Son zamanlarda henüz nereye kadar süreceğini bilmediğimiz bir salgın yaşıyoruz. Pandemi yani dünyanın tamamına yayılmış bir rahatsızlık. Bu salgınla mücadelede gerçekten sağlıklı bilgilere nereden ulaşabileceğinizi eminim ki biliyorsunuz. Benim önerim; sağlık bakanlığı, bilim kurulu üyelerinin ve sizin daha önce de güven duyduğunuz bir takım bilim insanlarına ve farklı yabancı kaynaklara da başvurmanız.
Yaşadığımız bu zamanlar bilindik tanıdık zamanlar değil. Tamamen olağan üstü zamanlar ve koşullar. Bu nedenle normal zamanlardaki tutumlarımız davranışlarımız dışında yeni bazı tutumlar davranışlar kazanmamız gerekecek. Dilediğimiz zaman dışarı çıkamamak, dolaşamamak, parka, kafeye gidememek, tokalaşmamak, karşılaşınca sarılıp öpüşmemek gibi. Geçen günler içinde yavaş yavaş uyum sağlamaya ve bunların büyük bir kısmı yapılmaya başlandı.
Birçok insanın planları gelecekle ilgili hayalleri organizasyonları sevdikleri ile buluşma planları gibi durumlar belirsiz bir tarihe kadar ertelenmek zorunda kaldı. Bu aşamada fark ediyoruz ki en sıkıntı yaratan kısmı geleceğin belirsiz olması. Evet her şey ne zaman normale dönecek? Buna verilen cevap bilmiyoruz. İşte bu bilinmezlik başlı başına ruh sağlığı açısından problem yaratıcı bir unsur. Öncelikle bu gerçeğin kabul edilmesi yararlı olacaktır. Şöyle düşüneceğiz, bu belirsiz yeni bir durum ve ne yapmam nasıl davranmam gerekiyor. Burada insanın insan olmaktan kaynaklanan uyum gösterme yani yeni durumlara alışma ve o koşullarda yaşamını sürdürme yeteneği ortaya çıkıyor.
Peki bu alışma süreci nasıl daha çabuk ve sorunsuz oluşur? Öncelikle belirsizlik ve olağanüstü yeni koşullar insanda korku duygusu oluşturur. Korku duygusu insanı hayatta tutan temel duygulardandır. Korkmak iyidir bizi hayatta tutar. Korku önlem almamızı sağlar bu da bizi hayatta tutar. Peki korku artar ve kontrol edilemez bir noktaya gelirse ne olur? Yoğun kaygı ve hatta panik belirtileri gösterilebilir.
Eğer uzmanların önerilerini dikkate alıyor ona göre davranıyorsak korku duygusu görevini yapmış ve sönmüş olur. Ama hala korku duygusu hissediyorsak o artık kaygı dediğimiz duyguya dönüşmüştür. Bunu ortadan kaldırmak için de;
-
Bilgilenme ihtiyacını gidermek yani günde iki ya da üç kere yeni bir bilgi var mı diye haberlere bakmak, -
Sorumluluk almak, yani evde alış verişte iş paylaşımı temizlik, hijyen uygulamaları vs., gönüllü etkinlikler yardım yapmak maske yapmak, alkış etkinliğine katılmak gibi katkılar sunmak, -
Bu yeni duruma adapte olmak değişmeyi göze alarak cesaretle kalmak yetiyor olacaktır.
Bir diğer sık tetiklenen depresyon; hiçbir şeyden zevk alama, üzgün bir yüz ifadesi, takati olmamak gücü tükenmiş elini kaldıramayacak gibi hissetmek, sürekli uyumak ya da hiç uyuyamamak, çok iştahlı olmak ya da iştahsızlık ve her şeyin anlamını yitirmesi gibi belirtilerle kendini belli eder.
Elbette ki böylesine tüm dünyayı etkisi altına alan ve tedavisi henüz bulunmamış bir hastalık karşısında insanın çaresiz hissetmesi anlaşılabilir bir durumdur. Diğer yandan bilgilendikçe hastalığa kapılan insanların %98 ‘i zarar görmüyor. Korunma yolları bulaşı kesme yolları biliniyor. Kendimizi ve sevdiklerimizi ne yaparsak nasıl koruyacağımızı biliyor oluşumuz ve sorumluluk alıp bunları yapmamız bizi hem depresyona girmekten koruyacak ve hem de kaygılarımızı optimum düzeye indirip atak ve enerjik olmamızı sağlayacaktır.
Unutmayın insan doğa da uyum yeteneği en güçlü türlerin başında gelir ve başarır.
Evde kal sorumluluk al evde aktif ol.