Korku, yaşamın devamı için gerekli olan bir uyum davranışı, dıştan gelen tehlikelere karşı duyulan doğal bir tepkidir.Ancak aşırısı işlevselliği bozabilir.Anksiyete, kaygı ise “Duygusal tehlike beklentisiyle birlikte, huzursuzluk” olarak tanımlanır. Korku ve anksiyete sağlıklı bireylerde yaşam boyunca deneyimlenen ve bireylerin gelişimi sırasında koruyucu ve uyumsal işlevi olan bir duygudur. Bilişsel ve sosyal becerilerle paralel gelişir.Bazen bu doğal tepki hali öyle aşırı olur ki; kişinin günlük işlerini ve düzenini bozar. Korku, çocuklarda oldukça sık rastlanan bir tepkidir.Çevresini tanımayan, etrafında olup bitenden bihaber küçük bir bebeğin tanımadığı her şeyden korkması doğaldır.Büyüdükçe bu korkuların azalması beklenir. Çocuğun bilişsel gelişimi ve çevreyi tanıma oranının artması, korkulacak nesne ve durum sayısını azaltır.Ancak anne-babanın yanlış tutumları ve adeta korkuyu çocuklarına öğretmeleri nedeniyle bu geçici korkular uzun yıllar devam da edebilir.Toplumumuzda korkutma bir çeşit eğitim ve disiplin aracı olarak kullanılıyor. Bu, çocuğa korku aşılıyor.Her zaman korkunun nedenini bulmak mümkün olmayabilir. Anne-babanın tutumu ve öğretmesi olmaksızın da çocukta korku gelişebilir. Normal korkular yaşla beraber azalır.Peki çocukluk döneminin geçici olan, patolojik olmayan, çocuğun işlevselliğini yani günlük yaşamını etkilemeyen, engellemeyen korkuları nelerdir?8 ay-2 yaş arası çocuklar yüksek sesten, beklenmedik olaylardan ve bağlanma figürlerinden ayrılmaktan…2-4 yaş arası hayvanlar ve karanlıktan…
4-6 yaş arası hayaletlerden, canavarlardan ve gece duydukları (hayallerinde yarattıkları) seslerden…
6 yaştan sonraysa zarar görmekten, ölümden ve doğal afetlerden korkarlar…Ergenlik döneminde, başarısızlık, eleştirilme ve kabul edilmeme korkusu normal karşılanır.
Anksiyete bozukluklarıysa belirgin sıkıntı ve işlev kaybına neden olan, aşırı, sürekli, kaygı tepkisiyle karakterize, çocukluk çağında sık görülen psikiyatrik bozukluklardandır.Anksiyete bozuklukları çocuklarda akademik başarı, aile ve arkadaşlık ilişkilerinin gelişimini belirgin biçimde etkiler ve tedavi edilmediğinde erişkinlikte daha fazla bozulmaya, işlev kaybına yol açar. Çocuk ve ergenlerde anksiyete bozukluklarının yaygınlığı yüzde 2-10 arası görülür, kızlarda erkeklerden daha sık rastlanır.
Ebeveynle çocuk arasında sağlıklı bağlanmanın varlığı ve güven ilişkisinin gelişmesi çocuklarda anksiyete bozuklukları gelişimi için koruyucudur.Ebeveynde anksiyete bozukluğu olması çocukta görülme riskini 2-5 kat artırır. Duygu, düşünce ve davranışlarını aşırı kontrol etme, sürekli eleştirme gibi ebeveyn tutumları sebebiyle dış dünyadaki gerçeklerle yüzleşemeyen çocuklar, olaylar karşısında çözüm üretmekte zorlanır. Özgüven ve kaygı problemi yaşarlar.Diğer taraftan kaygılı ebeveynleri model alan çocuklar, “Kaygılanmam gerek” mesajını alarak öğrenme yoluyla anksiyete geliştirirler.
Çocukların yaşlarına özgü normal korkuları ya da yaşlarıyla uyumsuz, süreğen, günlük yaşamlarını etkileyen aşırı korku ve kaygıların kendiliğinden geçmesini beklemek yerine, kalıcı hale gelmesini engellemek, bu korku ve kaygılarla baş etmeye çabalayan çocuğun, kaçınganlık, dikkat dağınıklığı, depresyon, özgüven düşüklüğü gibi hayatta kayıplarına sebep olacak başka problemler eklenmesini önlemek için mutlak olarak yardım alınmalıdır.