haklarını düşman dünyaya haykırmakta görevi olmalıdır O veya bu sınıfın ideolog ya da demagogu almak yok, ülkesinin bütününü, tüm ülkelere karşısında savunmak manâlı Emrindeki böyle bir düşünce şairane bir ütopya kalabilir “Bu Ülkede İnsan kucağında yaşadığı toplumdan kopamaz, kopsa da okunmaz ya da anlaşılmaz
Bu ütopyadan öteye gidebilmek için en çok iyi bir tabanca mevcuttur O da kalemdir O silahla karanlıkları devirip, parlak çağlara gelmek mümkündür Tarihe mal olacak, ebediyete yol açacak fetihler, kalemle yapılanlardır yazara tarafından
Yazarın ilginç bir yönünü de tespit ediyoruz yazılarında Hakikatte kendilerini konuşturduğu hafıza adamları, bir yönüyle yazarın tercümanlarıdır Yazar, bir Balzac ’ın bir İbn Haldun ’un bir Machiavelli ’nin arkasına gizlenmekte ve kendini bulmaktadır onlarda Onları seçme nedeni kendini sahneye hariç tutmak istememesi, bir şöhretin arkasına gizlenme ihtiyatından, bazen de onlarla irtifa ölçüşebileceğini göstermek gibi bencillikten gelmektedir kendince
Cemil Meriç ’e kadar bir aydın tanıdık olmayan dil bilmese de olur, çok kitap okumasına da lüzum yoktur Lakin bu eksikliği telafi edecek ölçüde dilini gerçekten bilsin Kelimeleri, hakkında ansiklopedi yazacak dek tanısın Asillerini adilerinden ayırsın Hiçbir hafıza taşımayan, kimse kadar anlaşılmayan karanlık kelimeler vardır Fakat yine de onlar için yaşayıp ölen herkesin ağzındadırlar Her dilden lügatlar elinizde bulunmalı oysa okuduğunuz metinde hiçbir karanlık kelime kalmasın
Avrupa ’nın analist zekası bilgiyi dini ve dünyevi diye ikiye böler O ’na kadar dini kültürle dini olmayan kültür öbür kavramlardır Dünyasal diyerek kültürü toprağa zincirleyen kavrama da bir ideoloji yani bir aldatmaca değil midir? Batının dünyevi dediği kültür, yazara göre Batı ’nın hakimiyetini desteklemek için düşman ülkelere ihraç ettiği sefil bir ideolojidir Haçlı seferlerinden beri saldırının amacı tektir Kılıçla kazanılmayan zaferi yalanla kazanmak Tahrip edeceklerinin yerine sahtelerini yerleştirmek için kullandıkları araçlar ise ideolojilerdir
Cemil Meriç ’e göre Avrupa ’nın tanzimattan beri emeli de Türk aydınındaki mukaddesi öldürmek, onun yerine kendi mukaddesini telkin etmek olmuştur Avrupa ’nın bir mukaddesi zaten yoktu, amacı düşmanını istediği kalıba sokacağı şuursuz ve iradesiz “ırksa bir toz yığını haline getirmekti
Cemil Meriç ’in, “Bu Ülkede ilerlerken edebiyat ve zihin dünyasının karanlık dehlizlerini aydınlattığını, bizim göremediğimiz hayret verici yanlarına tanık olduk Kendini ve bakışlarını iç dünyasına çevirip şuurun mağarasında kendi gölgesiyle karşılaşmasını anlattı bize Entelektüel bir yazarın nasıl kademeli yoğrulduğunu gösterdi bize Kendine orijin olarak Batı ve Batı düşüncesini alıp sonra, entellektüelin bütün eksenlerde dolaşsa da gerçeği ifade edebilmeyi öğrendik yazardan Çünkü O ’nun da düsturu Daniel de Foe ’nin tabiriyle “Hakikati bulan, başkaları ayrı düşünüyorlar diye onu haykırmaktan çekiniyorsa,ayrıca budala, hem de alçaktırolmuştu yazılarında
Sağcı ve solcu gibi sınıflandırmaları hiçbir süre tasvip etmediğini, bilhassa sosyal sınıflara ayrılmamış bir ülkede sağcısolcu gibi anlamsız tasnifler yapıldığını keşfettik yazılarında
Yazılarına da aksettiği gibi hayatına iki kelime dominant olmuştur yazarın: öğrenmek ve öğretmek Gördüklerini çağdaşlarıyla görüşmek ve tattığı zevki onlara da tattırmak tek emeli olmuştur defalarca
Türk edebiyatının duayenlerinden Cemil Meriç ’in “Bu Ülke isimli kitabının özetini çıkarmayı amaç alarak yazıya başladık Lakin kitabı okuyanların da göreceği gibi, resmin bir karakalem çalışmasıyla benzerini aldığımız bile söylenemez
Seçme Parça *