iltasyazilim
FD Üye
“Sen varsın, Sen varsın Rabbim!
Bize müslüman olmadan evvel ki yaşamınızdan ve inançlarınızdan bahseder misiniz?
SALİHA: Ben katolik bir ailenin çocuğuyum ve büluğ çağına kadar tamamen bu ortamda yetiştim Çocukluğumda her pazar kiliseye giderdik, ailem oldukça dindar bir aileydi diyebilirim
1516 yaşlarımdayken kilisenin vermiş olduğu mesajlardaki tutarsızlıkları yavaş yavaş anlamaya başladım ve kilise liderlerinin iki yüzlülüğü, bana bunların gerçek Hıristiyanlığı temsil etmedikleri kanaatini verdi Bu hayal kırıklığı beni kiliseden ve zaman içinde de Allah'tan uzaklaştırdı Üniversite yıllarıma kadar ben Allah'ın olmadığına (hâşâ) ya da olsa bile bize ehemmiyet vermediğine iyice kendimi inandırmıştım Yıllarca dinî merasimlerden ve içinde dinî mânâ içeren herşeyden kaçtım Kendimi herşeyi bilen ve herşeye gücü yeten bir varlığın olmadığı noktasında ikna ettim Hesap verecek birinin olmadığı bir hayat bana daha kolay göründü
Bu yeryüzünde bulunmamın bir sebebi olmalı diye düşünüyordum ve mutlak prensip olarak cihanşümul adaleti, sulhü ve çevreyle uyum sağlamayı kendime ilke edindim Ama yaratıcı bir varlığın mevcudiyeti fikrini asla kabullenemiyordum Üniversite son sınıftayken bir gece geç bir saatte eve dönerken muhteşem gökyüzüne baktım, akıp giden bulutların ayışığında raks edişlerini seyrettim, o harikulade güzellik karşısında acizliğimi hissettim O gece bir anda bu orijinal ve mükemmel gecenin renginin, her gece doğan ayın bir teasdüf olamayacağı fikri ki daha önceleri herşeyin bir tesadüf olduğuna kendimi inanmaya zorlamıştım beynimde şimşek gibi çaktı Bunun arkasında mutlaka bir sanatkâr olmalıydı ve tüm bu güzellikler O'nu tanımamız içindi Kendi kendime “evet Tanrım sen varsın ve ben sana inanıyorum dedim ve bu hidayeti bana tekrar verdiği için O'na şükrettim O'na olan imanımı yenilemem gerektiğine karar verdim ve tekrar araştırmaya, eskiden bıraktığım Hıristiyanlığa ve onun mezheplerine geri dönerek başladım
Her birisi kendilerinin doğru Hıristiyanlık olduğunu iddia ediyordu Hepsi de bana çok iyi ve sıcak davrandı ve hangisine gitsem bana, doğru yere geldiğimi söylüyorlardı Bununla beraber dogmalarının çok kısıtlayıcı olduğunu hissettim Ayrıca İncil'de biribirine muhalif pek çok yorum vardı Bu sefer öncekinden daha da fazla şuurlu bir şekilde onları terk ettim Mistik doğu dinlerini araştırdım Bir müddet meditasyonu denedim Bir müddet sonra kalbim tekrar yorgun düştü Beni Yaratanı bilmeyi şiddetle arzuluyor, O'na en güzel şekilde kulluk etmek istiyordum Ama bugüne kadar karşılaştığım düşünce sistemleri ve dinler bundan yoksundu Ve sonra şuna kanaat getirdim ki mükemmel bir din yoktur çünkü bütün dinler insan yapımıdır; ya kültürel değerlerden etkilenmişler ya da kurucusunun şahsiyeti üzerine bina edilmiş ve sonuçta Yaratıcı yerine o dinin kurucusuna itaat edilmiştir Bir yaratıcı olduğundan yüzde yüz emindim ama O'na nasıl ulaşacağımı bilmiyordum
Peki İslam ile tanışmanız tam bu döneme mi rastladı?
SALİHA: Bizim Uzakdoğu öğretilerinde çok güzel bir söz vardır: 'Talebe hazır olduğunda muallim ortaya çıkar'
İşte beni yıllarca aradığım mükemmel dine ulaştıracak iki muallim benim ruhen ve fikren hazır olduğum bir zamanda karşıma çıktı, daha doğrusu çıkarıldı
Türkiye'den gelmiş iki talebe İngilizcelerini geliştirmek için özel İngilizce öğretmeni arıyorlarmış Güzel bir tevafuk sonucu benim yaşadığım apartmanın önünde tanıştık Ben talebe buldum diye sevinirken onlar da öğretmen bulduk diye seviniyorlardı Oysa ki Cenabı Allah bizim rollerimizi başka bir şekilde belirlemişti; onlar muallim ben talebeydim, tabii biz bunu çok sonra farkettik O günlerde içimde tarif edilmez bir huzursuzluk vardı Kainattaki bunca kusursuzluk bir tesadüf olamaz, mutlaka bir sanâtkar olmalı diye düşünüyordum ve adını bilmediğim O sanatkâra içtenlikle yalvarıyordum 'Var olduğunu biliyorum lütfen bana yardım et' diye
Bu arada bu iki Türk talebeyle derslerimiz gayet güzel gidiyordu, önce onlardaki edep dikkatimi celbetti ve daha sonra onlardaki huzur haline imrendim Fakat ben yine de temkinli yaklaşıyordum onlara; ne de olsa müslümandılar!
Birgün bana ‘Tabiat Risalesi’ isimli küçük bir ingilizce kitap verdiler, “okuma derslerini buradan yapabilir miyiz diye sordular “Peki olur dedim Her gün o kitaptan okuyorduk, okudukça bir sonraki sayfayı merak eder oldum “Buna benzer başka kitaplarınız varsa onları da getirin dedim Zaman içinde İngilizce derslerimiz, İman ve İslam hakikatleri dersine dönüşmüştü Sonra bana Kurânı Kerim hediye ettiler Kur'an'ı okudukça eridim, bittim, Yüce Yaratıcı karşısında iki büklüm oldum ve teslim bayrağını çektim “Sen varsın, Sen varsın Benim ve bu kainatın herşeyin ve herkesin sahibi olan Sen varsın dedim ve kalbimle Allah'ın birliğini tasdik ettim Sonra sıra bunu dil ile tasdik etmeye gelmişti Onu da yaptım: 'Eşhedü en lâilahe illlallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh' derken kendimi dünyanın en özgür, en huzurlu insanı hissettim ve hala da öyle hissediyorum O güne kadar varlığından pek emin olamadığım, şüphelerden kurtulamadığım yaratıcıyı tanıyordum artık O hep vardı ama ben tanımıyormuşum Şimdi artık biliyordum, O'nun yüceliğini, azametini anlıyor ve kendi acizliğimi hissediyor, O'nun karşısında iki büklüm oluyordum
Sonra adımı değiştirdim Eski adım Sally idi, müslüman olunca Saliha ismini aldım Rabbim bu ismin anlamını yaşamayı nasip eder İnşallah
İnşaallah O iki Türk talebeye rastlamadan evvel İslam dini size neyi ifade ediyordu? Filipinler'deki genel kanaat nedir müslümanlar hakkında?
SALİHA: En doğru dini aradığım dönemlerde ilginçtir ki; Filipinler'de yaklaşık 4 milyon müslüman olmasına rağmen, tek bir müslümanla bile karşılaşmadım, ne İslam ile ilgili bir yazıya rastladım ne de kitaba Sadece haberlerden duyduğum kadarıyla müslümanları bozguncu, kavgacı olarak tanıyordum, çünkü televizyonda Ebu Sayyaf'ın yağmalama haberleri ve isyancı 'Moro İslamî Hürriyetçi Güçler' (Moro Islamic Liberation Forces) ile hükümet arasındaki başarısız barış görüşmeleri haricinde İslam'a dair hiçbir haber ya da program yayınlanmazdı Tabii ki kasıtlı olarak yapılıyor bu taraflı haberler
Eğer sokakta herhangi bir Filipinliye Müslümanlar hakkında ne düşündüğünü soracak olursanız, şu sözleri duyacağınızdan emin olabilirsiniz: Cihad, affetmemek, işkence, cehalet; Hıristiyan, Yahudi ve Amerikan düşmanı, ikinci sınıf insan muamelesi gören, toplumdan dışlanmış kadınlar
Bu liste böyle uzar gider ve ne yazık ki bu listede bir tane bile olumlu ifade yer almaz
Tabii ki bu sözlerin hiçbiri İslam ile bağdaşmıyor İslam, savaş değil barış dinidir İslam düşmanlığı değil, affediciliği emreder İslam cehaletin yok edilmesini, ilmin yayılmasını ve müslümanların ilim peşinde ömür tüketmelerini söyler
İslam'ı tanıdıkça anladım ki tüm bu karalama kampanyaları, Ebu Sayyaf'ın terörist faaliyetleri; medyada sürekli olarak propagandası yapılan Batı düşünce hegemonyasının ürünüdür
Ne acıdır ki İslam Filipinler'de gayri müslimler tarafından yanlış tanınıyor Özellikle de kendi terörist faaliyetlerini haklı çıkarmak için ifratkar İslamî gruplar kendilerine katılamayan diğer Müslümanları “Rasulullah'a (sav) lâyık değiller, bunlar cihadı bilmiyorlar diye itham etmektedirler
Bu nevi cehalet dolu sözler ve davranışlarla her gün her yerde sadece İslam'a değil hayatın kudsiyetine de zarar veriliyor
Bu yüzden bugünkü gençlik zihnen karışıklık, tahkir, çarpışma, hayata karşı kayıtsızlık ve manevî yorgunluk içinde yaşıyor
Ama ümitsizliğe düşmemeliyiz İnşallah Filipinler'de ve tüm dünyada gün gelecek İslam ve iman nuru her yerde parlayacak
Şüphe duvarları yıkılacak ve hristiyan dünyası tekrar hakiki ruhuna geri dönüp İslam ile şereflenecek
Türkiye'de bulunduğunuz süre zarfında muhtelif cemaatlerin nasıl hizmet ettiklerini gördünüz, onları yakından tanıdınız Nasıl bir hizmet sentezi oluşturdunuz? Filipinler'e döndüğünüzde hizmet adına neler yapmak istiyorsunuz?
SALİHA: Öncelikle şunu söyleyeyim ki, zamanım çok fazla olmadığı için sadece iki cemaati yakından tanıma fırsatım oldu Birincisi Bediüzzaman'ın yolundan giden Risalei Nur şakirtleri ki onlar vesile oldu benim İslam ile şereflenmeme ikincisi sizin vesilenizle tanıdığım Aziz Mahmud Hüdayi Kur’an Kursu etrafındaki hizmetler Bu kursu ziyaret ettiğimde “Filipinler'de de böyle bir kurs olsa ne güzel olur diye düşündüm Çok mümtaz, nezih bir yer İnsana tarif edilmesi zor bir huzur veriyor Tanıştığım hoca hanımların edebi, konuşması bana “ah ah Filipinler'deki gayri müslimler burayı ve bu müslümanları görse bütün Filipinler Müslüman olur dedirtti İnşallah Filipinler'de de böyle bir Kur’an kursu açarız en yakın zamanda
Bir de kitap tercüme etme planım var Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'nin 'İslam İman İbadet' isimli kitabını İngilizce'den kendi dilime tercüme etmek istiyorum Henüz okumadım ama Evita isimli bir müslüman arkadaşım, bu kitaptan çok istifade ettiğini ve herkese tavsiye ettiğini söylemişti
Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz sevgili Saliha kardeş Allah Filipinler'de İslam'ı tebliğinizde yar ve yardımcınız olsun n
Bize müslüman olmadan evvel ki yaşamınızdan ve inançlarınızdan bahseder misiniz?
SALİHA: Ben katolik bir ailenin çocuğuyum ve büluğ çağına kadar tamamen bu ortamda yetiştim Çocukluğumda her pazar kiliseye giderdik, ailem oldukça dindar bir aileydi diyebilirim
1516 yaşlarımdayken kilisenin vermiş olduğu mesajlardaki tutarsızlıkları yavaş yavaş anlamaya başladım ve kilise liderlerinin iki yüzlülüğü, bana bunların gerçek Hıristiyanlığı temsil etmedikleri kanaatini verdi Bu hayal kırıklığı beni kiliseden ve zaman içinde de Allah'tan uzaklaştırdı Üniversite yıllarıma kadar ben Allah'ın olmadığına (hâşâ) ya da olsa bile bize ehemmiyet vermediğine iyice kendimi inandırmıştım Yıllarca dinî merasimlerden ve içinde dinî mânâ içeren herşeyden kaçtım Kendimi herşeyi bilen ve herşeye gücü yeten bir varlığın olmadığı noktasında ikna ettim Hesap verecek birinin olmadığı bir hayat bana daha kolay göründü
Bu yeryüzünde bulunmamın bir sebebi olmalı diye düşünüyordum ve mutlak prensip olarak cihanşümul adaleti, sulhü ve çevreyle uyum sağlamayı kendime ilke edindim Ama yaratıcı bir varlığın mevcudiyeti fikrini asla kabullenemiyordum Üniversite son sınıftayken bir gece geç bir saatte eve dönerken muhteşem gökyüzüne baktım, akıp giden bulutların ayışığında raks edişlerini seyrettim, o harikulade güzellik karşısında acizliğimi hissettim O gece bir anda bu orijinal ve mükemmel gecenin renginin, her gece doğan ayın bir teasdüf olamayacağı fikri ki daha önceleri herşeyin bir tesadüf olduğuna kendimi inanmaya zorlamıştım beynimde şimşek gibi çaktı Bunun arkasında mutlaka bir sanatkâr olmalıydı ve tüm bu güzellikler O'nu tanımamız içindi Kendi kendime “evet Tanrım sen varsın ve ben sana inanıyorum dedim ve bu hidayeti bana tekrar verdiği için O'na şükrettim O'na olan imanımı yenilemem gerektiğine karar verdim ve tekrar araştırmaya, eskiden bıraktığım Hıristiyanlığa ve onun mezheplerine geri dönerek başladım
Her birisi kendilerinin doğru Hıristiyanlık olduğunu iddia ediyordu Hepsi de bana çok iyi ve sıcak davrandı ve hangisine gitsem bana, doğru yere geldiğimi söylüyorlardı Bununla beraber dogmalarının çok kısıtlayıcı olduğunu hissettim Ayrıca İncil'de biribirine muhalif pek çok yorum vardı Bu sefer öncekinden daha da fazla şuurlu bir şekilde onları terk ettim Mistik doğu dinlerini araştırdım Bir müddet meditasyonu denedim Bir müddet sonra kalbim tekrar yorgun düştü Beni Yaratanı bilmeyi şiddetle arzuluyor, O'na en güzel şekilde kulluk etmek istiyordum Ama bugüne kadar karşılaştığım düşünce sistemleri ve dinler bundan yoksundu Ve sonra şuna kanaat getirdim ki mükemmel bir din yoktur çünkü bütün dinler insan yapımıdır; ya kültürel değerlerden etkilenmişler ya da kurucusunun şahsiyeti üzerine bina edilmiş ve sonuçta Yaratıcı yerine o dinin kurucusuna itaat edilmiştir Bir yaratıcı olduğundan yüzde yüz emindim ama O'na nasıl ulaşacağımı bilmiyordum
Peki İslam ile tanışmanız tam bu döneme mi rastladı?
SALİHA: Bizim Uzakdoğu öğretilerinde çok güzel bir söz vardır: 'Talebe hazır olduğunda muallim ortaya çıkar'
İşte beni yıllarca aradığım mükemmel dine ulaştıracak iki muallim benim ruhen ve fikren hazır olduğum bir zamanda karşıma çıktı, daha doğrusu çıkarıldı
Türkiye'den gelmiş iki talebe İngilizcelerini geliştirmek için özel İngilizce öğretmeni arıyorlarmış Güzel bir tevafuk sonucu benim yaşadığım apartmanın önünde tanıştık Ben talebe buldum diye sevinirken onlar da öğretmen bulduk diye seviniyorlardı Oysa ki Cenabı Allah bizim rollerimizi başka bir şekilde belirlemişti; onlar muallim ben talebeydim, tabii biz bunu çok sonra farkettik O günlerde içimde tarif edilmez bir huzursuzluk vardı Kainattaki bunca kusursuzluk bir tesadüf olamaz, mutlaka bir sanâtkar olmalı diye düşünüyordum ve adını bilmediğim O sanatkâra içtenlikle yalvarıyordum 'Var olduğunu biliyorum lütfen bana yardım et' diye
Bu arada bu iki Türk talebeyle derslerimiz gayet güzel gidiyordu, önce onlardaki edep dikkatimi celbetti ve daha sonra onlardaki huzur haline imrendim Fakat ben yine de temkinli yaklaşıyordum onlara; ne de olsa müslümandılar!
Birgün bana ‘Tabiat Risalesi’ isimli küçük bir ingilizce kitap verdiler, “okuma derslerini buradan yapabilir miyiz diye sordular “Peki olur dedim Her gün o kitaptan okuyorduk, okudukça bir sonraki sayfayı merak eder oldum “Buna benzer başka kitaplarınız varsa onları da getirin dedim Zaman içinde İngilizce derslerimiz, İman ve İslam hakikatleri dersine dönüşmüştü Sonra bana Kurânı Kerim hediye ettiler Kur'an'ı okudukça eridim, bittim, Yüce Yaratıcı karşısında iki büklüm oldum ve teslim bayrağını çektim “Sen varsın, Sen varsın Benim ve bu kainatın herşeyin ve herkesin sahibi olan Sen varsın dedim ve kalbimle Allah'ın birliğini tasdik ettim Sonra sıra bunu dil ile tasdik etmeye gelmişti Onu da yaptım: 'Eşhedü en lâilahe illlallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh' derken kendimi dünyanın en özgür, en huzurlu insanı hissettim ve hala da öyle hissediyorum O güne kadar varlığından pek emin olamadığım, şüphelerden kurtulamadığım yaratıcıyı tanıyordum artık O hep vardı ama ben tanımıyormuşum Şimdi artık biliyordum, O'nun yüceliğini, azametini anlıyor ve kendi acizliğimi hissediyor, O'nun karşısında iki büklüm oluyordum
Sonra adımı değiştirdim Eski adım Sally idi, müslüman olunca Saliha ismini aldım Rabbim bu ismin anlamını yaşamayı nasip eder İnşallah
İnşaallah O iki Türk talebeye rastlamadan evvel İslam dini size neyi ifade ediyordu? Filipinler'deki genel kanaat nedir müslümanlar hakkında?
SALİHA: En doğru dini aradığım dönemlerde ilginçtir ki; Filipinler'de yaklaşık 4 milyon müslüman olmasına rağmen, tek bir müslümanla bile karşılaşmadım, ne İslam ile ilgili bir yazıya rastladım ne de kitaba Sadece haberlerden duyduğum kadarıyla müslümanları bozguncu, kavgacı olarak tanıyordum, çünkü televizyonda Ebu Sayyaf'ın yağmalama haberleri ve isyancı 'Moro İslamî Hürriyetçi Güçler' (Moro Islamic Liberation Forces) ile hükümet arasındaki başarısız barış görüşmeleri haricinde İslam'a dair hiçbir haber ya da program yayınlanmazdı Tabii ki kasıtlı olarak yapılıyor bu taraflı haberler
Eğer sokakta herhangi bir Filipinliye Müslümanlar hakkında ne düşündüğünü soracak olursanız, şu sözleri duyacağınızdan emin olabilirsiniz: Cihad, affetmemek, işkence, cehalet; Hıristiyan, Yahudi ve Amerikan düşmanı, ikinci sınıf insan muamelesi gören, toplumdan dışlanmış kadınlar
Bu liste böyle uzar gider ve ne yazık ki bu listede bir tane bile olumlu ifade yer almaz
Tabii ki bu sözlerin hiçbiri İslam ile bağdaşmıyor İslam, savaş değil barış dinidir İslam düşmanlığı değil, affediciliği emreder İslam cehaletin yok edilmesini, ilmin yayılmasını ve müslümanların ilim peşinde ömür tüketmelerini söyler
İslam'ı tanıdıkça anladım ki tüm bu karalama kampanyaları, Ebu Sayyaf'ın terörist faaliyetleri; medyada sürekli olarak propagandası yapılan Batı düşünce hegemonyasının ürünüdür
Ne acıdır ki İslam Filipinler'de gayri müslimler tarafından yanlış tanınıyor Özellikle de kendi terörist faaliyetlerini haklı çıkarmak için ifratkar İslamî gruplar kendilerine katılamayan diğer Müslümanları “Rasulullah'a (sav) lâyık değiller, bunlar cihadı bilmiyorlar diye itham etmektedirler
Bu nevi cehalet dolu sözler ve davranışlarla her gün her yerde sadece İslam'a değil hayatın kudsiyetine de zarar veriliyor
Bu yüzden bugünkü gençlik zihnen karışıklık, tahkir, çarpışma, hayata karşı kayıtsızlık ve manevî yorgunluk içinde yaşıyor
Ama ümitsizliğe düşmemeliyiz İnşallah Filipinler'de ve tüm dünyada gün gelecek İslam ve iman nuru her yerde parlayacak
Şüphe duvarları yıkılacak ve hristiyan dünyası tekrar hakiki ruhuna geri dönüp İslam ile şereflenecek
Türkiye'de bulunduğunuz süre zarfında muhtelif cemaatlerin nasıl hizmet ettiklerini gördünüz, onları yakından tanıdınız Nasıl bir hizmet sentezi oluşturdunuz? Filipinler'e döndüğünüzde hizmet adına neler yapmak istiyorsunuz?
SALİHA: Öncelikle şunu söyleyeyim ki, zamanım çok fazla olmadığı için sadece iki cemaati yakından tanıma fırsatım oldu Birincisi Bediüzzaman'ın yolundan giden Risalei Nur şakirtleri ki onlar vesile oldu benim İslam ile şereflenmeme ikincisi sizin vesilenizle tanıdığım Aziz Mahmud Hüdayi Kur’an Kursu etrafındaki hizmetler Bu kursu ziyaret ettiğimde “Filipinler'de de böyle bir kurs olsa ne güzel olur diye düşündüm Çok mümtaz, nezih bir yer İnsana tarif edilmesi zor bir huzur veriyor Tanıştığım hoca hanımların edebi, konuşması bana “ah ah Filipinler'deki gayri müslimler burayı ve bu müslümanları görse bütün Filipinler Müslüman olur dedirtti İnşallah Filipinler'de de böyle bir Kur’an kursu açarız en yakın zamanda
Bir de kitap tercüme etme planım var Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'nin 'İslam İman İbadet' isimli kitabını İngilizce'den kendi dilime tercüme etmek istiyorum Henüz okumadım ama Evita isimli bir müslüman arkadaşım, bu kitaptan çok istifade ettiğini ve herkese tavsiye ettiğini söylemişti
Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz sevgili Saliha kardeş Allah Filipinler'de İslam'ı tebliğinizde yar ve yardımcınız olsun n
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.