iltasyazilim
FD Üye
Nergislerim çok taze…
İnce,uzun boylu,1314 yaşlarında ki çiçekçi kız,dağılmakta olan sinemanın kalabalığına karışmış,elinde kalan son nergis demetini gelene geçene uzatıyorduNihayet o da sahibini bulduAkşam karanlığı çökmeden eve döneceği için sevinçliydiBugün iyi sayış yapmıştıGün olur,bütün nergis demetleri elinde kalır,onları eve götürmek pek acı gelirdi
Anacığı şimdi yolunu gözlüyor,bir yandan da cebindeki parayı hesaplıyordu Derin bir Ohh! Çekti ve Allahına şükr etti Nihayet, günlerdir çok arzuladığı halde,bir türlü imkan bulamadığı nefis köfteyi yiyebilecekti demek…
Uzun bir yürüyüşten sonra evlerine yaklaşmıştı Kolunun altındaki kıyma paketini sıkıca tutarak hızlı adımlarla yürürken bitişik komşularının küçük oğlu seslendi:
Ayşegül Abla! Bu sabah bir kardeşim oldu Görmek ister misin?
Tabi, tabi,,, diyen Ayşegül, çelimsiz oğlanın saçlarını okşayarak evden içeri girdiYere serilmiş yatakta,solgun benizli genç bir kadın yatıyorduBiraz ileride yerde oturmuş ikiüç yaşlarında bir kız çocuğu,elindeki küçük ekmek parçasını geveleyip duruyorduAyşegül:
Gözün aydın Serap abla, bir şeye ihtiyacın var mı?
Diyerek onu öptü
Serap abla, yorgun bir gülümseyişle:
Allah razı olsun evladım, dedi Ayağa kalkacak dermanım yokKendim için bir şey istememAma şu iki çocukcağızım sabahtan beri açız diye ağlaşırlarDolaptan zeytin ekmek çıkarıver de yesinler
Ayşegül dolabın kapağını araladı ama birkaç boş tabaktan başka bir şey göremedi Bu yoksul ailenin çocukları bu gece aç mı kalacaklardı O an aklından, geçen günlerde öğretmeninden dinlediği:Komşusu açken tok yatan bizden değildir ve “Sizden biriniz kendisi için arzu ettiğini, Müslüman kardeşi için de arzu etmedikçe,gerçek mümin olamaz Hadislerini geçirdi
Ben hemen geleceğim, diyerek evden ayrıldı
Kendi evlerine girdiğinde, annesini tahmin ettiği gibi iki kişilik sofralarının başında, ufak bir tencereye çorbayı hazırlamış vaziyette bulduHemen paltosunu çıkararak ocak başına gittiBir yandan da olanı biteni annesine anlatıyorduYarım saatte büyük bir tabak köfteyi hazır etmişti
Annesinin yaptığı çorbayı ikiye böldü Bir tepsi üzerine köfte tabağıyla ekmeği de koyarak,tekrar bitişik komşularına geçti
Çocuklar dumanı tüten çorbayı ve mis gibi kokan köfteyi sevinçle yedilerAyşegül,biraz da yataktaki Serap abla’ya yedirdiKadıncağız o kadar memnun ve minnettardı ki,gözlerinden süzülen yaşları saklayamıyor,duanın birini bitirip,diğerine başlıyordu
Ayşegül,boşalan tepsiyi alıp eve döndüğünde mahiyetini anlayamadığı bir mutluluk içindeydiAna kız huzur içinde çorbalarını içtiler ve Allah’a şükürde bulundular
Ayşegül,yatsı namazını kılıp yatağına uzandığında,mutlulukla gülümsediGünlerdir özlemini duyduğu köfteden bir tek dahi tatmadığını düşündüHayret,o anda bu hiç aklına bile gelmemişti
Keşke her an böyle olabilsemİnsanları sevindirmek,İslam’ın emirlerini uygulamak insanı ne kadar huzurlu yapıyormuş…diye usulca mırıldandı
Serin bir rüzgar,camın çatlağından eserek yüzüne değince,üzüntüyle içini çektiHer yıl yapılmakta olan “En güzel çiçek yarışmasına o da katılmak istiyorduAylardır bahçelerinde büyük bir özenle yetiştirdiği güllerin tomurcukları açmak üzereydiAma işte şimdi dışarıda ıslık çalarak esen rüzgar ve soğuk,kim bilir gülleri nasıl da korkutuyorduAslında böyle havalarda çiçeklerin üzerini naylonla örtmek gerekirdiAma buna ayıracak paraları bugünlerde yoktuOysa o,bu yarışmaya katılmayı öyle çok istiyordu ki…Belki bir dereceye girer,kazanacağı mükafatla annesinin bir kısım ihtiyacını giderebilirdiSon günlerde bütün ümidi ve dileği buyduNasibim ne ise o olur,diyerek uykuya daldı
İşte o gece Arşı Ala’da Yüce Rabbimiz meleklerine soruyordu:
Bugün benim en iyi,en hayırlı,en güzel kulumun mükafatını verdiniz mi?
Saf saf durmuş melekler hep birlikte:
Ya Rabbel Alemin! Şimdi mükafatlandırıyoruz, diye cevap verdiler
İşte o anda, derin uykusunda olan çiçekçi kızın evinin etrafı,sayısız meleklerle sarıldıBahçesi nurani bir aydınlığa büründüSoğuk rüzgar,yerini ılık bir bahar havasına bıraktıSoğuktan büzülmüş gül tomurcukları sevinçle teker teker açmaya başladılarÖyle çeşitli ve öyle güzeldiler ki,dünyanın hiçbir yerinde,bu güne kadar böyle güzel tonda güller görülmemişti
Sabah namazına kalkan Ayşegül,bahçedeki çiçeklerin pırıltılarını görünce,şaşırıp kaldıSevinçten ağlıyor,Rabbine el açarak dua ediyordu…
İki gün sonra girdiği yarışmayı kazanıp büyük bir ikramiyenin de sahibi olmuştuYapılan küçük bir iyiliğin karşılıksız kalmayacağını,şimdi o, çok daha iyi biliyor ve Rabbine şükür ediyordu
Kaynak:Her şey “O nu AnlatıyorDr Sevinç Aksöyek
İnce,uzun boylu,1314 yaşlarında ki çiçekçi kız,dağılmakta olan sinemanın kalabalığına karışmış,elinde kalan son nergis demetini gelene geçene uzatıyorduNihayet o da sahibini bulduAkşam karanlığı çökmeden eve döneceği için sevinçliydiBugün iyi sayış yapmıştıGün olur,bütün nergis demetleri elinde kalır,onları eve götürmek pek acı gelirdi
Anacığı şimdi yolunu gözlüyor,bir yandan da cebindeki parayı hesaplıyordu Derin bir Ohh! Çekti ve Allahına şükr etti Nihayet, günlerdir çok arzuladığı halde,bir türlü imkan bulamadığı nefis köfteyi yiyebilecekti demek…
Uzun bir yürüyüşten sonra evlerine yaklaşmıştı Kolunun altındaki kıyma paketini sıkıca tutarak hızlı adımlarla yürürken bitişik komşularının küçük oğlu seslendi:
Ayşegül Abla! Bu sabah bir kardeşim oldu Görmek ister misin?
Tabi, tabi,,, diyen Ayşegül, çelimsiz oğlanın saçlarını okşayarak evden içeri girdiYere serilmiş yatakta,solgun benizli genç bir kadın yatıyorduBiraz ileride yerde oturmuş ikiüç yaşlarında bir kız çocuğu,elindeki küçük ekmek parçasını geveleyip duruyorduAyşegül:
Gözün aydın Serap abla, bir şeye ihtiyacın var mı?
Diyerek onu öptü
Serap abla, yorgun bir gülümseyişle:
Allah razı olsun evladım, dedi Ayağa kalkacak dermanım yokKendim için bir şey istememAma şu iki çocukcağızım sabahtan beri açız diye ağlaşırlarDolaptan zeytin ekmek çıkarıver de yesinler
Ayşegül dolabın kapağını araladı ama birkaç boş tabaktan başka bir şey göremedi Bu yoksul ailenin çocukları bu gece aç mı kalacaklardı O an aklından, geçen günlerde öğretmeninden dinlediği:Komşusu açken tok yatan bizden değildir ve “Sizden biriniz kendisi için arzu ettiğini, Müslüman kardeşi için de arzu etmedikçe,gerçek mümin olamaz Hadislerini geçirdi
Ben hemen geleceğim, diyerek evden ayrıldı
Kendi evlerine girdiğinde, annesini tahmin ettiği gibi iki kişilik sofralarının başında, ufak bir tencereye çorbayı hazırlamış vaziyette bulduHemen paltosunu çıkararak ocak başına gittiBir yandan da olanı biteni annesine anlatıyorduYarım saatte büyük bir tabak köfteyi hazır etmişti
Annesinin yaptığı çorbayı ikiye böldü Bir tepsi üzerine köfte tabağıyla ekmeği de koyarak,tekrar bitişik komşularına geçti
Çocuklar dumanı tüten çorbayı ve mis gibi kokan köfteyi sevinçle yedilerAyşegül,biraz da yataktaki Serap abla’ya yedirdiKadıncağız o kadar memnun ve minnettardı ki,gözlerinden süzülen yaşları saklayamıyor,duanın birini bitirip,diğerine başlıyordu
Ayşegül,boşalan tepsiyi alıp eve döndüğünde mahiyetini anlayamadığı bir mutluluk içindeydiAna kız huzur içinde çorbalarını içtiler ve Allah’a şükürde bulundular
Ayşegül,yatsı namazını kılıp yatağına uzandığında,mutlulukla gülümsediGünlerdir özlemini duyduğu köfteden bir tek dahi tatmadığını düşündüHayret,o anda bu hiç aklına bile gelmemişti
Keşke her an böyle olabilsemİnsanları sevindirmek,İslam’ın emirlerini uygulamak insanı ne kadar huzurlu yapıyormuş…diye usulca mırıldandı
Serin bir rüzgar,camın çatlağından eserek yüzüne değince,üzüntüyle içini çektiHer yıl yapılmakta olan “En güzel çiçek yarışmasına o da katılmak istiyorduAylardır bahçelerinde büyük bir özenle yetiştirdiği güllerin tomurcukları açmak üzereydiAma işte şimdi dışarıda ıslık çalarak esen rüzgar ve soğuk,kim bilir gülleri nasıl da korkutuyorduAslında böyle havalarda çiçeklerin üzerini naylonla örtmek gerekirdiAma buna ayıracak paraları bugünlerde yoktuOysa o,bu yarışmaya katılmayı öyle çok istiyordu ki…Belki bir dereceye girer,kazanacağı mükafatla annesinin bir kısım ihtiyacını giderebilirdiSon günlerde bütün ümidi ve dileği buyduNasibim ne ise o olur,diyerek uykuya daldı
İşte o gece Arşı Ala’da Yüce Rabbimiz meleklerine soruyordu:
Bugün benim en iyi,en hayırlı,en güzel kulumun mükafatını verdiniz mi?
Saf saf durmuş melekler hep birlikte:
Ya Rabbel Alemin! Şimdi mükafatlandırıyoruz, diye cevap verdiler
İşte o anda, derin uykusunda olan çiçekçi kızın evinin etrafı,sayısız meleklerle sarıldıBahçesi nurani bir aydınlığa büründüSoğuk rüzgar,yerini ılık bir bahar havasına bıraktıSoğuktan büzülmüş gül tomurcukları sevinçle teker teker açmaya başladılarÖyle çeşitli ve öyle güzeldiler ki,dünyanın hiçbir yerinde,bu güne kadar böyle güzel tonda güller görülmemişti
Sabah namazına kalkan Ayşegül,bahçedeki çiçeklerin pırıltılarını görünce,şaşırıp kaldıSevinçten ağlıyor,Rabbine el açarak dua ediyordu…
İki gün sonra girdiği yarışmayı kazanıp büyük bir ikramiyenin de sahibi olmuştuYapılan küçük bir iyiliğin karşılıksız kalmayacağını,şimdi o, çok daha iyi biliyor ve Rabbine şükür ediyordu
Kaynak:Her şey “O nu AnlatıyorDr Sevinç Aksöyek