iltasyazilim
FD Üye
Düşmana karşı yapılacak olan cihad, normal şartlarda farzı kifayedir Olağanüstü hallerde ise, farzı ayn olur (1) Yani ümmetin her ferdinin cihadla meşgul olması zor olduğundan, herkese farz değildir Ümmet içinden bir topluluğun bu görevi ifa etmesi yeterlidir
Şu ayet, cihadın farziyetini bildirir:
Hoşunuza gitmese de, kıtal (savaş) size farz kılındı Hoşunuza gitmeyen bir şey hakkınızda hayırlı olabilir Hoşunuza giden bir şey de, hakkınızda şer olabilir Allah bilir, siz bilmezsiniz (Bakara, 216)
Savaş, arzu edilen birşey olmamakla beraber, kaçınılması mümkün olmayan bir realitedir (2) Savaşın mahiyetinde, tahrip etmek, kan dökmek, yaralanmak, ölmek gibi nefsin hoşuna gitmeyen şeyler vardır
Hoşunuza gitmese deifadesi bu noktaya dikkat çeker Savaş, zatında güzel değil, ama neticeleri itibariyle güzeldir Çünkü, Allah yolunda savaşmakta, düşmanın fenalığını def, müslümanların yükselmesini temingibi güzel neticeler vardır (3)
Cihadın zatı itibariyle değil, neticeleri yönüyle güzel olması, şifa için acı ilacı içmeye, kazanç ümidiyle yolculuğun zorluklarına katlanmaya benzer (4) Acı ilacı içmeyen, sıhhat gibi tatlı bir neticeye ulaşamaz
Zorluklara katlanmayan muvaffak olamaz Cihad etmeyen de, dünya ve ahiret mutluluğunu yakalayamaz; dünyada düşmanlarına mağlup olur, ahirette de İlahî emre muhalefetin cezasını çeker
Cihadın herkese farz olmaması, savaşmak görevinin ordunun üzerinde olması gibidir Düşmanla savaşa ordu yeterli geldiğinde, ümmetin diğer fertlerinden bu görev düşer Fakat yeterli gelmediğinde, seferberlik ilan edilir ve yedisinden yetmişine herkes sefere katılır; dinini, vatanını, namusunu kurtarır
Şu ayet, normal şartlarda cihadın farzı kifaye olduğuna delalet eder: (5)
Mü'minlerin hep birden savaşa çıkmaları uygun değildir Her fırkadan bir grup savaşa gitmeli, onlardan bir kısmı da dini anlamak ve döndüklerinde onları uyarmak için kalmalı Olur ki, sakınırlar(Tevbe, 122)
Rivayetlere göre, bir seferden geri kalanları kınayan ayetler nazil olunca, mü'minlerin toptan sefere katılmak istemesi üzerine, üstteki ayet nazil olmuştur (6) Resulullah, sefere gittiğinde bazılarını geride bıraktığı veya bazı küçük seferlere kendisinin katılmadığı, tarihi birer realitedir
Şu ayet de, cihadın farzı ayn olmadığının delillerinden kabul edilir:
Mü'minlerden özür sahibleri müstesna oturanlarla, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olamaz Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri derece bakımından oturanlara üstün kılmıştır Bununla beraber Allah, her iki tarafa da hüsnayıcenneti va'detmiştir(Nisa, 95) Oturanlara da güzellik (cennet) va'dedilmesi, cihadın herkese farz olmadığını gösterir (7)
Cihadın herkese farz olmamasından, bir kısım insanların tembellik göstermeleri uygun değildir Ayetin de dikkat çektiği gibi, mallarıylacanlarıyla cihad edenler, oturanlardan daha üstündürler Dünyevî menfaatlerde aza razı olmayan nefislerin, cihad gibi en mukaddes bir görevde tembellik göstererek, az bir sevaba razı olmaları, elbette iyi bir hal sayılamaz
Kaldı ki, cihadın farzı kifaye olması, ümmetten bir topluluğun bu göreve yeterli olduğu durumlar için söz konusudur Belli bir topluluk cihad yükünü kaldıramadığında, bütün ümmet bu yükü omuzlamakla mükelleftir
Şadi Eren (Doç Dr)
Şu ayet, cihadın farziyetini bildirir:
Hoşunuza gitmese de, kıtal (savaş) size farz kılındı Hoşunuza gitmeyen bir şey hakkınızda hayırlı olabilir Hoşunuza giden bir şey de, hakkınızda şer olabilir Allah bilir, siz bilmezsiniz (Bakara, 216)
Savaş, arzu edilen birşey olmamakla beraber, kaçınılması mümkün olmayan bir realitedir (2) Savaşın mahiyetinde, tahrip etmek, kan dökmek, yaralanmak, ölmek gibi nefsin hoşuna gitmeyen şeyler vardır
Hoşunuza gitmese deifadesi bu noktaya dikkat çeker Savaş, zatında güzel değil, ama neticeleri itibariyle güzeldir Çünkü, Allah yolunda savaşmakta, düşmanın fenalığını def, müslümanların yükselmesini temingibi güzel neticeler vardır (3)
Cihadın zatı itibariyle değil, neticeleri yönüyle güzel olması, şifa için acı ilacı içmeye, kazanç ümidiyle yolculuğun zorluklarına katlanmaya benzer (4) Acı ilacı içmeyen, sıhhat gibi tatlı bir neticeye ulaşamaz
Zorluklara katlanmayan muvaffak olamaz Cihad etmeyen de, dünya ve ahiret mutluluğunu yakalayamaz; dünyada düşmanlarına mağlup olur, ahirette de İlahî emre muhalefetin cezasını çeker
Cihadın herkese farz olmaması, savaşmak görevinin ordunun üzerinde olması gibidir Düşmanla savaşa ordu yeterli geldiğinde, ümmetin diğer fertlerinden bu görev düşer Fakat yeterli gelmediğinde, seferberlik ilan edilir ve yedisinden yetmişine herkes sefere katılır; dinini, vatanını, namusunu kurtarır
Şu ayet, normal şartlarda cihadın farzı kifaye olduğuna delalet eder: (5)
Mü'minlerin hep birden savaşa çıkmaları uygun değildir Her fırkadan bir grup savaşa gitmeli, onlardan bir kısmı da dini anlamak ve döndüklerinde onları uyarmak için kalmalı Olur ki, sakınırlar(Tevbe, 122)
Rivayetlere göre, bir seferden geri kalanları kınayan ayetler nazil olunca, mü'minlerin toptan sefere katılmak istemesi üzerine, üstteki ayet nazil olmuştur (6) Resulullah, sefere gittiğinde bazılarını geride bıraktığı veya bazı küçük seferlere kendisinin katılmadığı, tarihi birer realitedir
Şu ayet de, cihadın farzı ayn olmadığının delillerinden kabul edilir:
Mü'minlerden özür sahibleri müstesna oturanlarla, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olamaz Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri derece bakımından oturanlara üstün kılmıştır Bununla beraber Allah, her iki tarafa da hüsnayıcenneti va'detmiştir(Nisa, 95) Oturanlara da güzellik (cennet) va'dedilmesi, cihadın herkese farz olmadığını gösterir (7)
Cihadın herkese farz olmamasından, bir kısım insanların tembellik göstermeleri uygun değildir Ayetin de dikkat çektiği gibi, mallarıylacanlarıyla cihad edenler, oturanlardan daha üstündürler Dünyevî menfaatlerde aza razı olmayan nefislerin, cihad gibi en mukaddes bir görevde tembellik göstererek, az bir sevaba razı olmaları, elbette iyi bir hal sayılamaz
Kaldı ki, cihadın farzı kifaye olması, ümmetten bir topluluğun bu göreve yeterli olduğu durumlar için söz konusudur Belli bir topluluk cihad yükünü kaldıramadığında, bütün ümmet bu yükü omuzlamakla mükelleftir
Şadi Eren (Doç Dr)