Evlilik ve Aile Uzmanı Saliha Erdim, bugünkü köşe yazısında, ebeveyn baskısı ile büyüyen çocuklarda görülebilen bazı olumsuz duyguları sıraladı.
Diriliş Postasının köşe yazarlarından olan Saliha Erdim, anne ve babaların çocukları için uygun gördüğü her düşüncenin faydalı olamayacağını söyledi. İşte Evlilik ve Aile Uzmanı Saliha Erdim'in kalemine aldığı o yazı:
Biz anne babalar, doğal olarak çocuğumuzun aklı ve mantığı gelişene kadar onlara rehberlik ederiz. Bu, çocuk için önemlidir fakat bu rehberlik bilgiden yoksun ve sadece kendi duygu ve düşüncelerimize göre olduğunda, ne yazık ki çocuğumuzun hayatını karartabilir. Çocuklarımız mümkünse her dediğimizi yapsınlar isteriz. Bu istediğimiz şeyler çoğunlukla, kitapları okuyarak, uzmanları dinleyerek çocuğun yaş ve dönem özelliklerine göre talep ettiğimiz şeyler değildir. Adına “Bana göre” dediğimiz ve çoğunlukla kendi çocukluğumuzun etkilerini taşıyan, kendi hayallerimizin, isteklerimizin ya da korkularımızın harmanlamasından oluşan taleplerdir.
Çocuk “Hayır” diyorsa, ısrar etmeden önce bir düşünelim
Çocuklar istediğimiz bir şeye karşı çıksa, “İtaatsiz, yaramaz, söz dinlemeyen asi evlât” yakıştırmaları yaparız. Oysa bu “Hayır” tepkisi, çocuğa ters geldiği içindir. Genelde çocuğun ihtiyaçlarını değil, kendi isteklerimizi merkeze alırız. “Bu istediğimiz şey çocuğun o anki pozisyonuna, yaş dönemi özelliklerine ve ihtiyaçlarına uygun mu?” diye sormayız. Bazı akıllı ve uyanık çocuklar, bazen anne babasının sözlerini dinlemeyip kendi bildiklerini yaparlar. İyi de yaparlar fakat ne yazık ki bunun da pek çok bedelleri olur ve çocuklar şiddet dahil bu bedelleri öderler. Bunu yapamayanlar ise, pasif, özgüvensiz, kendisini ifade etmekte zorlanan, ihtiyaçları giderilmediği için sorun yaşayan, üstelik zorla itildikleri bu durumda bile eleştiriden nasibini alarak, kendilerini yetersiz ve değersiz hisseden bireyler olarak topluma dahil olurlar.
Çocuklar her sözümüzü dinlese ne olur?
Bence felâket olur. Niye mi? Şimdi biz anne babaların çoğunlukla isteklerimize bir göz atalım, ondan sonra da değerlendirelim.
“Sen ablasın, yanında onu da götür”,“Ben arkadaşıma gidiyorum, sen çocukların başında dur” diyerek, çocuk olduğunu unutup, boyundan büyük işler sorumluluklar vererek, iş yapmaktan ve çocuk bakmaktan bıktıracak duruma getiririz.
“Ben o çocuğu sevmedim, onunla arkadaşlık yapma” “Arkadaşın sigara içiyor, ondan uzak dur” diyerek, çocuğun aklının ermediğini, onun arkadaş seçemeyeceğini ona düşündürürüz. Doğru arkadaş seçme konusunda bilgilendirmek yerine, doğrudan emredip ilişkilerini yönetmek isteriz.
“O mesleği okuyup ne yapacaksın, illa şunu oku” diyerek, gencin ilgi ve yeteneklerini öğrenmeden, kendi gönlündeki mesleği seçmesi için zorlar ve kafasını karıştırırız. İşte tam da bu yüzden, yaptığı işi sevemeden yapan ve ömür boyu gönül yorgunu olan insanlar vardır.
“Seni isteyen o delikanlıyı sevmedim, sen dayının oğlu ile evlen. Hem yakışıklı hem zengin, rahat edersin” diyerek, evlânın mutlu olacağı insanla değil, kendi gönlünde olanla evlenmesi için baskı yaparak, çoğu zaman yanlış seçimlere sebep olur.
“Kocana yüz verme, ne olur ne olmaz” diyerek, erkeklere güvenilmeyeceğini kızının zihnine kazır. Bu da en basit şeyden bile şüphelenmesi, tedirgin olarak huzursuzluk çıkarmasına sebep olabilir.
Bunlar ve ilâve edilecek onlarcasına bakarak diyebiliriz ki, biz çocuklarımızı onların ihtiyaç ve gerçeklerine göre değil, kendi istek ve ihtiyaçlarımıza göre yönetiyoruz. O zaman bazı “Hayır”larda hayır olabilir. Bunu düşünerek değerlendirelim.